Medya Politik... Rekor faiz artışından sonra iktidar medyası: Caiz lobisi
Faiz lobisi argümanı rafa kalkmış, bir tür 'tamam bu artışlar caiz' faaliyeti başlamış. Yine taşın altına Cem Küçük’ün eli girmiş. İktidar medyasına da 'Bu da böyle biline' diye gözdağı veriyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kampanyasının en ateşli günlerinde, 21 Nisan’da, İstanbul’da “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle birlikte düşecek” diye haykırıyordu. Seçimi kazandı. Bu konuşmadan yaklaşık iki ay sonra atadığı yeni maliye yönetimi ilk utangaç adımlardan sonra şiddetle faiz silahına sarıldı. Seçimin üstünden üç ay bile geçmemişken politika faizi üç katına çıkmış durumda: 8,5’tan 25’e… İktidarda olduğum sürece faiz yükselemez diyen Erdoğan, cumhuriyet tarihinin bir defada en yüksek faiz artışı rekorunun sahibi oldu. Ne diyelim, kader planında böyle yazılıymış. Faiz bu işin fıtratında var.
Fakat tabii bu köşecik açısından iktidar yanlısı medya kuruluşlarının nasıl tutum takındıkları önemli hale geliyor. Nitekim faiz tartışmaları, topluma aksettirildiği gibi bir inanç ve inat konusu olmanın ötesinde; para kazanmakla hem de epey çok para kazanmakla iştigal eden farklı patron bölüklerinin kısa ve orta vadeli çıkarlarıyla, kamu musluklarına kendi tombul damacanalarını itiş kakış yaslamalarıyla ilgili tartışmalardı. Çok basitleştirerek söylersek, en zengin büyükler faiz artsın istiyor, Milli Görüş’ten bu yana hareketin sınıfsal omurgasını oluşturan, genellikle ihracatçı orta ve küçük patronlar faiz düşsün, hiç değilse artmasın istiyor. Erdoğan’ın kabiliyeti bunların taleplerini ve kendi siyasal ikbali için gerekli popülizmi bir arada yönetebilmesinden ileri geliyordu. Ama deniz bitti.
Hal böyle olunca, vay efendim Erdoğan öyle dediydi de böyle yaptı algoritması çalışsa bile boşa dönüyor. Yani kimse beyefendinin bir dediği öteki yaptığını tastamam tutsun diye beklemiyordur artık herhalde. Bu kadar açık açık söz çiğnemeye yol açan ‘zaruri şartlar’ oralarda nasıl yankılanıyor ona bakalım biz.
İki temel tutum dikkat çekiyor: İlki ıslık çalarak havalara bakma ve bu rekor faiz artışını mümkün olduğunca ya hiç görmeme ya da pul kadar haberlerle geçiştirme. Bu tutumun arkasında bir mesafelenme saiki olduğu açık tabii. Yani faiz konusunda patronlarının ya da temsil ettikleri çevrelerin gönlü biraz kırık ama bu matbuat personeli bunu çok açık etmemek konusunda talimat almış. Evet talimat. Talim ve terbiyedeki talimattan.
Misal Yeni Şafak. Bu rekor artışın yanında artışcık denebilecek bir önceki faiz kararını manşetten “Bu son olsun” diye duyuran, “Türkiye daha fazlasını kaldıramaz” diye ültimatom vermeye kalkan Yeni Şafak, birinci sayfaya Joe Dalton inceliğinde bir sütuna “Merkez faizi yüzde 25’e çıkardı” diye yazıp geçmiş, yutkunarak. İçerideki haberde de bırakın ültimatomu ‘yorum’ kırıntısı bile yok.
Sabah bir adım öteye geçmiş, cumhuriyet tarihinin en büyük faiz artışı gazetenin birinci sayfasında yok. Evet, yok. Bari feysbukta da “Faiz hala yüzde 8,5’muş gibi yaşayanlar topluluğu” kursalar. İhtiyaç var. Sabah da haberi içeride temkinli ama övgüyle vermiş. Pembe gözlükler gözyaşlarını saklamak için olabilir. Ekonomi şefi Dilek Güngör’ün yazısı var bir de. Vaktiyle yazdıklarının yüzü suyu hürmetine bir şerhcik düşüvermiş dişlerinin arasından fısıldar gibi: “Tabii, bu durum da reel sektör açısından olumsuz olabilir. Umarım, süreç uzun sürmez.”
Süreç bu Dilek Hanım belli mi olur. Bazı süreçler kısa sürüyor, bazıları uzun.
İslam sancağını daha dikine dikine tutan gazetelerden Milat ve Diriliş Postası bardağın dolu tarafı diye düşünmüş olsalar gerek, doların düşmesinden tutmuşlar ateş topunu. Biri “Faiz yükseldi dolar düştü” demiş, diğeri “Merkezden dolara faiz şoku”…
Demirören’in gazeteleri Hürriyet ve Milliyet halinden memnun. Övüyorlar. Kararı ve Mehmet Şimşek ile ekibini.
Yalnızca Akit gazetesi bir parça ‘cesaret’ gösterip “MB faiz lobisine boyun eğdi” diye başlık atmış ilk sayfasına. Gerçi faiz lobisine boyun eğen bir Merkez Bankası varsa bu hainlere karşı haber biraz küçük kalmış. Ama vardır herhalde bir bildikleri. Mahallenin delisi rolü de bir yere kadar. Ölçüyü kaçırmamak lazım.
Tabii Cem Küçük yazısı gözden kaçmasın. Takımın hırçın forveti neredeyse en açık desteği veriyor faiz kararına: “Merkez Bankası doğrusunu yaptı” diye başlık atıyor yazısına ve şunları söylüyor:
“Kararlı olmak budur işte. Bunun meyvelerini alacağız. Hem Mehmet Şimşek ve ekibini hem de Gaye Erkan ve arkadaşlarını tebrik ediyorum. Piyasa onların doğrusunu yaptığını biliyor. Herkesin de onları desteklemesi şart. […] Özellikle AK Parti medyasının Mehmet Şimşek ve ekonomi yönetimine destek vermesi gerekir. Şu an doğruları yapan Sayın Şimşek’i eleştirme zamanı değil. Bu da böyle biline...”
Yine taşın altına Cem Küçük’ün eli girmiş. İktidar medyasına da “Bu da böyle biline” diye gözdağı veriyor. Zaten sınıfta sessizlik büyük oranda sağlanmış. Faiz lobisi argümanı rafa kalkmış, bir tür “tamam bu artışlar caiz” faaliyeti başlamış. Ama şeytan azapta gerek, işi sıkı tutmalı. Cem Küçük “oyna, devam” diyor. Zaten oyun devam ediyor. Baksanıza Melih Altınok, Wagnerci Prigojin’in otopsisine talip: “Ölüsünü görmeden inanmam” diye yazıyor. Haşmet abisi de otoban benzincisinde enerji içeceği alan gençlere hüzünlenerek biniyor arabasına, basıyor gaza, arkasında bırakıyor sorunları. Hayat akıp gidiyor. Faizler gelir geçer, size bir şey olmasın.