Kürtler evde çocuklarıyla Kürtçe konuşmalı
Kürtlerin Kürtçeye uyguladığı otosansür böyle devam ederse, 2-3 kuşak sonra Diyarbakır'da muhtemelen Kürtçe bilen bir avuç insan ya kalacak ya da kalmayacaktır.
Ortak dil millet olmanın göstergesidir, konuştuğunuz dil hangi millete ait olduğunuzu gösterir. Yani dünyada herkes kendi ülkesinde anadilini konuşuyor. Bu olgu Türkiye'nin resmi sınırları içinde yaşayan biz Kürtler için de geçerli değil.
Bir yılı aşkın süredir Diyarbakır'da yaşıyorum. Bildiğiniz gibi Diyarbakır bir Kürt şehri ve 2011 istatistiklerine göre halkın (Diyarbakır'da yaşayanların) yüzde 75'i 'Biz Kürt'üz' diyorlar.
Bende, bir Kürt olarak günlük yaşamda hemşerilerim ile ortak dilimizi konuşmak istiyorum. Markette, pazarda, dükkânda, kafede, tüm etkileşimler de herkesle Kürtçe konuşmaya çalışıyorum. Bu benim en doğal hakkımdır.
Yaşlari 40-90 yaş arası olanlar, bana doğrudan Kürtçe cevap veriyorlar, benimle Kürtçe konuşuyorlar, onlar ile anadilimizde güzel sohbetler yapıyoruz. Yaşları 30-40 yaş arasında olanlar, gönüllü olmasalar da, Kürtçelerinde Türkçe kelimeler olsa da diyaloğumuz Kürtçe gerçekleşiyor.
Yaşları 15 ile 30 arasında değişen insanlar bana genelde şu şekilde cevap veriyorlar: "Kürtçe az anlıyorum’.
'Kürt değil misin?' diye sorduğumda strese giriyorlar, bazıları kaşlarını çatıyor ve cevap vermiyor, bazıları da hafif bir gülümsemeyle şöyle cevap veriyor: "Kürtçe anlıyorum ama konuşamıyorum"
Çocukların çoğu Kürtçeyi hiç anlamıyor, onlarla Kürtçe konuştuğunuzda yabancı bir çocukla konuşuyormuşsunuz gibi bakıyorlar. Bu acıklı trajik olay benim de yüreğimi acıtıyor çünkü çocukların anne-babası Kürt ama çocuklarıyla Kürtçe konuşmuyorlar. Çocuğun farkında olmadan anadili ve kültürüyle bağını kaybetmesi, çocuğun geleceğini ve yaşamını olumsuz yönde etkileyecektir. Psikolojik olarak çocuk kendini rahatsız hissedecek ve ben kimim duygusu onu her zaman rahatsız edecektir. Ebeveynler hiç mantıklı bir gerekçe olmadan, çok tuhaf bir şekilde çocuklarıyla ebeveynlerinin dilinde değil, anadilleri olmayan Türkçe konuşuyorlar. Rudaw'ın araştırmasına göre bu durum tüm Kürt şehirlerinde aşağı yukarı aynı.
Kürt toplumunun Kürt diline uyguladığı bu otosansür ne ahlaki, ne vicdani, ne de pedagojiktir.
Kürtlerin Kürtçeye uyguladığı otosansür böyle devam ederse, 2-3 kuşak sonra Diyarbakır'da muhtemelen Kürtçe bilen bir avuç insan ya kalacak ya da kalmayacaktır.
Kürt dilinin içinde bulunduğu durumun nedeni hiç şüphesiz Türk devletidir. Türk hükümeti, Kürtçenin konuşulmasını engellemek için her yıl onlarca plan ve proje hazırlıyor ve bu plan ve projeleri her geçen gün hayata geçiriyor. Çünkü Türk hükümeti, anadilin bir millet için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyor.
Örneğin: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019-2020 Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Bir milleti geçmişten günümüze getiren şey kültürse, o kültürün en önemli unsuru dildir. Kültür, Dil şeklinde doğar ve gelecek nesillere dil şeklinde aktarılır. Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet olmaz.Evet, diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştiremeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgârlar karşısında devrilmeye mahkûmdur..''
Sayın Erdoğan özetle şöyle diyor: Diline sahip çıkmayan bir millet yok olmaya mahkumdur.
Bu nedenle biz Kürtler dilimize uyguladığımız otosansüre karşı durmalıyız.
Her ne kadar Kürtlerin kendi dillerini konuşamamalarının nedeninin Türk devleti olduğunu bilsek de siyasetçilerin, sosyologların, dilbilimcilerin, psikologların bu durumu analiz etmesi gerekiyor. Bunun nedenleri ve bu zor durumun çözümü için önerilerinizi Kürt toplumuna sunmaları gerekiyor.
Çünkü Kürt dilinin ve Kürt toplumunun durumu acınacak bir durum, bu doğal bir durum değil. Bana göre daha önce Gazete Duvar'da da yazdığım gibi: İnsan ana dilini evde öğrenir. Yani Kürt ebeveynlerin dillerine sahip çıkmaları gerekiyor. Eğer ebeveynler çocuklarıyla Kürtçe konuşurlarsa Türk devleti ne yaparsa yapsın Kürt dilini yok edemeyecektir.
Özellikle Kürtleri TBMM'de temsil eden siyasi partilerimiz, Kürtlerin evlerinde çocuklarıyla birlikte Kürtçe konuşmaları için plan ve projeler hazırlamalılar. Ve bir an önce Kürt aileleri çocuklarıyla Kürtçe konuşmaya teşvik etmeliler. Bu siyasi partiler tüm enerjilerini Kürt dili için kullanmalılar, Çünkü Kürt dili olmadığında onları ayakta tutacak, onları var eden taban da olmayacak.
Yanı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi: "Dil, milletin varlığıdır."