Margaret Atwood, Hülya Avşar ve Çalışan Anneye Destek Paketi'ne dair

Stüdyonun sessizliğinde Hülya Avşar'ın tam da “seninle neden evlenmediler?” sorusu ile problemi çözmeye çalıştığı günlerde sunulan “kadınlar için destek paketi” de aynı kaynaktan besleniyor.

Google Haberlere Abone ol

Margaret Atwood’un yayınlanmış ilk romanı, 'Evlenilecek Kadın' yazıldığından ancak dört yıl sonra yayın evi tarafından basılır ve 1969 yılında tezgahlardaki yerini alır. Atwood’un Kanada’daki yayınevleri tarafından karanlık bulunan ilk romanından sonra 'Evlenilecek Kadın' romanını başka talihsizlikler bekliyordur. Zira yayınevi önce el yazması metinleri kaybeder ya da böyle söyler yıllar sonra Atwood’un ünlenmesiyle birlikte bir anda bulunur. Dolayısıyla ancak dört yıl sonra kitap okuyucuyla buluşma şansı yakalar. Belki de bu süre Atwood’un proto-feminist kitabına hazırlık için de gerekliydi. Henüz görünürde kadın hareketi yokken aile kurumuna eleştiri sunan ve dönemin kadına yüklediği rolleri sorgulayan bu kitap toplumun çoğu kesimi için şaşırtıcıdır. Ancak bizim açımızdan daha şaşırtıcı olan ise 2024 yılında dijital platformda gerçekleşen  medyatik bir sohbette hâlâ “evlenilecek kadın” olmak hakkında konuşuyor olmamız. Hülya Avşar’ın yeni yayınlanan dizisi hakkında konuşmak üzere ağırladığı konuğuna "Neden seninle kimse evlenmedi?" sorusunu yöneltebilmesi duvarların hâlâ nasıl kadınların üzerine örülmeye devam edildiğini gösteriyor.(1)

'Evlenilecek Kadın' kitabının kahramanı Marian da bu sorunun peşinden gider.

EVLENİLECEK KADIN NASIL BİR ŞEYDİR?

Marian bir araştırma şirketinde çalışsa ve işini çok iyi yapıyor olsa da kariyerinin daha ileri gitmesi için pek bir şansı yoktur. Çünkü kariyer fırsatları sadece erkekler içindir ve üst kattaki yönetici ofisleri onlar için tasarlanmıştır. Kadınlar için ise labirent şeklindeki kariyerin bir çıkış yolu yoktur. Marian’ın ifade ettiği gibi iş yaşamından kurtulmanın tek çıkış yolu evliliktir. Öte yandan evlenilecek biri olmanın belirli şartları vardır. Karakterimizin içinde debelendiği bu sistemin kadınlardan beklediği roller bellidir:

  • Şefkat göstermek, gerektiğinde sessiz kalabilmek
  • İyi yemek yapabilmek ve düzenli ve temiz olma konusunda beceri sahibi olmak.
  • Güzel ve bakımlı görünmek ve davetlerde hoş sohbet bir “salon kadını” olabilmek
  • Ve doğurmak. Çünkü ancak doğurmakla tam bir kadın olunabilir.

Elbette tüm bunların yanında böyle kadınların erkekler tarafından sevilmesinin ve tercih edilmesinin gerçek sebebi “sıradan”, “normal”, sorun çıkartmayacak kişiler olarak görülmesidir(2).

Stüdyonun sessizliğinde Hülya Avşar tam da "Seninle neden evlenmediler?" sorusu ile problemi çözmeye çalıştığı günlerde sunulan "kadınlar için destek paketi" de aynı kaynaktan besleniyor. Sesi nereden çıkarsa çıksın patriyarka kadının evlenmesini, doğurganlığını ve hemen ardından kimliğini bir çerçeveye alıyor. Yüzyılın başından beri toplumun diğer kalıpları gibi kadını evli ve çocuklu sınırları içerisinde gören bakış yeniden üretiliyor. Çünkü patriyarka kadın bedenini sadece kendisine ait görmez; aynı zamanda insanlığındır. Doğurganlığı kadın bedenini kamusallaştırır. Kadının kendisi bireysel ve öznel varlık olarak kabul edilmek yerine topluma ait kabul edilir. Bu toplumun beklentisi de doğurganlığın devam etmesi. Elbette bunun ahlaki sınırlar içinde gerçekleşmesi. Yani öncelikli koşul evlilik…

Evlilik bir yandan mülkiyet ilişkileri, miras ve ev içinde görünmeyen emeği aracılığıyla iş piyasalarının işleyişini diğer yandan erkek egemenliğinin devamlılığını sağlayan temel mekanizmalardan biridir. Kadına sadece bedensel yeniden üretimi değil bakım ve yetiştirme sorumluluğunu da yükler. Kadının emeğini görünmez kılarak kutsallaştırılan annelik makamından çocuğun sisteme uygun donatılmasını da bekliyor. Öyle ki herhangi bir zayıflık/uyumsuzluk durumu yine annenin sırtına yüklenebilsin. Dolayısıyla hükümetin “çalışan kadınlara destek paketi” diye açıkladığı paketin odağı kadın istihdamını desteklemek değil düşen doğurganlık oranlarını artırmak(3). Basına yansıyan kadarıyla destek paketinin içeriğine baktığımızda doğum izninin bir yıla çıkarılmasını, maaşta iyileştirme ile kreş desteğini, ikinci ve üçüncü çocuklarda anneye kademeli destek vermeyi içeriyor. Henüz paketin kaynaklarını ve diğer detaylarını bilmemekle beraber burada altı çizilen bakım yükünün bütünüyle kadın üzerinden tanımlandığını biliyoruz. Bu süreçte altı çizilen ebeveynlik değil zira detaylarda baba/babalık vurgusu yok. Patriyarka nihai olarak evin asıl gelirini getiren olarak erkeği kabul eder ve erkeğin çalışmaya devam etmesi bekleniyor. Bu yasayla birlikte kadın istihdamının düşeceğini öngörmek ve kadınların geçici, güvencesiz ve yarı zamanlı işlere yönlendirileceğini öngörmek için kâşif olmaya gerek yok.

Geçtiğimiz günlerde The Economist dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçlarından da net olarak görebiliyoruz. London School of Economics (LSE) ve Princeton Üniversitesi’nden bir grup akademisyenin, dünya nüfusunun yüzde 95’ine ev sahipliği yapan 134 ülkede yaptığı araştırma sonucunda, annelikle istihdam ya da işte kalma arasında ters korelasyon olduğu görüldü. Birçok ülkede çıkan sonuca göre kadınlar doğurganlık döneminden sonra, ilk çocukla beraber istihdamdan çekiliyorlar.

Bu istihdamdan çekilme süresi bazı ülkelerde daha kısa bazılarında daha uzun olabiliyor. Örneğin Türkiye’de birinci çocuktan sonra kadın neredeyse 10 yıl işe dönemiyor. Çocukların sayısının artması bu beklentinin ortadan kalkmasına neden oluyor. Anne kendini hazır hissedip işe dönmek istediğinde ne oluyor?

Evli kadınlar “güvenilir değil”lerdir. Her an gebe kalabilirler ve bu da “şirkete sadakatsizlik”tir.

Bu cümleler 'Evlenecek Kadın' kitabında Marian’ın çalıştığı departmanın yöneticisi olan Bayan Bouge’un ağzından dökülüyor. Bugünün işverenleri için de durum pek farklı değil. İş görüşmelerinde evlenecek misin? Çocuk yapmayı düşünüyor musun? sorularına verilecek cevap işe almanın öncelikli şartını oluşturuyor. Hasbelkader çalışmaya başladığınızda ise alacağınız doğum izni üzerinden yargılanabiliyorsunuz.

Bu nedenle kadının doğum sonrası süreçte tekrar çalışma hayatına başlayabilmesi için. çok büyük engelleri aşması gerektiriyor. İşe tekrar kabul edilse bile alınan ücret konusu bir diğer önemli konu. Kadınlar daha düşük kalifikasyon isteyen işlerde daha ucuz çalıştırılıyor. Bu ücretin hem çocuğun bakım yükünü hem de temel ihtiyaçlarını karşılamasının pek de mümkün olmadığını biliyoruz. Eğer aile büyüklerinizden destek alabiliyorsanız ne ala. Diğer türlü kadınların işten uzaklaşmak dışında seçeneği kalmıyor.

Dünyada ise birçok ülkede bu konu ebeveyn izni olarak tanımlanıyor. Çünkü babalar açısından da çocukları ile temas kurmak ve bir arada geçirilecek zaman kıymetli. Babalara doğum sonrası izini bir yıla kadar çıkaran ülkeler var. Bu konuda İspanya ve Polonya ilk sırada yer alıyor. İspanya’da babalık için yüzde yüz maaşla 12 hafta yasal izin; Polonya’da 20 hafta yasal doğum izni sunuyor. Tümüyle ücretli olmamakla birlikte Norveç’te 54 haftaya ve İngiltere’de 39 haftaya kadar uzayabiliyor. Türkiye’de doğum sonrası babanın bebeği ile vakit geçirmesi için verilen izin işçiler için sadece 5 gün; kamuda biraz daha artıyor ve 10 güne çıkıyor. Ancak Türkiye’de bazı şirketlerde farklı uygulamalar görmek mümkün. 6 haftadan 12 haftaya kadar ücretli babalık izni veren; okulun ilk günü izni veren şirketler var. Tabii bu uygulamaların çoğu beyaz yakalı çalışanlar için.

Kadının emeği, bedeni/cinselliğine ve kimliğine yönelik sınırlamalar her daim farklı biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. Tam da bu yazının yazıldığı gün “aile bütünlüğü”nü koruyabilmek için kadının evlendikten sonra kendi soyadını kullanma hakkını engelleyen 9. Yargı paketi düzenlemesi açıklandı. Destek paketinin hemen ardından bir kez daha amaç evlilik bağıyla kadınları ve çocukları erkeğin egemenliğine tabi kılmak. Bu durum bütünüyle eşitlik karşıtıdır. Belli ki feminist mücadelemiz 60’larda olduğu gibi bugün de patriyarkaya karşı mücadele etmeye devam edecek.

* Doç Dr., Marmara Üniversitesi.


NOTLAR: 

(1) Meryem Üzerli, Hülya Avşar’ın konuğuydu. https://www.youtube.com/watch?v=Le34-Bm1xZw

(2) Margaret Atwood, Evlenilecek Kadın, çev. Canan Sılay, Doğan Kitap, Ekim 2019

(3) 2023 rakamlarına göre doğurganlık hız 1,51 çocuk oldu. Bu rakam 2001 yılında yüzde 2,21 idi. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dogum-Istatistikleri-2023-53708