Mahkemeler ne işe yarar?
İyi burjuva demokrasilerinde ‘primus inter pares-eşitler arasında önde gelen’ diye tanımlanan hukuk, hiçbir zaman, gerçekte devlet mekanizmasının dışında yer almadı ama biraz bağımsız gibi durması, işin raconuna çok uygundu. Ancak son yıllarda mahkemelerin işlerine yenileri eklendi dünyada.
Bugünlerde dünyada ‘mahkeme’ hallerini kısaca, nasıl anlatsam… Bir şiirle anlatmak pek mümkün görünmüyor, tepeden tırnağa şiirsizlik çünkü ama bir masal sanki özetliyor gibi geldi bana.
-"Poetica şiir demek, politika şiirsizlik" diyordu bir Ferhan Şensoy oyununda şarkı-
Bu, ‘Denizler neden tuzludur’ masalı. Bir türlü paraya doymak bilmeyen kral, bir adadaki tuz makinesini ele geçirip ülkesine taşırken, durmadan makineyi çalıştırıp, tuz yapmalarını istiyor adamlarından. Ambarlar doldu diyor kralın adamları, yetmez diye haykırıyor kral…
-Uyarlıyorum masalı ama inanın böyledir ve "masallara inanmayan gerçeğe inanır mı hiç" der Murathan Mungan-
"Güverteler de doldu" diyor kralın adamları, "Durmayın" diyor kral. Adamlar kraldan da kralcılar ama gemi dediğin ne kadar ve kaptan köşküne de taşımaya başlıyorlar tuzu. Hatta kitabın köşe ayıraçlarının ve sayfa numaralarının bana söylediğine göre, kralın tacına ve saat cebine bile tuz doldurmuşlar, her yer tuzla dolmuş, aç gözleri dışında kralın.
Sonra ağırlıktan batıyor gemi, "Tuz makinesi hâlâ çalışıyor ve bu yüzden denizler tuzludur" diyor, Andersen…
İyi burjuva demokrasilerinde ‘primus inter pares-eşitler arasında önde gelen’ diye tanımlanan hukuk, hiçbir zaman, gerçekte devlet mekanizmasının dışında yer almadı ama biraz bağımsız gibi durması, işin raconuna çok uygundu. Ancak son yıllarda mahkemelerin işlerine yenileri eklendi dünyada. Sadece iktidarın politik oyununun dışına düşenlerin yargılanması bir yana, şimdi devletin doğrudan bir aparatı olmaya başladılar ve hatta bu hükümetleri bile değiştirdi.
-Tuz makinesi çalışmaya devam ediyor.-
Bunlardan bir tanesi ve en büyüklerinden biri olan Brezilya’da eski başkan Lula’ya karşı düzenlenen, yargılama piyesinin, ipliği pazara çıkmak üzere. Eski başkan Lula’yı seçimlere çok az kala mahkum ettirerek, çok muhtemel kazanacağı seçimi elinden alıp, faşist Bolsonaro’nın eline verilmesinin ‘CIA’nın bir hediyesi’ olarak nitelendirildiği yazışmalar açıklandı. İşin ilginç olan tarafı, bu yazışmaları yapanların, soruşturmayı yürüten yargıçlar arasında olmasıydı. Ayrıca bu yargıçların başında olan ‘yolsuzlukları inceleyen’ Sergio Moro’nun, daha sonra Bolsonaro hükümetinde Adalet Bakanı olması da pek tesadüf değildi tabii ki.
Devletin temel organlarından biri olan ‘mahkemeler’ hiç durmadan çalışıp, ‘doğru yanlış’ suçlu üretme mekanizması, ‘yanlış ve yanlış’ suçlular üretmeye başladığında, aynı zamanda kendini de batırdığı ortada. Çünkü ‘devlet’ denilen mekanizma, maaşlı polis ve askerlerinin, farklı kalibrede namluları ve fişekleri üzerinde değil, iyi kötü karşısında yarattığı rızada, yani meşruiyet üzerinde var olabiliyor.
Bu yüzden hakim, savcı cüppeleri, kürsüler, diplomalar ve yeminlerin, yani bu tören kıyafetlerinin ve ritüellerin bir manası var. Devletin ta kendisi bu. Yani onun kadar manalı ya da onun kadar gereksiz. Bunların dışına çıkmanız mümkün ama bunları hızlı, çok ve doymak bilmez bir şekilde çoğalttığınızda, sizi de var eden oyun bir müsamereye dönüşüyor.
Yani mahkemelere devletlerin mutlaka ihtiyaçları vardır ama sürekli onları çalıştırırsanız, batarsınız….
-Denizler bundan tuzlu-
Ve söylemeyi unuttum galiba, gemi batarken içinde kralın adamları da var ve kral da…