YAZARLAR

Maske düştü: Covid izni örtük affa dönüştü

Uyuşturucu taciri, torbacısı, hırsızı, gaspçısıyla birlikte kadın katilleri, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler kafa tatilinde. Cumhurbaşkanı'nın kafasına göre uzatılmış izin adlı, Covid bahaneli örtük seçim affıyla serbest. Nisan ayında kadın cinayetlerinden dördü, cezaevinden izinli çıkanlar tarafından işlenmiş, iktidarın umurunda değil.

Gündem seçime kilitli, seçim sath-ı mâilindeyiz uzun süredir. Seçim yasasında değişiklik yapıldığı için ilkesel olarak ancak 2023 Haziran'ı yani zamanında seçim yapılabileceği ön kabulü yaygın. Usulsüzlüğün usul olduğu, ilke, yasa, kural çiğnemenin handiyse temel yönetim ilkesine dönüştüğü ortamda baskın seçim bekleyenlerin sayısı da az değil. Değişiklikle küçük partiler kendi isim ve amblemiyle yer aldığı takdirde artık oyların ittifaka bir getirisi olmayacak. Artık oylar ittifak hanesine değil o seçim çevresinde en çok ay alan partinin hesabına yazılacak. Artık oyların ittifak içinde kalmasının tek yolu kendi isimleriyle seçime girmekten vazgeçmesi olacaktı. İlk olarak DEVA hayır dedi, isminde ısrar etti ve bununla birlikte kararının, altı muhalefet partisinin oluşturduğu mutabakata olumsuz etki yapmayacağını da vurguladı. 17 Mayıs'ta ise BBP, gelecek secime kendi ismiyle gireceğini fakat Cumhur ittifakı çatısı altında olacağını duyurdu. Muhalefeti parçalama, ittifakları zorlaştırma niyetiyle hazırlanmış seçim kanunu değişikliğinden sonra hem ittifak çatısı altında hem kendi ismiyle seçime katılma kararını açıkladı BBP. Artık oyları dikkate almıyor veya zaten ittifakın büyük ortağı AKP’nin en yüksek oyu alacağı ön yargısıyla hareket ediyor olabilir. Yahut Kasım'da erken seçim bekleyenlerin tahminlerini güçlendiren bir yaklaşım olarak kabul edilebilir bu karar. Son değişikliklerin uygulanmayacağı bir seçim bizi bekliyor olabilir. Peki, bu durumda son değişiklik doğrultusunda başlatılmış hazırlıklar ne olacak, meçhul. Usulsüzlük usul ise hem her şey beklenebilir hem hiçbir şey öngörülemez.

Siyasetin öngörülemez değişken, kaygan zemini yazık ki kadına ve çocuğa yönelik eril şiddetle mücadele söz konusu olduğunda hiç şaşırtmıyor. Devasa beton blok gibi kıpırtısız zihniyetle, hatada ısrar etme kararlılığı berdevam. Eril şiddetle mücadelede yapılmayacak her şey inatla yapılmaya devam ediliyor. İki yıl önce cezaevinden Covid-19 izniyle çıkanların şartlı tahliyeleri, gelecek yıl, takvime uyulursa zamanında yapılacak seçimden bir ay sonrasına kadar uzatıldı. İki yıl önceki yasal değişiklik Adalet Bakanlığına üçer aylık dönemler halinde izinleri uzatma yetkisi vermişti. Beşinci üç aylık uzatma sonrası 31 Mayıs'ta sona erecekti Covid izinleri. Pazartesi günü kabine toplantısı sonrası bu uzatmanın bir yılı aşkın bir süre olarak tek seferde Cumhurbaşkanı talimatıyla uzatıldığını öğrendik. Yasaya uygunluk/aykırılık yönünden hukukçu yorumlarına muhtaç olan bu kararın, seçim yatırımı anlamına gelen örtük bir af halini aldığı ortada. Maske, mesafe kalktı ama toplu taşım zamları baki. Müzik yasağı sadece bir saat daraltıldı. İzinden hiç yararlandırılmayan siyasi tutuklu ve hükümlüler içerde. Hatta ağır hastalar, çocuklar anneleriyle birlikte mahkûm hayatı yaşıyor. Hamile, yeni doğum yapmış kadınlar yasal hakları çiğnenerek içerde tutuluyor. Uyuşturucu taciri, torbacısı, hırsızı, gaspçısıyla birlikte kadın katilleri, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler kafa tatilinde. Cumhurbaşkanının kafasına göre uzatılmış izin adlı, Covid bahaneli örtük seçim affıyla serbest. Nisan ayında kadın cinayetlerinden dördü, cezaevinden izinli çıkanlar tarafından işlenmiş, iktidarın umurunda değil.

Çocuk cinsel istismarına af niteliği taşıyan izinlerin bir yıldan fazla uzatılmasını bir de geçen yapılan reform paketi adlı cezasızlık maddesiyle bir arada düşünelim. Çocuk cinsel istismarına somut delil kriteri getirildi 2021 Mayıs'ında. İstismarcıların tutuklanması önlendi. İstismara maruz bırakılan çocuğun ve ailesinin yargı yoluna başvurma şansı bile kalmadı yani. Fail tutuksuz yargılanırken, hep bir şey olmamış gibi hayatına devam ettiği için, çevresine suçsuz olduğunu söyleyerek toplumu kolayca yanıltırken, suça maruz kalan çocuk ve ailesi bir de iftiracı muamelesi görüyor çevreden. Bakanlıkların kayıtlarında vardır ama açıklamıyorlar kaç çocuk, kaç kadın cinsel şiddetin travmasıyla baş etmeye çalışırken bu cezasızlık sonucu yaşadığı ardıl travmayı kaldıramayıp intihara teşebbüs etti, kaçı hayatını kaybetti. Bakanlıklar bunların hepsini bilir ve susarken çocuk cinsel istismarı ve en geniş anlamıyla tüm cinsel şiddet biçimleri yaygınlaşıyor. Nedeni cezasızlık ve cezasızlık sonucunu doğuran izinler, örtük aflar kapsamına alınması bu faillerin ve bu suça somut delil kriteri getirilmesi.

KADAV-Kadınlarla Dayanışma Vakfı 2021 yılında ikişer aylık periyotlarla rapor yayınlamıştı. Yakın günlerde bu raporların tümünü içeren yıllık değerlendirme paylaştı sitesinden. Somut delil şartı getirilmesinin yol açtığı olumsuzluklara dair tespitlerini rapordan izleyelim. Erkek siyaseti oy hesabı yaparken kadınlar ve çocuklar yaşamları ve onurları için neden desteklenmez? Desteği bırakın failler serbest bırakılırken niçin aklı başında partiler ve politikacılar itiraz etmez? Kaç kadının, kaç çocuğun yaşamı ve onuru +1’e karşılık gelir bu oy hesaplarında, düşünelim.

“Cinsel istismar suçlarında 'somut delil' aranması şartının mecliste tartışılması ve cinsel istismarın affının tekrar gündem olması, cinsel istismar faillerinin serbest bırakılacağı ya da tutuklanmayacağı yönünde algıya yol açmıştır. Bu durum cinsel istismar mağduru çocuklar için tehlike oluştururken, istismar ile mücadele eden kadınlarda kaygıya yol açmaktadır. Çocuğun cinsel istismarına dair aldığımız başvurularda, kadınların ve çocukların yargılama sırasında tekrar tekrar ifade vermek zorunda kaldığı durumlar söz konusudur. Suçtan zarar gören kadın ve çocuklar, ekonomik ve psikolojik hiçbir destek verilmediği için ikincil örselenmeye de maruz kalmıştır. Ayrıca güçlenmelerini sağlayacak mekanizmalara yönlendirilmedikleri görülmüştür. Yine bir başka sorun tecavüze maruz bırakılan kadınların karakollarda karşılaştıkları hukuksuz uygulamalardır.  Kolluğun şikâyet başvurusundan sonra kadınların ailesini araması, konu hakkında bilgi vermesi gibi durumlar tecavüze maruz bırakılmış kadınları tehlikeye atmaktadır. Bunun aksine yasal açıdan devletin koruma görevi alanında olan, tecavüze maruz bırakılan göçmen kız çocuğu hastanede doğum yapmasına rağmen kamu adına etkin soruşturma yapılmadığı, takipsizlik kararı verilen durumlar söz konusu olmuştur.” (KAYNAK: KADAV - Kadınlarla Dayanışma Vakfı Kadına Yönelik Şiddet Raporu 2021)


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.