YAZARLAR

Meclis’in yasama karnesi – Kanunlar ve illüzyonlar

TBMM’de bu yasama yılında 17 can alıcı kanun açık oylama, 8 can acıtıcı kanun ise grup oylaması ile geçti. Partiler çok itiraz etmediler. Sokak siyasetinde “ilk seçimde gidiyorlar, AKP bitti” gibi iddialarda bulunsalar da, Meclis’te AKP’nin önlerine koyduğu hemen tüm tekliflerde birlikte hareket ettiler.

Son bir yılda ülkede pek çok siyasi gelişme oldu. Parti başkanlarının ortalığı ayağa kaldıran söylemleri, sertleşen politika ve nihayet ülkede salgın ile katmerlenen halk sağlığı krizinin de eklenmesiyle süregiden huzursuz edici aylar... Ama TBMM’de genellikle her şey sütlimandı. İktidar halkın sırtındaki ekonomik yükü artıran, yaşamını zorlaştıran, doğayı yok eden anlaşmaları Meclis’ten zahmetsizce geçirdi.

Kasım 2020’de geçen Elektrik Piyasası Kanunu’na (EPK) bakalım. Aslında elektrikte patronlara imtiyaz tasarısı idi, faturalarımız yarıya düşebilecekken devletin patronlara verdiği destek yüzünden olması gerekenin iki katı ödüyorduk. Tasarı hâlâ araba lastiği, kent çöpü ve orman atığını biyokütle sayacak maddeleri barındırıyordu. Daha kirli bir elektrik üretimi, yurttaşlara daha yüksek bir fatura ile dağıtım ve üretim şirketlerine imtiyazlar sağlıyordu. Kanunlaştıktan hemen sonra da ocak ayında ve de temmuz ayında zamlar peşi sıra geldi.

O süreçte hem Gazete Duvar’da kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmış, hem de Meclis'te partilere destek vermiştik. Lastik yakarak elektrik elde eden tesisi bulunan HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun da enerji politikalarını öğrenme çabası ve bu bilgileri komisyon ile bağlantılandırması ile iyi bir yol kat edildi. Devamında CHP, HDP ve İYİP’in de desteğiyle önergeler verildi. İlgili madde çekilebilecekti belki, ama çabalar ne yazık ki direkten döndü. EPK yüzde 80 KABUL oyu alarak Meclis’ten geçti.

Ardından Meclis’te Türkiye Çevre Ajansı kanun teklifi görüşüldü. Kimseyi ilgilendirmeyen bir kanun teklifi gibi muamele gördü ve komisyon raporu 45 gün boyunca Meclis’te beklerken kimse bir şey örgütlemedi, tek bir milletvekili halka tek kelime anlatmadı. HDP temsilcisi komisyonda görüşlerini şu cümlelerle ifade etti: “Dün teklifin sahibi arkadaşlar kapsamlı sunum yaptılar, bizim bu yapılan sunuma özel olarak bir eleştirimiz yok, yani kuşkusuz yapılan her şeyin bir mantığı var; kuşkusuz yazılan her yazının, getirilen her metnin bir iç tutarlılığı olabilir.” CHP vekili ise “Biz Türkiye Çevre Ajansı'nın kurulmasına kategorik olarak karşı değiliz” dedi. Bir başka deyişle oylama aritmetiği komisyonda da bir karşılık bulmuştu. Ardından bu tasarının halkı soyacak yeni bir yapı olduğunu, aslında “Hanımın Ajansı” diyebileceğimiz yeni bir model olduğunu gördük. Bu teklif de yüzde 76 KABUL oyu ile geçti.

Bunlar benim takip edebildiğim kanun teklifleriydi. MKE’nin özelleştirilmesi, OHAL yetkilerinin uzatılması, STK’lara terörist muamelesi yapılması, 2021 bütçesi gibi oldukça kritik kanun teklifleri ile bu yasama yılı geçmiş yasama yıllarını aratmıyordu.

İktidar dışı partiler komisyonda (i) şekli itirazlarda bulunmak, (ii) mevcut politikayı izlememek, (iii) kendi politikalarını oluşturmamak (iv) açıktan destek vermek gibi genel tutumlarına ek olarak (v) şeklî şerhlerle “tarihe not düştük” edası takınarak görevlerini ihmal ettiler. Böyle bir politik sorunlar toplamı yüzde 58 sandalye sahibi iktidarın yüzde 70, yüzde 80 ve hatta yüzde 95 KABUL oyu ile Meclis’ten arzu ettiği her kanunu geçirmesine vesile oldu.

Genel Kurul öncesi sınıfta kalan partilerin Genel Kurul’da başarı elde etmesi tabii ki mümkün değil. CHP’nin kanun tekliflerine katılımının yüzde 33, İYİP’in yüzde 35, HDP’nin ise yüzde 27 gibi çok düşük bir oran olması, bu düşük oranda bile hâlâ arada iktidara KABUL oyu verebilmeleri de manzarayı vahimleştiriyor.Bu resim ve Meclis tutanakları bizlere partilerin ideolojik olarak çok zayıf olduklarını gösteriyor. Bu durum özellikle enerji, iklim ve çevre politikalarında çok net görülüyor. Ayrıca partilerin seçmenlerine verdikleri taahhütler ve partilerin politik hatları ile uyumsuz davrandıkları konusunda pek çok veri var. Bu durum, politikaları uygulayan AKP’ye karşı bunlara onay veren, pek de karşı çıkmayan iktidar dışı partilerinin seçmen karşısında güçlü bir alternatif olacağı fikri vermiyor. Ayrıca partilerin "devlet aygıtına" karşı tek adam şovlarına dayanarak yaptıkları siyaset, birbirleriyle Meclis çatısı altında dayanışmak yerine aynı parti içinde bile yürüttükleri rekabet en önemli sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Ortaklaşmaya ve işbirliğine ihtiyaç duymuyorlar. Hatta bu çoğu zaman onlar için imkânsız. Çünkü işlerin nasıl yürüdüğü konusunda değil, kimin yürüttüğü konusunda toplanıyor itirazları. Aralarındaki rekabet ise merkezî ve güçlü devlet karşısında örgütlü bir siyasi güç üretmelerini engelliyor.

HEPİMİZİN AYIBI

8 Temmuz günü kamuoyunda 4’üncü Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis’te görüşüldü. Teklifte tecavüze uğrayan çocuğa ispat yükümlülüğü getiren, istismarcılara kolaylık sağlayan, kadına yönelik şiddetin önünü açan düzenlemeler vardı. CHP grubu adına Engin Altay 56 defa söz aldı. Polemikçi ve kavgacı bir tavır takındı. Ancak söz konusu kavganın ve polemiğin ilgili kanunla ilgisi yoktu. 50’nci kez söz aldığında “Görüştüğümüz yargı paketiyle ilgili itirazımız yok, olumlu oy da vereceğiz ancak şunu söylememiz lazım: Adaletin tesisi kanunla mümkün değildir” diyerek iktidara desteğini açıkladı. Böylece CHP, kadın ve çocuğa yönelik şiddete dair düzenlemede iktidarın yanında yer aldı. O gün Meclis’te olan hiçbir CHP’li vekil buna isyan etmedi. Meclis’te bulunan HDP ve İYİP vekilleri de seslerini çıkartmadılar. TBMM çatısı altında o an, bu itirazı yapacak tek bir vekil çıkmadı. Daha sonra partilerin kadın örgütleri de ortalığı ayağa kaldırmadı. Böylece kadın ve çocuğa yönelik şiddetin önünü açan kanun teklifi CHP’nin desteği, diğer parti örgütlerinin de sessiz kalması sayesinde kolaylıkla geçti.

Altay’ın konuşmasından bir dakika sonra mikrofonu kapandı ve Meclis Başkanı tekrar söz verdi. Altay ”276 sıra sayılı Hayvan Hakları Kanunu ne hayvansever dernekleri ne hayvan hakları savunucularını memnun etmeyecektir. Yargı camiası bakımından da muğlaklıklar halen mevcuttur. Hayvan haklarıyla çok meşgul olmamakla birlikte hayvanları mal değil can görenleri de çok tatmin etmeyecektir. Bu şu: AK PARTİ’nin her zamanki tarzı tavrı ‘Bildiğimi yaparım. Bildiğim bildiktir, çaldığım düdüktür’ mantığıdır. Bu doğru bir mantık değildir” dedi. Görünürde eleştirel olan bu cümlelerin hemen ardından Altay şöyle devam etti: "Bu doğru bir mantık değildir ancak buna rağmen de 276 sıra sayılı Hayvan Hakları Kanunu’na da olumlu oy vereceğiz" dedi. Hatta, “Kimsenin adına konuşmak istemem, kimsenin adına konuşmuyorum ama, uzun zamandan sonra da ilk defa Hayvan Hakları Kanunu burada grubu bulunan 5 siyasi partinin oy birliğiyle, desteğiyle geçmiş olacak” diye kötü haberi verdi. (Bu ifadeler 8 Temmuz 2021 tarihli TBMM Genel Kurul tutanaklarından alınmıştır.)

4. Yasama paketi ve hayvan hakları ile ilgili kanun da, tıpkı önceki toplam sekiz kanun gibi, açık oylamaya tabi tutulmadı. Grup başkanları partileri adına el kaldırdılar ve böylece teklifler kanunlaştı. Böylece muhalefetin Meclis’te kadınların, çocukların ve hayvanların haklarına sahip çıkmadığı gerçeği ile bir kez daha yüzleştik.

İÇİMİZ YANDI

Meclis kapandıktan tam 10 gün sonra seri orman yangınları başladı. Aşırı sıcaklar, düşük nem bunu kolaylaştırıyorken sadece 28-31 Temmuz tarihleri arasında 30'u aşkın ilde 107 orman yangını çıktı. Sonrasında olanları hepimiz acı içinde izledik, izliyoruz.

Tesadüf bu ya, yangıların başladığı gün Resmî Gazete’de Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlandı. Konuya "Yangınlar sönmeden orman ve kıyılar yeni yağmaya açılıyor” başlıklı yazısı ile dikkati çeken Murat Yetkin "Bu adımla Türkiye’nin kıyı ve orman arazilerinin yanı sıra, yaylalardan göllere bütün doğal alanları da turizm yatırımcılarının insafına bırakılıyor. Ve tabii yeni iş alanları bekleyen inşaatçıların” diyerek bağlantıyı kuruyordu.

Yetkin bizim aslında Meclis'i izleme faaliyetlerimizde hep gördüğümüz şeyi yakalamış, olaylar ve yasama arasındaki bağlantıyı kurmuştu. Buna bir de kronolojiyi eklersek sorunun organize bir sorun olduğu, bu yasama yılının can atıcı kanunlardan birisinin acı hikayesini de göreceğiz.

Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM’ye 30 Mart 2021’de geldi. Meclis başkanı iki tali bir esas komisyona gönderdi. Esas komisyon Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu iken çevre komisyonuna hiç gitmedi. Tali komisyonlar toplanmadı bile. 6 Nisan’da komisyon toplantısı sonrasında 12 Nisan’da esas komisyon 132 sayfalık raporunu teslim etti. Rapor 97 gün Meclis'te bekledi. 17 Temmuz Cumartesi günü başlayan 24 saat 23 dakikalık meclis oturumun son altı saatinde bu kanun teklifi görüşmeleri başladı. İktidar haftalarca kanunu bekletmiş, ama kanun geçmeden de Meclis'i tatile göndermek istememişti. Öğlen 14.23’de yapılan oylamaya sadece 336 vekil katıldı. Katılanların yüzde 85’inin KABUL oyu ile teklif geçti.

Kanun teklifinin Meclis'ten geçmesinden tam on gün sonra Resmî Gazete’de yayımlandığı gün yangınlar da peşi sıra gelmeye başladı. Bu sefer çok can acıttı.

TBMM’de bu yasama yılında 17 can alıcı kanun açık oylama, 8 can acıtıcı kanun ise grup oylaması ile geçti. Partiler çok itiraz etmediler. Sokak siyasetinde “ilk seçimde gidiyorlar, AKP bitti” gibi iddialarda bulunsalar da, Meclis’te AKP’nin önlerine koyduğu hemen tüm tekliflerde birlikte hareket ettiler. Meclis çalışmalarına ya katılmadılar, katıldıklarında da gerçek anlamda muhalefet olduğunu söyleyebileceğimiz bir etkinlikte bulunmadılar. 135 vekili olan CHP 45, 56 vekili olan HDP 15, 36 vekili olan İYİP 13, 4 vekili olan TİP ve 3 vekili olan Memleket Partisi de Meclis çalışmalarına toplam yarım vekil ile katıldılar.

Meclis kapanmadan geçen son kanun ile doğa turizme bir kez daha, bir kat daha açıldı. 110 gün mecliste bekleyen ve kimsenin adını anmadığı, detayını anlatmadığı bu kanun sadece 50 vekilin RED oyu ile geçti. Genel Kurul’da kabul edildikten on gün sonra ülkede yangınlar patladı. Bir kanunun ucunun neye dokunabileceğini iliğimize kadar hissettik. Yasamanın can olduğunu, sahip çıkmazsak ucunun yaşamımıza değdiğini.

Bize ise bu resmin utancı ve acısı kaldı.


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.