Kürtçe müzikte feminist manifesto: Tu Kî Yî
"Tu kî yî" şarkısını dinleyicilerle buluşturan Devrim Demir'le şarkısını ve müzikte kadının konumunu konuştuk. Demir, "'Tu kî yî', kadın kırımına karşı bir tepkiydi" dedi.
Mahir Fırat Fidan
DUVAR - “Ma Music Center”ın kurucularından müzisyen Devrim Demir, “Tu kî yî” adlı şarkısını Kom Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Sözü ve müziği Demir’e ait olan şarkı, dikkatleri üzerine çekti ve “Kürtçe müzikte feminist manifesto” yorumlarına sebep oldu.
Daha önce de dinleyicilerinin karşısına "Tevna Jinê" müzik komünüyle beraber seslendirdiği ve yine sözlerinin kendisine ait olduğu “Govenda Jinê” ve “Mîzgîn” adlı şarkılarla çıkan Devrim Demir’le müzikal yolculuğunu, “Tu kî yî” adlı şarkıyı yapma fikrini ve müzikte kadının konumunu konuştuk.
'BENİM DERDİM KÜRTÇE MÜZİK YAPMAK, KÜRT MÜZİĞİNİ TANIMAK'
Müzikal yolculuğuna 18 yaşında bir müzik marketin önünden geçerken aniden içeri girip bir bağlama alarak başladığını söyleyen Demir, bu durumu şöyle anlattı:
“Aynı gün özel bir müzik merkezine kayıt yaptırdım. Burada 3 yıl müzik eğitimi alıp aynı zamanda koro çalışmalarında da bulundum. Daha sonra çalışmalarıma Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde devam ettim. Konservatuara hazırlık yaptığım 2013 yılında Diyarbakır'a geldim ve burada Aram Tîgran Kent Konservatuarı’nın çalışmalarını yakından görme fırsatım oldu. Tercihimi burada okumaktan yana kullandım. Burayı tercih etmemin bir sebebi vardı tabii ki o da anadilde eğitim veriyor olmasıydı. Bu beni çok etkilemişti. Zaten benim derdim de Kürtçe müzik yapmak, Kürt müziğini tanımaktı. O zaman burası doğru adresti.”
Devrim Demir, müzikal yolculuğunun başlamasının her ne kadar aniden gelişen bir durum gibi görünse de aslında müziğe olan ilgisinin çok küçük yaşlarda başladığını, “Tabii müziğe olan ilgim öyle ani gelişen bir şey değildi. Kendimi sürekli, hiç durmadan şarkı söyleyen bir çocuk olarak hatırlıyorum. Bizim çocukluğumuzda teyp ve kasetler vardı, tüm gün sırayla bütün kasetleri takar, hepsine ezbere eşlik ederdim. Tabii ses kaydetmeyi de öğrenmiştim ve yalnız kaldığım zamanlarda da o kasetlerin üstüne kendi sesimi kaydediyordum. Evdeki bütün kasetlerin bir yerinde mutlaka benim sesim vardı. Çocukken müzikle bir şekilde bağ kurmak için çok çırpındım ama maalesef aileden kimse bu konuda çığlığımı duymadı ya da ciddiye almadı. Ta ki ben kendim girişimde bulununcaya kadar” diyerek anlattı.
'TU KÎ YÎ, KADIN KIRIMINA KARŞI BİR TEPKİYDİ'
Kürtçe müzikte feminist manifesto yorumları alan “Tu kî yî” adlı şarkısından bahseden Devrim Demir, “Kadın cinayeti ya da kadına uygulanan şiddet haberleriyle sarsılmadığımız gün yok maalesef. Bu şiddet ve ölümlerin tamamı da haddi olmamasına rağmen kadın üzerinde her türlü hak iddia eden erkek eliyle yapılmaktadır. 'Tu kî yî' de yine aşırı dozda şiddet haberlerine maruz kaldığım bir anda çıkıverdi. Baba, kardeş, eş, devlet ve yargı ortalığı neticesinde ortaya çıkan kadın kırımına karşı bir tepkiydi” dedi.
'KADINA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR TÜRKİYE'DE KORKUNÇ BOYUTLARDA'
Demir, şarkıyı yapma nedenlerini ise, “Beni bu şarkıyı yapmaya iten şey şu: İçerisinde bulunduğumuz yüzyıl, kadın mücadelesi bakımından oldukça önemli. Tarihte belki de kadın mücadelesinin en görünür olduğu gerçeğinin yanında bir de kadına karşı bir cins kırımı gerçekliği ile karşı karşıyayız. Kadına karşı işlenen suçlar ise Türkiye'de korkunç boyutlarda. Bunun sebebi de işlenen suçlarda karşı herhangi bir cezai işlemin yapılmamasıdır. Failler neredeyse yargılanmıyor, hatta birçoğu korunuyor bile. Bunun onlarca örneğini de sıralayabilirim… Kadın kimliğine karşı yapılan bu korkunç boyuttaki saldırılara karşı, bir kadın, bir sanatçı, bir aktivist olarak sanatım yoluyla ortaya koyduğum bireysel tepkimdir 'Tu kî yî' şarkısı. Hazırda olan başka bestelerim de vardı ama ‘Tu kî yî’ bir tercihti” sözleriyle dile getirdi.
'KADIN, TARİH BOYUNCA SANATTA YOK SAYILMIŞTIR'
Kadının tarihteki rolüne ve müzikle olan ilişkisine dair de konuşan Demir, “Özünde bereketin sembolü olan kadın, tarih boyunca her anlamda ötekileştirildiği gibi sanatta da yok sayılmış, hiçleştirilmiş ve üretim alanı dışına itilmeye çalışılmıştır. Oldukça yoğun bir üretimi olmasına rağmen gündelik yaşamın rolleri yüklenerek sanattan koparılmaya çalışılmıştır. Sanatın konusu olabilen kadın, sanatçı olarak kabul görülmemiş ancak üretebilmek ve sanatta var olabilmek için bazen ‘erkek’ olmak zorunda kalsa dahi üretimden hiçbir zaman düşmemiştir" dedi.
Demir sözlerine şöyle devam etti: “Sanatın geneli bu durumdayken özelde müziği ele alacak olursak durum yine değişmiyor. Müzik dünyasının da cinsiyetçi bir veçhesi var. Kadın müzisyenler hayatları boyunca erkek müzisyenlerin yaşadığı sorunların yanında bir de sadece kadın olmalarından kaynaklanan özel sorunlarla da karşılaşmış ve mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Bu sorunlara sebebiyet veren şey, genel hatlarıyla kadına karşı ayrımcılık güden bir sistem ile bu sistemin parçası olan önyargılar yığınıdır. Bir diğer belirgin sorun da, kadınlara bu alanda yetişmeleri için gerekli eğitim olanaklarının sunulmaması ve yeteri kadar değer verilmemesidir. Bu süreçleri aşabilen kadınlar bu sefer de eserlerini basma, kayda alma ve paylaşma aşamalarında farklı bariyerlere takılmışlardır. Günümüzde de bu, sosyal- ekonomik bariyerler şeklinde varlığını sürdürmektedir.”
'TÜM ENGELLEYİCİ FAKTÖRLERE RAĞMEN NİTELİKLİ KÜRT MÜZİSYEN KADINLAR YETİŞİYOR'
Kürt kadınının müzikteki yerini de değerlendiren Demir bu konuda, “Kürt kadınının hayatı feodal bir yapı içerisinde şekillenmiştir. Bu baskıcı zihniyet kadının sanata-müziğe olan ilgisine karşı hep bir bastırma ve savaş halinde olmuştur. Ancak bu baskıya karşı mücadele edip ciddi çıkışları olan bir sürü kadın sanatçı da var. Sûsika Simo, Meryemxan, Ayşe Şan, Zeynikê, Gulê, Fatma Îsa, Zadîna Şakir bunlardan sadece birkaçıdır. Henüz istenilen düzeyde olmasa da müziğin her katmanında kadınlar lehine olumlu değişimler ortaya çıkıyor. Erkek egemen müzik düzeni içerisinde, tüm engelleyici faktörlere rağmen sayıları giderek artan nitelikli Kürt müzisyen kadınlar da yetişiyor. Ama katedilmesi gereken epey bir yol olduğunu da söylemek gerek” ifadelerini kullandı.
Halihazırda yaptığı işlerden ve gelecek projelerinden de bahseden Demir, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Özel bir sanat akademisinde müzik öğretmenliği ve koordinatörlük yapmaktayım. Sunuculuğunu yaptığım “Derdor” adında bir gezici televizyon programı var. Bulduğum her fırsatta folklorik derlemeler yapıyorum. (Geleneksel Kürt masalları bunun başında geliyor) Ve elbette hazırda bulunan yeni şarkılarımı dinleyicilerle paylaşma fırsatı yaratmak, müzik yolculuğuma bu şekilde devam etmek isterim.”