Sinan Ateş davasının ilk celsesi sona erdi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması bitti.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Ankara’nın Çukurambar semtinde, 30 Aralık 2022’de, bir aracın arkasına saklanan tetikçi Eray Özyağcı tarafından silahla öldürüldü.

Ateş’in öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması bugün saat 09.00’da Sincan Cezaevi’nde görülmeye başlandı. Duruşma Ankara Adliyesi’nde görülecekti ancak güvenlik gerekçesiyle Sincan Cezaevi’nde gerçekleşiyor. Dava, 5 gün sürecek.

Duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, 2023 Genel Cumhurbaşkanlığı seçimi adayı Sinan Oğan da izledi.

AYŞE ATEŞ ÇELİK YELEKLE GELDİ

Siyasetçiler açıklama yapmadan adliye binasının arka kapısından adliyeye girdi.

Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş duruşmada yan yana oturdu. Ayşe Ateş, duruşmaya çelik yelek ve 5 koruma ile geldi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Ayşe Ateş

'BAY KEMAL NEREDE?' DİYE BAĞIRDI

Duruşma başlamadan önce tutuklu sanıklardan tetikçi Doğukan Çep, duruşmayı izleyen siyasilere tepki gösterdi ve 'Bay Kemal nerede' diye bağırdı. Bunun üzerine salondan çıkartıldı. Ardından Mahkeme Başkanı, duruşmada tartışma çıkmaması için uyarılarda bulundu ve Çep'i duruşma salonuna yeniden aldı.

İKİ AVUKATIN MHP ADINA KATILMA TALEBİ REDDEDİLDİ

Mahkeme başkanının “Sakin olacaksınız, sabırlı olacaksınız” uyarısı sonrası mahkeme heyeti yerini aldı, duruşma başladı. 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adına avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar da MHP'li avukatların katılma talebini kabul etti. Savcılık makamı ise MHP'nin 'suçtan zarar görmediği' gerekçesiyle MHP'nin katılma talebinin reddedilmesini istedi. Mahkeme başkanı da bu yönde karar verdi.

TETİKÇİ ÖZYAĞCI: BEN SADECE AYAKLARINDAN VURDUM, SONRA ‘REİSİ VURDUK’ SESLERİ DUYDUM

Katılma taleplerinin alınmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi.

Duruşma, Sinan Ateş’i öldüren Eray Özyağcı’nın söz almasıyla devam etti. Olayın akışını anlatan ve azmettirici Doğukan Çep’in talebiyle Sinan Ateş’i ayaklarından vurduğunu belirten Özyağcı, Ateş’i sadece iki ayağından vurduğunu anlattı. Ateş’i ayaklarından vurmasının ardından kaçarken “Reisi vurduk reisi vurduk” diye bağırma sesleri duyduğunu savunan Özyağcı, olayın ardından azmettirici Doğukan Çep’i aradığını söyledi. 

Araçta daha önceden tanıdığı "Mustafa Kemal" isimli kişinin olduğunu söyleyen Özyağcı, araca binmesinin ardından Çep'i aradığını belirterek, "Ona, 'Abi ben ayaklarına doğru sıktım ama 'reisi vurduk' diye bağırdılar. Bunda başka bir iş olmasın' dedim. Bana, 'Mustafa Kemal'le Gölbaşı'ndaki yere gidin, kafanıza göre iş yapmayın' dedi. Kimin olduğunu bilmediğim bir eve gittik. Doğukan abi, 1 saat sonra yine aradı ve 'Sinan Ateş ölmüş. Sana sadece ayaklarına sık demedim mi? dedi. Ben de adamı öldürmediğimi, ayaklarına sıktığımı söyledim. Bana kızıp telefonu kapattı. Ben de ‘Vallahi ayaklarından vurdum, ben öldürmedim’ dedim. Akşam bir daha aradı ve 'Vedat yakalandı İstanbul'a gitmeyin. Birkaç gün misafir kalın' dedi" savunmasını yaptı.

Doğukan Çep’in kendisine, “Başımıza iş aldık, şu telefondan kurtulayım” dediğini söyleyen Özyağcı, “Ondan sonra da Doğukan Ağabeyimle bir daha konuşmadım” dedi.

Cinayetin ardından 4 gün Gölbaşı’nda villada saklandığını, ardından bir araba bagajında İzmir’e gittiğini belirten Özyağcı, İzmir’de bir süre bekledikten sonra da Yunanistan’a kaçmak üzere Edirne’ye gittiğini, Meriç Nehri'ni yüzerek Yunanistan'a geçtiğini, Yunanistan polisinden şiddet gördüğünü ve Türkiye sınırına geri bırakıldığını anlattı.

Bir villada yaklaşık 1 ay saklandığını anlatan Özyağcı, şunları söyledi:

"Mustafa Kemal, 'botu ayarladım, seni Edirne'den yurt dışına çıkaracağız' dedi. Sonra beni bagaja soktular ve Edirne'ye bu şekilde gittim. Bagajdan indirdiklerinde 'biz yoldayken deprem oldu, o yüzden yol boştu' dedi. Beni bekleyen kişilerle botla nehre indim. Orada, bizim askerlerimiz ateş etti. Herkes panik oldu ben de direkt suya atladım. Yüzerek Yunanistan'a çıktım. Birkaç saat yürümemin ardından Yunanistan askerleri yakaladı. Türk olduğumu, terörist olmadığımı söyledim. Beni kelepçeleyip dövmeye başladılar. Sonra beni botla sınır hattımıza attılar. Orada teslim oldum."

Soruşturma dosyası açıldıktan sonra verdiği ifadede Doğukan Çep’i korumak için bazı yalanlar söylediğini ifade eden Özyağcı, “Beni dinliyorlar da kafalarına göre yapıyorlar, ben ne yazdıklarını bilmiyorum” dedi.

'SAVCI ‘DEVLET BEYİN TALİMATIYSA SÖYLE BİZİ UĞRAŞTIRMA’ DEDİ'

Sonrasında savcı Durdu Özer’e ifade verdiğini belirten Özyağcı süreci şöyle anlattı:

“Odaya girdim emniyet müdürü masada oturuyordu. ‘Eray madem tasarladın yaptın, gel anlat’ dedi. Ben de, abimi satmayacağım ya, hikayeler yazdım. Emniyet müdürü ifadeyi yazdıktan sonra 'İmzala' dedi, okumadan imzaladım, sonra beni savcılığa götürdüler. Orada üç savcıya ifade verdim. Savcı Durmuş Ali Kaya, 'Bize hikaye anlatma. Bu işin siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devlet Bey'den talimat aldıysan bizi uğraştırma. MHP'den iki, üç yöneticinin ismini ver seni kurtaralım. Seni içeride de dışarıda da koruyacağız. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğiz. Bunları onayla yeter' dedi.”

‘SAVCI ‘BEN BU DOSYANIN KALEMŞÖRÜYÜM’ DEDİ’

Savcının kendisine “Devlet imkanlarını seferber ederiz” dediğini belirten Özyağcı, savcıya “‘Kimseye iftira atmayacağım’ dedim. Savcı da ‘Sana iyilik yaramıyor. Yat da aklın başına gelsin’ dedi. Bana fotoğraflar gösterdiler, ‘Bunları bilmiyorum’ dedim. Savcı, bana ‘Sen ölümden, öldürülmekten korkmuyor musun?’ dedi. ‘Ben ölümden korksam bu işleri yapmazdım’ dedim. Bunun üzerine savcı, Ben bu dosyanın kalemşörüyüm. Her türlü müdahaleyi yapacağım. Seçimden sonra herkes görecek' dedi.”

'ATEŞ’İ ÖLDÜRMEDİM, DEVLETİMİZ ARAŞTIRSIN' DEDİ, BERAAT TALEBİNDE BULUNMADI

Özyağcı, devamında şunları söyledi: “Bana gösterilen resimler ve araçları sonradan medyada haberlerde gördüm. O insanlar Ülkü Ocakları’na bağlı insanlarmış. Görünce Allah’a hamdettim, beni kötü bir şeye alet etmedi. Ben Doğukan Çep’in has kardeşiydim. Doğukan Ağabeyim, Sinan Ateş’le sorun yaşadığı için ben sadece ayaklarına sıktım, ben Sinan Ateş’i öldürmedim. Devletimizin bunu araştırmasını istiyorum” diye konuştu.

Özyağcı, savcılığın ardından cezaevine götürüldüğünü, araçların Ülkü Ocakları’na ait olduğunu basından öğrendiğini belirtti. Beraat talebinde bulunmadı.

‘İŞKENCE NEDENİYLE NE DESELER KABUL EDECEK HALE GELDİM’

Duruşmada savunma yapan ikinci sanık, cinayette kullanılan motosikleti süren Vedat Balkaya oldu.

Balkaya, eski beyanlarının çoğunun çarpıtıldığını, söylemediği ifadelerin yazıldığını belirtti. “Bana alacak verecek meselesinden bahsettiler. Yoksa cezaevinden yeni çıkmış biri olarak, onlara yardım etmezdim” dedi.

Doğukan Çep’in talebi üzerine kurye aracı olarak kullandığı motosikletiyle tetikçi Eray Özyağcı’yı Gölbaşı’na götürdüğünü anlatan Balkaya, bunun dışında olayla bir bağlantısı olmadığını belirtti.

Balkaya, Kocaeli’nde yakalandıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bazı emniyet mensupları beni ormanlık bir alana götürüp orada beni dövdüler ve Atilla isimli kişiyi sordular. Beni Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler işkence Ankara’da devam etti. Ben Sinan Ateş’in öldürüldüğünü orada öğrendim. Ben arkadaşça onlara yardım etmek istedim, ben tamamen suçsuzum. İşkencede bir damacana su geliyor bir damacana su gidiyor. Bana ne deseler kabul edecek duruma geldim” dedi.

'DOĞUKAN BANA ‘EN FAZLA AYAKLARINA SIKILACAK’ DEDİ’

Duruşma, verilen aranın ardından sanıklardan Suat Kurt’un sözleriyle devam etti.

Kurt, Doğukan Çep’in kendisine, "Bir alacak verecek meselesi için Ankara’ya gider misin?" dediğini söyledi. Bunun üzerine Ankara’ya geldiğini, Sinan Ateş’in giriş-çıkış saatlerini, adres bilgilerini tespit ettiğini, bunu da Çep’in talebiyle yaptığını anlatan Kurt, “Doğukan bana en fazla ayaklarına sıkılacağını söyledi. Ben bunun ne zaman yapılacağını, kimin yapacağını da bilmiyorum. Ben sadece Sinan Ateş’i takip ettim, girişini çıkışını söyledim” dedi.

Böyle bir olayın yaşanacağını bilmediğini belirten Kurt, “Ben cinayet işleneceğini bilsem kendi kimlik bilgilerimle, otobüsle mi gelirim?” ifadelerini kullandı.

MAHKEME BAŞKANINDAN DOĞUKAN ÇEP'E: DEMİNDEN BERİ NE ANLATIYORSUN SEN?

Cinayetin azmettiricisi olmakla suçlanan Doğukan Çep, 2013’te Hasan Ferit Gedik ve Ayşe Deniz Karacagil’in (kırmızı fularlı kız) da aralarında bulunduğu 5 kişiyi vurduklarını bu kişilerin Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın başkanı olduğu HDP’nin ve ESP’nin silahlı kolu olduğunu iddia ettiği MLKP ve PKK’nin üyesi olduğunu savundu.

Hasan Ferit Gedik’i kendisinin değil yanındaki bir kişinin vurduğunu söyleyen Çep, haksız bir ceza alarak 2 sene cezaevinde kaldığını anlattı. İlerleyen süreçte ESP’nin derneğine giderek 10 kişiyi vurduklarını, Ayşe Deniz Karacagil'in de burada yaralandığını söyledi. Vurdukları, saldırdıkları insanların terörist olduğunu iddia eden bu kişilerin ikisinin Suruç Katliamı'nda öldüğünü, Suruç’a çocuklara oyuncak götürmek için değil askeri eğitim almak için gittiğini savunan Çep’in sözü mahkeme başkanı tarafından kesildi.

Mahkeme başkanı, “Deminden beri ne anlatıyorsun sen? Bizi ilgilendirmiyor bu anlattıkların, olayı anlatacaksan anlat” dedi.

'SİNAN ATEŞ’TEN HASAN FERİT GEDİK DOSYASI İÇİN YARDIM İSTEDİM'

Bunun üzerine Sinan Ateş’le ilgili süreci anlatmaya başlayan Çep, “Evet ben azmettirdim. Gedik davasından 2 sene ceza aldım. Dışardaydım, aranıyordum. Bir gün sabah namazımı kıldım, Sinan Ateş ile namaz kıldım, sonra zikir çektik. ‘Yargılanıyorum’ dedim, MLKP’li teröristleri vurduğumu anlattım. ‘Bana yardım et’ dedim. ‘Kardeşim helal olsun bizim yapamadığımız şeyleri sen yaptın’ dedi. Sonra aradı ‘Dosyanı halledecekler 1 milyon TL istiyorlar’ dedi. Sonra ‘200 bin önden ver’ dedi” diye konuştu.

'SİNAN ATEŞ’E DOSYAMI ÇÖZMESİ İÇİN PARA VERDİM'

Daha sonra Ateş’in kendisini Taksim’de bir otele çağırdığını ve parayı bu otelde teslim ettiğini belirten Çep, “Sonrasında arada bir arayıp dosyamı sordum 'gelişme var mı' diye. 2021 yılında tekrar aradı ‘200 bin TL daha vermemiz lazım’ dedi. 'Tamam' dedim. 3-4 gün sonra 'Üsküdar’a sahile gelebilir misin' dedi. Parayı verdim. ‘Sabret’ dedi. Ayet-el Kürsi'yi okuyorum. 2022 yılı kasım ayı, aradı beni ‘Paranın tamamını vermen lazım’ dedi. Toparladım 250 bin lira daha verdim. Ankara’ya çağırdı beni. ‘Ankara’da Liva Pastanesi’ne gel’ dedi. O da geldi parayı verdim. ‘Paranın tamamını ayarlaman lazım’ dedi. Sonra bana ofisini gösterdi, benim verdiğim parayı başka bir arabaya verdi” ifadelerini kullandı.

'PARAMI ALDI, DOSYAYI ÇÖZMEDİ'

Bir süre sonra Ateş’in telefonlarına cevap vermemeye başladığını, dosyasıyla ilgili talebinin halledilmeyeceğini, parasını da alamayacağını düşündüğünü söyleyen Çep, “‘Ben bunu ayaklarından vuracağım’ dedim” diye konuştu.

Kendisinin araması olduğu için Eray Özyağcı ve Suat Kurt’tan yardım istediğini anlatan Çep, “Öldürmeye göndersem, ‘Öldürmeye gönderdim’ derdim. Gerçekten ayağından 2-3 tane vurdurmaya gönderdim” dedi.

'AYAKLARINDAN VURACAKTIK, ÖLMESİNİ İSTEMEZDİM'

Eray Özyağcı’nın olaydan önce kimyasal uyuşturucu kullandığını savunan ÇÇep, süreci telefonla yönettiğini, Eray Özyağcı’yı sürekli telefonla aradığını söyledi. Suat Kurt’tan Ateş’in nerelere gittiği konusunda bilgi almaya çalıştığını, Ankara’daki üçüncü günde Kurt’tan ‘Sinan Ateş’i gördüğü’ bilgisini aldığını söyledi. Bunun üzerine Eray Özyağcı ile iletişime geçerek harekete geçtiğini ifade eden Çep, “'Sinan Ateş’in ayaklarına iki üç tane at, hemen uzaklaş' dedim. Ayaklarından vurdu ama nasıl öldü bilmiyorum. 'Suikast' diyorlar. Eyvallah diyebilirler, acıları var. Ama yemin ederim ben öldürmeye gelmedim. Suikast yapmaya gelen insan gelir, tarar gider. Sırtından vurur, yüzünü kapatır, maskeyi takar, kendini göstermez. Suikast yapmaya gelen insan karşısına geçer, göğsüne sıkar öldürür. Ben 'Ayaklarına iki üç tane sık' dedim. Nasıl öldü bilmiyorum. Benim dünyam başıma yıkıldı. Ben geziyordum. 10 numara hayatım vardı. Ben ölmesini istemezdim” ifadelerini kullandı.

Halk TV ve Sözcü gazetesini eleştiren Çep, “Hiçbirinin şehit haberini tam sayfa verdiğini görmedim” dedi.

MAHKEME BAŞKANINDAN 'MUSTAFA KEMAL' SORUSU

Olaydan sonra Eray Özyağcı’nın saklandığı Gölbaşı’ndaki ev için 'Mustafa Kemal' diye bir arkadaşını aradığını, bu evi 'Mustafa Kemal'in ayarladığını söyledi. Mahkeme başkanının 'Mustafa Kemal’in iletişim bilgilerini sorması üzerine Çep, “Zaten bir sürü insan takıldı dosyaya. Evli barklı adam, bir de onu yakmayalım’ diye cevap verdi.

Çep, Ateş’i öldüren kurşunun Eray Özyağcı’nın silahından, onun bulunduğu ve silahı tuttuğu açıdan çıkmasının mümkün olmadığını, Ateş’i öldüren kurşunun karnına isabet eden kurşun olduğunu, öldüren kurşunun açısının Selman Bozkurt’un (Olay günü Sinan Ateş’in yanında olan arkadaşı/müşteki) açısı olabileceğini söyledi ve araştırılmasını istedi.

ÜLKÜ OCAKLARI ESKİ YÖNETİCİSİ DEMİRBAŞ: HİÇBİR KAMU GÖREVLİSİNDEN BİLGİ İSTEMEDİM

Verilen 1 saatlik aranın ardından duruşma sanıklardan Ülkü Ocakları eski yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş, tüm suçlamaları reddetti. Demirbaş'ın Sinan Ateş’in adres bilgilerini araştırdığı, bunun için Emniyetten, MİT yöneticilerinden ve kamu görevlilerinden Sinan Ateş’le ilgili bilgi istediği iddia edilmişti.

Gizli kalması gereken bilgilerin cımbızla çekildiğini ve 'FETÖ iltisaklı basın mensupları'na ve sahte hesaplara servis edildiğini kaydeden Demirbaş, bir algı operasyonu yürütüldüğünü iddia etti.

Cinayetin tetikçisini cinayetin ardından kaçırdığı ve MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evine götürdüğü iddia edilen Demirbaş, Ateş’le ilgili bilgilerin araştırıldığı dönemin 8 ay öncesi olduğunu söyleyerek, “O dönem kendisine karşı camia içinde bir tepki vardı. Arkadaşlar maktulün evinin önüne bir pankart asarak protesto etmek istemişler. Herkes pankartın asılacağı yerle ilgili bir çaba sarf etmişti. Ben de çaba sarf ettim. Cep telefonumdan adresi çıktığı söyleniyor. O bilgiyi ben kimseye göndermedim. Maktulün uçuş bilgilerinin cep telefonumdan çıktığı söyleniyor. Ben kimseden böyle bir şey istemedim. Ben hiçbir kamu görevlisinden o kişiye ait bir bilgi istemedim. Burası bir kabile devleti değil. Ben bunu bir polis çocuğu olarak biliyorum. Ben maktulle alakalı hiçbir bilgi istemedim, hiçbir yere gitmedim” diye konuştu.

EMNİYET GÖREVLİLERİNİ NEDEN ARADI?

Bir avukatın, “Cinayet büro amiri Mustafa Emre Aykan ile toplamda 5 kez görüşmeniz tespit edilmiştir. Bu görüşmenin sebebi nedir?” sorusuna Demirbaş’ın yanıtı şöyle oldu: “Olaydan bir gün önce Emre, Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde olduğunu silah aldığını ve ruhsat işlemleri için içeri alıp aldırmayacağını sordu. Kendisine ulaşıp ulaşmadığımı hatırlamıyorum. Arkadaşlarımı içeri alıp almama konusunda konuşmuşumdur. Maktule ait hiçbir yere gitmedim. Bana o bilgileri Mustafa Emre Aykan vermedi.”

'AUDI MARKA ARAÇ KAMUYA AİT'

Demirbaş, olay günü Gölbaşı’ndaki bir çiftliğe gittiğini, bu çiftlikte arkadaşlarıyla sık sık zaman geçirdiğini, çiftliğe gelecek arkadaşı Emre Yüksel’e konum attığını anlattı ve konum attığı yerin, cinayetin tetikçisinin geldiği bölgeyle aynı olmasının tesadüf olabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Sinan Ateş’le hayatı boyunca hiçbir iletişimi olmadığını belirten Demirbaş, cinayet günü kullanılan Audi marka araçla ilgili “Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre'ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç işi olan herkesin kullanabileceği bir araç” dedi.

İNTERNETTE NEDEN SİNAN ATEŞ’İ ARADI?

Olay günü internette sürekli Sinan Ateş’le ilgili arama yaptığı tespit edilen Demirbaş, bunu neden yaptığının sorulması üzerine, “O gece biz İstanbul’a gittik. Gezdik dolaştık otele geldik. Otele gittiğimde uyumadım, gelişmeleri merak ettim. İnternette araştırma yapmam bile iltisaklı olmadığımı gösterir” diye konuştu.

Cinayet gününden sonra Arkadaşı Emre Yüksel’le gezmek üzere İstanbul’a gittiğini ifade eden Demirbaş, çocuğunun yılbaşını kendisiyle geçirmek istemesi üzerine ertesi gün Ankara’ya döndüğünü anlattı.

'OLCAY KILAVUZ’LA GÖRÜŞTÜĞÜMÜ HATIRLAMIYORUM, BİLİRKİŞİ RAPORU HATALI'

Cinayet günü emniyet görevlileriyle yaptığı görüşmeleri cinayete ilişkin detayları merak ettiği için yaptığını anlatan Demirbaş, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’la yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin de, “Olcay Kılavuz’la görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Kayıtlar yalandır. Tespit vardır bilemem. Bilirkişi raporu bence hatalıdır” dedi.

MAHKEME BAŞKANI: OLCAY KILAVUZ’U YARGILAMIYORUZ

Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Başka bir soru soracaksanız sorun biz o şahısları yargılamıyoruz. Hüküm ancak hakkında dava açılan fail ve fiil hakkında verilir. Burası savcılık değil, biz burada soruşturma yapmıyoruz, kovuşturma yapıyoruz” dedi.

Bir başka avukat, “Biz Olcay Kılavuz ile neden bu kadar çok, seri görüşme yapıldığını merak ediyoruz” deyince mahkeme başkanı, “Sizin merakınızı gidermek gibi bir görevimiz yok” dedi.

‘SİNAN ATEŞ DİYE BİRİ OLDUĞUNU ÇOK SONRA DUYDUM’

Cinayet günü tetikçi Eray Özyağcı ve Sinan Ateş’i takip ettiği iddia edilen Suat Kurt’un kaldığı evin sahibi Zekeriya Asarkaya da hakkındaki iddiaları reddederek cezaevi arkadaşı Hakan Saraç’ın ricası üzerine bu isimleri evlerinde ağırladığını söyledi.

Asarkaya, “İki gün kaldılar. İkinci gün Suat’a ‘işiniz bitmiyorsa ben şehir dışına çıkacağım’ dedim. O da ‘bir gün daha idare et bizi’ dedi. Kötü bir şey aklıma gelmedi. ‘Alacak verecek davası’ dedi. Sonra olayın yaşandığı gün alelacele toplanıp gittiler. Suat sabah saatlerinde diğerlerinden önce evden çıktı” dedi.

Olayın yaşandığı gün emniyete götürüldüğünü söyleyen Asarkaya, “Sinan Ateş diye biri olduğunu ben çok sonradan duydum. Daha sonra polislere gerekli yardımlarda bulundum. Bu insanların hiçbirini tanımam etmem. Daha önce irtibatım olmadı. İnanın suçsuz yere yatıyorum, kullanıldım” diye konuştu.

SANIK POLİS MEMURU: ANKARA’YA EĞLENMEYE GELDİK

Tetikçi Eray Özyağcı’yla İstanbul’dan Ankara’ya gelen iki polisten biri olan, aynı zamanda Özyağcı’nın çocukluk arkadaşı olan Aşkın Mert Gelenbey, “Olaydan iki gün önce Eray Özyağcı ile görüştük. Dedesinin durumu çok ağır olduğu için Ankara’ya gideceğini söyledi, gelmeyi düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de düşündüğümü, ağabeyimle ailevi sıkıntıları olduğunu ama maddi durumumun iyi olmadığını söyledim. O da araba ayarlayacağını, yakıtı kendisinin karşılayacağını, birlikte vakit geçirebileceğimizi söyleyince ben de gitmeye karar verdim” diye konuştu.

Kendi özel işleri için arabasını ödünç aldığı diğer tutuklu sanık polis memuru Muratcan Çolak’a aracını teslim ettiğini bu esnada da kendisine Ankara’ya gelmek isteyip istemediğini sorduğunu anlattı. Muratcan Çolak’ın da gelmek istemesi üzerine Eray Özyağcı ile birlikte Ankara’ya doğru yola çıktıklarını anlattı. Ankara yolculuğunda polis çevirmesinde durdurulduklarını ama evrak sorulmadığını söyleyen Gelenbey, polislerin kendisine ‘Gençler devam edin’ dediklerini söyledi.

Ankara’ya vardıktan sonra Çolak ve Özyağcı arabada uyurken ağabeyiyle görüştüğünü, görüşmeden sonra Çolak ve Özyağcı uyanmadığı için eğlenmeye gitmediklerini, daha sonra Özyağcı’yı gideceği yere bırakıp İstanbul’a doğru yola çıktıklarını anlattı.

‘ANKARA EMNİYETİNDE 6 GÜN AĞIR İŞKENCE GÖRDÜM’

Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen Doğukan Çep’i tanımadığını belirten Gelenbey, bundan önce verdiği hiçbir beyanı kabul etmediğini, daha önceki emniyet ifadelerini işkence altında verdiğini söyledi. Gelenbey, “Ankara cinayet büroda çok ağır şekilde işkence gördüm. Bu ülkede PKK’lıya bile yapılmayan işkenceler bana yapıldı. Çırılçıplak soyulup 6 saat boyunca suyla işkence ettiler. Avukatlarıma haber vermek istediler. Doktorla görüştüğümüzde doktor yüzümüze bile bakmadan darp yoktur dedi. CMK’dan gelen avukat korkutuldu, işkence gördüğümü söylememe rağmen müdahale etmedi. Daha önce verdiğim ifadelerde söylemediğim şeyler eklendi, söylediğim şeyler çarpıtıldı” dedi.

Gelenbey, emniyette iki gün iki ifade alındığını ve iki ifadenin kelimesi kelimesine aynı olduğunu bunun mümkün olmadığını da sözlerine ekledi, tahliyesini ve beraatini talep etti.

Duruşmanın bugünkü oturumu sona erdi, yarın sabah saat 09.00’da duruşmaya devam edilecek.

Ayşe Ateş

AYŞE ATEŞ: EKSİK BİR İDDİANAME İLE YARIM BİR MAHKEME

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş duruşma öncesi yaptığı açıklamada eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacağını belirtti.

Ayşe Ateş, "Bugün eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacak. Bizim buradan beklentimiz ve isteğimiz şu, ayrılan dosyadaki 17 kişi hakkında gerekli işlemlerin hızlı yapılarak, bu dosyanın da bizim dosyamıza eklenmesi, eksik olan bu iddianamedeki boşlukların tamamlanarak, yeni ve doğru bir iddianamenin yazılması ve yargılamanın hızlı yapılması" diye konuştu.

Suçluların adil şekilde yargılanmasından başka hiçbir talepleri olmadığını ifade eden Ateş, "Dilekçeler verdik, eksik deliller var, halen gelmeyen, dosyaya eklenmeyen deliller var. Bu delillerin hızlı bir şekilde dosyaya eklenmesi, eksiklerin tamamlanması, halen bazı arkadaşlarımızın ifadeleri eklenmedi, bu ifadelerin hızlı bir şekilde eklenmesi, iddianamedeki boşlukların doldurularak tamamlanması ve hızlı şekilde yargılan devamını istiyoruz. Şimdi mahkemede bunun hepsini dile getireceğim" dedi.

Ateş, bir basın mensubunun, "Sinan Ateş'in Mersin'de bazı ticari bilgileri istihbarata bildirdiği yönünde iddialar vardı. Bu konuyu gündeme getirecek misiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bahsettiğiniz şey iddialardan ibaret. Ben elimdeki somut delillere, bilgi ve belgeleri dayanarak konuştum hep. Eğer bir gün o konuyla alakalı somut bilgi ve belge elimize ulaşırsa o gün onunla alakalı da yorumumu, söyleyeceğim şeyleri söylerim ama şu an için böyle bir şey mevcut değil. Ancak Mersin olayı tabii ki de bizim olayımızın öncüsü, oradan başlayarak, onun da değerlendirilerek, gerekli ifadelerin de alınarak dosyaya konulması ve hep birlikte işlem görmesi gerektiğini sayın mahkeme heyetine ileteceğim."

Ateş, bir basın mensubunun "Bugün yoğun güvenlik önlemleri var, yanınızda da korumaları görüyoruz, bu korumalarınız uzun süredir var mı?" sorusu üzerine, "Yaklaşık bir buçuk ay oldu sanırım koruma talebinde bulunalı, uzun süredir korumalarım var. Yoğun güvenlik önlemleri altında yaşıyorum. Normal bir hayat yaşamıyorum. Evde, kızlarımla akşama kadar, çok gerekli haller dışında dışarıya çıkmadan. Bazılarının halen yaşamadığı ancak yaşaması gereken cezaevi hayatını maalesef bize layık gördüler" ifadelerini kullandı.

ÖZEL: AYŞE HANIM ADALET TECELLİ ETMİŞTİR DİYENE KADAR YANI BAŞINDAYIZ

Duruşmayı izlemek üzere Sincan'daki salona gelen Özgür Özel, sosyal medya hesabından, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve Kılıçdaroğlu ile yan yana oturduğu fotoğrafı paylaştı. Özel, şunları kaydetti:

"Adalet tecelli edene, suikast üzerindeki sis perdesi aralanana kadar bu davanın takipçisi olacağız. Yanı başında olacağız demiştik, Ayşe Hanım adalet tecelli etmiştir diyene kadar yanı başındayız."

ÖZDAĞ: KAMU VİCDANINDA ÇOK DERİN YARA AÇILACAK

Duruşmayı izlemek üzere gelen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da gazetecilere yaptığı açıklamada, Sinan Ateş'in "Ankara'da sokak ortasında, gündüz gözüyle kameraların önünde" öldürüldüğünü anımsattı.

Özdağ, "Bu alçakça cinayetin gerçekleşmesinden bu yana ülkemizde yaşananlar hukuk devletinin nasıl tasfiye edildiğinin açık kanıtı olmak durumunda. Umudumuz bundan sonra mahkeme sürecinin hiç olmazsa belirli temel ilkeler çerçevesinde Anayasaya ve yasalara uygun yürümesi, suçluların ve gerçek suçluların adalete teslim edilmesidir. Bu olmaz ise kamu vicdanında çok derin yara açılacak" dedi.

ESKİ ÜLKÜ OCAKLARI YÖNETİCİSİNE AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTENİYOR

Hazırlanan 145 sayfalık iddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getirip, olayın ardından kaçıran Vedat Balkaya ve Suat Kurt hakkında eylem üzerinde ortak hakimiyet ile müşterek fail olarak Sinan Ateş'e yönelik toplu halde, iştirak halinde "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Sanıklardan ''silahlı eylemi organize ettiği'' iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın ise ''suça azmettiren olarak maktüle yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Sanıklardan Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Askın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın ''iştirak halinde islenen suça yardım eden fail olarak maktüle yönelik toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme'' suçundan hapis cezası isteniyor.

Olaya ilişkin hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturma, ayrı bir dosya üzerinden sürüyor.

Ne olmuştu?

30 Aralık 2022 tarihinde eski Ülkü Ocakları Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş, akrabası Selman Bozkurt ile Çankaya'nın Kızılırmak Mahallesi'ndeki 1456. Sokak'ta, bir aracın arkasına saklanmış olan Eray Özyağcı'nın silahlı saldırısına uğradı. Özyağcı tarafından sıkılan bir mermi Bozkurt'a, beş mermi ise Ateş'e isabet etti. Bozkurt omzundan yaralandı, Ateş ise ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede öldü.