YAZARLAR

Merkel Ana sonrası

Merkel’in yerine şansölye olarak kim geçerse geçsin, böylesi “toparlayıcı” bir rol üstlenmesine imkân yok. Zaten böyle hevesi ve arzusu olan şansölye adayı da…Tersine, en yüksek oyu alan SPD, Türkiye ile ilişkilerde Avrupa Birliği’ni ön plana çıkarmaya niyetli gözüküyor. AB’ye olan kurumsal vurgunun artması, Fransa’nın da Avrupa’nın Türkiye politikalarında söz hakkı ve ağırlığının artması anlamına gelecektir.

Almanya’daki seçimlerin sonucu, “mini boy değişim” oldu. Seçmenler, 16 yıllık iktidarı esnasında Almanya ve ötesinde Avrupa siyasetine damgasını vuran, “çınar gibi politikacı” Angela Merkel sonrasında kesin ve keskin bir rota seçmekte kararsız kaldılar. Genç seçmenler, Yeşiller (Grünen) ve liberal Özgür Demokratlar’a (FDP) doğru meyletti. Yeşiller’den daha üst yaş grupları ise, merkez sağ ve sol partiler Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ve Sosyal Demokratlar’a (SPD) doğru yönelerek “bilindik” tercihleri yeğledi.

Merkel sonrası Almanya siyasetinin nasıl şekilleneceğinin en çok etkileyeceği ülke (Almanya’nın kendisinden sonra) belki de Türkiye olacak. “Merkel Ana”, Türkiye için sadece Almanya’da değil, Avrupa Birliği genelinde birçok pazarlığın arka planında yer alan; Ankara için “moderatörlük” ve hatta arabuluculuk kadar toparlama da yapan bir isimdi. Batı ülkeleri genelinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “en iyi anlayan” ve onunla “iş yapmayı” da en iyi öğrenmiş liderdi.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini en çok belirleyen dış politika adımı, 2016’da yürürlüğe giren “Göç/Mülteci Anlaşması”nı da dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile müzakereyle attıran gene Merkel’di. 2020’de de Yunanistan ile Türkiye arasında savaş rüzgarları estiren Doğu Akdeniz ve Ege Meseleleri’nde “suları dinginleştiren” başlıca taraf, Merkel aracılığıyla Almanya idi.

Merkel’in yerine şansölye olarak kim geçerse geçsin, böylesi “toparlayıcı” bir rol üstlenmesine imkân yok. Zaten böyle hevesi ve arzusu olan şansölye adayı da…Tersine, en yüksek oyu alan SPD, Türkiye ile ilişkilerde Avrupa Birliği’ni ön plana çıkarmaya niyetli gözüküyor. AB’ye olan kurumsal vurgunun artması, Fransa’nın da Avrupa’nın Türkiye politikalarında söz hakkı ve ağırlığının artması anlamına gelecektir. 2022’de Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu unutmayalım: Emmanuel Macron’un, bu oylamada, Ankara’nın “sonuçlara müdahale edip, sonuçları yönlendirmeye çalışacağı” iddiasında bulunduğunu da… Ankara-Paris hattında ciddi ve somut yumuşama yaşanmazsa, Almanya tarafından da Türkiye’ye pas atan yaklaşımlar görmek zor.

Almanya’nın yeni koalisyonunda, SPD ve/veya CDU/CSU ile yer alabilecek Yeşiller veya FDP ise, Türkiye ile iyi ilişkiler konusunda çok da “teşvik edici” değiller. FDP’nin seçim manifestosunda şöyle yazdığını unutmayalım:

“Türkiye ile AB katılım müzakerelerini eski formatında sona erdirmek ve ilişkiyi ekonomik ve güvenlik alanında yeni bir yakın işbirliği temeline oturtmak istiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından otoriter bir şekilde yönetilen bir Türkiye, Hür Demokratların gözünde üyeliğe aday olamaz.”

Yeşiller de, Türkiye ile Almanya’nın silah anlaşmalarına karşılar. Dr Ronald Meinardus’un, Atina merkezli düşünce kuruluşu ELIAMEP için kaleme aldığı raporda şöyle deniyordu:

“Yeşiller'in çeşitli vesilelerle gündeme getirdiği bir konu da, Alman denizaltılarının Türkiye'ye ihracatının durdurulması talebi. Yeşiller, bu soruyu 2020'de Doğu Akdeniz'de Yunanistan ile Türkiye arasında artan gerilimlerin arka planına karşı kamuoyunda tartışmaya açtı. Berlin hükümeti yıllar içinde Ankara'ya askeri donanım ihracatını kısıtlarken, ThyssenKrupp Marine Systems tarafından üretilen altı tip-214 denizaltısı bu politikadan etkilenmedi. Federal Meclis'teki ayrı dilekçelerde, hem Yeşiller hem de [Sol Pari] Die Linke, ihracat lisansının iptalini istedi, ancak çoğunluğu elde edemedi.”

Öte yandan, Türkiye’deki Yeşiller Partisi’ne kuruluş izninin (arada bütün başvuran Ümit Özdağ, Muharrem İnce’ninki gibi diğer tüm partilerinki verilirken) bir türlü çıkamaması da, Almanya Yeşilleri’nin de mesele edilebileceği konulardan biri.

DEĞİŞİMİN 'KÜÇÜK' BÜYÜK ADIMLARI

Almanya siyasetindeki belki de en büyük dönüşüm adımı, iki trans milletvekilinin parlamentoya girmesi oldu. Yeşiller’den Nüremberg’den Tessa Ganserer ve Kuzey Ren-Westphalia’dan Nyke Slawik, Bundestag’ın iki trans üyesi olarak seçildiler.

Bununla beraber, 18 Türkiye kökenli milletvekilinin çoğunluğunun kadın olması da “çoğulculuk” bakımından kaydedilen gelişmelerdendi. Benzer biçimde, Berlin de ilk kadın belediye başkanı olarak Sosyal Demokratlar’dan Franziska Giffey’i seçti. Üstelik, Giffey’in rakibi de bir kadındı: Yeşiller’den Bettina Jarasch.

Bundestag’ın şimdi en az üç Afrika kökenli vekili de var: Daha önce sadece bir kişi seçilebilmişti. Meclis’te ayrıca Irak ve Arnavutluk ile Kosova kökenliler de var.

Almanya’nın yeni milletvekillerinin üçte birinden fazlası veya %34,7'si, kadın. Önceki Meclis’te bu oran %31,4 idi. Ancak, 2013-17 parlamentosunda da kadın milletvekillerinin oranı %37,3'ü bulmuştu.

Öte yandan, son günlerde gerçekleşen diğer bazı oylamalarda da “değişim” yönünde büyük adımlar atıldı:

-Avusturya’nın ikinci büyük şehri Graz’da, kadın belediye başkanı seçildi-hem de Komünist Parti’den Elke Kahr,

-İzlanda’daki genel seçimlerde 63 milletvekilinin %48’e yakını (30’u), kadın parlamenterler oldu.

-Fas’ta, üç en büyük şehirde ilk kez 3 kadın aday, belediye başkanı seçildi. Rabat’ta Esma Rhlalou, Kazablanka’da Nabila Rmmili ve Marakeş’te Fatima Zahra Mansouri, belediye başkanı seçildiler.


Sezin Öney Kimdir?

Gazeteci ve siyaset bilimci. Yeşil ve çevreci olmak hayatının odağındadır. Uluslararası ilişkiler, tarih, siyaset bilimi, milliyetçilik çalışmaları ve çatışma çözümü ve analizi üzerine Türkiye’nin yanısıra, ABD’de ve Avrupa’da birçok üniversitede eğitim görmüştür. Dil hakları, uluslararası hukukta kendi kaderini tayin hakkı ve 2010’dan beri de ağırlıklı olarak, popülizm üzerine çalışmaktadır. Gazetecilik çalışmalarında, Avrupa Birliği ve Avrupa siyaseti üzerine odaklanmaktadır. Son yıllarda, kamuoyu araştırmaları üzerine branşlaşmaya başlamıştır. Orta ve Doğu Avrupa tarihi, politikası da ilgi alanları arasındadır. Budapeşte ve Selanik ile beraber İstanbul-Ankara-İzmir’de ikamet etmektedir. Duvar English’te de yazmaktadır.