Mehmet Birkiye, İstanbul Tiyatro Festivali'ni anlattı: Hamlet, Savaş ve Barış, Yalnız, Linçler ve Dudaklar...
Mehmet Birkiye ile 28. İstanbul Tiyatro Festivali'ni konuştuk. Birkiye festival programı hakkında, "Kişiler üstünden çok tiyatro grupları üstünden bir seçim yapmaya çalıştık" dedi.
DUVAR - İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 28. kez düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali, 22 Ekim-19 Kasım tarihlerinde sanatseverlerle buluşacak. Küratörlüğünü Mehmet Birkiye'nin üstlendiği festival, Türkiye'den ve yurt dışından toplam 19 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapacak.
Yeni yerli yapımlardan bir seçkiye yer verilecek festivalde, Şahika Tekand, Ebru Nihan Celkan, Yiğit Sertdemir, Özen Yula, Levent Tülek, Kerem Kurdoğlu, Tuğçe Tuna, Engin Hepileri, Nagehan Gürkan, Elif Temuçin, Halil Babür, Güray Dinçol, Ümit Erlim, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Michael Önder ve Selin Şenköken'in imzalarını taşıyan yapımlar, prömiyerlerini festivalde gerçekleştirerek izleyicinin beğenisine sunulacak.
Festivalde bu yıl ayrıca, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatro Teşvik Ödülü ve İKSV Genç Sanatçı Fonu ile desteklenen üç yeni yerli oyun sahnelenecek.
Festivalin küratörü Mehmet Birkiye ile 28. İstanbul Tiyatro Festivali'ni konuştuk.
Bu yılki festival programını oluştururken hangi temalara veya sanatçılara ağırlık verdiniz? Özellikle yerli yapımlar için nasıl bir seçim süreci izlediniz?
Tematik bir yaklaşım değildi programı oluşturan, daha çok metinlerin içerdiği karakterlerin üstünden bir değerlendirmeydi. Aslında şöyle ifade edilebilir; tragedya sadece büyük boyutlu karakterlerin hikayesinden mi çıkar, yoksa çağımızın günlük yaşamının içinde aynı tragedyayı bulmak mümkün mü? Tabii bunun çok genel bir yaklaşım olduğuna ve bütün oyunlara bir üniforma gibi oturacağını da varsaymamak gerekir. Kişiler üstünden çok tiyatro grupları üstünden bir seçim yapmaya çalıştık. Yerli yapımlarda ise, daha önce tiyatromuzda nitelikli işlere imza atmış arkadaşlarımıza öneri götürdük. Bazıları ile projeler geliştirdik bazıları ile olamadı. Umarım onlar da seneye olur.
'BENİM TİYATRO YAKLAŞIMIM METİN AĞIRLIKLI BİR TİYATRODAN YANA'
İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yılki küratörü olarak, Mehmet Birkiye’nin sanata olan yaklaşımı festivale nasıl yansıdı?
Tiyatroya desek, sanat çok iddialı ve büyük bir kavram. Benim tiyatro yaklaşımım – çok genel ifade edersek- metin ağırlıklı bir tiyatrodan yana. Tabii ki bir metnin birçok yorumu olabilir – hele çağımızda- farklı unsurlar metne dahil edilebilir. Ancak metin bağlamından koparılmamalı ve içi boşaltılmamalıdır. Yaklaşımım biraz bu yönde oldu. Yalnız lütfen yanlış anlaşılmasın doğrusu budur demiyorum. Metnin ağırlıklı rol oynamadığı bir tiyatro festivali de pekala olur. Bu sadece bir seçim demek istiyorum.
Festivalde yer alan uluslararası prodüksiyonlar ve Türkiye’den katılan yapımlar arasında bir denge kurmak için nasıl bir strateji izlediniz?
Benim yaklaşımım çok basitti, yerli oyunlar yabancı oyunların en az iki katı olmalı diye düşündüm. Bir iki yabancı oyun son anda elde olmayan nedenlerle gerçekleşemedi.
'TOPLUMUMUZ KADINI BİR BİREY OLARAK GEÇ FARK ETTİ'
Festival programında yer alan “Bu İşte Bir Kadın Var” teması nasıl şekillendi?
Bu tema festivalin var olan temalarından biri zaten ve daha sonraki festivallerde de devam edeceğini umuyorum. Erkek egemen toplum ve özellikle bizim toplumumuz kadını bir birey olarak biraz geç fark etti. Kadın hep ona erkeklerin atfettiği görevleri ve bakış açısı üzerinden tanımladı; anne, eş vb. Biz bu tema bağlamında erkeğin projesi olmaktan çıkmaya çalışan kadınların, dramatik izdüşümünü yansıtan oyunları seçmeye çalıştık.
Bu yıl festivalde izleyiciyle buluşacak olan Shakespeare yorumları üzerine neler söyleyebilirsiniz? Özellikle Thomas Ostermeier’in III. Richard yorumu tiyatroseverlerde nasıl bir etki yaratacak?
Festivaldeki tüm Shakespeare yorumlarının ortak noktası sade ve yoğun bir dramatik aksiyonu peşine düşmüş olmaları. Değişik biçimlerde bu ortak paydayı paylaşıyorlar. Kısacası özlerindeki yoğun dramatik temele inmeye uğraşıyorlar, bir anlamda çekirdekte yatan gerçeğe ulaşmaya çalışmak gibi.
Comédie-Française gibi köklü bir tiyatro topluluğunun İstanbul Tiyatro Festivali’ne ilk kez katılması festivalin uluslararası boyutuna nasıl katkı sağlıyor?
Hekabe, Hekabe Değil bu yıl dünyanın en önemli iki tiyatro festivalinden biri olan Avignon Tiyatro Festivali'nin en gözde işlerinden biriydi. Tiyatro seyircimiz ile buluşmasını çok önemli buluyorum. Ancak İstanbul Tiyatro Festivali’nin yıllar içinde oluşmuş önemli bir uluslararası boyutu olmasaydı zaten buraya gelmezdi.
'SCHAUBÜHNE BERLİN'İN İSTANBUL SEYİRCİSİNE VERDİĞİ BİR SÖZÜ VARDI'
Schaubühne Berlin’in 10 yıl aradan sonra festivale dönüşü tiyatroseverlerde nasıl bir heyecan yarattı?
Bu oyun bağlamında Schabuhne’nin İstanbul seyircisine verdiği ve tutamadığı bir sözü vardı. O sözün tutulması bence olumlu bir hava yarattı.
Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda ses getirecek bir oyuna da imza atıyorsunuz. İki bölümden oluşan 'Savaş ve Barış'ta izleyicileri ne bekliyor?
Umarım dediğiniz gibi ses getirir. Çünkü çok emek verildi, özellikle oyuncu arkadaşlarımız çok çalıştı çok gayret sarf etti. Bildiğiniz gibi bu yıl I. Bölüm'ü sahneliyoruz daha sonra II. Bölüm sahnelenecek. Bu kadar yoğun bir romanı sahneye taşımak tabii ki mümkün değil. Bu uyarlama eksenine, arzuları, tutkuları ile ahlakın- en geniş anlamı ile- arasına sıkışıp kalmış, çıkış yolu arayan roman kahramanlarını bu kavgasını almış.
Festivalde prömiyer yapacak yerli yapımlar arasında özellikle dikkat çeken projeler neler?
Burada bir ayrım yapamam, hepsi bence dikkat çekici. Ancak Yeni Arayışlar başlığı altındaki üç oyunu, Haberci, Yalnız, Linçler ve Dudaklar farklı bir yaklaşımla değerlendirmek gerekir. Acaba bu oyunlar ister metin, ister dil, isterse üslup adına farklı bir şeyler söyleyebilmişler mi? Hepsi kendini kanıtlamış tiyatrocular, nitelikli işler üreteceklerinden kuşku duymuyorum. Ama “yeni yaklaşımlar”dan maksat bazı arkadaşlarımıza tiyatromuz adına, kendi deneyimleri adına, yeni yaklaşımlar üretecekleri bir alan açmak. İşte bunu merakla bekliyorum.
İzleyicilere mutlaka görmelerini tavsiye edeceğiniz oyunlar neler?
Tüm oyunlar benim için eşit mesafede. İster yerli ister yabancı. Ancak tiyatro öğrencilerine bir iki öneride bulunabilirim. Yeni Arayışlar adı altında sahnelenecek oyunları daha öncelikli tercih edebilirler. Bakalım farklı yaklaşımlar görebilecekler mi? Hamlet’i izleyebilirler oyuncuk anlayışında yönetmen Declan Donnellan’ın çağdaş Stanislavsky yorumunun izleğini bulabilecekler mi?