MESEM'de biten hayatlar-1: Alperen'in hayalleri düştüğü asansör boşluğunda kaldı

Çalıştırıldığı inşaatın asansör boşluğundan düşüp öldüğünde 15 yaşındaydı Alperen Kocayavuz. MESEM kapsamında çalıştırıldığı inşaatın müteahhidi, cezaevinden ailesine para teklif ediyor...

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL – İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre sadece 2023-2024 eğitim-öğretim döneminde Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) kapsamında işçi olarak çalışan, yaşları 14 ile 17 arasında değişen 9 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yine 2024’ün ilk 7 ayında MESEM kapsamında olan ya da olmayan işlerde en az 45 çocuk iş cinayetlerinde öldü. 2013’ten bu yana (31 Temmuz 2024'e kadar) resmi kayıtlara yansıyan çocuk işçi ölümlerinin sayısı ise 716 olarak gerçekleşti.

MESEM hakkında öğretmen sendikaları, veliler ve çeşitli kitle örgütleri, bir dizi eleştiri yapmış, MESEM’in ‘sermayeye ucuz iş gücü yığınağı’ oluşturma amacı taşıdığını söylemişti. Eğitimin daha nitelikli hale getirilmesi yerine, çocukların okuldan uzaklaştırıldığı bir düzende, her çocuk işçi ölümünde bu konu yeniden gündeme geldi. Ancak hükümet MESEM uygulamasından vazgeçmedi. Türkiye’de MESEM kapsamında ne kadar çocuk işçi çalıştırıldığına dair net bir veri bile sunulmuyor. Sadece ölen her yeni canla büyüyen bir liste tutulabiliyor!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönlendirmesiyle gittikleri ağır işlerde can veren bu çocukların bazılarının ölüm haberlerinde isimleri bile geçmiyor. İş kazası istatistiklerine bir 'sayı' olarak geçen çocukların yakınlarına ulaştık, onların hikayelerini ve artık asla gerçekleşmeyecek olan hayallerini dinledik.

Buharlı makinelerin seri üretimde kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, 19’ncu yüzyılda işçiler dayanışma ve yardımlaşma dernekleri kurmaya başlamıştı. Günde 18 saate ulaşan çalışma sürelerine dayanmak hiç kolay değildi. Daha fazla üretim, patron için daha fazla kâr demekti. Daha fazla üretim ve ucuz iş gücü ise daha da fazla kâr demekti. Ücretler ancak günlük yaşamı sürdürebilecek kadardı. İşçiler mücadeleleriyle kuşkusuz, azımsanmayacak kazanımlar elde etti. 21. yüzyıla geldiğimizde, böylesi sarp ve engelli yollardan henüz geçememiş Türkiye gibi ülkelerde patronların daha fazla kâr hırsı, devlet eliyle de organize edilmeye başladı. Bunun en yakın örneklerinden biri de MESEM'ler. Aktif (çalışan) nüfusun dışında, çocuklar da meslek liselerinden çalışma yaşamına ‘adaptasyon’ adı altında kendilerini güvencesiz iş sahalarında buldu. Güvencesizlik, sayısız 'kaza ile ölüm'ü beraberinde getirir oldu. Ölenlerin adları, raporlardaki sayılarda yerini aldı. Bu gidişe dur diyecek herhangi bir önlem ya da politika ise henüz oluşturulmuş değil.

Görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte çıkarılan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında belirlenen Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen MESEM uygulamasının amacı, 'çırak, kalfa ve usta yetiştirmek' olarak ilan edildi. Buna göre sisteme dahil olan ve ortaokulu bitirmiş öğrenciler haftada dört gün pratik, bir gün de teorik eğitim verilerek yetiştirilecek. Yani dört gün işçilik bir gün öğrencilik yapacak. Ancak bu dizi boyunca göreceğiniz gibi çocuk işçilerin mesaileri bu sürelerle de sınırlı kalmıyor. 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine en az asgari ücretin yüzde 30’u, 12. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 50’si ödeme ön görülürken gerçekte verilen ücretler 'arada sırada cep harçlığı' seviyesinde kalabiliyor. Ve elbette en acısı üst üste gelen ölüm haberleriyle görülüyor ki, devlet eliyle işçi yapılan bu çocukların MESEM'le biten hayatları, öldükleri gün yapılan kısa haberler dışında ülke gündemi bile olamıyor.

Belki onların hikayelerinin bilinmesi bunu sağlayabilir. Ve belki halen hayatta olanlar için bir şeyler değişebilir. 

Başlayalım...

Alperen Kocayavuz'un Çubuk'taki cenazesi.

 

‘İHMAL VAR’

Alperen Kocayavuz, Fatih Sultan Mehmet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin Mesleki Eğitim Merkezi'nde eğitim görüyordu. Ölümünden yalnızca birkaç ay önce 15 yaşına girmişti. Ankara Çubuk’ta yaşayan Kocayavuz, geçen Temmuz ayında çalıştığı inşaatın altıncı katından asansör boşluğuna düşerek vefat etti. Alperen Kocayavuz’un ailesine ulaştık. Ancak, “Yaramızı kanatmak istemiyoruz” diyerek şu an için konuşmayı istemediler. Bu nedenle Alperen Kocayavuz’un hikayesini ölümünden sonra olayı araştıran eğitimcilerden dinleyebildik.

Babası Tamer Kocayavuz olayı ilk duyduğunda, MESEM’de ölen çocukların başına gelenlere dair en çok duyduğumuz kelimeyle tarif etmiş durumu: İhmal!

Ailesinin acısı taze ancak öfkeleri de öyle: "Kâr hırsıyla almadıkları önlemler yüzünden oğlumuz can verdi" diyorlar konuşabildiklerinde...

Alperen Kocayavuz'un uzun saatler mesai yaptığı inşaat.

 

‘HER İŞE YOLLANIYORDU'

Ailesinin anlatımlarına göre Alperen'in, bazı günler sabah 06.00’da başlayan mesaisi, akşam 21.00’e kadar sürüyormuş. Öğretmenleri ise bu konudaki şikayetleri geçiştirmiş. Ailesi onun 'her işe yollandığından' yakınmış ama diğer aileler gibi onların da asıl derdi 'oğlumuz bir meslek öğrensin, eli iş tutsun' olmuş. Bu yüzden MESEM kapsamında bir doğal gaz tesisatçısında çalışmasına izin vermişler. Ancak çalıştığı inşaatta Alperen her işe koşulmuş, düşüp öldüğü o karanlık asansör boşluğuna bile... Baba Tamer Kocayavuz'un bir başsağlığı ziyaretinde olayı anlatırken sorduğu şu soru ise yanıtsız: “Doğal gaz tesisatı yapacak birinin asansör boşluğunda ne işi var?”  

‘PARASINI VERMİYORLARDI’

Üstelik Alperen Kocayavuz, alması gereken azıcık ücreti de alamıyormuş. Sadece ara ara haftalık verilmiş. Bazen o da verilmemiş. Ailenin anlatımına göre, devletin kendisi için işverene ödediği ücret de kesilmiş yani. Bu yüzden Alperen bazı hafta sonları gelip ailesinden para ister olmuş. "Sen bütün hafta çalıştın paranı vermediler mi?" diye sorulduğunda da, "Ustanın elinde para yokmuş sonra verecek" diyormuş...

‘ASIL BİZ SİZE PARA VERELİM’

Alperen’in ölümünden sonra yanında çalıştığı müteahhidin onu tanımadığı da iddia edildi. Ancak bu olay nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanan ve halen cezaevinde olan müteahhit, şimdi ailesine haber yolluyor, “Ne isterseniz vereyim” diyor... 

Aile ise tepkili: “Asıl biz size ne istiyorsanız verelim, siz bize çocuğumuzu geri verin. Hiçbir önlem alınmamış. Paranızı pulunuzu değil, çocuğumuzu geri istiyoruz.” 

Alperen Kocayavuz, MESEM'de ölmese 'meslek sahibi' olacaktı...

YARIN: Arda Tonbul Galatasaray'lıydı ama futbolcu değil 'iş insanı' olacaktı.