‘Mavi karbon’ bir para birimi olsaydı en zengin ülke hangisi olurdu?
Mangrovların, tuzlu su bataklıklarının ve deniz çayırlarının, Fransa’nın yıllık karbon emisyonuna eşdeğer miktarda karbonu depoladığı ve bunun yıllık değerinin 190 milyar dolar olduğu hesaplandı.
Warren Cornwall
DUVAR - Liza Minnelli, 1972 yılında çekilmiş bir müzikal olan ‘Cabaret’ adlı filmde ‘Money Makes the World Go Round’ [Dünyayı Para Döndürür] şarkısını söylediğinde, mangrov bataklıklarından ya da deniz çayırlarından bahsetmiyordu. Fakat şimdi, bir Alman araştırma grubu bu düşünceyi ülkelerin atmosferden karbondioksiti emen tuzlu su ekosistemlerinden elde ettikleri değere dikkat çekmek amacıyla kullandı.
Bu ‘mavi karbona’ parasal bir değer biçmeyi amaçlayan araştırmanın sonuçları, iklim değişikliğiyle yüzleşmenin öneminin yanında, kıyılarına en fazla karbon depolayan ülkeler ile bundan en çok faydalananlar arasındaki dikkat çekici ve kimi zaman şaşırtıcı olan dengesizliklere vurgu yapıyor. Peki ya küçük Küba ne durumda? Dünyanın geri kalan kısmına karşı fazlasıyla cömert olduğu ortaya çıktı.
FARKLI HESAPLAR, TUTARSIZ VERİLER
Dünya iklim değişikliğini dizginlemek amacıyla mücadele ederken, bilim insanları ve politika yapıcılar, çoğunlukla iklim değişikliğinin ve potansiyel çözümlerin maliyetlerini ve sağlayacağı faydaları ölçme noktasında para birimlerini kullanırlar. Yükselen denizlerde yitirilen konutların değerini hesaplamak mümkün olsa bile, bir gelgit bataklığına fiyat biçmek bundan biraz daha güç bir iştir. Gayrimenkul fiyatlarını mı baz alırsınız? Yahut doğayı kirleten işletmelerin ormanlar gibi ekosistemlerdeki karbon tutumunu korumak ya da iyileştirmek için ödediği, yeni hayata geçen karbon pazarlarından birinde kredinizi satarak elde edebileceğiniz parayı mı?
Bağımsız ve hükümet destekli bir araştırma kuruluşu olan Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü aracılığıyla araştırmaya liderlik eden çevre ekonomisti Wilfried Rickels, bunun gibi ölçütlerin maliyetleri ve faydaları görmezden gelebileceğini ya da mesela karbon kredisi fiyatlarını yukarı veya aşağı çeken düzenlemeler gibi dış etkilere maruz kalabileceğini ifade ediyor.
O ve diğer bilim insanları, bunun yerine, gökyüzüne daha fazla karbondioksit pompalamaktan kaynaklanan tüm maliyet ve faydaların toplamını içeren ve ‘toplumsal karbon maliyeti’ diye adlandırılan bir istatistiğe yönelmeyi tercih ettiler.
DOĞRU HESAPLAMALAR DOĞRU GELİŞİMİ DESTEKLEYEBİLİR
Rickels, mavi karbonun toplam değeri ve benzeri hususları hesaplamalarının yararlı olduğunu, çünkü ekonomik hareketliliği ölçerken genellikle hesaba katılmayan şeylerin ekonomik etkilerini bütünlüklü biçimde bir araya getirmeye yardım ettiğini dile getiriyor: “Gerçekten de sürdürülebilir biçimde gelişip gelişmediğinizi anlayabilmek için ekonomik alan dışındaki potansiyel bir servet kaybını ya da kazancını kıyaslamanıza imkân tanıyor.”
Toplumsal karbon maliyetini hesaplama işi birçok belirsizlikle doluyken ve birbirinden inanılmaz ölçüde farklı maliyetler sunan yaklaşımlarla boğuşurken, Rickels’in araştırma ekibi, bir grup ABD’li ve Avrupalı araştırmacı tarafından hesaplanan, her bir ülke için küresel bir toplumsal karbon maliyetini ve benzer maliyetleri konu edinen 2018 tarihli tahminleri temel aldı. Alman araştırmacılar, bunu, hayati öneme sahip üç kıyı şeridi ekosisteminin (mangrovlar, tuz bataklıkları ve deniz çayırları) küresel dağılımını haritalayan verilerle ve her bir türün ne kadar karbon tuttuğuna dair tahminlerle birleştirdi.
‘Nature Climate Change’ dergisinde geçen temmuz ayının ortasında yayımlanan araştırmanın aktardığı kadarıyla, bahsi geçen ekosistemlerin depoladığı mavi karbonun, her yıl yaklaşık 81 milyon metrik ton karbona -yaklaşık olarak Fransa’nın sera gazı emisyonlarına eşit miktarda- ve parasal ölçüyle 190 milyar dolarlık bir değere denk olduğu hesaplandı.
ZENGİNLİK DE SAĞLANAN FAYDA DA EŞİT DAĞILMIYOR
Ne var ki, bu mavi karbon ‘serveti’ eşit biçimde dağılmıyor. Bu tür karbonun bulunduğu en büyük birikim alanlarına, geniş sahilleri ve verimli gelgit bölgelerini barındıran ülkeler sahip. Avustralya, dünyadaki toplam mavi karbon kapasitesinin sekizde birini barındırarak listede zirvede yer alırken, ardından Amerika Birleşik Devletleri ve Endonezya geliyor.
Aynı şekilde, erişilen faydalar da eşit değil. Daha cılız ekonomik altyapıya sahip yoksul bir ülke, iklim bağlamında, atmosferdeki fazladan bir ton karbondan daha az zarar görebilir; bu durum, toplumsal karbon maliyetlerinin kaybedecek çok fazla şeyi olan zengin bir ülkeye kıyasla daha düşük olabileceği anlamına gelir. Rusya gibi kimi ülkelerin, mesela Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerdeki [bitkisel] büyüme mevsimleri uzadıkça, iklim değişikliğinden genel bir fayda sağlayacağı da öngörülüyor.
Bilim insanları, hangi ülkelerin mavi karbon zenginliği alanında en büyük ihracatçılar olduğunu, yani ülkelerindeki karbon maliyetine kıyasla en fazla mavi karbonu depoladıklarını ortaya çıkararak bu farklılıkları belirlemeye çalıştılar.
AVUSTRALYA EN ZENGİN ÜLKE
Bu ülkelerden en şanslı olanları ilk olarak Avustralya ve ardından Endonezya ile Küba’ydı. Rickels, bu ada ülkesinin kıyı şeridi ve nispeten ekonomik zenginlik eksikliği yüzünden, Küba’nın muhtemelen bu kadar üst bir sırada olduğunu dile getiriyor. Rickels, “Yoksul ülkeler, yüksek toplumsal karbon maliyetine sahip değil” diyor. “Bu durum, Küba’nın arkasındaki itici etken olabilir.”
Bu arada, -mavi karbon kapasitelerine göre en yüksek toplumsal karbon maliyetine sahip olan- en büyük beş faydalanıcı ülke Hindistan, Çin, ABD, Pakistan ve Japonya’ydı. Rickels, bir ekonomist olarak uzmanlığının dışında kalıyor olsa da, en büyük faydanın dünyanın en büyük karbon kirleticileri olan ülkelerin bir kısmına gittiğini ortaya koyan sonuçlar hakkında, “İnsanlar bunu adaletsiz bulabilir” diyor.
Bu tuzlu su ekosistemlerinde biriken karbon, orman benzeri doğal sistemler aracılığıyla atmosferden emilen toplam karbon miktarının yalnızca bir parçasını oluşturuyor. Rickels, yayınlanan yeni çalışmanın, Dünya üzerindeki tüm ekosistemler için kullanılan benzer ekonomik hesapları değiştirmek için daha iddialı bir çabanın ilk adımı olduğunu belirtiyor. Artık, elde edilen sonuçlar üzerine yapılacak yorumları bekliyoruz.
Makalenin orijinali Anthropocene Magazine sitesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)