LGS'ye bir gün kaldı: Sistem değil stres kaynağı
Başarıyı tek bir sınavla ölçmek, öğrencide kaygı, stres ve korkuyu giderek artırmaktadır. Öğrencilerin bireysel yetenek ve sosyal etkinlikleri, okuldaki eğitim başarıları değerlendirmeye alınmalıdır.
Eşit ve adil olmayan şartlarda eğitim gören 1 milyon 38 bin 192 öğrencinin katılacağı LGS (Liselere Geçiş Sistemi) merkezi sınavı, 2 Haziran' da yurt içi ve yurt dışındaki sınav merkezlerinde gerçekleşecek. İki oturum halinde yapılacak sınavın ilki saat 9.30 da başlayıp 75 dakika sürecek. Bu sınavda 8.sınıf sözel derslerinden (Türkçe, T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil) 50 soru sorulacak. Sayısal derslerden( Matematik, Fen Bilgisi) 40 sorunun sorulduğu ve süresinin 80 dakika olduğu ikinci oturum ise 11.30' da başlayacak.
Eğitimdeki adaletsizliğin üzerine çekilen bir örtü görevi yapan merkezi sınavlarda öğrenciler, kendi ailelerinin, öğretmenlerinin ve yakın çevresinin yüksek başarı beklentileri nedeniyle kendilerini baskı altında hissetmekte ve dolayısıyla kaygıları da artmaktadır.
Planlı ve disiplinli bir şekilde sınava hazırlananlar, işi şansa bırakmamak için son güne kadar konu tekrar etme, eksikleri tamamlama ve soru çözme telaşında olacaklar. Öte yandan eğitim uzmanları, sınavın bir gün öncesinde; yeterli ve kaliteli uykunun öneminden, stresten, uzak olunmasından ve sağlıklı beslenilmesi gerektiğinden bahsedecekler.
Sınav öncesi ve sonraki süreçleri doğru yönetme ve kontrolü bırakmama kararlılığına sahip bir duygu ile sınavın yapılacağı okulların bahçelerine gelen pek çok öğrenci, LGS'yi ölüm kalım meselesi olarak adlandıran, bir yol ayrımı ya da hayatın başlangıcı olarak yorumlayan, panik ve kaygısı gözlerinden okunan bazı öğrencilerin ve velilerin bilindik görüntülerine şahit olacaklar. Çocuklarının sınav başarısı için okul girişine kadar uğurlayan ve ağlamaklı olan velilerle, sınava son dakikada yetişenler ya da yetişemeyenler, belki de televizyonlarda o günün akşam haberlerine konu olacaklar.
Bugün ülkemizdeki ortaöğretim kurumlarının, nitelikli veya niteliksiz olarak sınıflandırılması büyük bir sorun haline gelmiştir. Ortaöğretim sınavlarında bilgiye ulaşma ve yaşamda kullanma felsefesi esas alınmamakta, bunun yerine çoktan seçmeli teste dayalı ve niteliksel gelişmeyi engelleyen merkezi sınavlar öne çıkarılmaktadır. Bu sınavlar, öğrencileri sıralayarak okullara yerleştirirken, öte yandan öğrencilerin, öğretmenlerin, sınıfların, okulların, ilçelerin hatta illerin kıyasıya rekabet halinde olmasına da neden olmaktadır.
Dünyada ortaöğretim kurumlarına yerleştirme sürecinde, genel olarak merkezi sınav sonuçları ölçüt olarak kullanılmakla beraber bazı ülkelerde farklı uygulamalarla karşılaşılabilmektedir. Güney Kore, Macaristan, Hollanda ve ABD'nin bazı eyaletlerinde orta öğretime öğrenci yerleştirmelerde merkezi sınav uygulanırken, İsviçre, Japonya, Danimarka gibi ülkelerde, her okul, kendi giriş sınavını yapmaktadır. Almanya, Fransa ve Finlandiya'da ise okul notlarının yanı sıra öğretmen görüşleri de dikkate alınmaktadır. İngiltere' de öğrenciler, merkezi sınav olmaksızın velilere sunulan tercih rehberi ile adreslerine en yakın okula yerleştirilmektedir. Yıllardır sınav odaklı bir eğitimden yaşam odaklı bir eğitime geçemeyen ülkemizde, ilköğretim öğrencilerine yönelik her seferinde farklı kuralları ve ayrıntıları kapsayan sınav modelleri ( LGS, OKS, SBS, TEOG ve yeniden LGS) uygulanmıştır.
Türkiye 'de seçmeye dayalı ortaöğretime yerleştirme sınavları Maarif Kolejleri ‘ne giriş sınavları 1955 ile başlamış, İstanbul, İzmir, Eskişehir ve Konya' da açılmış olan bu kolejlerde matematik ve fen dersleri, yabancı dille okutulmuştur. 1964'te önce Ankara'da daha sonra 1982'de İstanbul'da ve giderek ülkenin farklı yerlerinde açılan fen liselerine de öğrenci alınmaya başlamıştır. 1975'te ise Maarif Kolejleri ve sınavla öğrenci alan tüm okullar Anadolu Liselerine dönüştürüldü. Bu durum günümüze kadar sürdü.
1997 yılına kadar Anadolu Liseleri öğrencilerini, 5. sınıftan sonra merkezi olarak yapılan Anadolu Liseleri sınavı ile almıştır. Anadolu liselerine yerleştirilen öğrenciler, 1 yıllık yabancı dil eğitiminin ardından ortaokul ve lise eğitimini birlikte görmüşlerdir. 1985 yılında Anadolu İmam Hatip Liseleri de 5. sınıf öğrencilerini sınavla almıştır. 1990'da Anadolu Öğretmen Liseleri, 2003'te de Sosyal Bilimler Liseleri açılmıştır.
1997- 1998 eğitim - öğretim yılında kesintisiz eğitim 8 yıla çıkarılınca, liselere yerleştirme sınavları da, artık 1998 yılından itibaren 8. sınıf sonunda yapılmaya başlanmıştır. Kesintisiz eğitim uygulaması ile Anadolu Liselerinin ortaokul kısmı kapanınca, bu okullarda, 1 yılı hazırlık eğitimi olmak üzere 4 yıllık lise eğitimi verilmeye başlandı. 1998'den bugüne kadar ülkemizde liselere girişte beş farklı sınav sistemi uygulanmıştır.
1. 1998-2003 yılları arasında LGS (Liselere Geçiş Sistemi): 2000 yılından itibaren Fen Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri ve Anadolu İmam Hatip Liseleri de merkezi LGS kapsamına alınmıştır. Bu sınav 8. sınıftan mezun olacak öğrencilere uygulanmıştır.
2. 2004- 2006 yılları arasında OKS (Ortaöğretim Kurumları Seçme ve yerleştirme Sınavı): Bu sınava girecek öğrenciler 6. 7. ve 8. sınıf konularından sorumlu tutulmuşlardır.
3. 2007-2013 yılları arasında SBS (Seviye Belirleme Sınavı): 6,7 ve 8 sınıflara yönelik uygulanmıştır. Bu sınavda 2010 yılına kadar davranış notunun da yerleştirme puanına eklenmesi uygulamasını Danıştay kaldırmıştır.
4. 2014-2017 yılları arasında TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş): 8 sınıf öğrencilerinin tümünün bu sınava girmesi zorunlu hale getirilmiştir. TEOG sınavları, her iki eğitim döneminde birer defa asıl olarak, birer defa da mazeret sınavı olarak uygulanmıştır.
5. 2018-2024 yılları arası LGS (Liselere Giriş Sistemi): Bu sınav hala uygulanmaktadır. Yeni LGS ile tüm öğrencilerin sınava girme zorunluluğu kaldırılmıştır. Günümüzdeki LGS başarı puanı ile Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi tercih edilebilmektedir. Bu sınavda herhangi bir liseye yerleşemeyen veya sınava katılmayan öğrenciler, ortaokul başarı puanına ve yaşadıkları adrese göre Anadolu Liselerine, Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri'ne, Sosyal Bilimler Liseleri'ne ya da Anadolu İmam Hatip Liseleri'ne yerleştirilmektedirler.
MEB, ortaöğretim sistemini İmam Hatip ve Meslek Liseleri şeklinde biçimlendirmeye çalışmaktadırlar. Meslek Liselerini ara eleman ve ucuz iş gücü merkezi olarak, İmam Hatip Liselerini de siyasal ve ideolojik hedefler doğrultusunda öne çıkarmak istemektedir. MEB' in öğrencilerin ilgi, yetenek, ihtiyaç ve tercihlerini dikkate almadan okul kontenjanlarını oluşturmaya çalışması da ayrı bir sorundur.
Türkiye'de nitelikli okullara yerleşme isteği velilerin katkılarıyla da büyük bir yarışa dönüştürülmüştür. Ortaöğretim geçiş sisteminin aralıklarla değiştirilmesi, sınav sorularının içeriği ve zorluk derecesinin bazı yıllarda farklılık göstermesi, hem öğrencilerin hem de velilerin tepkisine yol açmıştır.
2014'te dershanelerin kapatılması ve devlet okullarında DYK (Destekleme ve Yetiştirme Kursları)'nın açılması eğitimin başarısına kalıcı bir çözüm sağlamamıştır. Bu kursların pek çoğu sadece kağıt üzerinde kalmıştır. Bu durum, özel kurs ve özel etüt merkezlerinin devreye sokulması ile çözülmeye çalışılmıştır. Pek çok veli yüksek paralarla çocuklarını bu kurslara yazdırırken durumu çok iyi olanlar da özel öğretmenlerle çocuklarına ders aldırmışlardır. Keza yardımcı kaynak ve sınavlara hazırlık kitapları da büyük masraflara neden olmuştur. Bir kez girilen ve tekrarı olmayan LGS sınavı, öğrenci ve velilerce çok önemsenmekte ve bu sınav iyi bir üniversiteye gidilecek yolun anahtarı olarak görülmektedir.
Geçmiş yıllardaki Ortaöğretime Geçiş Sınavları sonunda tüm soruları doğru cevaplayıp tam puan alarak sınav birincisi olan yüzlerce öğrenci ortaya çıkmıştı. Sırf başarıyı yüksek göstermek için yapılabilir, kolay soruların sorulmasından vazgeçilmelidir. MEB, LGS'nin uygulanışı konusunda öğretmen, öğrenci veli ve eğitim sendikalarının görüşüne başvurmalıdır. Ayrıca sınavların etkisini azaltma noktasında uzman eğitimcilerin katıldığı konferans ve toplantılara ağırlık verilmelidir. 1 milyon'dan fazla öğrencinin katıldığı LGS'de başarıyı tek bir sınavla ölçmek, öğrencide var olan kaygı, stres ve korkuyu giderek artırmaktadır. Öğrencilerin bireysel yetenek ve sosyal etkinliklerinin, okuldaki eğitim başarılarının, öğretmen ve veli gözlemlerinin değerlendirmeye alındığı bir sistem geliştirilebilir. LGS’nin bazı öğrencilerce var olup olmama ikileminde değerlendirilmesi ya da kabus, uçurum, hastalık, korku tüneli olarak adlandırılması yanlıştır. Ayrıca sınavlara bağlı olarak hızla gelişen ve sayıca artan dershanelerin eğitim- öğretimin ölçme ve değerlendirme uygulamalarının belirleyicisi olmasının önüne geçilmelidir.
Tüm öğrencilerin ayrım yapılmaksızın yararlanabildiği bir eğitim anlayışı ve uygulaması hakim kılınmalıdır. Çözümün ortaya konulup henüz yaşama geçirilmediği bu sınav sisteminde emek sarf eden öğrencilere, şimdiden başarılar diliyorum.
*Eğitimci- Yazar