Merkez Bankası toplantısında Sabah temsilcisiyle 'faiz' ve 'risk' gerilimi
Merkez Bankası'nın siyasal bir çerçeveyle de hareket etmesi gerektiğini öne süren Sabah Ankara Temsilcisi Müderrisoğlu, faiz politikasının ise üretim ekonomisini olumsuz etkilediğini söyleyince, Merkez Bankası Başkanı Ağbal'dan şu yanıt geldi: Merkez Bankası herhangi bir şekilde politik değerlendirmenin içerisine giremez, politik değerlendirme de yapamaz. Sıkı para politikası uygulaması iddia ettiğiniz gibi ekonomide üretim kaybına yol açmaz. Değerlendirmeleriniz son derece eksik ve yanlış...
DUVAR - Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, yılın ilk Enflasyon Raporu'nu bu sabah açıkladı. Online yapılan toplantıda gazetecilerden de soru alındı. Sabah Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, 'soru' olarak uzun bir yorumda bulunarak, Berat Albayrak sonrası faiz politikası konusunda eleştiriler getirdi. Ayrıca Ağbal'ın 'hep riskler ve ihtiyat' açıklamasında bulunduğunu söyleyerek, "Geleceğe umutlu bakmamıza imkân verecek başlıkları daha sonraki raporlarda görebilecek miyiz?" diye sordu.
Ağbal ise ekonomide üretimin de yatırımın da tasarrufların da fiyat istikrarına dolayısıyla düşük enflasyona bağlı olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla Merkez Bankası'nın burada ortaya koyduğu yüzde 5 enflasyon hedefine varan süreçte sıkı para politikası uygulaması sizin iddia ettiğiniz gibi ekonomide üretim kaybına, herhangi bir şekilde zaafiyete neden olmaz. Bu itibarla sizin ifade etmeye çalıştığınız kısa dönemli olumsuz etkilerin oluşmayacağını, tam tersine tüm toplum katmanları tarafından fiyat istikrarı geniş bir şekilde kabul edilirse enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı geleceğini ve böylece ekonominin esas ihtiyacı olan üretim ve yatırımların artacağını net bir şekilde görüyoruz" dedi.
Müderrisoğlu ve Ağbal arasında şu diyalog geçti:
MÜDERRİSOĞLU: YÜKSEK FAİZDEN NE ANLIYORSUNUZ?
Açıklamalarınız için teşekkür ediyorum. Ben de aynı kapsam da ve ciddiyette devam etmek istiyorum. Takdir edersiniz ki Merkez Bankası bir ekonomik çerçevenin yanısıra bir siyasal çerçeveyle de hareket etmek durumunda. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın öteden beri söylediği yüksek faize karşı olduğunu belirten cümleleri var. Ben şahsen sizin ya da Merkez Bankası'nın yüksek faizden ne anladığını, nasıl tanımladığını, hali hazırda politika oranının (faiz) yüksek olup olmadığını düşünüp düşünmediğini merak ediyorum. Az önce bahsettiğiniz sivil toplum kuruluşları hem bir yandan fiyat istikrarı derken aynı zamanda yüksek faizden şikayet ederler. Yaklaşık çeyrek asırdır kendilerini izler ve tanırız, şartlar onları farklı zamanlarda farklı şekillerde beyanlarda bulunmaya da teşvik eder. O da onların belki fonksiyonlarının bir gereğidir. Fakat şunu da biliriz ki bu faiz seviyesi özellikle reel sektörün üretken kesiminin kredi kaynaklarına ulaşımında sıkıntı yaratır, dolayısıyla biz 'ameliyat iyi geçti ama hastayı kaybedebiliriz' durumuna düşebilir miyiz? Bu hassas dengeyi nasıl kuracaksınız. Bu yüksek faiz konusu ve bunun reel kesime yansımasını nasıl ele aldığınızı merak ediyorum?
Bir de içinde bulunulan süreç sizi haklı olarak hep riskler ve ihtiyatlı olmak üzerinden bir tanımlamaya itiyor. Aynı zamanda biz Merkez Bankamızın Türkiye ekonomisinin kazanımları ve geleceğe de daha umutlu bakmamıza imkan verecek bazı başlıklardaki tespit ve yaklaşımlarını da daha sonraki raporlarda görebilecek miyiz? Yani riskler, sıkılaştırma, ihtiyat bu kavramlar bizi son derece dikkatli olmaya teşvik ediyor. Bize ılımlı ve fakat umut verecek kazanımları da daha sonra raporlara yansıtacak mısınız?
AĞBAL: MERKEZ BANKASI FİYAT İSTİKRARINDAN SORUMLU
Merkez Bankası herhangi bir şekilde politik değerlendirmenin içerisine giremez, politik değerlendirme de yapamaz. Merkez Bankası fiyat istikrarını yerine getirmekten sorumlu. Aslında fiyat istikrarının sağlandığı bir ekonomi büyüyen bir ekonomidir, yatırımın ve üretimin arttığı bir ekonomidir. Bunu Türkiye yakın dönemde kendi tecrübesiyle ortaya koymuştur. Bu sayede de Türkiye ekonomisi milli gelirini artırmış ve refahı da bu dönemde sağlamıştır. Şu anda kısa vadede bir yüksek enflasyon riskiyle karşı karşıyayız. Hükümetimizin belirlediği ve işaret ettiği enflasyon hedefi yüzde 5. Şu anda Merkez Bankası, kanunu gereği bu hedefi sağlamak üzere üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getiriyor.
Eğer ekonomi politikalarında Merkez Bankası kendi üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirirse, bu ekonomide güven kanalı üzerinden çok olumlu bir etki oluşturur. Güven aslında ekonominin temelidir. Güven olan bir yerde yatırım da üretim de talep de refah da artar. Dolayısıyla hükümetimizin 11. Kalkınma Planı'nda belirlediği ve yüzde 5 olarak 2023 için tespit ettiği fiyat istikrarı hedefine varırken aynı zamanda büyümeyi ve üretimi de merkeze almıştır. merkez bankasının para politikasıyla ilgili duruşu, kararları 11. Kalkınma Planı'nda ortaya konulan hedeflerle tamamen uyumludur.
PARA POLİTİKASI DOĞRU BİR NOKTADA
Kısa vadede ekonomide tek bir ekonomik faktöre ve rakama bakarak, bu ekonominin geneline ilişkin değerlendirme yapılamaz. Ekonomide para politikası duruşu itibariyle faiz oranı karar seti içinde önemli bir faktördür ama burada eğer para politikası duruşu bu itibarla ekonomide güveni artırıyorsa, güven kanalı üzerinden ekonomiyle ilgili birçok faktör istikrar kazanıyorsa, finansal istikrar güçleniyorsa... Bakın bugün ekonomide güçlü bir toparlanmadan bahsettim, bunun 2021 yılında da birinci çeyrekte devam ettiğini anlattım. Ekonomiyle ilgili oluşan riskleri bertaraf etmek amacıyla ağustos ayından itibaren Merkez Bankamız sıkılaştırma adımlarını atmaya başlamıştır. Bu ekonomideki risklerin bertaraf edilmesine katkı vermiştir. Bu sayede ekonomide yatırım, üretim, talep, tüketim gücün korurken diğer tarafta ekonomik riskler hızlı bir şekilde aşağı gelmiştir. Burada para politikasının duruşu fiyat istikrarı temelinde şu an itibariyle doğru bir noktadır. Merkez Bankası tüm aktörlere güven vermeli ki, ekonomide güven artırıcı kararları arka arkaya almaya devam etmeli ki üretim, yatırım, tasarruf devam etsin, TL tasarruflar artsın, yatırımcı ihtiyaç duyduğu kaynağa daha rahat erişebilsin.
ÜRETİM ÜSSÜ OLMANIN KOŞULU FİYAT İSTİKRARI
Dolayısıyla Merkez Bankası'nın burada ortaya koyduğu yüzde 5 enflasyon hedefine varan süreçte sıkı para politikası uygulaması sizin iddia ettiğiniz gibi ekonomide üretim kaybına, herhangi bir şekilde zaafiyete neden olamaz. Burada hükümetin ortaya koyduğu büyüme, üretim süreci hedefiyle para politikasındaki etkileşim, güven kanalı üzerinden aslında bir denge oluşturacak. Bu sayede bir taraftan fiyat istikrarını sağlarken diğer taraftan tasarruflar artacak, yatırımcının ihtiyacı olduğu kaynağa daha düşük maliyetle daha uzun vadelerde erişmesini sağlayacaktır. Bu açıdan ekonomide herhangi bir noktayı arkasına ve önüne bakmadan o nokta itibariyle değerlendirirseniz büyük bir hata yaparsınız. Burada hükümetimizin ortaya koyduğu orta vadeli bir yaklaşım tarzı var. Merkez Bankası da bu yaklaşım tarzı doğrultusunda hareket ediyor. Fiyat istikrarı konusunda atacağımız güçlü adımlar enflasyonu hızlı bir şekilde aşağı çekecek, enflasyon aşağı geldikçe para politikası sıkılığını korumakla birlikte bununla uyumlu bir gelişim gösterecek ve yatırımlar daha artacak. Dolayısıyla para politikasındaki duruşumuza ilişkin değerlendirmelerinizi son derece eksik ve yanlış bulduğumu belirmek istiyorum. Geçmişte enflasyonla mücadele konusunda çok tecrübe kazandık. Enflasyon konusunda geçmişteki başarıları yine elde edebiliriz. Bu itibarla sizin ifade etmeye çalıştığınız kısa dönemli olumuz etkilerin oluşmayacağını tam tersine tüm toplum katmanları tarafından fiyat istikrarı geniş bir şekilde kabul edilirse enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı geleceğini ve böylece ekonominin esas ihtiyacı olan üretim ve yatırımların artacağını, yurtdışı tasarrufların Türkiye'ye çok daha fazla geleceğini, yakın dönemde kaynak girişini net bir şekilde görüyoruz. Kur istikrarı sağlanması üzerinden özellikle enflasyon üzerinde baskı oluşturan kur kaynaklı nedenlerin tamamen ortadan kalkacağını ve böylelikle küçük işletmelerimiz, esnafımız ve üretim işletmelerimizin ileriye dönük yatırım planlarını yaparken enflasyondaki bu oynaklıktan kurtulacaklarını görüyoruz. Böylece çok daha güvenle, bilerek ve çok daha uzun vadeli düşük finans kaynaklarına ulaşarak yola devam edecektir. Üretim üssü olmanın önemli koşullarından biri fiyat istikrarı, enflasyonun düşük kalıcı bir seviyede olması ve öngörülebilir olması. Ben meseleye böyle bakıyorum, dolayısıyla meseleye gündelik bakmak, tek bir noktadan bakmanın yanlış olacağını düşünüyorum. (EKONOMİ SERVİSİ)