YAZARLAR

Marina, Marina, Marina… Kalbinin sesini dinle!

Marina, dünyanın her yerinde, “yapamadığımız” bir şeyi yapabilen, “olamadığımız” bir insan olan biriydi. Kabul edelim ki, çoğumuz Marinalar’ın vicdanına demir atıp rahat ediyorduk.

Bildiğiniz, duyduğunuz, gördüğünüz bir olayı hissettiğim biçimde aktaracağım:
Marina Ovsyannikova ile tanıştınız sanırım.

Onu, yakından tanıdığım nicesinden de daha samimi ve yakın bulduğum için Marina diyeceğim.
Marina, Putin yanlısı ve propagandacısı Rus televizyonu Kanal 1’de, ünlü sunucu Ekaterina Andreyeva ana haberleri sunarken, canlı yayında savaş karşıtı pankart açan gazeteci.

E. A. Sunduğu haberlerde Ukrayna işgaline savaş dahi demezken, Marina onun arkasında açtığı pankartta şöyle dedi:
“Savaşı durdurun. Propagandalara inanmayın. Size yalan söylüyorlar.”

Rusya’nın Çeçenistan saldırısında, Rus olmasına rağmen devletin zulmünü ortaya koyan ve sonra öldürülen gazeteci Anna Politkovskaya’nın ülkesinde, aynı rejim altında, başına gelebilecekleri biliyordu tabii Marina.
Epeyce kabarık olan “Rusya’da öldürülen gazeteciler listesi”ni de.

Başına nelerin de gelebileceği üstüne fikri vardı ama korkusu yoktu ki, görüşlerini ve tavrını bir de video ile ilan etmişti. Diyordu ki:
“Ukrayna’da olanlar bir suçtur. Rusya saldırgandır ve bu saldırının vicdani sorumluluğu tek kişidedir. O da Vladimir Putin’dir.
Benim babam Ukraynalı, annem Rus. Hiçbir zaman düşman olmadılar.
Kolyem zaten bunun sembolü.
Rusya bu savaşı sona erdirmeli ve kardeş halklarımız yeniden birlik olmalı.
Maalesef son yıllarımı Kanal 1’de Kremlin propagandası yaparak harcadım ve bundan çok utanıyorum.
Utanıyorum çünkü birilerinin Rus halkını zombileştirmesine yol vermiş oldum. İnsanlık dışı rejimin yürümesini sessizce izledik sadece.
Ve şimdi bütün dünya karşımızda.
Gelecek 10 kuşak bile bu kardeş katili savaşın izlerini temizleyemeyecek.
Biz Ruslar düşünen ve zeki insanlarız. Bu kötülükleri durduracak güç bizde. Protesto edin. Hiçbir şeyden korkmayın. Hepimizi hapsedemezler.”

44 yaşındaki Odessalı, Kırımlı Marina’nın arkasında pankart açtığı, 60’ına gelmiş “ünlü sunucu” Andreyeva ise “savaş” demeden operasyonun haklılığını anlatıp duruyordu. 2014’te Kırım’ın işgalini de ballandırarak anlattığı gibi.
Andreyeva, Covid salgınında “maske karşıtı”ydı ama rejim adına yalandan dokunmuş bir maskeyle olmayı tercih eden bildik gazetecilerdendi.

Marina’nın kocası Rus. Russia Today ya da bizde bilinen adıyla RT’de yönetici. O RT’de de 20 kadar gazeteci, Rusya’nın saldırısını protesto ederek istifayı seçti.
İddiaya göre, iki çocuk sahibi çift, “yenilerde ayrı yaşamaya başlamıştı.”
Muhtemelen, yürekli bir kadın gazeteciye karşı titrek bir gazeteci koca vakasıydı! Bilemeyiz tabii.

Haberlere göre, Marina bir süre gözetim altında tutulduktan sonra 280 dolar karşılığı bir para cezasına çarptırıldı ve serbest bırakıldı.
Eyleminin cesareti öyle büyük ve evrenseldi ki, Putin bile bizzat daha fazla bir bedel ödetmeyi (şimdilik) istememiş olmalıydı.
Tabii, devletin “savaş” demediği savaşa savaş dediği için, 15 yıl hapisle yargılanma ihtimali de güçlüydü.

Marina’nın tavrı dünyanın her yerinde takdir gördü.
Çünkü Marina, dünyanın her yerinde, “yapamadığımız” bir şeyi yapabilen, “olamadığımız” bir insan olan biriydi.
Kabul edelim ki, çoğumuz Marinalar’ın vicdanına demir atıp rahat ediyorduk.
Kabul edelim ki, çoğumuz Marinalar’a sığınarak sanki Marina oluveriyorduk.
Kabul edelim ki, mesele sadece korku, endişe filan değildi, çünkü birçoğumuz cesurdu gerçekten.
Mesele, bulunduğun yerde, bulunduğun şartlarda, tam da o çerçevenin içindeyken çok ciddi bir itirazı dile getirmenin bir yolunu arayıp bulmaktı.

O yüzden hep sorup durmuştum:
Sokakta cesaretle itirazlar dillendirenler bile, mesela işyerindeki hiyerarşide bu itirazını Marina gibi ortaya koyabiliyor muydu?
Bunu kendimi de ayırmadan söylüyorum.
İtirazsız ve paralize anlarımı da, işten atılanlar, kovulanlar için her zaman hemen kaydettiğim tavrımı, yazdığım gazetenin patronuna itirazımı onun gazetesinde yayınlatarak belirttiğim zamanları da hatırlayarak.
Devletin, iktidarların nice operasyonunu haklı, meşru göstermek için kalbini de şeyini de yırtanları hatırlayarak.

Şunu sormak zaten abes:
Putin propagandacısı Kanal 1’de Marina’nın, hem de “güdümlü haber bülteni” sırasında açtığı pankartı açabilecek, bırak açmayı düşünebilecek kaç gazeteci vardır “iktidar medyamız” içinde acaba?

Her konuda demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Tek bir gün, tek bir konuda bile.
İlle pankart açarak demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Bir toplantı masasında bile.
İlle sert tavır alarak demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Vicdanın bir kırıntısıyla bile.
Bu doğru değil, diyerek.
Bu yalan haber, diyerek.
Bu propaganda, diyerek.
Bu gazetecilik olamaz, diyerek.
Bu yüzden utanıyorum, diyerek.
Bu halkı zombileştiriyoruz, diyerek.
Bunu iki çocuğumun rızkına rağmen de kabul edemem, diyerek.

Sadece gazetecilere de yıkmayalım, bu cesaret ve vicdan meselesini.
Atılan arkadaşları için, kaç işçinin böyle bir tavrı çıkar?
Kırılan doktorlar için, kırılmayan kaç doktorun?
Ezilen memurlar, askerler, polisler için kaçının?
Dövülen, öldürülen kadınlar için kaç mahalleli veya akraba kadının?

Kaçımızın, “devletimizin, milletimizin milli menfaatleri” karşısında, “Hayır bu öyle değil” diyerek bir pankart açar vicdanında?
Kaçımız, “milli, tarihi” meselelerde, bırakın tavrı, “acaba” sorusunu dahi sormuştur?

Hiç düşündünüz mü?
Neden ille de “birlik ve beraberlik içinde olmamız” gerekir pekala farklı düşünebileceğimiz meselelerde?
Neden tarihin tek tip anlatımıyla yetinir aklımız?
Neden ailede, okulda, askerlikte, kimi işyerinde, siyasette çocukların, gençlerin zihinleri, kalpleri, vicdanları rehin düşer; çoğu zaman gönüllü gönüllü, paşa paşa?

Neden “başka türlü olabileceğini” ve “başka türlü anlatılıp anlaşılabileceğini” kabul edemeyiz çoğu meselenin.

Ukrayna-Rusya ve Marina üzerinden kendi yüreğimizin hiç yazılmamış pankartlarına bakabilsek keşke!
Neden, diye sorsak.
Belki hayıflansak.
Belki utansak!

Bilmiyorum, Rocco Granata, artık 83 yaşındayken “Marina”dan haberdar olmuş mudur?
İtalyan-Belçikalı müzisyenin 1950’lerin sonunda yazıp söylediği Marina şarkısından sonra, dünyanın her tarafında yeni doğan kızlara Marina adı verilmesinde patlama olmuştu.
Şarkı diyordu ki:
“Aşk her zaman düşündüğün gibi değildir.
Marina, Marina, Marina…
Kalbinin sesini dinle.
Ve hiçbir zaman aklını yitirme.”

2022’de bir Marina, Ukraynalı ve Rus, bize aklın da kalbin de sesini anlatıverdi.
Hakikate olan aşkıyla!
O artık kalbimizin Marina’sı.
Korkularımızın da cesaretimizin de!


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.