Malatya’da depremin 6. ayı: Barınma sorunu çözülmeden göç durdurulamaz
6 Şubat tarihinde yaşanan Maraş depremlerinin üzerinden tam 6 ay geçti. Fahiş kiralar, şehir merkezindeki kontrolsüz yıkımlar ve 180 gündür çözülemeyen sorunlar, Malatya’dan göçü tetikliyor.
Didem Barut
MALATYA - 6 Şubat merkezli depremler nedeniyle Malatya’da 1400 kişi hayatını kaybederken yaklaşık 300 bin kişi de şehri terk etti. Aradan 6 ay geçmesine rağmen kentteki pek çok sorun çözülmeyi bekliyor.
Barınma sorununun ciddi kronikleştiği Malatya’da, şimdiye kadar 2 bin 124 binanın yıkımı gerçekleşti. Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı bina sayısı ise 33 bin. Kentte barınma sorununun yanı sıra yıkımı yapılan binalar da tehdit saçıyor.
‘SULAMA SORUNU ÇÖZÜLMEZSE İNSANLAR SAĞLIKLARINDAN OLACAK’
Depremden geriye kalan 6 ayı ve Malatya’nın son durumunu değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili ve Parti Meclis üyesi Veli Ağbaba, özellikle yıkımlar sırasında yaşanan aksaklıkların altını çiziyor.
Malatya’nın kaderine terk edildiğini belirten Ağbaba, “Depremin ardından 6 ayı geride bıraktık ama bir karış bile ilerleyemedik. Yıkımların yarısı bile tamamlanmadı. Enkaz kaldırma çalışmaları ise çok ağır gidiyor. Malatya’da belirsizlik ve çaresizlik hakim. Ağır hasarlı binaların yıkımı sırasında sulamalar yetersiz olduğu için Malatya’yı toz bulutu kaplıyor. Eğer bu sorunu çözemezsek insanların sağlıkları risk altında olur. Her caddede, her sokakta ‘kontrolsüz’ yıkım var. Sulama sorununun acilen çözülmesi gerekiyor. Bizim mahallelerimiz yerle bir oldu, ayakta kalan bina sayımız çok az. Caddelerin adı var ama kendisi yok. Gören yok, duyan yok. Yine kaderine terk edildi memleket” diyor.
‘6 AYDIR HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLMEDİ’
Yıkımların ardından evlerini kaybeden depremzedelerin barınma sorunu yaşadığını belirten Ağbaba, büyük bir belirsizlik yaşandığını ve devletin açıkladığı ‘Yerinde Dönüşüm’ projesinin depremzedeler için büyük bir hüsran olduğunu öne sürüyor.
Malatya Adliyesi’nin de 6 farklı noktadan hizmet verdiğini ve bu sorunun acilen çözülmesi gerektiğini ifade eden Ağbaba, şöyle devam ediyor: “6 aydır Malatya’nın hiçbir problemini çözemediler. Vatandaş sesini duyuramıyor. Belirsizlik içinde ne yapacağını bilmiyor depremzede. En önemlisi yerinde dönüşüm olacak mı? Bu sorunun cevabını arayan vatandaş muhtarlığa gidiyor, AFAD’a gidiyor, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne gidiyor ama kimse cevap vermiyor. Yerinde dönüşüm için devlet 500 bin lira hibe veriyor ancak Türkiye şartlarında bir evin inşaat maliyeti 2 milyon lirayı buluyor. Evini, işini kaybeden depremzede aradaki farkı nasıl ödeyecek, ne ile ödeyecek? Kimsenin umurunda değil. Mesela Malatya’nın şu an bir adliyesi yok. Deprem nedeniyle 6 farklı yere kurulan adliye binaları çalışanları, hakimi, savcıyı, avukatları ve vatandaşı da zora sokuyor. Zaten büyük eksiklikti adliye binası, depremden sonra iyice içler acısı bir hal aldı. Bu şartlar altında çalışılması, adalet aranması çok zor.”
'MALATYA SORUN YAŞIYORSA NEDENİ YEREL YÖNETİCİLERİN BASİRETSİZLİĞİ'
Depremden sonra Malatya’nın yaşadığı sorunları yakından takip eden ve sık sık gündeme getirmeye çalışan ekonomist Bahadır Altaş ise siyasetçilerin yetersiz kaldığına dikkat çekerek yerel yöneticilerin kendi aralarında sorunlar yaşadığını, bu durumun da Malatya’ya kaybettirdiğini ifade ediyor.
Altaş, “Malatya’nın toparlanması en az 2 yıl sürer. Ve bu sürenin bu kadar uzayacak olmasının birinci nedeni, yerel yönetim. Malatya’nın yaşadığı sorunlar, yerel yöneticilerin basiretsizliğinden kaynaklanıyor. Coğrafya kader ama tercih kader değil. O nedenle Malatya biraz da kendisi hazırladı bu durumu. Ben diğer deprem bölgesindeki illerde yaşayan arkadaşlarla görüşüyorum. Örneğin geçtiğimiz günlerde Maraş’a bakan gelecekti. Oradaki başkan arkadaşım beni aradı ve Malatya ile ilgili bir dosya hazırlamamı, onu bakana ileteceğini söyledi. Malatya’ya her hafta bakan gelmesine rağmen sorunlar hala çözülmemişse sorun merkezi iktidarda değil, yereldedir. Başarısızlıklar gizlendiği için sorunlar çözülmüyor. Yerel yöneticilerin kendi aralarında yaşadığı koordinasyon eksikliği de bu işin tuzu biberi oluyor. Belediyeler basın açıklaması yapıyor ama hiçbir belediye başkanı bir arada değil. Oturup Malatya’yı konuşmuyorlar, ‘Birlikte ne yaparız?’ demiyorlar. Bu şekilde sorunlar çözülemez” diye konuşuyor.
‘ESNAFI GÖRMEZDEN GELDİLER’
Ekonomik anlamda Malatya’yı zor günlerin beklediğini ve gereken destek verilmezse fabrikalarda üretimin duracağını söyleyen Altaş, çözüm önerisi olarak çalışacak personelin barınma sorununun çözülmesi gerektiğini vurguluyor. Altaş, şunları söylüyor: “Ben organize sanayi bölgesinde çeşitli ziyaretler yapıyorum ve sorunları görebiliyorum. Asgari ücretin üzerinde maaş verilmesine rağmen fabrikalar çalıştıracak personel bulamıyor. Bunun en büyük sorunu barınma. Çünkü kiralar çok yüksek, evlerin sağlamlığından şüphe duyuluyor. B nedenle fabrikaların personeli, çevre illere giderek orada çalışmaya başladı. Ayrıca esnaf için yapılan konteyner çarşılar da Malatya için başka bir sorun. Bir şehrin ticari hayatını bitirmek istiyorsanız, çarşı için yer seçimini ancak bu kadar yanlış yaparsınız. Gün siyasi rant devşirme günü değil, gün sorunlara çözüm olma günüdür. Konteyner kentler, esnaf enkaz altında kaldığında hızlı bir şekilde kurulacaktı. İleriki zamanda kendilerine rant olacak yerleri kapatıp vermediler, esnafı görmezden geldiler. Esnafı ücra köşelere atarsanız bu memleketi terk ederler.”
‘BİRİKİMLİ VE NİTELİKLİ İNSAN GÖÇÜ VERDİK’
Malatya’da ağır hasarlı binaların yıkımı yapılırken gerekli önlemlerin alınmadığını ve bölgede sağlığın büyük tehdit altında olduğunu belirten Altaş, 300 bine yakın nüfusun Malatya’dan gittiğini, konteyner bulamadığı için profesörlerin şehirden ayrıldığını belirtiyor.
Altaş, gözlemlerini şu ifadelerle anlatıyor: “Yıkımlar sırasında sulama yapılmaması felaket. Sırf yıkım firmaları para kazansın diye bizim sağlığımızı tehlikeye atıyorlar. Örneğin, normal şartlarda enkaz ayrıştırması yerinde yapılmamalı. Ama anlatamıyoruz, defalarca söylenmesine, gündeme getirilmesine rağmen enkazları yerinde ayrıştırıyorlar. Bu şekilde yapılan hatalar ve barınma sorunu, Malatya’da insan kaybına neden oluyor. Malatya 6 ay içinde 300 bin göç verdi. Gidenler de barınma sorunu olduğu için geri dönmüyor. Barınma sorununun konteyner kentlerle çözdüğünü ifade eden siyasetçiler var. Bu nasıl bir çözümdür, anlam veremiyorum. En önemlisi birikimli ve nitelikli insan göçü verdik. Bu insanların yeri nasıl doldurulacak? Siyasi partide görevi var diye memura hemen sağlam lojman veriliyor. En basiti kira sözleşmeleri elektronik ortamda yapılsa kimse bu kadar uçuk fiyatlara evini kiraya veremez. Emsal bedeller incelenip bir fiyat belirlenir ve bu şartlar altında kira sözleşmeleri elektronik olarak düzenlenir. İşte o zaman yarı yarıya düşer kiralar.”
‘BARINMA SORUNU ÇÖZÜLMEDİKÇE MEMLEKETİ AYAĞA KALDIRMAMIZ ÇOK ZOR’
Depremin ilk gününden itibaren sahada olan, yüzlerce depremzede ile röportaj yaparak yaşanan sorunları gündeme getirmeye çalışan gazeteci Burak Altun da Malatya’yı hayalet şehre benzetti. Barınma sorunu nedeniyle büyük göç verildiğini ve kimsenin Malatya’ya geri dönmediğini ve bazı sokaklarda, mahallelerde yaşamın olmadığını belirten Altun, “Malatya’da durum içler acısı. İlk günden bugüne kadar genel bir çalışma var ancak yeterli olduğu söylenemez. Depremde ölen kişi sayısı az olduğu için Malatya kenara itildi. Milli Eğitim Bakanı geçtiğimiz hafta Malatya’ya geldiğinde, ‘Ankara’dan görüldüğü gibi değilmiş Malatya’ dedi. Gerçek bu aslında. 6 ay geçmesine rağmen hala bazı sokaklarımızda evlerin lambaları yanmıyor. Adeta hayalet şehre döndü. Binalar terkedildi, Malatya terkedildi. Depremin üzerinden aylar geçtikten sonra çok önemli kayıplar verdiğimizi anladık. Doktor, öğretmen, polis, memur, esnaf kalmadı. İnsanlar dönmek istiyor memleketine ancak sağlam binalarda bulunan evlerin sahipleri çıldırmış durumda. Depremden önce bin ya da bin 500 lira olan kiralar şimdi 10-15 beş bin lira. Memurun, asgari ücretlinin bu kiraları vermesi mümkün değil. Malatya’nın barınma sorunu çözülmedikçe memleketi ayağa kaldırmamız çok zor” diyor.
‘İNSANLAR PSİKOLOJİK OLARAK ÇÖKMÜŞ DURUMDA’
“Malatya’da her mahalleye psikolojik destek merkezi açılmalı” diyen Altun şöyle devam ediyor: “Kimsenin ruh hali iyi değil. Kredi borcuyla aldığı evini depremde kaybeden insanlar psikolojik anlamda çökmüş durumda. Çaresiziz ancak tarım arazisini imara açarak, 7 kat yerine 17 kata imar izni vererek bizleri bu duruma getirenlerin umurunda değiliz. Tek tesellimiz, deprem sonrası başlatılan TOKİ konutlarının hızlı bir şekilde ilerlemesi. Ama planlanan yapı stoku yeterli olacak mı, bilemiyoruz. Çünkü hala binlerce insan konteynerde, yakınlarının evinde, köyünde yaşıyor. Eğer yapı stoku artırılırsa verdiğimiz kaliteli göçü geri döndürebiliriz.
Ağır hasarlı binaların yıkımı ise tam bir facia. Şehir merkezinde yapılan yıkımlar, kontrollü yapılmıyor. Süreç iyi yönetilemiyor. Yatırım kontrol inceleme merkezi gerekli denetimleri yapmıyor. Sağlam binaya zarar veriliyor, belediyenin yıkım işlerini üstlenen firmalara suyu ücretsiz vermesine rağmen su kullanılmıyor ve asbest tozu havayı kirletiyor. Asbest demek kansorejen madde demek. Ve bölgede kanser hastalıklarının artmasını bekliyor uzmanlar. Bir an önce yıkmak için yıkıyorlar.”