Maden sahası atık barajı da ciddi tehlike arz ediyor
İliç'teki Çöpler altın madeninde siyanürlü altın aranmasına son verilerek canlı ve doğa katliamı engellenmelidir. Toprağın altındaki maden emekçilerine ulaşmak için çalışmalar hızlandırılmalıdır.
Erzincan'ın İliç İlçesi Çöpler Köyü'nde Anagold altın madeni sahasında 13 Şubat 2024 günü saat 14.30 sıralarında meydana gelen heyelan sonucunda toprak altında kalan 9 işçiyi kurtarma çalışmaları devam ediyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Kayan kütlenin toplam hacminin şimdilik hesaplarda 10 milyon metreküp olduğu, bu kütlenin yaklaşık 800 metre hareket ettiği ve hareket hızının saniyede ortalama 10 saniye olduğu öngörülüyor" dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise, heyelan alanında "400 bin kamyon toprak kütlesi" olduğunu söylerken, AFAD da arama kurtarma ekiplerinin görev başında olduğunu duyurdu. Bu arada maden felaketi ile ilgili olarak firma sorumlusunun da arasında olduğu 7 kişi gözaltına alındı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, heyelan sonucu akan topraktaki siyanür ve diğer kimyasalların Fırat nehrine akmasını engellemek amacıyla Sabırlı Deresi'nin Fırat Nehri'ne ulaştığı menfezin kapaklarının kapatıldığını bildirdi. Felaketin ardından muhalefet partileri, çevre örgütleri ve diğer sivil toplum kuruluşları "göz göre göre gelen bir olaya kaza denilemeyeceğini, bu madenle ilgili olarak daha önce yapılan uyarıların yok sayıldığını ve bugün çok acı bir sonuçla karşılaşıldığını" ifade ederek tepkilerini dile getirdiler.
Muhalefet partilerinin maden felaketi ile ilgili düşünce ve eleştirilerinin yanında AKP sözcüsü Ömer Çelik, her felaketten sonra söylenen cümlelere benzer açıklamalarda bulundu. Çelik, "Devletimiz tüm bakanları ile sahada. İlgili tüm birimler müdahale ediyorlar. Tüm ekiplerimiz, haber alınamayan kardeşlerimize ulaşmak için seferberlik halinde."
İktidar yetkilileri, bu çevre felaketinin ve sonuçlarının kamuoyuna duyurulmasını, paylaşılmasını ve gerçeklerin açıklanmasını istememektedirler. Buna en iyi örnek 5442 sayılı İl İdare Kanunu' nun 11/ c maddesine dayanılarak, valilik tarafından çevre örgütlerinin, diğer sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi parti temsilcilerinin 18.02.2024 tarihine kadar Dersim'den Erzincan'a geçişlerine yasak getirilmesidir. Ayrıca kayıp işçi yakınlarının basınla görüşmesi tel örgülerle engellenmektedir.
Kamu çıkarlarını esas almayan, bilimsel uyarılara kulak tıkayan, mevcut doğal kaynakları ve insanı korumak yerine kendi yandaşlarını kollayan, yanlış çevre politikalarını devam ettirip, gereken denetim mekanizmalarını çalıştırmayan zihniyet devam ettiği sürece benzer facialar ve insan kayıpları da devam edecektir. Geçmiş yıllarda, göçük ve çöp yığını altında kalarak hayatını kaybeden insanların cansız bedenlerine ulaşılmadığına dair acı örnekleri unutmadık.
28 Nisan 1993'te İstanbul-Ümraniye'de Hekimbaşı çöplüğünde biriken metan gazının patlaması sonucu meydana gelen faciada 39 kişi ölürken, 12 kişinin cesedine bugüne kadar ulaşılamadı. Kahramanmaraş Afşin- Elbistan B kömür santraline kömür veren Çöllolar kömür sahasında 6 Şubat 2011'de meydana gelen ilk göçükte Yaşar Akkaya isimli işçi hayatını kaybetti. Bu olaydan 4 gün sonra tüm uyarılara rağmen, şev kayması sonucu ikinci bir göçük meydana geldi. Bu sefer 10 kişi toprak altında kaldı. Yürütülen çalışmada Ruşen Demir isimli işçinin cesedine ulaşırken tüm aramalara rağmen 9 işçi bulunamadı. Bu 9 işçinin cansız bedenleri, yaklaşık 50 milyon metreküp toprağın altından hala çıkarılamadı. Tüm bu örnekler, Türkiye'de insan hayatının, patronlar ve yetkililerce dikkate alınmadığını gösteriyor. İliç Çöpler Madeni'nde meydana gelen büyük felaketin üzerinden kısa bir süre geçti. Bu olay ve maden şirketinin faaliyetleri ile ilgili haber ve yorumlar öne çıktı. Çıkmaya da devam edecek. 21 Eylül 2000 yılında kurulan, 2001'de sondaj çalışmalarına başlayan ve daha sonra 2004'de işletme ruhsatı alan Anagold Madencilik için ilk Çevresel Etki Değerlendirmesi(ÇED) çalışmaları, 2007- 2008 yıllarında yürütülmüş ve 16 Nisan 2008 tarihinde de bu şirkete olumlu ÇED raporu verilmişti.
2008'de verilen ÇED raporu kapsamında 18 yıl sürdürülmesi planlanan faaliyetlerde 100 milyon ton pasa (cevherleşme ihtiva etmeyen veya mevcut ekonomik ve teknik şartlara göre zenginleştirilmesi mümkün olmayan, ancak işletme gereği üretilmesi zorunlu olan ve kazı işlemi dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış madde veya malzeme) ve 52 milyon ton cevher çıkartılacağı belirtiliyordu. Sonraki süreçte bu rakamlar değişti. Pasa, 2014'deki ÇED raporunda 173 milyon ton, 2021'de ise 147 milyon ton artırıldı. Yani pasa miktarı toplamda 420 milyon tona, cevher miktarı da 85.3 milyon tona çıkarıldı. Bu kapasite artırımındaki ÇED raporunda o dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un imzası vardı. Anagold Çöpler Madencilik, SSR Mining (ABD, Kanada ortaklı şirket) ve Lidya Madencilik şirketlerinin ortaklığı ile faaliyetlerine devam ediyor. Bu şirketin yüzde 80 hissesine sahip olan SSR Mining İnç ABD, Kanada, Türkiye ve Arjantin'de bulunan dört üretim varlığına sahip serbest nakit akışı odaklı bir şirkettir. Şirketin yüzde 20 hissesine sahip olan Lidya Madencilik iktidar yanlısı Çalık Holding çatısı altında faaliyet göstermektedir.
Çöpler Maden'inde inşaat çalışmalarına 25 Ekim 2009 yılında başlanmış; idari binalar, sosyal tesisler ve işçilerin kalacağı lojmanlar inşa edilmiş, 22 Aralık'ta da ilk altın dökümü gerçekleşmiştir. Bu şirket bölgedeki ormandaki ağaçları kesip, dağları delik deşik etmeye başlayınca, kamuoyunun tepkisini azaltmak ve şirin görünmek için bir dizi faaliyeti hayata geçirdi. Önce kamuoyu oluşturmak ve şirket faaliyetlerinin yararlarını anlatıp desteklemesi için yandaş medyayı devreye soktu. Resmi ve yerel bazı yöneticilerle işbirliğini geliştirdi. Yöre halkının faaliyetlerine karşı çıkmasını önlemek için her aileden koşulları uygun olan bir kişiye iş verileceğini taahhüt etti. Kimi ailelerin çocuklarına akademik burs verdi. Diğer yandan, bazı vatandaşlara, şirketle ilgili, özel ve idari makamlara başvurmamaları veya itiraz dilekçelerini geri çekmeleri karşılığında "ekonomik yer değiştirme ve geçim dayanakları protokolü" ile 130 bin lira ödenip maddi asimetrik baskı uygulandığı CHP Zonguldak Milletvekili Ahmet Yavuz tarafından açıklandı. (Bu protokol 2016 yılında hazırlanmış) Ayrıca bölgedeki 11 köyün muhtarının Amerika’ya tatile götürüp ağırlandığı da açığa çıktı. Bölge halkının bu son faciaya sesini yükseltip protesto etmemesinin nedeni, acaba kendilerine imzalatılan protokoller midir?
2007- 2010 yılları arasında Erzincan Başsavcılığı yapan daha sonra 2010 yılında makamında gözaltına alınıp Ergenekon davasında yargılanan, eski CHP Milletvekili İlhan Cihaner, maden faciasından sonra şunları ifade etti: "İliç örneğinde kuruluşundan itibaren çok büyük şaibeler var. Orada ben bir soruşturma başlattığımda, maden şirketi tarafından buradaki ilgili kişilere rüşvet verilerek ruhsat alındığı, ÇED raporunun manipüle edildiği ortaya çıkmıştı. Ancak daha sonra bu soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmediğini gördük. Devlet, zaten tüm kurumlarıyla bu yağmacı sistemin arkasında duruyor."
Anagold Madencilik Çöpler Köyü'nden 41 hane halkını 2012'de madenden 1,5 km uzaklıkta inşa ettiği köye taşıdı. 2013 yılında ise İliç ilçesi yakınında bir ilköğretim okulu inşaatını başlattı ve bu okul, 2016 yılında törenle açıldı. Yine şirket, bu arada 2016 yılında 24 Erzincanspor futbol takımının resmi sponsoru oldu. Kamuoyunda iyi bir izlenim edinmek için kendince başarılı bir piar çalışmasını öne çıkaran Anagold Madencilik, 17 km'ye 25 km uzunluğundaki maden sahasında çevreye vermiş olduğu zararlı uygulamalara devam etti. İnternetteki kendi ana sayfasında "iş yaptığımız insanları, toplulukları ve ortamları koruyor ve önemsiyoruz. İşyerlerimiz ölüm, yaralanma ve mesleki hastalıklardan arındırılmıştır." şeklindeki propagandaya yönelik açıklamaları ise daha önceki siyanür sızıntıları ve son 9 işçi kaybı ile hükümsüz hale geldi. Bölgedeki maden şirketinin varlığı birilerinin iddia ettiği gibi bölgeyi ve hayat standartlarını geliştirmemiş, aksine etkisi yıllar boyu sürecek çevre felaketine yol açmıştır.
Dünyada, açıklanan bugünkü resmi veriler, altın madenlerindeki siyanür sızıntısının büyük felaketlere yol açtığına işaret ediyor. İlk kez 19. yüzyılın sonlarında altın madenciliğinde kullanılan siyanür, Türkiye'de Bergama Ovacık altın madeninde 2001 yılında kullanılınca Bergama köylülerinin tepkisi ve mücadelesi sonucu gündemden düşmedi. Dünyada altın madenciliğinde farklı yöntemler kullanılmasına rağmen, Maden Mühendisleri Odası'na göre tüm altın üretiminin yaklaşık yüzde 85'inde siyanür kullanılıyor. Sert kaya madenciliğinde, altın çıkarılan kayaçlar gözle görülecek kadar büyükse siyanür kullanılmadan ayrıştırılıyor. Düşük maden potansiyeline sahip yataklarda ise siyanür kullanılıyor.
Yeraltından kazılıp çıkarılan kayaçlar kırma ve öğütme işlemlerinden sonra boyutu küçültülerek içindeki altın siyanür yardımı ile cevherin özelliğine göre tank liçi (tankta çözündürme) veya yığın liçi (yığında çözündürme) yöntemi ile ayrıştırılır. Yığın liçi işleminde kullanılan sahanın tabanı, sıkıştırılmış kil ile kaplanmış ve sızdırmaz plastik bir madde ile astarlanmış olmalıdır. Çöpler altın madeninde, yığın liçi sahasının her birinin 8 metre yüksekliğe sahip 8 basamaktan oluşmasının hatalı olduğu uzmanlarca tartışılmaktadır. Plaser madencilik yöntemi ise suyun kullanıldığı, fakat altın veriminin düşük olduğu bir yöntemdir.
Avrupa parlamentosu, 2010 yılında Avrupa Komisyonu'nu siyanür madenciliğin tamamının yasaklanması için harekete geçirmeye çağıran bir karar tasarısını oyladı. Ancak Komisyon böyle bir yasağı uygulamak için mevzuat önermeyi reddetti. Yani aşırı kâr hırsı içindeki kapitalistler yine bildiklerini okudu. Bugün ABD'de Montana ve Wisconsin eyaletlerinde, Arjantin de, Çekya'da ve Macaristan’da altın madenciliğinde siyanür kullanımı yasak. 1971- 2015 yılları arasında dünyada kayıtlara geçen 16 altın madeni kaynaklı felaketin, 7'si siyanürlü suyla bağlantılıdır. İlginç olan 16 altın madeni felaketinin 6’sı İliç'teki altın madenini işleten Kanada'lı şirketlerin madenlerinde yaşanmıştır. Romanya'da, 30 Ocak 2000'de Baia Mare altın madeninde, yaşanan kaza, Çernobil'den sonra Doğu Avrupa'da yaşanan en büyük ve yıkıcı kazalardan biri olarak kayıtlara geçti. Tizsa ve Tuna Nehir'lerine akan yaklaşık 100 bin metreküp siyanür sızıntısı büyük çevre felaketine yol açtı. Macaristan ve Sırbistan’a ulaşan zehirli sızıntı nedeniyle toplu balık ölümleri yaşandı.
Çöpler altın madeninde 2019 yılında altın çıkarma işleminde kullanılan siyanür miktarı 11 bin tona, sülfürik asit miktarı ise 122 bin tona çıkarıldı.2021'deki bir raporda ise altın elde edilişinde kanserojen içerikli 18 ayrı kimyasal maddenin kullanıldığı açıklandı. 21 Haziran 2022 tarihinde Çöpler Altın Madeni'nde siyanürlü solüsyon borularının patlaması sonucu sızıntı oluşmuş, şirketin açıklamalarına göre de 20 metreküp solüsyon içinde 8 kilogram saf siyanür çevreye, dolasıyla Fırat Nehri'ne karışmıştı. Ancak daha sonra yapılan araştırma ve tespitler sonucunda 80 kilogram siyanürün suya, toprağa ve havaya karıştığı tespit edilmişti. Siyanürlü suların, gerektiğinde havuz kenarına konulan evaporatörlerle (buharlaştırma makinaları) buharlaştırılarak atmosfere verilmesi, zehrin rüzgarlarla kilometrelerce uzağa taşınmasına neden olmuştur.21 Haziran' da maden işletmesinin çevreyi kirletmesi nedeniyle başlatılan " soruşturma"(!) sonucunda işletmeye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 16 milyon 441 bin lira idari para cezası(!) kesildiği duyurulmuştu. Tabii kesilen bu para cezası, madenden kazanılan paranın yanında bir hiçti. Bu arada 88 gün kapalı kalan şirketin Toronto Borsası'ndaki hisseleri de düşmüştü. Sonraları şirket, 12 Mart 2023'te yürürlüğe giren yasa uyarınca yaptığı vergi affı anlaşması ile 7,2 milyon dolarlık vergi, faiz cezalarını sıfırladı. 8,6 milyon dolarlık ödeme yerine 1,4 milyon dolar nakit ödeme yaptığını beyan etti.
Çöpler Altın Madeni'nin atık barajı, yaklaşık 30 derece eğimli bir yamaçta kurulmuştur. Kapasite artırımı ile buradaki yığınların yüksekliği giderek artmış, sahada patlatılan dinamitler, yağan yağmur ve kimyasal çözücülerle felakete yol açan bu heyelan meydana gelmiştir. Maden sahası atık barajı, hem fay hattına hem de Karasu'ya (Fırat'ın kolu) 350 metre yakın. Geçen yıl 6 Haziran 2023 tarihli 'Gazete Duvar'da yayınlanan "Dünya Çevre Günü ve Çevre Hakkı" başlıklı yazımda, İliç ilçesi Çöpler Altın alanında kullanılan siyanürün, toprağa ve yeraltı sularına karıştığını ifade etmiştim. Şimdi de aynı tehlike mevcut. Yöneticilerin, toprakta ve akarsuda siyanür veya diğer kimyasalların olmadığını ifade etmeleri de bilimsel gerçeklerle uyumlu değil. Heyelan sonucu, aşağı kayan topraktaki siyanür ve zehirli kimyasalların, yağmur sularıyla yeraltı sularına oradan da Karasu Nehri'ne ulaşabileceği söz konusudur. Fırat Nehri, uluslararası bir nehirdir. Bu altın madeninin atık barajı deprem veya başka bir nedenle yıkılırsa büyük bir çevre felaketi oluşabilir. Siyanürlü ve atık sular önce Karasu Nehri, Murat Nehri, Fırat, Keban, Atatürk barajlarındaki canlıları olumsuz yönde etkiler. Dersim, Elazığ ve Malatya'dan geçen Fırat ülke sınırlarını aşar ve Basra körfezine dökülür. Yani zehirli madde taşıyacak olan bu nehir, sudaki canlıların kısa sürede yaşamlarını yitirmelerine ve tarımın darbe yemesine neden olur.
Çöpler Altın Madeni, sadece Erzincan için değil, çevresindeki Dersim, Sivas ve Malatya illeri için de tehlike kaynağıdır. Devlet, doğal ortamı ve yaşam koşullarına zarar verebilecek olumsuzlukları önlemek ve tedbir almak zorundadır. Facianın ardından Newyork ve Toronto Borsası'ndaki SSR'nin hisseleri önceki gün itibarıyla yüzde 50'den fazla değer kaybetti. Atıkların arıtılması, uzaklaştırılması veya zararsız hale getirilmesi ile yükümlü olan kuruluşlar da, bu işlemlerin yerine getirilmesinde çevreye zarar vermeyecek önlemleri almak zorundadırlar.
Erzincan İliç'teki Çöpler altın madeninde, siyanürlü altın aranmasına son verilerek canlı ve doğa katliamı engellenmelidir. Ülkeye çok küçük oranda maddi destek sağlayan bu şirketlerin zararları faydalarından çok daha fazladır. Böyle bir felakette, ilgili şirket yöneticileri ile resmi yetkililerin sorumluluk kabul etmemeleri de ayrıca tartışılacak bir durumdur. Arama kurtarma ekipleri, milyonlarca ton toprağın altında bulunan maden emekçilerine ulaşmak için, çalışmalarını hızlandırmalıdır."
*Eğitimci Yazar