Medya Politik... Taksim’den Kobanê’ye bir yol var mı?
Medyaya bakınca, Taksim saldırısının, özellikle Kobanê’yi hedef alan bir askeri operasyon için iyi bir ‘gerekçe’ olarak görülebileceğine dair bir yaklaşımın varlığı dikkat çekiyor.
Türkiye toplumu, pazar günü, neredeyse ‘ülkenin kalbi’ denebilecek bir noktada gerçekleştirilen kanlı saldırının üzerindeki sis perdesini aralamaya çalışıyor. Devlet yetkililerinin, ilk şoku atlattıktan sonra yaptıkları açıklamalar, PYD-YPG’yi, Kobanê ve Afrin’i işaret etti. Gerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözlü açıklamaları gerekse güvenlik kaynaklarından basına servis edilen bilgiler bazı noktalarda şüpheyle karşılansa da medyanın önemli bir kesimi bu servisleri neşrediyor. Sadece Sabah, Yeni Şafak, Türkiye, Hürriyet, Aydınlık gibi iktidarı destekleyen gazeteler değil; Sözcü, Karar, Korkusuz gibi muhalif statüdeki gazeteler de bu servisleri olduğu gibi aktardı. Resmî açıklamaları bir haber olarak aktarmak değil söz ettiğimiz; bunları vasati bir gazetecilik mesafesini korumaksızın ve bir haber’den ziyade, duygulara da hitap eden bir olay ve söylem evreni olarak aktarmak…
Bu tutumların, ‘bölgesel siyaset’ merkezli bir ‘mutabakat’ olarak okunması için yeterince deneyime ve güncel işarete sahip Türkiye medyasını izleyenler.
İstiklal Caddesi’ndeki katliam girişimi de PYD-YPG, Afrin, Kobanê çerçevesinde bir ‘bölgesel yönelim’ için kaldıraç özellikleri göstermeye başlıyor zira giderek. Saldırının aktörü ve planlama mekânı olarak işaret edilenler, yakın geçmişte ve bugün gündeme gelen başka demeç ve açıklamalarla birlikte anlamlı ve sistemli bir bütün oluşturuyor.
Daha somut konuşabilmek için bazı örnekler üzerinden gidelim…
13 Kasım Pazar günü akşamüstü gerçekleşen saldırı, 14 Kasım Pazartesi gazetelerinin birinci sayfalarına girdi ama sabaha karşı yapılan operasyon ve tutuklamalar ile bunlara ilişkin Emniyet açıklamaları yetişmedi. O yüzden ‘tutum’ anlamak için 15 Kasım Salı gazetelerini beklemek gerekti. Gazetelerin hemen hemen tamamında “Suriye uyruklu Ahlam Albashir” olduğu söylenen bir kadının baskınla gözaltına alınışına dair görüntüler ile ‘kaçış ve yakalanış’ öyküsü aktarılıyor, doğal olarak.
Ama bununla kalmayan gazeteler var.
Türkiye gazetesinde Yılmaz Bilgen imzalı bir haber var örneğin. Baskın gazetenin birinci sayfasında, “Başlarına yıkalım / Hesabını Kobani’de soralım” başlığıyla verilmiş. İnternet versiyonundaki başlık daha uzun ve izahatlı: “SMO Komutanı'ndan mesaj: Terör merkezini yok etmek için hazırız”
Yılmaz Bilgen, “Suriye Millî Ordusu 2. Kolordu Komutanlarından Muhammed el-Casim” ile yaptığı görüşmeyi aktarıyor. Devamında “Süleyman Şah Tümeni Komutanı” olarak da andığı el-Casim, şunları söylüyor:
“Türkiye’de gerçekleşen bütün terör olayları Ayn el-Arab’da (Kobani) planlanıyor… teröre verilecek en güzel cevap şer merkezini başlarına yıkmak olacak. Türkiye’den gelecek bir emirle Ayn el-Arab başta olmak üzere Menbiç, Tel Rifat ve Ayn İsa’yı tüm dünyayı şaşırtan bir operasyon biçimi ile özgürleştirebiliriz. Bu harekâtın eğitim, lojistik, silah, taktik ve stratejisi en ince ayrıntısına dek hazır. 80 bin Suriyeli asker hazır durumda ve Ankara’dan gelecek emri bekliyor.”
Türkiye gazetesinin manşetine ise Süleyman Soylu’nun bir büst portresinin yanına şu sözleri çekilmiş: İntikamımız ağır olacak…
Gazetenin köşe yazarlarından Fuat Uğur’un gündemi de müstakbel Kobanê operasyonu. Uğur, İçişleri Bakanı Soylu’nun ABD ve PYD hakkındaki açıklamalarını alıntılayarak başlıyor. Teşkilat dizisinden, Mario Puzo’nun The Godfather romanındaki “kana kan” temalı bir alıntıdan geçiyor yazının yolu. Ve nihayet şuraya geliyor:
“Evet, söyleyeyim lafa tur attırmadan: Gerekeni yapın. Yapmadan bir gün önce işgal altındaki bölgelerde yaşayan sivillere ‘KAÇIN’ demeniz gerekecek sadece. ABD mi? Kaybettikleri 'kahramanlar' için bir üzüntü ve taziye mesajı da biz yayınlarız olur biter.”
Sabah gazetesinde Burhanettin Duran, “Taksim saldırısından sonra Türkiye, PKK-YPG ile mücadelede yeni bir aşamaya geçecektir” diye yazıyor, ama Türkiye gazetesinden daha ‘gerçekçi’ devam ediyor, “Ankara, güney sınırımızda 30 km'lik derinlikte teröristlerin temizlenmesi meselesini hem ABD hem de Rusya nezdinde ısrarla gündeme getirecektir.”
Türkiye’nin, bu saldırıyı, özellikle Kobanê’yi hedef alan bir askeri operasyon için gerekçe olarak kullanmasına dair işaretler çoğalıyor. Soylu’nun, “Bu eylemi gerçekleştirenlerin bize ne mesaj vermek istediklerini biliyoruz. Biz bu mesajı aldık. Hiç merak etmesinler, karşılığını daha ağır vereceğiz” sözlerinin takipçisi niteliğinde geliyor bu işaretler...
Ve nihayet yine 15 Kasım Salı günü “Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir Türk yetkili”, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta sürdürdüğü Pençe-Kilit operasyonu tamamlandıktan sonra Suriye'nin kuzeyindeki hedeflere yönelmeyi planladığını söylüyor: “PKK'ya yönelik Irak'ta devam eden bir operasyon var. Bu tamamlandıktan sonra Suriye'de de belirli hedefler söz konusu…”
Medyaya ve bazı iktidar yetkililerinin ‘medya kullanımı’na bakınca, Taksim saldırısının, özellikle Kobanê’yi hedef alan bir askeri operasyon için iyi bir ‘gerekçe’ olarak görülebileceğine dair bir yaklaşımın varlığı dikkat çekiyor.
ABD ve Rusya’nın fiilen bulunduğu bir mahalde bu kapsamda bir operasyonu gerçekleştirmek ve bunun askeri ve siyasi yönden çok katmanlı ‘kazanımlarını’ elde etmek için ‘içeride’ birleşik ve güçlü bir kamuoyuna ihtiyaç olduğu kesin. Saldırı gecesi yapılan internet kısıtlamalarından bu yayınlara dek bir dizi çaba da bu amaçla örtüşüyor…