Londralı kadınlar Sarah Everard için haykırdı: Sokaklar da, geceler de bizimdir!

Birleşik Krallık, 3 Mart’ta kaybedilen ve polis memuru Wayne Couzens’in katlettiği tespit edilen Sarah Everard cinayetiyle sarsıldı. Polis teşkilatı, Everard’ın kaçırıldığı Londra’daki eyleme önce yasak getirmeye, sonra engellemeye çalışsa da, yüzlerce kadın Clapham’da bir araya gelerek haykırdı: ‘’Ne zaman, nereye istersek; sokaklar da, geceler de bizimdir!’’

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Londralı kadınlar, dün akşam saat 18.00’da, 48 yaşındaki polis memuru Wayne Couzens’in kaçırarak öldürmekle suçlandığı Sarah Everard'ı anmak ve hep birlikte ‘erkek ve devlet şiddetine son’ demek için buluştu. Eylem çağrısı, adını, 1970’lerde ‘'Yorkshire Katili’'nin sokaklarda özgürce dolaşıp kadınları katletmesine tepki olarak 1977’de Leeds kentinde bir araya gelen kadınların ‘’Sokaklar bizimdir!’’ diyerek kurduğu '’Reclaim The Streets (Sokakları Geri Al)’’ isimli feminist örgüt tarafından yapıldı.

Fakat Londra polisi eylemin gerçekleşmesine saatler kala Covid-19'u bahane ederek, ‘kuralları çiğnerseniz, 10 bin sterlin ceza yerseniz, görürsünüz gününüzü!’ sertliğinde bir bildiri (tehdit) paylaştı. Eylem çağrısıyla 200 bin sterlin bağış toplayan kadınlar, sosyal medyada ‘’E o kadar bağış topladık! Potansiyel cezalar için bir kısmını ayırabiliriz herhalde!’’ çıkışı yaparak eylem yasağını bir güzel çiğneyeceklerini duyurdular.

‘SARAH BİZİ KORUYACAĞI SÖYLENEN SİSTEM TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ’

Londra’nın tanınmış bir diğer feminist organizasyonu ‘’Sisters Uncut (Kız kardeşler bir arada)’’ gün içerisinde, ‘’Biz, iptal kararına rağmen, Sarah Everard’ı anmak ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalan, devlet şiddetinden zarar gören herkes için orada olacağız. Susmayacağız!’’ paylaşımını yaptı. Polisin eylemi iptal etmesi, İngiliz halkında, 33 yaşındaki pazarlama yöneticisi Sarah Everard’ı kaçıran ve öldüren erkeğin de bir polis olması nedeniyle, ‘katilin korunduğu’ tartışmalarını doğurdu. Böylesi bir duruma pek alışkın olmayan İngiliz halkı için epey önemli bir noktaydı bu; nitekim eylemde de, ‘’Polisin seni koruyacağını düşünebilmen, ayrıcalıklı olduğunu gösterir’’ ve ‘’Sarah, ‘bizi koruyacağı söylenen’ sistem tarafından öldürüldü,’ pankartları taşıyan kadınlar vardı.

POLİS TEHDİDİNE VE EYLEM YASAĞINA RAĞMEN KADINLAR BİR ARADA!

Sisters Uncut’ın ‘eylemden vazgeçmiyoruz’ paylaşımının ardından, yüzlerce kadın Sarah Everard’ın kaçırıldığı yer olan, Londra’nın güneybatısındaki Clapham Parkı'nda bir araya geldi. Ne kadar ağır, katledilen bir kadının, arkadaşının evinden, kendi evine yürürken, akşam saat 21.00’da, yalnızca 12 gün önce kaybedildiği yerde bir araya gelmek… İnsan, ‘’Şimdi yüzlerce kadın, hepimiz seni anmak, sana yapılanın hesabını sormak için buradayız. Ah ne olurdu, seni alıkoyarlarken de, birkaçımız burada olsaydı? Elimizden başka bir şey gelseydi, herhangi bir şey,’ diye düşünmeden edemiyor...

Üzgün, sessiz ve hayal kırıklığına uğramış kadınlar, Sarah’nın anısına çiçek bırakıp, mum yaktılar parkta. O kadar çok çiçek vardı ki! Sonra Sisters Uncut üyeleri, eylem metnini okudu. Metinde şu ifadelere yer verildi: ‘’1970’lerde Yorkshire Katili [13 kadını öldüren seri katil Peter Sutcliffe’den bahsediliyor] sokaklarda kadınları öldürürken, polisin yaptığı tek şey, öldürülmemek için ‘kadınlara evlerinde kalmayı önermek’ olmuştu. 50 yıl sonra, bugün burada toplanmamızın polis tarafından iptal edilmeye çalışılması, kadınlara ‘’Evde kalın’’ denmesi, hiçbir şeyin değişmediğinin göstergesidir! Devletin, ‘masum kurban’ betimlemeleriyle, bizi birbirimize düşürüp, kadın hareketini bölmeye çalıştığını defalarca gördük. Emirlere uymayı reddediyoruz! Biz, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılanlarız, biz trans, interseks, cis, non-binary’leriz. Biz işçileriz; farklı ırklardan, farklı renklerden kadınlarız. Göçmenleriz; seks işçileriyiz, engelli kadınlarız. Hepimiz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz!’’

KADINLARDAN POLİSLERE: GİDİN İŞ ARKADAŞINIZI TUTUKLAYIN! 

Sonra hüzün, hayal kırıklığı başka bir şeye dönüştü: Öfkeye... Yas hafifledi, matem havası dağılır gibi oldu, ‘’Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!’’ diye bağırdım, Türkçe, ben de. Metin okunduktan sonra, eylem alanına gelen polisler Sisters Uncut üyelerinden ‘eylemi sonlandırmalarını’ talep etti. Sonra polisler, kadınların bir şeyler fısıldayarak, gözyaşlarıyla yere bıraktığı çiçekleri ezdiler. Öfke büyüdü. Kadınlar, tamamen barışçıl bir şekilde gerçekleşen eyleme müdahale eden polislere, ‘’Ne yapacaksınız? Bizi tutuklayacak mısınız? Gidin iş arkadaşınızı (Katil Wayne Couzens’e ithafen) tutuklayın!’’ diye bağırdılar hep bir ağızdan. 

Eylem metninin okunduğu yeri ablukaya alan polisler, ‘basın kartı olmayanların orayı terk etmesini’ buyurdular. Kalabalıktan ‘’Yazıklar olsun!’’ sesleri yükselirken, polis eylemci bir kadını, yere yatırarak gözaltına aldı. 

BELEDİYE BAŞKANI’NDAN POLİS ŞİDDETİNE TEPKİ: AÇIKLAMA BEKLİYORUM

Sosyal medyada ismi açıklanmayan bu yerde sürüklenerek gözaltına alınmasına her kesimden siyasiler tepki gösterdi. Londra’nın İşçi Partili Belediye Başkanı Sadık Han, Twitter’dan şu mesajı paylaştı: ‘’Clapham Park’ındaki görüntüler kabul edilemez. Polisin Covid-19 yasalarını uygulamaya hakkı var fakat eyleme verilen yanıt ne uygun ne de orantılı. Polis ile iletişimdeyim, bir açıklama bekliyorum.’’

Erkek bir eylemcinin de şiddet kullanılarak gözaltına alınması, kalabalığı oldukça öfkelendirdi. Kadınlar, Sisters Uncut’ın ‘protestonun sona erdiğini’ duyurmasından sonra eylem alanını terk etmeyerek, ‘polislerin gözaltındaki iki kişiyi bırakmasını’ talep ettiler ve yolu kapattılar. Ne yalan söyleyeyim, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü atlayan, es geçen Londralı kadınlardan bu kadar tutkulu bir direniş göstermelerini beklemiyordum. Fakat buradaydılar işte, ben de içlerine karışmıştım, gözlerim İstanbul’da eylemlerden bildiğim, tanımadığım ama bildiğim, görmediğimde huzursuz hissettiğim kadınları aradı. Onlar yoktu, ilk defa gördüğüm yüzler vardı şimdi. Olsun, onlar da hemen huzur vermişlerdi ya bana, varlıklarıyla! Nerede olursak olalım, birbirini kolaçan eden bakışlar, gözaltına alınırsak ne yapmamız gerektiğini usanmadan herkese tek tek anlatanlar, yanından geçerken bir ‘yabancı’nın, bir anda sana sarılması... Londra’nın oldukça ağır geçirdiği Covid-19’lu bir yedi aydan sonra, özlenmez mi dayanışma ve direniş?

ARAŞTIRMA: BİRLEŞİK KRALLIK’TA 18-24 YAŞ ARASI KADINLARIN YÜZDE 97’Sİ CİNSEL TACİZE MARUZ KALIYOR

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin Birleşik Krallık bazında yaptığı ve sonuçlarını Sarah Everard cinayetine karşı öfkeyle eş zamanlı olarak, 10 Mart 2021 tarihinde paylaştığı araştırmaya göre, ‘’18-24 yaş arasındaki kadınların yüzde 97'si cinsel tacize maruz kalıyor ve her yaştan kadının yüzde 80'i kamusal alanlarda cinsel tacize uğruyor.’’

Birimin yöneticisi Claire Barnett, istatistiklere dair ‘’Bu bir insan hakları krizidir,’’ açıklamasını yaptı. Birleşik Krallık şimdi, erkek şiddetine dair yeni yasa tasarılarını tartışıyor. Öte yandan, erkek şiddetini raporlayan Femicide Census’un verilerine göre ‘’Birleşik Krallık’ta 2009 ve 2018 yılları arasında en az bin 425 kadın ve kız çocuk, erkekler tarafından katledildi. 10 kadından altısını, en yakınındaki erkekler öldürdü. Birleşik Krallık’ta erkekler ortalama her 3 günde 1 kadının yaşamına son verdi.’’ 

ÇÖZÜM: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Katilleri tanıyoruz. Ne bu dehşete düşüren istatistiklere, ne verilere, ne polis, ne de erkek şiddetine yabancıyız. Fakat yabancı olmadığımız bir şey daha var: O da, dünyanın her yerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin çözümünün İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması olduğu! Birleşik Krallık Hükümeti’nin 2012 yılında imzalayıp, bir türlü onaylamadığı İstanbul Sözleşmesi, geçtiğimiz ay yeniden gündeme getirilmişti. Dünyanın tüm kadınlarının hakkı olan o onayı burada da, Türkiye’de de alacağını umut ediyorum ve biliyorum. 

Agnes Varda’nın dediği gibi, ‘neşeli bir feminist olmak isterdik hepimiz.’ Fakat ne Türkiye’de, ne Birleşik Krallık’da, ne de dünyanın başka herhangi bir ülkesinde mümkün olmuyor bu. Her gün, Sarah Everard gibi, yalnızca eve dönmek isterken öldürülürken, devlet ve devlet mekanizmaları, suçluları korumaya devam ediyor. Öfkeliyiz, beraberiz, Londra’dan İstanbul’a haklı direnişimiz, ‘bir kişi daha eksilmeyene’ dek devam edecek.