Merkel: En az tanınan en çok güvenilen kadın
Kocaman bir toplum annesinden ayrılan çocuk gibi korkuyor... Değişim için çabalayacak inanç ve gücü kalmamış olanlar, eldekini korumaya çalışanlar muhakkak Merkel’i özleyecekler.
DUVAR - Angela Merkel: Güvenilir, fırtınalı zamanlarda sığınılacak bir liman, istikrar, tüm zorluklara rağmen Almanya’nın ilk kadın başbakanı olan ve bu görevi 16 yıl sürdüren biri, DDR’li olduğu için hep biraz yabancı, belki bu nedenle kendi ülkesinden ziyade yurt dışında takdir edilen, hayranlık uyandıran, sabırla eş tutulan kişi.
Şansölye olduğu zaman doğan çocuklar bugün onun dışında başka birinin yönetimini tanımıyorlar. Almanya’da sakinliği, sabırlı olmayı bir liderlik ilkesi haline getiren belki de birçok krizi bu sakinliği nedeniyle iyi yöneten Merkel’e pratikte 26 Eylül günü veda edilecek.
DEĞİŞİMİN İSMİYDİ AMA…
Angela Merkel 1990 yılında Demokratik Doğu Almanya (DDR) hükümetinin sözcüsü olmuştu. O yıllarda kendi ifadesiyle “Yeni bir şeyler yapmanın gerekli olduğunu hissediyor, eskiden politika yapanların bunu yapamayacaklarını da görüyordum. Yeni bir şeyler yapmak isteyen yeni bir partiyle birilerinin ilgileneceğini de düşünüyordum. Ama bir gün Almanya birleşip, demokrasi gelirse ne yaparım diye de hiç düşünmemiştim” diyen biri...
Merkel’in en çok sevdiği konu değişimdi. O değişim tam da yeni hükümet sözcüsü olduğu zamanda geldi. 3 Ekim 1990’da Doğu ve Batı Almanya birleşti. DDR’in son Başbakanı Lothar de Maizière’ye hemen her yerde eşlik eden Angela Merkel daha o zamanlarda Şansölye Helmut Kohl’un dikkatini çekmişti. Kohl için yeni birleşen Almanya’da Angela, çocuk ve aile bakanı olmak için hem kadın hem Doğu’lu hem de angajesi yüksek biri olması nedeniyle ideal kişiydi. Ama partinin içindeki erkekler Angela’nın yeteneklerini azımsayıp çabuk bertaraf edebileceklerini düşünerek büyük bir hata yaptılar.
Kimsenin aklına bu alçakgönüllü, çekingen, kendi kendisine karşı son derece sorgulayıcı ve hatta şüpheci yaklaşan genç bilim kadınının iki Almanya’yı birleştiren Helmut Kohl’un ardından 18 yıl boyunca Hristiyan Demokratik Birliği’nin (CDU) lideri olacağı, testosteron saçan Schröder’i yenerek 16 yıl boyunca Almanya’nın şansölyesi olacağı gelmemişti.
Merkel, her gün televizyon ekranında görünürken bir taraftan da değişiyor, Batı Almanya’daki yaşamı yakından tanıyor, yeni dünyada oyunun kurallarının nasıl çalıştığını çözmeye çalışıyordu. Sonunda 2000 yılında partinin lideri, 2005 yılında yapılan genel seçimlerden sonra da şansölye oldu.
Tüm görev süresi boyunca hep her şeyi adım adım hesapladı. Ağzından çıkan her söze, duruşundan bakışına hep önceden çalışılmış gibiydi. Süddeutsche Zeitung gazetesi biyografi yazarı Evelyn Roll “Eğer Merkel politik bir karar alma isteğini söylüyorsa bu konu önceden test edilmiş ve hayata geçirebileceği zemin olduğundan emin olunmuş demektir” diyor.
Merkel değişim kelimesini sık kullanıyor ama değişimin kim için, ne anlama geleceği veya değişimin nasıl devam edeceği ile de pek ilgilenmiyordu. Bu da hem kendisinden sonrasına hem de varlığını sürdüren problemlere uzun vadeli bir çözüm bulabilmesine da engel oldu.
Angela Merkel'in belki de en büyük başarısı, dünyada popülist liderler ve politikacıların iniş çıkışlarına, dünya siyasetine yön vermeye çalışırken yarattıkları kaosa karşın Almanya'yı istikrarlı ve hedefine kilitlenmiş durumda tutması oldu.
Siyasetinde gürültü, patırtı, sansasyon yoktu. Şovdan uzak ve hegemonik girişimleri olmadan dünya siyasetini şekillendirdi. Bu nedenle belki de 21. yüzyılın en önemli politikacılarından biri oldu. Alman toplumu Merkel’in göreve geldiği 1990'lı yıllara kıyasla "daha açık" hale geldi. Avrupa'yı bir arada tutmayı hedefleyen siyasi tarzı en kötü krizlerde bile işe yaradı.
Kararsız yıllarından günümüze gelirken kendisinden emin biri oldu. Zaman içinde sertleşti. Sertleştikçe içinde ne kadar duygu bıraktı veya kaldı bilemeyeceğiz. Çünkü gerçek Angela Merkel hakkında çok az şey biliyoruz. Kendisi hakkında, özel hayatı hakkında konuşmaz. Onu neyin motive ettiği, kendisini etkileyen olayları, politik stratejisi hakkında bilgi paylaşmaz. Hakkında çoğu belki eleştiri olan kitaplar, antolojiler, biyografiler olsa da onların hiçbiri asıl Merkel kim sorusunu yanıtlamıyor.
Şimdi seçimlere sayılı günler kala defalarca portesi yapılıyor, politikada bıraktığı izler yazılıyor. Mikrofon tutulan seçmen 16 yıl boyunca iyi iş çıkardığını, saygı duyduklarını, özleyeceklerini söylüyor. Belki her hangi bir skandala veya yolsuzluğa adının karışmaması, 16 yıl boyunca alçak gönüllü tavırları saygı uyandırmalı ama Merkel’in siyasetinde kim neyi özleyecek gerçekten biliniyor mu emin olmak mümkün değil. Üstelik Merkelli yıllarda ülke iklim krizi, dijitalleşme gibi alanlarda oldukça geride kaldı. Hiçbir ırkçı cinayet tüm boyutuyla aydınlatılmadı. Otokratik devlet başkanlarıyla ilişkileri sürdürdü. Demokrasisi az gelişmiş ülkelere ve çatışmalı bölgelere silah ihracatı devam etti. Göçmen, mülteci ve sığınmacıların para ve siyasi çıkar elde etmek uğruna şantaj konusu olmalarının mimarı oldu. Avrupa’da aşırı sağa yakın popülist politikacılara destek verdi. Orta Doğu pazarında yer almak için IŞİD’e karşı savaşan Kürtlerin yanında asla durmadı. Ülkede eğitim, sağlık, konut sorunu, ayrımcılık, ırkçılık gibi konulardaki sorunlara çözümler üretemedi.
Angela Merkel pragmatik yapısını iç siyasette de dış politikada da hep korudu, Avrupa'nın kurtarıcısı olarak gören bu nedenle onu seven de var. Aynı zamanda Avrupa’yı yok ettiğini düşünenler de var. Bir zamanlar nükleer enerjinin sadık destekçisiyken daha sonra iklimi kurtarmaya karar veren lider oldu. Bir taraftan endüstriyel politikacı, ekonomide reformcuyken, yapısal olarak muhafazakâr olup diğer taraftan sosyal politikaları önemsediğini dile getirdi.
Yıllardır başka bir değişim yaratmayı becermeyen SPD başta olmak üzere muhalefetin kısırlığı, dünya liderlerinin çoğunun popülist olması, ilkesiz bir siyaset modasının yerleşmesi, bağıran çağıran, akıl ve mantıktan uzak olan erkek liderler arasında Merkel’in sakinliği, sukuneti, güvenilirliği elbette dikkat çekti ve övülmeye değer bulundu.
Ancak Merkel siyaseti değiştirmedi Merkel siyaseti stabil tuttu. Kocaman bir toplum annesinden ayrılan çocuk gibi korkuyor. Bu siyasetin de Merkelli yıllarda toplumun da ne derece demokrasiden uzaklaştığını, siyasette, gündelik hayatta sorumluluk almaktan ne derece korktuğunu da gösteriyor. Değişim için çabalayacak inanç ve gücü kalmamış olanlar, eldekini korumaya çalışanlar muhakkak Merkel’i özleyecekler.