Meclis'te kimyasal silah düzenlemesinde 'hızlı üretim' tartışması: Burası tuğla fabrikası değil
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin 43 maddelik kanun teklifi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Muhalefet yasanın Türkiye'nin gri listeye alınmasına karşı aceleyle gündeme getirildiği itirazında bulundu. İktidar düzenlemede gecikme olduğunu kabul etti ancak bunun pandemiden kaynaklandığı savunmasını yaptı.
ANKARA - AK Partili milletvekilleri tarafından Meclis'e sunulan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”, Meclis’e sunulduktan bir gün sonra Adalet Komisyonu’na geldi.
Adalet Komisyonu Başkanı Yılmaz Tunç başkanlığında toplanan komisyonda, teklif sahibi AK Parti İstanbul Milletvekili Abdullah Güler, teklifin amacını, “Terör örgütleri ve terörizmin farklı biçimleri ile yıllardır mücadele ediyoruz. Uzun yıllardır yaptığımız mücadeleden çıkardığımız ise uluslararası iş birliği olmadan terörizmle mücadele olmayacağıdır. Uluslararası standartlarda tespitlerin yapılması ile ilgili önemli organlarından biri de FATF. FAFT, kuruluş amacı doğrultusunda ülkeleri incelemektedir. Alınan rapor kapsamında ülkemizce gerekli düzenlemelerin yapılması önerilmiştir” şeklinde açıkladı.
CHP'Lİ EMRE: BURASI TUĞLA FABRİKASI DEĞİL, HIZLI DEĞİL KALİTELİ ÜRETİM YAPILMALI
CHP İstanbul Milletvekili ve Adalet Komisyonu üyesi Zeynel Emre, söz konusu kanun değişikliği teklifinin sıkıştırılmış bir zamanda görüşülmesinin yanlış olduğunu söyledi.
Mali Eylem Görev Gücü’nün 40 tavsiye kararından uyumsuz bulunanlar için Türkiye’ye süre verildiği, iktidarın gri listeye girme endişesi ile de bu teklifin hemen Meclise getirdiğini belirten Emre, “Burası tuğla fabrikası değil, hızlı değil kaliteli üretim yapılmalı. Türkiye’nin eksik olduğu kısımlar, 2019 Aralık ayında uyarılmış. Mali Eylem Görev Gücü’nün 40 tavsiye kararı var, uygulamadaki etkinliği görebilmek için 11 kriter belirlenmiş. Bu süre zarfında aralıksız sizin iktidarınız var, son 24 saate nasıl sıkıştırıldığını birinin izah etmesi lazım. Bu yasa teklifi yumurta kapıya gelince ‘aman gri listeye gireceğiz’ diye getiriliyor. Kaliteli yasama istenmiyor ve ‘muhalefet bizim yanlışımızı ifşa etmesin’ deniliyor” dedi.
'TÜRKİYE’NİN GRİ LİSTEYE GİRME İHTİMALİ YASA ÇIKSA DA DEVAM EDECEK'
"Türkiye’deki yargıya güvenin bu kadar düşük olduğu bir ortamda, komisyonun görevinin yargıya güveni artırmak olması gerektiğini" söyleyen Emre, Anayasa Mahkemesi seçimlerinde İrfan Fidan’ın en yüksek oyu alarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne ilk sırada gitmesini de, “yargının içinde bulunduğu ibretlik durum” olarak değerlendirdi.
Emre, Mali Eylem Görev Gücü’nün tavsiye kararları arasında siyasi nüfuzlu kişilere ilişkin denetimin olduğunu belirterek, “Tavsiyeye uyum sağlanmamış olması ülkemizde siyasi nüfuz sahibi kişiler ve bunlarla bağlantılı kimselerin dâhil olduğu yolsuzluk olaylarının ortaya çıkarılmasını zorlaştırıyor ve yolsuzluk kaynaklı fonların ekonomik sistem içerisinde aklanmasını da kolaylaştırıyor. Düzenleme 12 no'lu tavsiye kararında herhangi bir değişiklik içermediğinden Türkiye'nin gri listeye girme ihtimali devam edecek” ifadelerine yer verdi.
HDP: KANUN TEKLİFİ POLİTİK ÇIKARLAR EKSENİNDE GETİRİLDİ
Söz konusu kanun teklifinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Türkiye'ye dayatması sonucunda getirildiğini ifade eden komisyon üyesi HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç ise, şöyle konuştu:
“Bu teklif BMGK’nin Türkiye’ye dayatmasıyla getirildi. Türkiye’ye ilişkin uluslararası hukuktan dayalı birden fazla talepleri var. BM, insan hakları ve temel özgürlüklerinin korunması yönünde uyarı yapıyor. Birleşmiş Milletler'in Türkiye'ye tavsiye kararı olarak sunmuş olduğu, insanların zorla kaybettirilmesi olayları hâlâ devam ediyor. Batman’dan İstanbul’a gelerek hapishanedeki oğlunu ziyaret eden Mehmet Bal’dan 24 Ocaktan bu yana haber alınamıyor, nerede olduğuna ilişkin hiçbir haber yok. 500 gündür Yusuf Bilge Tunç da kaybedilen insanlardan birisi. Bu kanun teklifinin Türkiye demokrasisine fayda sağlayabilecek bir kanuni düzenleme olmaktan öte Türk Ceza Kanunu’nu, Terörle Mücadele Yasası’nı da içerecek şekilde politik çıkarlar ekseninde getirilen bir kanun teklifi olduğunu görüyoruz.”
‘İLGİLİ TEK MADDE YOK’
Komisyon Üyesi ve HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki de, “Bunu götürelim, birinin eline verelim. İçinde kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesine ilişkin tek somut madde görürse alkışlayalım” eleştirisi yaptı.
İYİ PARTİ’DEN ARINÇ VE FİDAN ÇIKIŞI
İYİ Parti Antalya Milletvekili ve komisyon üyesi Hasan Subaşı ise kanun teklifinin etraflıca tartışılması gerektiğine vurgu yaparak,
“Terörü hukuk ve adalet güvencesiyle bitirebilirsiniz. Siz 'Şu dernekleri kapatıyoruz' dediğiniz zaman Türkiye’de sivil toplum çok ciddi rahatsızlığa uğrayacaktır. 'Kapatalım' diyen mekanizmaların adaletine, eşit davranacağına güvenmedikten sonra toplumda çok ciddi kargaşalar olacaktır” diye konuştu.
'BU KANUN TEKLİFİ OHAL'İN NORMAL, YASALAŞMIŞ BİR DEĞİŞİK ŞEKLİ'
CHP Aydın Milletvekili ve komisyon üyesi Süleyman Bülbül söz konusu kanun teklifinin OHAL’in normal, yasalaşmış değişik hali olduğunu söyledi. Teklifte 7 kanun değişikliği olduğunu, bu değişikliklerle birlikte anayasal hak ve hürriyetlerin rafa kaldırıldığı görüşünü savunan Bülbül şöyle konuştu:
“Demokratik toplumun temel taşını oluşturan dernek özgürlüğünden başlayıp, Avukatlık Kanunu’ndaki hak ve savunma hakkına yönelik birçok anayasal hak ve özgürlük ihlal edilmiş durumda. Bu kanun teklifi OHAL'in normal, yasalaşmış bir değişik şekli. OHAL'in başlangıcında darbe girişimi nedeniyle hedef FETÖ'ydü. Ama KHK’lar kapsamında STK’ler, demokratik kitle örgütleri kapatıldı. Toplam 375 tane dernek kapatıldı. Düzenlemeyle yargı kararı olmaksızın İçişleri Bakanı'nın keyfiyle, geçici olarak dernek görevlileri hakkında görevden uzaklaştırma kararı verilebilecek. Ver yetkiyi İçişleri Bakanı'na, adaletle ilgili, yargı reformuyla ilgili hiçbir şeyi Adalet Komisyonuna getirme. Terör faaliyeti adı altında her derneğin faaliyetleri durdurulacak, dernek yöneticileri görevden alınıp derneklere kayyum atanacak. İktidarın son yıllarda yaptığı en önemli şey kayyum. Belediyelere kayyum atadınız yetmedi, şimdi derneklere kayyum atayacaksınız. Bu kanun teklifi, bu işleri daha da meşru kılmanın bir kılıfı olarak getirilmiş. Sarayın Süleyman Soylu sevgisi, Soylu’nun da yargı düşmanlığı anlaşılacak gibi değil. Yargı diye bir şey kalmadı."
'AVUKATLIĞIN TANIMI 'İHBARCI' HÂLİNE GETİRİLİYOR'
Bülbül, kanun teklifinde avukatlara ilişkin de maddeler bulunduğunu belirterek, “Bir başka önemli mesele, teklifin 20 ve 27’nci maddeleri. Bu teklifle avukatlar, yapmış oldukları işlemler hakkında bilgi ve belge verme, şüpheli işlem ibrazı, muhafaza yükümlülüğü gibi fiillerle yükümlü kılınıyor. Avukatlık mesleğinin özü ortadan kaldırılarak savunma hakkı tekrar yok ediliyor. Avukatlık mesleğinin özü olan ve Avukatlık Kanunu’nun 36’ncı maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğü ortadan kaldırılıyor. Avukatlığın tanımı “ihbarcı” hâline getiriliyor. Avukatlık mesleği yine çoklu baroda olduğu gibi bu düzenlemelerle ayaklar altına alınmıştır. Bu kanun teklifi Anayasaya aykırılık teşkil ediyor. Demokratik toplum düzenine ve Anayasa’nın özüne aykırı düzenlemeler vardır” ifadelerine yer verdi.
BAKAN YARDIMCISI DİNÇBAŞ: GEÇ KALINMASININ SEBEBİ PANDEMİ
Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş ise kanun teklifine ilişkin çalışmalara uzun zamandır devam ettiklerini ifade ederek, geç kalınmasına sebep olarak pandemiyi gösterdi.
Dinçbaş, “Mart 2019’da FATF denetim ekibi Türkiye'de fiilî olarak incelemelere başladı, raporlarını hazırladılar. Ağustos ayında benim başkanlığımda MASAK ekibi, İçişleri, Adalet Bakanlığında hâkimlerimiz ve polislerimiz bizle beraber OECD’deki FATF merkezinde denetim raporunda karşı çıktığımız noktaları anlattık. Hazine ve Maliye Bakanımızın imzasıyla G20’deki bütün hazine ve maliye bakanlarına isim vererek, bu kadar emin olduğumuz için FATF’i resmen şikâyet ettik, FATF tarihinde bu ilk defa oldu. Yani bizim ülkemize yönelik olarak kasıtlı bir tavır olduğunu, 2 kuzey Amerika kökenli denetçinin hangi konularda kasıt gösterdiğini dokümante ederek yazı yazdık. Bu bayağı rahatsızlık yarattı, onu söyleyebilirim ama bir şey değişmedi. Bizim planımız çok daha önce bunu bitirmekti ama pandemiye yakalandık” dedi.
MAL VARLIĞINI DONDURDURMA
Mal varlığının dondurulmasıyla ilgili olarak da Dinçbaş, “Şu anda sadece Cumhurbaşkanımıza yurt dışından gelen belli talepler doğrultusunda mal varlığı dondurma yetkisi var. Ama T.C. vatandaşlarına yönelik bizim kendi idari iç karar mekanizmamız yok ve şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri dâhil, hepsinde idari kararla anında mal varlığı dondurma süreçleri var. MASAK benzeri kurumlar bunu yapıyorlar, bu bağlamda bir tek Türkiye dâhil değil bu gruba; zaten FATF’in bir eleştirisi o idi. Türkiye’den Almanya’ya kayıtlı bir terörist gitti. Almanya’da mal varlığı var, Almanya Hükûmetine 'Bunu dondur' dediğimiz zaman 'Sizde bu kanun yok, nasıl dondurabiliriz?' diyorlar. Benzer şekilde bu FETÖ konusunda tabii, ona da ayrıntılı girdiler. Orada ilk sordukları soru şu idi: 'FETÖ’den bu kadar çekmişsiniz, niye bu mal varlığı dondurmayı getirmediniz?' Bunun da cevabını tabii veremedik” açıklamasında bulundu.
BM TEKLİFİ KOMİSYONDAN GEÇTİ
Muhalefet partilerinin Anayasa'ya uygunluk taşımadığı gerekçesiyle geri çekilmesini talep ettiği 43 maddeden oluşan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.