Kuzey Ege'de ekoturizm tehlikesi: İmar rantının diğer adı olmasın

Kuzey Ege’de ekoturizm ve “kırsal turizm” projeleriyle birlikte tarım alanları yapılaşmaya açıldı. Sadece Çanakkale’de, 400 kadar alan için ekoturizm plan önerisi yapıldı. Bunların yaklaşık üçte birine uygun görüşü verildi ve imar planı onaylanan projelerden bilinen yaklaşık 15 tanesinin yapı ruhsatı alınarak inşaat çalışmalarına başlandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Çanakkale'de yapılması planlanan 18 Mart Köprüsü ve pandemi ile birlikte kentten kırsala yönelişin artmasıyla özellikle Kuzey Ege’de yeni bir tehdit ortaya çıktı. Son dönemde özellikle tarım alanı ilan edilmiş alanlarda artan ekoturizm tesisi patlamasına tepki gösteren bölge sakinleri ve kurumlar, çalışmaların çarpık yapılaşmanın yeni bir gerekçesi olduğunu vurguluyor.

Çarpık Yapılaşmaya Hayır Platformu’ndan Cem Tüzün, Çanakkale 18 Mart Köprüsü'nün yapılması gündeme geldiğinden bu yana, özellikle köprü ve bağlantı yolları yapımının ilerlemesine koşut olarak bölgeye ulaşımın kolaylaşacağı öngörüsünün, bölgeyle ilgili rant beklentilerini artırdığına dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl içinde, salgın hastalığın en çok kalabalık metropollerdeki yaşam biçimlerini riskli duruma sokmasının da kentlerden kırsala tersine göç hareketini ivmelendirdiğini belirten Tüzün, özellikle Kuzey Ege’nin bu hareketin odağı durumuna geldiğini vurguladı.

EKOTURİZM ADI ALTINDA SİTE TİCARETİ

Cem Tüzün

“Biga Yarımadası, konumu, iklimi ve toprak yapısı, arkeolojik ve tarihsel özellikleri, süregelen kültürel yapısı nedeniyle hem doğası hem yaşam formlarıyla eşsiz zenginliktedir. Bölgenin doğal ve tarımsal zenginlikleri tüm ülkeye ve hatta dünyaya değer katmaktadır, korunmalıdır” diyen Tüzün şöyle konuştu: "Ekoturizm başlıklı yeni bir yapılaşma türünün adı son 6-7 yıldır 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarında geçmeye başladı. Konu turizm mevzuatındaki ‘kırsal turizm’ terimi ile ilgili gibi gösteriliyor. Oysa bu yeni kavram ile tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının koşulları tarif ediliyor. Türkiye’de an itibarı ile turizm, tarım veya imar mevzuatlarında ekoturizmin tanımı yapılmamıştır. Turizm mevzuatımızda ‘kırsal turizm tesisleri’ tarif edilmiştir; ancak ilk kez ve yalnızca 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarında yer verilen bu ekoturizm alanlarının yasa ve yönetmeliklerde tarifi yoktur. Bu yasal boşluğun doldurulması ancak sektör temsilcilerinin, meslek odalarının, akademisyenlerin, hukukçuların bir araya gelerek ekoturizmin yol haritasını ve çerçevesini belirlemeleri ile mümkündür”

Tüzün, uygulamadaki şu konuya da dikkat çekti: “Bu projelerden mülk edinmek isteyen yurttaşlara bir şirket hissesi pazarlanıyor. Şirketi kontrol edemeyecek kadar küçük hisselere sahip ortaklar çeşitli istismarlara ve hatta dolandırıcılıklara maruz kalabileceklerdir. Ellerine bağımsız bir bina ya da bağımsız bölüm tapusu geçmeyecektir”

ÇANAKKALE’DEKİ SÖZDE ‘EKOTURİZM’ UYGULAMALARI

Kuzey Ege kıyılarında yürütülen projelerin, çevre planlarında tanımlanmış olan ekoturizm çerçevesiyle dahi çeliştiğini kaydeden Cem Tüzün, “Mülkiyetin çok hızlı bir biçimde el değiştirme sürecine girmesiyle yerel halkın kendi yaşadığı bölgeden uzaklaşmak zorunda kalması; yerel aile işletmelerinin yerlerini bölge dışından gelen ve bölgeye yabancı olan büyük işletmecilerin almasıyla bölgenin sosyal dokusunun bozulması; bazı gayrimenkul pazarlama firmalarınca ‘ekoturizm imarlı proje alanı’ tanıtımlarının yapılması sonucu bölge karakterine uymayan ve birbirine bakarak çoğalan imar faaliyetlerinin teşvik edilmesi; projelerin ‘çevreci’, doğayla uyumlu mimari yaklaşımlara sahiplermiş gibi sunulması ve yol açacakları çevresel ve kültürel problemlerin örtbas edilmesi; imar planı ile doğal alanların bütünselliğinin bozulması; proje alanlarının az bir kısmında yapılaşma olacak gibi görünse de pek çok örnekte alanın tamamının yeni yerleşim niyetinde olanların ihtiyaçlarına göre tasarlanıyor olması; bu alanların, pazarlama etkinliklerinden de açıkça görülebileceği üzere, ağırlıklı olarak ikinci mesken/yazlık amaçlı ‘toplu konut siteleri’ olarak tasarlanması gibi nitelikler, söz konusu uygulamaların ekoturizmin ilke ve amaçlarıyla çeliştiğini gösteren bazı örneklerdir” dedi.

Tüzün, an itibarı ile, yalnız Çanakkale’de, gerçekte çoğunluğu toplu konut projesi alanına dönüştürülmek istenen 400 kadar alan için “sözde ekoturizm” plan önerisi yapıldığını söyleyerek, rant projesi yapılacak alan için Tarım Bakanlığı ve ilgili birimlerince arazinin mutlak tarım alanı niteliğinin marjinal tarım alanı olarak değiştirildiğini ve bunun “artık tarımsal anlamda gözden çıkarılabilir” anlamına geldiğini ifade etti. Bunların yaklaşık 1/3’üne çeşitli kamu kurumlarından uygun görüşü verilerek, imar planlarının il genel meclisince onaylandığına dikkat çeken Tüzün, imar planı onaylanan projelerden bilinen yaklaşık 15 tanesinin yapı ruhsatı alarak inşaat çalışmalarına başladığını ya da başlamak üzere olduğunu belirtti.

Tüzün, “Emlak borsasına düşen bilgilerden ve emlak yatırım firmalarının lansmanlarından görülmektedir ki; bu projelerin ne eko boyutu ne de turizm boyutu vardır. Düpedüz site konut inşaatlarıdır. Ekoturizm göstermelik bir sıfattan ibarettir. Emlak ticareti yapan firmalar şimdilik müşterilerine konut tapusu değil, kurdukları sözde turizm firmasının hisselerini vadetmektedirler. Bu doğrudan istismara ve dolandırıcılıklara kapı açabilecek tehlikeli bir yoldur” dedi.

‘GERÇEK EKOTURİZMİ DESTEKLİYORUZ’

Ekoturizmi gerçek amacıyla uygulamanın ve uygulatmanın toplumun tüm kesimlerinin görevi olması gerektiğini söyleyen Tüzün, “Bölge köylüsünü rantla değil, üretimle kalkındıracak bir ekoturizmi destekliyoruz. Köylerin çevresiyle birlikte korunması, yerel halkın refahının gözetilmesi, köylünün üretiminin değer bulması, yerinde kalkınma modelleri geliştirilmesi hepimizin ortak hedefidir. Bu amaçla, kamuoyunu bilgilendirmeyi, kamusal yetkileri olan kurum ve siyasi karar mekanizmalarını uyarmayı, olası mağduriyetleri engellemeyi çağdaş hukuk devletinin kurum ve yurttaşları olarak görev biliyoruz. Konuya ilişkin tüm yasal, hukuki ve demokratik olanakları kullanacağımızı saygıyla duyuruyoruz” diye konuştu.

ULUSLARARASI LİTERATÜRDE EKOTURİZM

Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin tanımına göre ekoturizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyarettir. Sektördeki yatırımcı şirketleri temsil eden Uluslararası Ekoturizm Topluluğu TIES ise (The International Ecotourism Society) ekoturizmi “çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı seyahattir” olarak tanımlar.

Dünya Ekoturizm Zirvesi 2002 yılı mayıs ayında gerçekleşmiş ve ekoturizm için 133 ülkenin onayladığı bir ortak tanım oluşmuştur: “Ekoturizm yeryüzünün doğal kaynaklarının sürdürülebilirliğini güvence altına alan, bunun yanı sıra, yerel halkların ekonomik kalkınmasına destek olurken, sosyal ve kültürel bütünlüklerini koruyup gözeten bir tavırdır”.

TÜRKİYE’DE 1/100.000 ÖLÇEKLİ ÇEVRE DÜZENİ PLANLARINDA EKOTURİZM TANIMI

Ekoturizm Alanları: Doğal kaynakların sürdürülebilirliğin güvence altına alarak; yayla turizmi, ornitoloji (kuş gözleme) turizmi, foto safari, akarsu sporları (kano-rafting), çiftlik turizmi, botanik (bitki inceleme) turizmi, bisiklet turları, atlı doğa yürüyüşü, kamp-karavan turizmi, mağara turizmi ve dağ turizmi gibi doğal çevreyi ve biyoçeşitliliği koruyan, yöre haklının refahını ve yöre kültürünü gözeten turizm faaliyetlerinin gerçekleştirildiği alanlardır.

Özel Hükümler: Ekoturizm alanları 8.16.1 Planlama bölgesinin doğal ve kültürel kaynak zenginliği nedeniyle; agro (çiftlik) turizm, klimatizm etkinliği, at ile gezinti etkinliği, dağ bisikleti etkinliği, dağcılık etkinliği, doğada serbest yürüyüş, kamping/çadırlı kamp, kayak, kuş gözlemciliği, mağaracılık, trekking, yamaç paraşütü etkinlikleri için uygun alanlar bilimsel yöntemlerle belirlenecek ve çevreye olumsuz etki yapmayacak şekilde planlanması için gerekli çalışmalar yapılacaktır. Bu alanlarda aile işletmeciliği şeklinde pansiyonlar, çiftlik evleri, dağ evleri vb. Konaklama kullanımları, yeme-içme tesisleri ile yöresel ürünlerin satış üniteleri yer alabilir. Geleneksel mimarinin ve doğal yapının korunması esastır. Yerel kaynakların kullanımı sağlanacaktır. Bu kapsamdaki uygulamalarda turizm tesislerinin belgelendirilmesine ve niteliklerine ilişkin yönetmelik hükümlerine uyulması zorunludur.