Kuru Otlar Üstüne'nin başrol oyuncusu Deniz Celiloğlu: Nuri Bilge Ceylan sinemada yenilik denemeyi çok seviyor
Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi 'Kuru Otlar Üstüne'nin başrol oyuncusu Deniz Celiloğlu ile film üzerine konuştuk. Celiloğlu, "Nuri Bilge sinemada yenilikler denemeyi çok seviyor" dedi.
ADANA - Nuri Bilge Ceylan'ın dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nde yapan ve Merve Dizdar'a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazandıran son filmi "Kuru Otlar Üstüne", 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde izleyicilerle buluştu.
Oyuncu kadrosunda Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar, Musab Ekinci, Ece Bağcı, Erdem Şenocak gibi isimlerin yer aldığı film, Doğu Anadolu'nun ücra bir beldesinde zorunlu hizmetini yapmakta olan resim öğretmeni Samet'in başına gelen ve anlam vermekte zorlandığı olaylara odaklanıyor.
Filmin başrol oyuncusu Deniz Celiloğlu ile "Kuru Otlar Üstüne"yi ve Nuri Bilge Ceylan sinemasını konuştuk.
İlk olarak senaryo size ulaştığında sizi çeken ne oldu?
Karakterin zenginliği oldu. Yani bir oyuncu olarak kendimi, yeteneklerimi, donanımlarımı çok iyi ve zengin bir şekilde gösterebileceğimi, kullanabileceğimi görmem beni çok heyecanlandırdı. Çünkü senaryoda kapladığı yerle de alakalı, Samet karakteri çok fazla kendini buluyor diğer karakterlere göre; bu karakterin zihinsel dünyasına, onun arzularına, isteklerine, korkularına çok derinlemesine nüfuz ettiğimiz için... Senaryodaki açarları yüzünden de bir artısı var, her senaryoda bu yok tabii ki. Beni cezbeden bu oldu.
Samet, bana yakın olduğunu düşündüğüm bir karakter. Aslında Nuri Bilge Ceylan sinemasının seyircisiyken de karakterlerin zaten bana kişisel olarak yakın olduğunu hissediyordum. Bana yakın taraflarının dışında bende olmayan, kişisel sınırlarımı zorlayabileceğimi hissettiğim tarafları da vardı Samet'in. Hem çok uzun bir macera olacağı için hem senaryo ile çekimden önce geçireceğim vakit hem de karakterle bu kadar girift bir ilişki kuracağım için kişisel yolculuğuma da katkısı olacağını hissettim. Bu beni çok etkilemişti. Ama bunlar kabul etme sebeplerim değil, bunlar sadece etkilenme sebeplerim; sadece bir Nuri Bilge Ceylan senaryosu olması kabul etmem için yeterli oldu.
'ROLE NURİ BİLGE CEYLAN RÖPORTAJLARIYLA HAZIRLANDIM'
Karakter için nereden beslendiniz, nasıl hazırlandınız?
Kendi sinemasından, direkt sadece kendi sinemasından... Zaten karakterleri birbirine benziyor. Bir de Nuri Bilge Ceylan'ın eski filmlerinin kamera arkası görüntülerinden ve röportajlarından beslendim. Benim için role hazırlanmanın dışında bir de yönetmene hazırlanmak çok önemliydi bu projede. Yani onun kendine has bir çalışma tarzı var, daha çok ona çalışmak istedim.
Nuri Bilge Ceylan kendi iç dünyasını röportajlarında çok açık eden bir yönetmen, konuşmayı çok seviyor. Arkadaşı da olan Mehmet Eryılmaz'ın aynı zamanda çıkardığı bir söyleşiler retrospektifi var; Koza'dan başlayarak, Ağlat Ağacı'na kadar sinema yolculuğunu anlattığı söyleşilerini topladığı bir kitap bu. O kitabı çalıştım, o satır aralarında sinema algısını, karaktere yaklaşım biçimini, hikayeleri nasıl kurduğunu, oyuncudan ne beklediğini, kendi kişisel dünya görüşünü zaten görebiliyorsunuz. O röportajlarda üç aşağı beş yukarı bir dünya oluştu bende oyuncu olarak. Kafamda bu role nasıl yaklaşabileceğime dair böyle böyle çalıştım; Nuri Bilge Ceylan röportajları ve YouTube videolarıyla.
'OYUNCULUK VE SİNEMA ÜZERİNE ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM'
Set nasıl geçti? Nuri Bilge Ceylan'la çalışmak nasıldı?
Senaryonun hem fiziksel hem de psikolojik yükü fazla olduğu için set çok heyecanlı, yüksek tansiyonluydu. Fakat biz yine de çok rahat bir set geçirdik. Nuri Bilge Ceylan'ın benim yaptığım şeyden, benim de onun yaptığı şeyden heyecanlandığını, sevdiğini hissettim. Daha yakın bir ilişki kuruyoruz yönetmen ve oyuncu olarak.
Böyle yoğun senaryolarda çalıştığımızda, psikolojik yanı da biraz ağır bir senaryo olduğu için, setin ilişkinin biraz da bıçak sırtında hep gergin bir dinamiği var. Böyle atmosferik olaylar gibi, birden fırtınaya da dönebilir hava açıkken... Bazen oyuncunun sette kitlendiği olur, mesela bir şey yapamadığı bir an vardır. Beceremiyorsundur, o an o duyguyu çıkaramıyorsundur ama yapım, reji ve yönetmenin senin o "Ben şu an kendimi iyi hissetmiyorum" buhranlarını bekleyecek zamanı yoktur. Çünkü o sete çıkılmıştır, çekilmesi lazımdır. Bunlar da gergin bir hava yaratır bazen fakat biz genel olarak çok güzel vakitler geçirdik.
Çok şey öğrendim, onu söyleyebilirim. Oyunculuk ve sinema üzerine çok şey öğrendim; oyunculuğun ne demek olduğunu, nasıl bir oyunculuğa yakın olduğumu, sevdiğimi, neyi aradığımı... Çünkü yavaş yavaş orta yaşın ortalarına gelip biraz daha olgun yaşlara doğru ilerliyorum ve yavaş yavaş biraz oturuyor bazı şeyler. Oyunculuk, sinema, hikaye anlatıcılığı üzerine... Bu proje, çok doğru bir yerde, çok doğru bir anda çıktı karşıma ve bana çok şey öğretti. İkinci bir okul gibi diyebilirim.
Çekimler fiziksel olarak nasıldı?
İnanılmaz zordu. İstanbul'dan mutfağımı getirmiştim neredeyse, cezveler, elektrikli ocaklar... Sabah saat 05.30-06.00'da kalkıp kendime kahvaltı hazırlıyordum. Yumurtamı pişiriyordum; yanıma bal, ceviz, muz, kuruyemiş alıyordum. -35 derece soğukta karın içinde yürümek, o coğrafyada hareket etmek hem fiziksel olarak hem psikolojik olarak bu kadar zorlanmak... Bunu hayal edip de biraz hazırlıklı gitmiştim oraya. Ceplerimde cevizler, kuru üzümler, kayısılarla, muzlarla, ballarla ayakta kaldım.
'NURİ BİLGE CEYLAN SİNEMADA YENİLİK SEVİYOR'
Filmde yer alan kurgu dışı ve fotoğraf kısmına gelirsek... Bir izleyici olarak Nuri Bilge Ceylan sinemasında yenilikler mi var?
Filmin bir oyuncusu, paydaşı olarak değil de tamamen bir seyirci olarak konuşabilirim: Bir yönetmenin, bir de Nuri Bilge gibi yönetmenlerin kararlarını, sinemasal tekniklerini ancak dışarıdan yorumlayabilirsiniz.
Yeni dediğimiz şeyler arasında bir fotoğraf kullanımı var, bir de dördüncü duvarın yıkılması, yabancılaştırma unsuru var. Bunlar beni çok heyecanlandıran şeyler. Nuri Bilge sinemasında bence yenilikler denemeyi de çok seviyor.
'POLİTİK MESELELER İŞLENMİŞ DİYEBİLİRİZ'
Bu filmde politik çizgisini biraz daha fazla belli eden karakterler vardı. Nuri Bilge Ceylan'ın belki de en politik karakterleri diyebilir miyiz?
Bence diyemeyiz. Yani Nuri Bilge Ceylan'ın politik karakterleri ya da politik olmayan karakterleri diye bir ayrım da benim anladığım Nuri Bilge Ceylan sinemasına göre yok. Ben konunun ya da konunun oturduğu zeminin kendisinin kavramsal ya da politik unsurlarıyla çok ilgilenildiğini düşünmüyorum. Ben de zaten olaya yaklaşırken böyle ilgilenmiyorum. Salt insan karakterler bunlar, bu karakterler bazen hikaye gereği bazı konumlarda buluyorlar kendilerini. Bu bir öğretmen olabilir, bir asker olabilir fakat özellikle konulan bir şey değil. Konunun kendisini de böyle adlandırmak istemiyorum, yani politik bazı meseleler işlenmiş diye bakabiliriz.
Mesela ben bu filmde bir öğretmeni oynuyorum, şu an bu coğrafyada bir askerle bir ilişki içindeyim. Onun askerliğini, benim öğretmenliğimi çok düşünmüyorum. Daha çok orada bazı çıkmazların içindeyim ve bu çıkmazlar benim için çok gündelik çıkmazlar. Kişi bunları gerçek hayatta yaşarken böyle üst politik bir düzlemde yaşamıyor. O nedenle bazen sosyal bilimlerin sinema okumalarına bir seyirci olarak katılamıyorum. Çünkü bir de oyuncuyum.
Bir de bunlar yönetmenin kurgusuyla alakalı. Filmin, karakterin neye benzeyeceğini, senin daha sonra okumanı etkileyecek şekilde politik mi, değil mi, tamamen yönetmenin inisiyatifinde kalan bir şey. 5 saatlik malzeme vardı ortada. Çekimler bir sürü take'ten oluştu. Hem bir sürü sahne vardı hem de bir sürü sahneden defalarca alınmış bir sürü take'ler vardı Ben her take'te bir oyuncu olarak başka başka böyle duygular içinde salındım fakat günün sonunda Nuri Bilge Ceylan seçimler yapmış ve bu seçimlerden bir Samet çıkmış. Ben Samet'i oynarken farklı bir şey oynadığımı hayal ediyordum mesela, bu kurgudaki, bu son halindeki Samet çok başka olmuştu. Bu söylemeye çalıştığım şey çok fantastik bir şey, sinemanın ve yönetmenin gücünü gösteren bir şey. O kadar malzemeden başka başka şeyler çıkarabilme potansiyeline bakar mısınız yani sinemada?
Samet tayinini aldırdıktan sonra mutlu olacak mı sizce?
Tayinini aldırdıktan sonra mutlu olmayacak ama bir ara mutlu olacak. Bu o insanın bir fantezisi yani: "Bu kararı aldıktan sonra çok mutlu olacağım". O kararı aldıktan sonra ilk farkına vardığın şey, o kararı almanın senin mutluluğun üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı. Ama bir karar alıp mutlu olacağını düşünmek, bunun farkında olmak, bunun fantezisine girmek insanın değişmek istediğini gösteren de bir şey. Yani sen bir gün, hemen yarın o kararı aldıktan sonra olmasa da bir gün değişeceksin ve mutlu olacaksın. Ben Samet'in mutlu olmayı istediğini çok iyi hissediyorum, burada kalmak istemiyor. Samet'in kendinden memnun olduğunu da düşünmüyorum ve bunun farkında olduğunu düşünüyorum.
Cannes Film Festivali'nde adaylardan biriydiniz, o süreç nasıl geçti?
Açıkçası ödül alacağımı bekliyordum. Sadece orada esen hava ile alakalı değil, filmleri de izledim. Ama yine söylüyorum bu film özelinde, "Kuru Otlar Üstüne", çok karakter filmi, bu rolü oynayıp da altından kalkabilirse bir oyuncu, kim olursa olsun tamamdır zaten.
Çok güçlü bir rol, bütün oyunculuk yeteneklerinizi sergilemek için yeterli bir rol. Diğer filmleri de izliyordum, yarıştığım oyuncuları da merak ediyordum, kimlerle yarışıyorum diye. Gerçekten bir süre sonra "Ben de alabilirim galiba bu ödülü" diye bir kanaat getirdim. Wim Wenders'in filmindeki o Japon aktörü favori adayım bulmuştum keza öyle de oldu. Ama bunu bilmek, bunu hissetmek bile çok güzel.
Benim açımdan şöyle bir şey kendi oyunculuğum; Nuray karakteri bir sahnede diyor ya filmde, "İlk defa bu halimi gözünüzden görmeye ve yaşamaya çalışıyorum" diye, benim için de birazcık ilk defa bu coğrafyadan ve topraklarda çıkıp oyunculuğumu böyle dışarıdan başka bir kategoride, başka algıların, başka gözlerin altında görme, test etme şansı buldum orada. Kendim için o sınavı geçtiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
'SENARYO YA DA OYUNCU ÖDÜLÜ BEKLİYORDUM'
Merve Dizdar'ın ödül alması ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Mükemmel bir şey. Zaten ya senaryo ya da oyuncu oyunculuk üzerine bir ödül bekliyordum ben. Bir oyuncunun işi senaryodaki karakteri en iyi şekilde yerine getirmek, gerçekleştirmek, senaryodaki halini tekrar sunmak Fakat Merve Merveliğini, Deniz Denizliğini, kendi içindeki özü de o karaktere karıştırıp yoğurabildiğiniz zaman, bu da cesaret isteyen bir şey.
Bu, ben bu karakterin içine ne katacağım diye düşünmeniz, kendi içinize dönüp de biraz kendi karanlıklarınızla, kendi zaaflarınızla, kendi korkularınızla yüzleşmeniz gereken bir süreç. Bu süreçten sonra bu yoğurma işlemini yapabileceğiniz bir şey. Merve de öyle yapmış, öyle yaptığı için de çok başarılı olmuş. Bu ülkenin kadınlarına gösteriyor ki bu tip başarılar hayal değil. Filenin kadınlarının başarısı gibi, çok güzel.