Las Vegas’ın sosyolojisi
Herkesin geçtiği, uğradığı, ziyaret ettiği, tatil yaptığı, evlendiği, boşandığı ama yerleşmediği bir kenttir Las Vegas. Yerlisi yoktur yani. Ülke olsaydı millisi de olmayacaktı belki.
Las Vegas ABD’nin Nevada eyaletinde Mojave Çölü’nde inşa edilmiş modern bir kenttir. 1920’lerde nüfusu 2 bin 300 civarında iken bugün 500 bini aşmıştır. Bundan bir asır öncesinde ana demiryolu hatları üzerinde küçük bir istasyon olan ve büyük ölçüde mafyanın kontrolünde olan Las Vegas’ın bizim bildiğimiz tarihi, aslen bir gangster olan Bugsy Siegel’in girişimiyle bir kumarhaneler kenti haline gelmesiyle başlar. Bunun ardında da 1931’den itibaren kumarhanelerin ABD’de yasal bir statüye kavuşmuş olmaları yatar. Teknik malumat için Wikipedia’ya teşekkürler.
Amerikan tarihinde çok özel yeri olan 1930’ların kara paralarının bir Nevada çölünde aklanma sürecinden fışkırmıştır Las Vegas. Mafyanın, gangsterlerin kurduğu bir kenttir. Rivayettir: Çok zengin Amerikalıya nasıl bu kadar zengin olduğunu sormuşlar. İlk milyon dolarına kadar detaylı bir anlatmış ikna edici bir biçimde. İlk milyon dolarını sorduklarında ise şöyle cevap vermiş: İlk milyon dolar asla sorulmaz. Las Vegas asla sorulmaması gereken ilk milyon dolarlarla kurulmuştur.
Hollywood filmlerinden hepimiz biliriz Las Vegas’ı. İnsanların kumar oynamaya, eğlenmeye, en önemlisi de para harcamaya gittikleri bir kenttir. Las Vegas’ı kocaman bir otel-kumarhane kent olarak özetlemek fazla abartılı olmaz. Kentin ciddi bir tarihi yoktur. En başından beri kumarhane olarak tasarlanmıştır. Zaten çöle inşa edilmesi de bu nedenledir. Toprağın en verimsiz olduğu ve dolayısıyla rantının da buna paralel olarak en düşük olduğu bir coğrafyaya inşa edilmiştir.
Las Vegas’ın yerleşik bir nüfusu yoktur aslında. Sadece ziyaretçileri vardır. Yerleşik olanlar da bu ziyaretçilere hizmet için oradadırlar. Rengin, cümbüşün, abartının, azametin şehridir Las Vegas. Gerçek bir şehir olmaktan çok bir film setini andırır. Bir gecede zengin olmaların, bir gecede her şeyi kaybetmelerin kentidir. Böylesi ancak filmlerde olur denilenlerin çok fazla yaşandığı bir kent. Çöle inşa edildiğini hatırladığımızda Las Vegas’ın neredeyse bir serap olduğunu bile düşünebiliriz.
Las Vegas’ta geçen Amerikan filmlerinde sık sık evlilik törenleri olur. Bunu temel nedeni evlilik formalitelerinin en kolay olduğu yer olmasıdır. 55 dolara belediyeden alacağınız bir belgeye çok hızlı bir biçimde evlenebilirsiniz. Aslında aynı şey boşanma için de geçerlidir. Ama Las Vegas’ta boşanmanın kolaylığı evliliğin kolaylığı kadar bilinmez. Bu da Las Vegas’a kumarhane-otellerinden sonra ikinci büyük sektörünü kazandırmıştır. Her taraf küçük kiliselerle doludur. İbadet amaçlı değil ama evlilik amaçlı. Bir tür ticarethane gibi. Las Vegas’ın birinci endüstrisi kumar ise ikincisi evliliktir.
Bir bakıma istisnanın kentidir Las Vegas. Tıpkı 1930’ların, 1940’ların Avrupa'sının Temerküz Kampları ya da günümüzün Guantanamo'su gibi. Belki kendisi de pek matah olmayan cari hukukun askıya alındığı, kuralın değil istisnanın hükümranlığının kural haline dönüştüğü bir yerdir. Belki Guantanamo fiilen ABD’de değildir. Ama Las Vegas öyle mi? Evet Las Vegas fiziken ABD’dedir ama evlilik ve boşanma açısından sanki bambaşka bir uzamdadır. Bir tür No Man’s Land gibi. Yani hiçbir yere ait değildir Las Vegas.
Herkesin geçtiği, uğradığı, ziyaret ettiği, tatil yaptığı, evlendiği, boşandığı ama yerleşmediği bir kenttir Las Vegas. Yerlisi yoktur yani. Ülke olsaydı millisi de olmayacaktı belki. Doğma büyüme İstanbulluyum derken kastedildiği gibi doğma büyüme Las Vegaslı var mıdır? Eğer varsa bunlar toplamda kaç kişidir? Dedenizin mezarının olduğu yerde ikamet etmiyorsanız henüz yerleşik hayata geçememişsinizdir bir rivayete göre. Yani üç kuşaktır Las Vegaslı kaç kişi yaşar Las Vegas’ta? İşin en ilginç yanı ise bu insanlar var olsa bile, bunların sayısı azımsanmayacak derecede olsa bile, bunun bir anlamının olmamasıdır.
Abartının kentidir Las Vegas. Orada her şey abartılıdır. Her şey fazla büyüktür, fazla yüksektir, fazla janjanlıdır, fazla cafcaflıdır. Las Vegas’ta sadece abartılı olan gerçektir. Burada Adorno’nun adını bir analım elbette! Kazanmalar, kaybetmeler, yemeler, içmeler, hızlı evlenmeler, hızlı boşanmalar, yeni başlangıçlar, dramatik sonlar.
Ve bütün bunlar bize neyi hatırlatıyor? Elbette Hollywood filmlerini. Las Vegas’ta yaşanan şey sanki hayat değil de, film senaryosunun demosu gibidir. Las Vegas sanki bir film setidir. Las Vegas’a yolu düşenler ise birer film kahramanı. Başrolünden, yardımcı kadın/erkek oyuncuya, karakter oyuncusuna, figürana, dublörüne kadar.
Las Vegas, Ocean Bey ve şürekâsının Bellagio otel-kumarhanesini filmler boyu yeniden, hep yeniden soymaya girişmesidir. Las Vegas mı daha gerçektir, yoksa Ocean Bey ve şürekâsının filmleri mi? Şahsen ben Las Vegas’ın o filmlerden daha gerçek olduğunu iddia edecek bir cürete sahip olduğumu düşünmüyorum.
Aslında bilgisayarın başına “Lasvegaslaşmanın Sosyolojisi” diye bir yazı yazmak için oturmuştum. Ama Las Vegas girizgâhını sürdürmek çok daha cazip geldi galiba. Sonuç olarak artık sonuna geldiğiniz “Las Vegas’ın Sosyolojisi” yazısı kendi kaderini tayin hakkını kullandı. “Lasvegaslaşmanın Sosyolojisi” ise artık haftaya kaldı. Aslında ben de çok merak ediyorum sonucu. Nasıl bir şey çıkacak hep birlikte göreceğiz.