Kürtleri küstürmeyin
HDP, Kürt halkının sahici bir sevgi beslediği Selahattin Demirtaş'ı gözden mi çıkardı? Belki. "Belki" derken, ateş topunu taca değil, konuyla ilgilenen her bir siyasetçinin kucağına atıyorum.
Sabah Selahattin Demirtaş'ın HDP'ye yönelik sert eleştirileri konu alan yazısını konuşuyorduk. Niyeti nedir? Seçimden hemen sonra bu eleştirilerle gündeme gelmesi ne anlama geliyor? Partisine yönelik eleştirileri kamuoyuna açıklamadan önce partinin etkili ve yetkili birimleriyle, şahsiyetleriyle tartışma olanağı bulmuş muydu ya da buna fırsat vermiş miydi?
Sorular uzayıp gidiyor, yorumlar, örneğin, "Demirtaş yeni bir parti kuracak" seviyesine kadar tırmanıyor.
Demirtaş'ın akıllı, zeki ve Kürt hareketini çok iyi tanıyan bir siyasetçi olduğunu "Selo" başlıklı yazımda da dile getirmiştim. Şu olup bitenlerden, Demirtaş'ın yazısından ve Twitter'da yaptığı açıklamadan, sosyal medyada haklı olarak kopan fırtınadan sonra da Demirtaş'la ilgili aynı şeyleri söylüyorum. Demirtaş Kürt hareketini karşısına almayacak kadar Kürt hareketini iyi tanıyan bir siyasetçi.
Kürt hareketi, halkta karşılık bulan çok sayıda siyasetçi çıkardı bugüne kadar. Kimisi, Demirtaş gibi hapiste, kimi de sürgünde. Ancak Kürt hareketinin bütün bu baskılara rağmen yeni liderler çıkarma potansiyeline sahip olduğunu belirtmek gerekiyor.
O halde HDP içinde neler oluyor?
Devletin Kürtlere ve HDP'ye yönelik amansız baskılarını bir yana bırakalım, bu baskıyı sağır sultan bile duydu çünkü. Ancak son seçimler, kabul etmek gerekirse, Kürtler için tam bir karmaşaydı. Milletvekili adaylarının belirlenme sürecinden cumhurbaşkanı adayı çıkarıp çıkarmama konusunda yaşanan tereddüde ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararına kadar kafalar tamamen karışıktı. Kürt illerinde Kılıçdaroğlu'na oylar verildi elbette. Ancak bunun, Ümit Özdağ gibi ırkçılarla ittifak kurduğu için, Kürt halkı için tam bir eziyet olduğunun tanığıyım. Belirtmek gerekiyor, seçmendeki bu kafa karışıklığında PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaklaşık iki yıldır iletişimin kurulmamış olmasının payı vardır mutlaka. Devlet de bunu biliyor ve Kürtlerin yanı sıra uluslararası tepkileri de göze alarak seçim öncesi Öcalan'a tecridi uygulamakta ısrar etti. Bu bir ikbal meselesiydi ve seçim sonuçlarına bakınca bunu başardığını söylemek de mümkün.
*
HDP içindeki sıkıntılar aslında herkes tarafından seziliyordu. Demirtaş ile HDP arasındaki gerilim de dillendirilmese de aslında herkes tarafından uzun zamandır biliniyordu.
Kafa karıştırıcı son seçimler bu sıkıntıların belirginleşmesine, giderek bir kopuşun alenileşmesine zemin hazırladı.
Kopuşun alenileşmesinin beraberinde birçok tartışmayı getireceğini en iyi Demirtaş'ın bildiğini düşünüyorum. Demirtaş, kendisi hakkında yapılacak yorumları göğüsleyecek kadar hazırlıklı ve cesur bir siyasetçi.
Partinin içinde yürütülecek tartışmalara da şimdiye kadar olduğu gibi Edirne Cezaevi'nden cevap verecektir mutlaka.
Ancak esas tartışılması gereken, işler bu noktaya gelmeden parti içindeki sıkıntılar giderilmez miydi? Bu kopuşun Twitter aracılığı ile ilan edilmesi ne kadar isabetli oldu? HDP, Demirtaş'ın böyle bir atakta bulunabileceğini öngöremedi mi?
Bu ve benzeri sorular, eninde sonunda şu soruyu da akla getiriyor: HDP, Kürt halkının sahici bir sevgi beslediği Selahattin Demirtaş'ı gözden mi çıkardı? Belki. "Belki" derken, ateş topunu taca değil, konuyla ilgilenen her bir siyasetçinin kucağına atıyorum. Denildiği gibi Demirtaş egosuna yenik düştüyse, HDP vasatın çok üstündeki bir siyasi aktörü gözden çıkarmaya karar verdiyse, varsın bu kopuşun sonuçlarıyla da kendileri ilgilensin, bir zahmet. Şunu da unutmasınlar: Yerel seçimler on ay kadar sonra gerçekleşecek. Erdoğan'ın son balkon konuşması herkesin aklındadır muhtemelen. Bu nedenle bütün tarafların yerel seçimlerde bir hezimete uğramak istemiyorlarsa acilen toparlanmaları, bu iç çekişmenin eleştiri ve özeleştiri sürecini şeffaf bir şekilde yapmaları gerekiyor.
*
Ortam gergin. Gergin ortam sonuçlarından hiç de memnun kalınmayan seçimlerin ardından geldi. Bu nedenle olmalı, Selahattin Demirtaş'ın aktif siyaseti bıraktım yönündeki açıklamasından dolayı öfkeliydi eczacı kadın. Öfkesinin bir kısmı Demirtaş'a yönelikti. Çünkü bu şekilde bir açıklamayı doğru bulmuyordu. Sorunlar önce parti içinde tartışılmalıydı, çözülmeliydi ve kamuoyuna da açıklanmalıydı. Ancak eczacının öfkesinden HDP ve Demirtaş'ı hapisten çıkaramayan Kürt halkı da payına düşeni aldı. Şöyle bir algı oluşmuştu seçimden önce: Hükümet ve cumhurbaşkanı değişirse Demirtaş ve diğer siyasi tutuklular serbest bırakılacak. Eczacı, "Bunu yapamadık" diyerek, kendisinden başlayarak herkese kızıyordu. Bundan sonra ne olacağı ile ilgili kafasında bir netlik yoktu ancak istifalar ve yeni bir siyaset tarzı bekliyordu. "Ben bunların hepsini, siyasetçileri de etiketleyerek, sosyal medya hesaplarımda da paylaştım" dedi ve ekledi: "Adım Hêvîdar Bektaş, adımı da yaz habere."
Esasında sokaktan izlenim yazarken konuştuğum insanların isimlerini mümkün olduğunca yazmıyorum. Ancak Hêvîdar, Demirtaş'la birlikte Kürt hareketine eleştirilerinin duyulmasını adıyla sanıyla duyulsun istedi.
Yanındaki kadına da sordum, "Demirtaş siyaseti bıraktığını açıkladı. Ne düşünüyorsunuz?" diye. Kadın, "Ben Demirtaş'ı çok seviyorum" diye cevap verdi. Sesinde samimiyetin âlâsı vardı. "Bizi, Kürtleri savunmaktan vazgeçmesin. Yine birlikte mücadele edelim" dedi.
Aydın, kararsızdı. Kime hangi eleştiriyi yapacağını bilmiyordu. HDP haklıydı ama Demirtaş da haklıydı. "Abê böyle olmaz ki" dedi sonunda, "Olan Kürt halkına oluyor."
Soruyu, "Demirtaş serbest bırakıldı" şeklinde anlayan terziye durumu izah etmek mecburiyeti hasıl oldu. Konuyu anlayınca, "O kadar su topladı sonra hepsi birden aktı gitti. Yazık oldu emeklerine" diye üzüldü.
*
Kısaca Diyarbakır Demirtaş'ın Twitter'dan yaptığı açıklamaya iki yönlü üzüldü. Birincisi, HDP ile köprüleri atmasına, ikincisi, kopuşu Twitter'dan ve her türlü müdahaleye açık bir şekilde yapmasına.
HDP'ye eleştiriler zaten baki. Çok ciddi bir yeniden yapılaşmaya ve yeni mücadele biçimleri üretmeye ihtiyacı var HDP'nin. Ve bütün bunlar, bunca politikleşmiş Kürt halkına rağmen olmamalı. Çünkü Kürtler, herkes biliyor ya, şu son gelişmelere göre bir kez daha hatırlatmakta yarar var: Kürtler, bütün kurumları gibi bütün siyasetçilerini de tahmin edilemeyecek kadar yakından takip ediyor. Bu nedenle, "Aman dikkat" diyorum, "Sizi bağrına basmış Kürt halkını kendinize küstürmeyin."