YAZARLAR

Lütuf değil zorunluluk!

Bu kampanyanın tüm ana akım medyada ortak yayınlanmasının temel amacı, herkesin birbirini teşvik etmesi miydi, yoksa yaşanan AHBAP ve AFAD tartışmalarına dair bir gövde gösterisi miydi?

Geçtiğimiz akşam ortak yayında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yardım kampanyası için TCMB’nin de 30 milyar TL ile bağış yaptığını söyledi. Öte yandan kamu bankaları ve katılım bankaları da toplam 42 milyar TL bağış yaptı. Yani 72 milyar TL sadece kamu ve bankalardan gelmiş oldu. Bunun dışındaki kamu ile ilişkili kurumların da bağış miktarı 17,1 milyar TL.

Hepsini alt alta topladığımızda kamu ve kamu ilişkili kurumların toplam bağışı 89,1 milyar TL yapıyor. Yayın süresince toplanan bağışın miktarı ise 115,1 milyar TL civarında. Yani kamuyu bir kenara bırakırsak 26 milyar TL bağış toplanmış.

Ancak şunu da unutmayalım.

Depremin ilk gününden bu yana hepimiz elimizden ne geliyorsa AFAD’a, Kızılay’a, AHBAP’a ya da bireysel olarak orada sıkıntıda olduğunu bildiğimiz dostlarımıza gelen desteği gönderiyoruz. Afet bölgesindeki yurttaşlarımızın sıkıntılarının çözülmesi adına her bir liranın çok kıymetli olduğunun altını bir kere daha çizelim. Bundan sonra da elimizden geldiğince bu destekleri yapmaya devam edelim.

Böyle bir girişten sonra mutlaka bir “ama” da gelir biliyorsunuz.

İşte biz de bu noktada bir "ama" ile kamunun yaptığı yardımlara dikkat çekelim. Bir kere her şeyden önce kategorik olarak kamu zaten bu ülke yurttaşları adına ne gerekiyorsa yapmakla yükümlü. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçtiğimiz hafta afet bölgesine yaptığı seyahat sırasında bankaların ciddi destek sağlayacağını ifade etmişti.

Hal böyleyken neden bu kadar yüksek sesle duyurma ihtiyacı hissetti kurumlar? Ya da depremin 11. gününe kadar neyi beklediler? Ya da soruyu başka türlü sorayım: Bu kampanyanın tüm ana akım medyada ortak yayınlanmasının temel amacı, herkesin birbirini teşvik etmesi miydi, yoksa yaşanan AHBAP ve AFAD tartışmalarına dair bir gövde gösterisi miydi?

Eğer amaç ilki ise zaten kamusal görevi gereği orada her türlü desteği bu ülke adına vermesi gereken kurumların asıl söylemesi gereken o kurumlarda çalışanların verdiği destek miktarını açıklamak olmaz mıydı? Bu daha teşvik edici bir çaba değil miydi?

Tabii bir de TCMB’nin 30 milyar TL’lik bağışı meselesi var.

Tartışmalar da bu çerçevede devam ediyor. Açık konuşmak gerekirse yukarıda kamu bankaları için söylediğimin aynısı Merkez Bankası için de geçerli.

"Ama" dedik ya mesele sanırım daha çok ne kadar büyük bir para toplanacağı olsa gerek ki en yüksek bağışlar kamu kurumları ve kamuyla ilişkili kurumlardan geldi.

Ardından da bir tartışma başladı. İlk konu kamunun bir cebinden alıp diğer cebine koyması üzerineydi. Doğrusunuz. Yukarıda ifade ettiğim gibi amacı her ne kadar başka bir nokta olsa da en azından artık bu kaynağın sadece depremzedeler için kullanılması zorunlu oldu. Bize de takip etmek düştü.

İkinci tartışma ise özellikle TCMB’nin böyle bir bağışı yapma hakkı olup olmadığı. Açık söylemek gerekirse TCMB de bildiğimiz usulde bir banka. Belki sizin bildiğiniz bir bankanın yaptığı işlemleri yapmıyor ama o da birçok finansal işlemin içerisinde. Dolayısıyla yaptığı bu işlemlerden kâr ya da zarar edebiliyor. Kâr ettiğinde de, biliyorsunuz, birkaç yıldır o kârı Hazine’ye aktarıyor zaten.

Şimdi yine aynı işlemi yapacak. Kararı da vermiş!

Dolayısıyla eğer bağış kârdan yapılacaksa bir sıkıntı yok.

İkinci bir ihtimal ise para yaratarak bu bağışın yapılması ihtimali. Gün içerisinde siz de takip etmişsinizdir. Siyasetçiler, iktisatçılar bu adımın enflasyon yaratabileceğine yönelik açıklamalar yaptılar. Haklılık payları da var.

Ancak bir iktisatçıdan önce deprem bölgesindeki durumu sürekli takip eden bir yurttaş olarak ben biraz daha farklı bir bakış açısına sahibim. İşin aslı zaten Merkez Bankası da, Hazine de, diğer tüm kurumlar da o bölgede ne gerekiyorsa bunun için gerekli mali imkanları ayarlamak zorundalar. Bakın gönüllü bağıştan bahsetmiyorum. Bu zaten ülkenin kamu kurumlarının en temel ödevi. Dolayısıyla benim adıma asıl eleştiri konusu Merkez Bankası başkanının çıkıp bu görevi bir lütfa, bir bağışa konu etmiş olmasıdır.

Oradaki yurttaşlarımız için 30 değil 300 milyar lazımsa onu da bulmak zorundadır devlet! Ve bu bir bağış değildir. Bu bir yardım değildir! Bu bir görevdir. Enflasyon yaratır mı bilmem ama dün görevini lütfa çevirenler çok fazla vicdan kanatmıştır!

 


Oğuz Demir Kimdir?

İstanbul Üniversitesi’nde ekonomi doktorası yapmıştır. Halihazırda İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde İngilizce İktisat Bölümünde öğretim üyesidir. Aynı üniversitede Avrupa Birliği tarafından seçilen Döngüsel Ekonomi ve AB Sanayi Politikaları Başkanlığını da yürütmektedir. Daha önce ABD’de University of Texas at Austin ve Rusya’da Higher School of Economics’te görev yapmıştır. İstanbul Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesi’nde de ders vermektedir. Kalkınma, uluslararası iktisat ve yenilik ekonomisi alanlarında ulusal ve uluslararası dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış çalışmaları bulunmaktadır. KRT TV’de Sana Faydası Ne isimli bir televizyon programını da hazırlayıp sunmaktadır.