YAZARLAR

Mert Günok dün geceyi kurtardı, peki ya bundan sonraki geceler?

Club Brugge ve Beşiktaş, anlayışları taban tabana zıt iki futbol kulübü. Biri oyuncuların potansiyellerine ve geleceklerine yatırım yapıp, genç ve dinamik takımlar kurmanın peşinde; diğeri ise oyuncuların şöhretlerine ve geçmişlerine yatırım yapıp, kâğıt üzerinde deneyimli ve kaliteli, ama gerçekte yaşlı ve içi geçmiş takımlar kurmakla meşgul. Eh, karşılaştıklarında da arada biraz fark oluyor elbette. Peki fark gerçekten bu kadar mı? Evet, gerçekten bu kadar.

Futbolda sonuçlar elbette önemli, ama onları nasıl elde ettiğiniz de bir o kadar mühim, belki de daha da mühim. Beşiktaş’ın gruptaki en güçlü rakibinden deplasmanda bir puanla döneceği maç öncesinde bilinseydi, herhâlde herkes bu sonucu memnuniyetle karşılardı. Ama dün gece öyle bir maç oynandı ki, Beşiktaş bir şekilde galip gelseydi bile, maç boyunca ne kadar aciz durumlara düştüğü gerçeğini kimse reddedemezdi.

Bilhassa millî aradan dönüldüğünden beri siyah-beyazlılar pek kendinde görünmüyor. Aradan önce de Beşiktaş sahada uçmuyordu belki. Ama derli toplu bir takım şeklinden ve rakiplere zor pozisyon veren bir oyundan bahsetmek gayet mümkündü. 3-0 kaybedilen Trabzonspor deplasmanından sonra dün gece hezimetin kıyısından dönülen Club Brugge maçıysa bu anlamda takımda bir çözülme yaşandığını gösteriyor gibi.

Elbette Club Brugge çok iyi bir takım. Geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi grubunu beş maçta kalesinde gol görmeyip ikinci sırada bitiren ve son 16 turuna kalan bir rakipten bahsediyoruz. Böyle bir takıma karşı deplasmanda zorlanmak da yenilmek de kabul edilebilir. Ama bu kadar aciz bir oyunu sorgulamamak mümkün değil.

Club Brugge çok daha genç ve dinamik bir takıma sahip olduğu için Beşiktaş’ın tempo ve yoğunluk anlamında zorlanması doğal bir neticeydi. Ama dün gece zorlanmanın sınırları bir hayli aşıldı ve iş rencide edici bir boyuta ulaştı. Belçika ekibinin ilk yirmi dakikadaki boğucu baskısından bir şekilde gol yemeden çıkmayı başaran siyah-beyazlılar, ilk yarının kalan bölümünde en azından tempoyu düşürmeyi ve topa biraz daha sahip olabilmeyi başardı belki. Ama ikinci yarı Club Brugge’ün baskısı yeniden başladı, katlanarak arttı ve hiç bitmedi. 

KANATLARDAKİ GEDİKLER KAPATILAMADI

Siyah-beyazlıların özellikle kanat savunması çok sorunluydu. Club Brugge her iki kanattan da maç boyunca sayısal üstünlük yakalamayı sürdürdü ve bu sayede üretkenlikleri tavan yaptı. 

Bu anlamda Beşiktaş’ta oyunda kaldığı süre boyunca en çok aksayan oyunculardan biri Jackson Muleka’ydı. Kongolu forvetin sezon başından bu yana özverisi ve çalışkanlığıyla Beşiktaş’a iyi katkı sağladığı maçlar olsa da, dün geceki maç kesinlikle onlardan biri değildi. Öyle ki, Muleka hangi kanattaysa Club Brugge oradan akınlar gerçekleştirdi. O sol kanattayken, Kyriani Sabbe ve Andreas Skov Olsen’in olduğu sağ kanat coştu. Milot Rashica ile kanat değiştirdikleri bölümdeyse bu defa Maxim De Cuyper ve Michal Skoras’ın olduğu sol kanat canlandı.

Belçika ekibinin etkili kanat akınlarının neticesinde, Süper Lig’in en atletik bek oyuncularından olarak kabul edilebilecek Valentin Rosier ve Arthur Masuaku da bir süre sonra oyundan tamamen düştüler. Club Brugge’ün kanatlardan sürekli ikiye bir gelmeleri, ikisini de fiziksel olarak çok yıprattı. Buna bir de Hans Vanaken’in sol iç koridordan maç boyunca ceza sahasına durmadan yaptığı topsuz koşuları eklenince, bilhassa Rosier’in üzerindeki yük daha da arttı. Nitekim Vanaken bu topsuz koşularının ödülünü sonunda golle aldı.

Danimarkalı kanat Skov Olsen ise Club Brugge’ün en önemli yaratıcısıydı. Paslarıyla hem sağ kanata genişlik kazandıran Sabbe’yi hem de golde olduğu gibi sol iç koridordaki Vanaken’in hareketlenmelerini çok iyi besledi.

Şenol Güneş bu soruna çare üretebilmek için 66. dakikada Muleka’nın yerine Bahtiyar Zaynutdinov’u, Rashica’nın yerine de Onur Bulut’u aldı. Fakat bu da Beşiktaş’ın o dakikaya kadar zaten fazlasıyla cılız olan hücum gücünü iyice sıfırladı ve siyah-beyazlıların kontratak tehdidi neredeyse kalmadı. Bu da kalan dakikalarda Club Brugge’ün daha çok üzerlerine gelmesine neden oldu.

BARDAĞIN DOLU TARAFI

Güneş’in sürpriz bir şekilde ilk 11’de tercih ettiği 18 yaşındaki Demir Ege Tıknaz ise bir hayli sert bir maçta kendisine şans bulsa da özgüveni ve sakinliğiyle dikkat çekti. Sahip olduğu teknik kalitesi Beşiktaş’ı toplu oyunda mümkün olduğunca rahatlattı. Amir Hadziahmetovic de Demir Ege’nin orta sahadaki varlığı sayesinde geriden oyun kurmak için stoperlerin arasına daha rahat girebildi. Savunma anlamında bazı sorunlar yaşasa da genç orta saha oyuncusu için bu maç muazzam bir deneyim oldu. Dolayısıyla dün gecenin sonunda siyah-beyazlıların hanesine artı olarak yazılabilecek çok az şeyden biri Demir Ege’ydi.

Bir diğer artı da elbette grubun en güçlü takımına karşı deplasmanda elde edilen mucizevi bir puandı. Ama hepsi bu kadar. Beşiktaş’ın tarihi boyunca aldığı en büyük Avrupa hezimetlerini aklınıza getirin. 5-0’lık Barcelona maçı, 6-0’lık Leeds United maçı, 8-0’lık Liverpool maçı… Club Brugge’ün dün geceki hâkimiyeti de bu hezimetlerden birini daha rahatlıkla ortaya çıkarabilecek cinstendi. Öyle ki, Avrupa Konferans Ligi’nin ilk hafta maçları sonunda en yüksek gol beklentisine sahip takım Club Brugge oldu (3.39 x G). 

Fakat dün gece Beşiktaş’ın kalesinde Fehmi Mert Günok vardı. Yaptığı sekiz kurtarışla o da turnuvanın ilk haftasının en çok kurtarış yapan kalecisi olurken, hem takımını bir hezimetten kurtardı hem de son dakikalarda gelen golle bir puanın kazanılmasında en büyük pay sahibi oldu.

TABAN TABANA ZIT İKİ FUTBOL KULÜBÜ

Ama dün gece sahada ortaya çıkan gerçekleri hiçbir tabela sonucu gizleyemezdi.

Club Brugge’ün dün gece üç yeni transferi sahadaydı; Ludogorets’ten alınan 22 yaşındaki Igor Thiago, Bodo/Glimt’ten gelen 23 yaşındaki Hugo Vetlesen ve Lech Poznan’dan transfer edilen 23 yaşındaki Michal Skoras. İlk 11’lerinin yaş ortalaması da 24’tü. 

Beşiktaş’ın da üç yeni transferi sahadaydı; Manchester United’dan alınan 29 yaşındaki Eric Bailly, Leicester City’den gelen 28 yaşındaki Daniel Amartey ve Norwich’ten transfer edilen 27 yaşındaki Milot Rashica. Siyah-beyazlıların ilk 11’inin yaş ortalaması ise 27’ydi.

Sadece bu örneklemeden de anlaşılabileceği gibi, anlayışları taban tabana zıt iki futbol kulübü Club Brugge ve Beşiktaş. Biri oyuncuların potansiyellerine ve geleceklerine yatırım yapıp, genç ve dinamik takımlar kurmanın peşinde; diğeri ise oyuncuların şöhretlerine ve geçmişlerine yatırım yapıp, kâğıt üzerinde deneyimli ve kaliteli, ama gerçekte yaşlı ve içi geçmiş takımlar kurmakla meşgul. 

Eh, karşılaştıklarında da arada biraz fark oluyor elbette. Peki fark gerçekten bu kadar mı? Evet, gerçekten bu kadar.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.