YAZARLAR

Lider-siz günlerin performansı

Isaac Chong Wai’nin ‘totaliter’ bir imgelem ile performans sanatçılarına kattığı tek tip kostümler ile, absürd renklerdeki çorapları ve maskeleri, etkinliğin merkezini teşkil eden genç sanatçıların izleyicileri kışkırtan yabanlıkta oyunlarıyla buluşunca, günümüz dünyasında kimin içeride, kimin dışarıda olduğu, kimin itaatkâr ve buyurgan kaldığı meselesi daha da birbirine karışıyor, bulanıklaşıp, sorgulanmayı perçinliyor.

İstanbul Tünel’de yer alan ve yeni tasarımıyla hizmet vermeye başlayan Bilsart, 6 Ocak ve 1 Şubat 2021 arasında Tarabya Kültür Akademisi ile Zilberman desteği ile ‘Lider-siz’ günlere tanıklık ediyor.

İstanbul ve Berlin’de hizmet veren Zilberman’ın sanatçıları arasında gelen Isaac Chong Wai, video sanatı, neon, desen ve yerleştirme gibi bir çok unsuru harmanladığı sergi projesini 6, 12, 13 ve 19 Ocak’ta Bilsart ve Zilberman üzerinden önceden randevu sistemi ile, sınırlı sayıda izleyici katılımı ile izlenebilen, pandeminin de getirdiği hijyenik kısıtlama suretiyle saat 15:00 ile 16:00 arasında yer bulan bir pratik ile ortaya koyuyor.

Pandemi önlemlerine karşın, şu ana kadar yapılan 6, 12 ve 13 Ocak sunumlarında 15’er kişilik izleyici maksimum katılım sınırına şimdiden ulaşılan, büyük ilgi gören etkinliğe ek olarak, 19, 20, 26 ve 27 Ocak’ta da sosyal, kültürel ve aktüel konuların tartışmalar ile büyüteç altına alınacağı ‘Podyum’ların da meraklılarına sunulması hedefleniyor.

Geleceğin Provası: Lidersiz isimli projede en büyük takdiri, Wai’nin yaptığı açık çağrı ile kendisi tarafından seçilip proje için hazırlanan genç performans sanatçıları Meltem Gürlevik, Su Güzey, İsmet Köroğlu, Can Özmen ve Verda Zincirkıran hak ediyor. ‘Podyumlar’ isimli ‘online’ konuşmalar serisinin ise, Bilsart, Zilberman ve Tarabya Kültür Akademisi imzası ile, sanatçı Wai’nin yanı sıra Pia Entenmann, Banu Karaca, Zeyno Pekünlü, Gündüz Vassaf ve Alman Başkonsolosu Johannes Regenbrecht’in katılımlarıyla yapılması öngörülüyor.

2020 ve 2021’de, İstanbul Alman Büyükelçiliği ve Goethe Enstitüsü’nce Tarabya Kültür Akademisi’nin misafir sanatçı burs programı kapsamında seçilerek İstanbul’da bulunan Hong Kong’lu Isaac Chong Wai, yapıtlarında kişisel ve küresel olaylardan hareketle, tarihsel travma, kimlik politikaları ve kamusal alan ile jeopolitika gibi unsurları gündeme getiriyor. Wai bu kapsamda, özel bir gazeteye de imza atıyor.

Yayında Gazete Duvar köşe yazarlarından, Uzakdoğu siyaseti üzerine uzman Ceren Ergenç’in ‘Sokaklardan Dayanışma Ağlarına Lidersiz Kalabalıklar’ başlıklı yazısı ve ‘Cehenneme Övgü’, ‘Annem Belkıs’, ‘Cennetin Dibi’ ve ‘İstanbul’da Kedi’ gibi eserleriyle nesillere yön veren yazar Gündüz Vassaf’ın, sanatçı ile ‘Lidersiz’ teması üzerine yaptığı çok kapsamlı söyleşi de yer alıyor. Akademisyen Ergenç, metninde lidersiz halk hareketlerinin de sınırları olup olmadığını tartışırken, pandemi parantezi ile şunları büyüteç altına alıyor:

“...Isaac’in geldiği şehir olan Hong Kong ile, projesini hayata geçirdiği, Asya’nın diğer ucundaki İstanbul’u ele alalım. Bu şehirler canlı birer kozmopolit dünya şehri olmaları bakımından benzerlik gösteriyor. Bununla birlikte, bu iki şehirde salgına verilen toplumsal tepkiler, hakikaten kıyas kabul etmeyecek kadar farklı oldu. Asemptomatik pozitif vakalar hastalığın bulaşıcılığını artırıyor. Bu nedenle, hastalığın önlenmesi için bireylerin topluma aidiyet duygusunu paylaşması ve hastalıkla mücadele için önlemleri gönüllü olarak desteklemesi gerekiyordu. Hong Konglular dayanışma içinde hareket ederken, İstanbullular şimdiye kadar bunu yapamamış görünüyor. Bunun nedeni belki de İstanbulluların salgının erken dönemlerinde bunun ancak uzaktaki yabancıların başına gelebilecek bir şey olduğunu düşünmeleridir. Kalabalıklar siyasetini bu açıdan düşünmek ilginç olurdu. Yabancıların bir araya gelme olasılığı ulusal sınırlara hapsedilmiş durumda mı? Biz ve öteki, ya da Doğu ve Batı hakkındaki önyargılarımızın ötesine geçen, ulusal sınırların ötesinde birbiriyle bağlantı kurmayı başarmış bir kalabalıktan bahsedebilir miyiz? Pandemi sırasında gelişen dayanışma ağları, bize yanıt verebilir.”

Projenin zamanlamasının, gerek İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni rektör Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanmışlığı ile gelen protesto ve eylemler, gerek Hong Kong’da art arda yapılan gazeteci, aydın, akademisyen ve sivil tutuklamaları, gerekse Washington D.C.’deki Capitol Hill’de beş kişinin ölümüne varan, seçim neticelerine dayalı işgal deneyimi ve Ocak ayının sonuna doğru ABD Başkanı’nın resmen görevine katılıyor oluşuna denk gelmesi, aktüelliğince ayrı birer okuma katmanı ve analoji yaratıyor. Wai, sergi ve projeyle aynı adlı sahip olan ‘Lidersiz’ gazetedeki metinde, şunları vurguluyor:

“Biz, ‘Lidersiz’iz. Aktif olarak kaçırdığımız lidersiz olma özgürlüğümüzü sorguluyoruz. Herkes lider olduğunda, kimse lider değildir. Günümüz dünyasında güç liderlerinin çöküşüne tanık oluyoruz. Güç temsilinin dolaşıma girdiği sistemlerini yeniden şekillendiriyoruz..Gücümüzü normlardan almıyoruz. Gücümüz baskıcı değil. Gücümüz sanatsal. Biz lider değiliz. Biz kahraman değiliz. Biz lidersiziz.”

Vaktiyle kendisi de Boğaziçi Üniversitesi’nde Psikoloji eğitimi vermiş Gündüz Vassaf ise, sanatçı ile proje teması üzerinden yaptığı uzun soluklu konuşmada şuna dikkat çekiyor:

“...Evet, günümüz bile lidersiz olma yönünde ilerliyor. Yeni nesil lidersiz olacak. Ben 68 kuşağındanım. Tabiri caizse Vietnam kuşağı. Japonya’da, Almanya’da Çin’de ve tüm dünyada genç bir nesil doğmuştu. Liderlerimiz vardı. Hala hatırımızdalar. Geçtiğimiz on yılda, gerek Occupy Wall Street’ten bahsediyor olalım, gerek Arap Baharı’ndan gerekse milyonlarca insan katıldığı İspanya, İngiltere veya Brezilya’daki onlarca hareketten, Türkiye’de Gezi’den… Tek bir lider ismi veremeyiz. Bu tarihte bir ilk. Lidersiz bir nesil. Başka bir örnek, Şarkı Devrimlerini gerçekleştiren Estonya ve Letonya gibi Baltık ülkeleridir. Ülkede boydan boya el ele tutuşup özgürlük için şarkı söylediler. Rusya pes etti. Gençler genellikle apolitik olmakla, ayakkabılarına, müziklerine gereğinden fazla değer vermekle, siyasete mesafeli olmakla, oy kullanmamakla filan eleştiriliyor. Halbuki Hong Kong örneğinde olduğu gibi, yeri geldiğinde gayet politize olabiliyorlar. Uzak durdukları şey, vesayet rejiminin oynadığı modası geçmiş siyasal oyundur. Bu konum, mevcut güçlere sırt çevirerek hüküm süren sistemin gayrimeşruluğunu göstermeleri anlamında onları daha da politik kılıyor. Düzenin bir parçası olmuyorsanız, düzen çöküyor demektir. Lidersiz toplum gayet canlı ve mutlu. Tabii ki, krizlerin kol gezdiği gezegenden pek mutlu değil, ama liderlerden bağımsız olmaktan mutlu.”

Bir saat kadar süren performansta, sanatçının ürettiği dokuz klasik monitörden menkul bir video yerleştirme, dilimlerine ayrılarak adeta kafesleştirilmiş kürsüler, Bilsart’ın, proje ruhuna neredeyse tamamiyle oturan iç tasarımı ile vurgulanmayı hak ediyor.

1 Şubat’a dek Bilsart’ta sergilenen projede, devasa, içi dışına bırakılmış lime lime, ‘Lidersiz’ bir bayrak ve lidersizliğe sürekli seğiren neon yerleştirmeler, etkinliğin karakterine ayrıca etki katıyor. Wai’nin ‘totaliter’ bir imgelem ile performans sanatçılarına kattığı tek tip kostümler ile, absürd renklerdeki çorapları ve maskeleri, etkinliğin merkezini teşkil eden genç sanatçıların izleyicileri kışkırtan yabanlıkta oyunlarıyla buluşunca, günümüz dünyasında kimin içeride, kimin dışarıda olduğu, kimin itaatkâr ve buyurgan kaldığı meselesi daha da birbirine karışıyor, bulanıklaşıp, sorgulanmayı perçinliyor.

 Bilgi