MESEM’ler ve çocukların yaşam hakkı
Hayat herkes için eşit ve adil değil. Bu eşitsizlik halini çözmek de elimizde değil. Ancak çocuklar için eğitim sisteminin daha adil, güvenli ve insan onuruna yaraşır hale gelmesi için farkındalık yaratmak elimizde. Son dönemde kalbimizin ta orta yerine oturan ve çocukların hayatını karartan bu iş kazaları karşısında olması gerekene dikkat çekmek de elimizde.
Bu aralar çok düşünüyorum, uykularım kaçıyor. Sonu bir türlü gelmeyen sorulara yanıt ararken buluyorum kendimi. Belirsizlikler kuralsızlıklarla, kuralsızlıklar umursamazlıklarla birleşiyor gözümün önünde...
Oysa yaşam hakkı hiçe sayılırken, ölüm çığlık çığlığa bağırıyor her yara başından... Yaralar, için için kanıyor.
Fransız yazar Romain Gary’nin “Bence en iyi uyuyanlar dürüst olmayanlardır. Çünkü hiçbir şeyi takmazlar. Oysa dürüst insanlar gözlerini kırpamazlar ve her şeyi dert edinirler” sözü gözlerimin önünden silinmiyor bir türlü...
Çocuklar ölüyor. Uyku, hassas kalplerin en son düşüneceği şey oluyor...
Kafamın içinde hep aynı huzursuz ses, “Bu çocukları ölüme terk etmeyin”, deyip duruyor.
İstanbul’da MESEM (mesleki eğitim merkezleri) kapsamında staj gördüğü demir fabrikasında kafası saç büküm makinesine sıkışan, 16 dakika boyunca kimse onu görmediği için yardımına gelinmeyen, kalbi duran ve yedi günlük yaşam mücadelesini kaybeden 14 yaşındaki Arda Tonbul’un o güzel sureti gözümün önünde...
Arda’nın emeğinin fabrikalarda sömürülmesi, yanında ustası olmadan çalıştırılması, çocuk kalbinin oyun oynarken çarpması gerekirken bir makineye teslim edilmesi ve hayattan onun payına ölüm düşmesi karşısında haykırasım geliyor.
Antalya'da kalfalık eğitimi sırasında, aracın yakıt deposunun şamandırasını değiştirirken meydana gelen patlamada vücudunun yüzde 80'i yanan 18 yaşındaki lise öğrencisi Beyzanur Hatimoğlu’nun alevler arasındaki haykırışı çınlıyor duvarlarda...
İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde çelik yapı malzemeleri üreten iş yeri sahasında kaldıkları konteynerdeki sobada çıkan yangında Muhammed Şahin'in (18) ölmesi, kaderdaşı Fırat Karadağ'ın (17) ağır yaralanması geliyor aklıma...
Aralık ayında bir klimacının yanında staj yaparken klima taktığı binanın çatısından dengesini kaybederek kafa üstü düşen ve hayatını kaybeden 10.sınıf öğrencisi Ömer Çakar ve Manisa’da çalıştığı inşaatın beşinci katından düşerek ölen 11.sınıf öğrencisi Zekai Dikici de düşüyor belleğimin koridorlarına...
Dünyanın acımasızlığına ve eşitsizliklere karşı giriştikleri mücadeleye ekran arkasından tanıklık ettikçe çıldıracak gibi oluyorum.
Ağır işçi gibi çalıştırılan, kuralları hiçe sayarak tehlikeli işlere götürülen, “çocuk” oldukları unutulan çocuklar, korumasız, gözetimsiz, denetimsiz şekilde iş cinayetlerinde ölürken, yaşamanın bedelini birileri bu şekilde öderken gözümü kırpıp uyuyamıyorum.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayınladığı iş cinayetleri raporuna göre 2023 yılında 14 yaş ve altı 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 32 çocuk/genç işçi olmak üzere toplamda 54 çocuk işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi karşısında 54 rakamı gözümün önünden gitmiyor.
Elli dört... Elli dört çocuğun daha cıvıl cıvıl sesi, hayalleri, hedefleri ve çocuklukları daha eksildi bu dünyadan... Elli dört... Dile kolay...
Aynı gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2024-2028 Stratejik Planı’nı yayınladı. Plan’da, “çocuk işçilikle mücadele” hedefi yer alıyor: “Çocuk işçiliğinde ülkenin mevcut durumunu tespit etmek ve çocuk işçiliği ile mücadelede ihtiyaca uygun ve etkili politikalar geliştirmek”.
Aynı Plan’da çocuk işçiliğini artıran sebepler ise şu şekilde sıralanıyor: “Ekonomik sebepler, eğitim hizmetlerine erişmede yaşanan sıkıntılar, geleneksel bakış açısı, düzensiz göç, denetimlerin yeterince etkin olmaması”... MESEM’lerde iş sağlığı ve güvenliğini artırmaya dönük en ufak bir hedef, planda yer almıyor. “Stajyerlik” adı altında kalıcı hale getirilen çocuk emeği sömürüsüne dair herhangi bir iyileştirme niyeti göze çarpmıyor.
2021 yılında MESEM’lerde 159 bin öğrencinin olduğu Türkiye’de şu anda mesleki eğitim merkezlerine kayıt yaptıran 1 milyon 405 bin 663 öğrenciden 295 bin 189’u 18 yaş ve altında, 1 milyon 110 bin 474'ü ise 19 yaş ve üstünde. Ortaokulu bitiren 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30'u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yüzde 50'si kadar maaş veriliyor.
Eğitim Reformu Girişimi’nden (ERG) araştırmacı Kayıhan Kesbiç, küçük ve orta ölçekli işletmelere geçmiş yıllarda verilen teşviklerle ve her bir çocuk işçi için işletmelere asgari ücretin yarısı kadar destek verilmesiyle MESEM’lere talebin arttığına dikkat çekiyor.
Örgün eğitim sistemi içinde bir okul türü olarak kurgulanan MESEM’lerde öğrenciler hem üretim hem hizmet sektörlerindeki becerilere yönelik eğitim alıyorlar. Bu kapsamda güzellik ve saç bakım hizmetleri, yiyecek-içecek hizmetleri, moda tasarım, elektrik-elektronik ve motorlu araçlar alanındaki programlar öne çıkıyor.
Ancak MESEM’lerde çocuklara yapılan kaza sigortası, sadece iş kazalarını ve meslek hastalığını kapsarken, öğrencilerin çalıştıkları süre SGK emeklilik primlerine işlemiyor.
Ayrıca, MESEM’lerdeki iş kazalarına dair izleme ve iş yerlerinin sürekli denetim mekanizması olmadığına, çocukların bu merkezlerde meslek öğrenirken aynı anda iyi olma hallerini destekleyecek güvenli bir ortam kurulamadığına dikkat çekiyor Kesbiç.
Yani çocuklar buralarda gelecekte uzmanlaşmak istedikleri mesleği öğreniyorlar mı, yoksa emekleri sömürülüp işçi gibi mi çalışıyorlar?
Bu çocukların işletmelerde insan onuruna yaraşır koşullarda çalışıp çalışmadığını çocuk hakları perspektifinden izleyen mekanizmalar var mı? Örneğin MESEM öğrencilerinin çalıştığı iş yerlerini müfettişler ne kadar sıklıkla denetleyip eksiklikleri raporluyor?
Çocuğa mesleği öğreten kişinin şantiyede veya fabrikada yarım saatliğine olmadığı bir dönemde o anda makine başında durma ihtimali olan çocuğun güvenliği nasıl sağlanıyor?
Özellikle çocukların yetişkinlerle birlikte çalışarak uygulamalı eğitim aldıkları işletmelerde, çocuk korumayı önceleyen bir yaklaşım benimseniyor mu?
İş kazalarında yaralanmalar ve ölümlerin ardından işletmelerdeki ihmaller ve eksiklikler düzenli şekilde araştırılıp gerekli cezalar veriliyor ve uyarılar yapılıyor mu?
Bu soruların yanıtlarını az çok tahmin edebiliyoruz.
MESEM’lerde öğrenciler haftada 4 gün işletmede uygulamalı eğitim alıyorlar ve bir usta öğreticinin yanında çalışıyorlar.
“2021 yılında bir usta öğretici bulunan işletmelerde mesleki beceri eğitimi alabilen öğrenci sayısı 12'den 40'a yükseltildi. Yani nitelikli eğitim ikinci plana atılarak nicelik odaklı bir eğitim önemsendi. Ayrıca usta öğreticilerin iş pedagojisi eğitim almaları zorunluluğu da kaldırıldı,” diyor Kesbiç.
Dolayısıyla, yasalar gereği 14 yaşında ağır yük taşımaması gereken çocuklar yük asansörlerinin altında ezilebiliyor, şantiyeler başta olmak üzere uzun mesai saatleri ve ağır çalışma koşullarında çalıştırılabiliyor, tanımlanan iş kollarında ve tanımlı iş standartları altında mesleki beceriler edinmeleri beklenen çocukların yüzleri yanabiliyor, uzuvları kopabiliyor, yaşam hakları ortadan kalkabiliyor. Çünkü yeterli denetim ve izleme mekanizması getiril(e)miyor.
“Mesleki ve teknik liselerdeki atölyeler bile iş kazalarından azade değil. Bu çocukları küçük ve orta ölçekli işletmelerden alıp okullarda eğitim verelim dediğimizde orada da standart olmayınca bu iş kazaları artık kaçınılmaz hale geliyor,” diyor Kesbiç.
Eğitim Reformu Girişimi’nin 2022 Eğitim İzleme Raporu, MESEM’lerin fotoğrafını çok çarpıcı bir şekilde çekmişti. ERG Raporu’nda, “İş kazalarına yönelik eğitimlerin verilmesi ve önlemlerin alınması, çocukların işletmelerdeki çalışma koşullarının yakından takip edilmesi çocuk koruma ilkelerini ve çocuğun iyi olma hâlini güvence altına almak için bir gerekliliktir” tespiti ise bu açıdan oldukça anlamlı.
ERG, mesleki eğitimdeki öğrencilerin okul ortamında ve işletmelerde karşılaştıkları iş kazalarına yönelik araştırmaların sınırlı olduğuna dikkat çekiyor.
Fikir Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) tarafından iş kazaları üzerine hazırlanan bir raporda, 2013-2019 yılları arasında meslek liselerinde 11 bin 196 iş kazası gerçekleştiği, 2013’te 239 olan kaza sayısının 2018’de 2 bin 389’a yükseldiği, 2019’da ise 2 bin 385 kaza gerçekleştiği belirtiliyordu. İş kazalarının artması bize kristal berraklığında gösteriyor ki, güvenlik tedbirleri amasız fakatsız şekilde acilen güçlendirilmeli.
Dolayısıyla bu konuda farkındalığı yükseltecek, gerekli denetim ve izleme mekanizmaları getirecek, mevcut kaza ve ölümlere görünürlük sağlayacak araçlar şart.
“Çocuklar meslek öğrenmesin mi?”, “Almanya çocuklara çıraklık mesleki eğitimi verirken iyi!” demekle olmuyor; Almanya’da nasıl standartlaştırılmış bir mesleki eğitim sistemi kurulmuşsa aynı çerçeveyi getirmek, taviz vermeden denetlemek, iş sağlığı ve güvenliği standartlarını Avrupa Birliği ülkeleri standardına yükseltmek, gerektiğinde de alternatif mesleki eğitim modellerini devreye sokmak gerekiyor.
Çocuğun teknik alanlarda bir kariyer hedeflediği durumlarda “yaşam hanesine” ölüm veya yaralanma değil, onurlu ve adil bir şekilde meslek öğrenme şansı ancak bu şekilde yazılabilir.
Öğrenciler ancak doğru ve etkin tedbirler alındığında okul ve eğitim sistemi içinde tutulabilir. Ancak bu şekilde hayata tutunabilirler.
Hayat herkes için eşit ve adil değil. Bu eşitsizlik halini çözmek de elimizde değil. Ancak çocuklar için eğitim sisteminin daha adil, güvenli ve insan onuruna yaraşır hale gelmesi için farkındalık yaratmak elimizde. Son dönemde kalbimizin ta orta yerine oturan ve çocukların hayatını karartan bu iş kazaları karşısında olması gerekene dikkat çekmek de elimizde.
Ne güzel der Halil Cibran: “Yumurta dıştan kırılırsa yaşam son bulur; içeriden kırılırsa yaşam başlar.” Çocukların yaşam hakkını yüceltmek işte bu içeriden dönüşümle, bu soruna dikkat çekip yetkili tüm kişilerden gerekli tedbirleri almalarını talep etmekle başlıyor.
Ancak o zaman yaşam başlıyor.
Ancak o zaman hepimize rahat bir uyku hakkı doğuyor..