YAZARLAR

Metrodaki tacizci, anlatılan senin hikayen!

Erkekler etraftakilere hissettirmeden, sinsice taciz etmekte ustalaşırlar, kadınlarsa o sinsilikleri geçiştirme taktiklerinde. Taciz sadece bir rahatsız etme durumu değildir, taciz edilen kişinin nesneleştirilmesidir ayrıca. Bu yüzden politiktir.

Kadın metroda bulduğu boş koltuğa oturdu, kitabını çıkarttı okumaya başladı. Yanındaki üç kişi derin bir sohbete dalmışlardı. Bir tanesi ayakta ikisi oturuyordu. Ve yanında oturan bacaklarını açarak oturduğu için kadını biraz sıkıştırmıştı. Adamın farkında olmadan öyle oturduğunu düşündü kadın, biraz toparlandı. Fakat bacaktan kurtulamamıştı.

En az sorun çıkartacak uyarıyı bulmaya çalışıyordu. “Bacağınızı çeker misiniz” dese “ben sapık mıyım, siz ne demek istiyorsunuz” diye bir cevap gelebilirdi. Uzuvları işin içine karıştırmadan uyarmayı düşündü, yavaşça adamın omuzuna dokundu, “biraz toparlanabilir misiniz. Farkında değilsiniz biliyorum ama ben biraz sıkıştım burada” dedi.

Uzuv yoktu, itham yoktu, hatta adam adına özür için ipucu bile vardı cümlenin içinde. Adam şaşırdı, ister istemez toparlandı biraz ama alttan almaya niyeti yoktu “ben doğru oturuyorum, bakın koltuk hizasına” dedi. “Tamam” dedi kadın, “böyle iyi teşekkür ederim”

Kitabına döndü. Hem uyarabildiği ve hem de bütün yol boyunca buna maruz kalmayacağı için kendini iyi hissediyordu. Artık okuduğuna konsantre olabilirdi.

Ama adam için belli ki mesele kapanmamıştı. Biraz sonra ayağa kalktı, “böyle daha rahat edersiniz” dedi kadına. Kitaptan başını kaldırdı kadın “ben böyle iyiydim ama siz bilirsiniz” dedi. Okumaya devam etti.  

Adamlar susmuşlardı. Birkaç durak sonra sessizce indiler

***

Delikanlı cep telefonunda oyun oynuyordu. O kadar dalmıştı ki, iki dirseğinin de iki yanındaki kadınların böğründe konumlandığının farkında değildi. Kadınlardan biri iki kolunu önünde kavuşturmuş, kimseye deymeden yolculuk yapmaya çalışıyordu. Karşıdan epey sıkışık durumda olduğu görülüyordu. Diğer kadın delikanlıya kolunu çekmesini söyledi ama kulaklıklardan sesini duyuramadı. Hafifçe dürttü, “kolunu buradan çeker misin” dedi. Hiç umursamadı delikanlı, kulaklığını geri taktı, sadece o kolunu çekti. Diğer kolu diğer kadının böğründe yola devam ettiler. 

Birkaç durak sonra rahatsız konumdaki kadın sessizce indi.

***

Kadın metroda en baştaki koltuğa oturmuştu. Bir sonraki durakta, yanındaki boş koltuğa hafifçe kilolu bir adam oturdu. Kadın hafifçe kendini topladı, yanındaki cama yaslandı. Bir iki dakika sonra adamın çok yavaş hareketlerle kendisine yaklaştığını hissetti. Biraz daha cama yaslandı, adamın yüzüne baktı. Klasik tacizci yaklaşımıydı, hiç oralı görünmemeye çalışıyordu adam. Kadının uflaması, puflaması da durumu değiştirmedi. Kadın kaçtıkça adam milim milim sıkıştırıyordu. Çok sinsice bir durumdu. Uyarılsa üste çıkacak hatta kadını hasta ruhlu olmakla suçlayacak kadar pervasız olabilirdi.

Kadının aklına yakasındaki toplu iğne geldi. Yavaşça çıkartıp eline aldı. Sonra elini cebine soktu. Biraz sonra baldırına bir santim kadar toplu iğne batan adam can havliyle ayağa fırladı. Bütün yolcuların gözü adama çevrilmişti. Kadın ellerini cebinden çıkarttı, en sinsi yüz ifadesini takınıp “neyiniz var, iyi misiniz?” dedi. Cevap vermedi adam ilk durakta aceleyle indi.

***

Bunun gibi binlerce anı anlatılabilir. Daha kavgalı, gürültülü olanları da var elbette. Erkeklerin derdest edilip metrodan atıldığı ya da inmeye zorlandığı, belki zaman zaman tartaklandığı ya da tam tersi kadınlara alıngan, histerik, hastalıklı yaftalarının yapıştırıldığı, suçlandığı…

Ama genelde sessiz sedasız geçiştirilen hikayeler var. Kadınların olay çıkmasın diye sustukları, uğraşmak istemedikleri için geçiştirdikleri, ayağa kalkmak ya da metrodan inmek zorunda kaldıkları durumlar her gün yüzlerce kez tekrarlanıyor.

Siz cep telefonunuza bakarken ya da kulaklıklarınızdan müzik dinlerken, yanınızdaki kadın psikolojik ve fiziksel tacize uğruyor olabiliyor.

***

Kadınlar çocukluklarından başlayarak türlü biçimlerde tacize uğrarlar. En yakınlarından, en ummadıkları kişilerden, hiç beklemedikleri zamanlarda gelir tacizler.

Erkekler etraftakilere hissettirmeden, sinsice taciz etmekte ustalaşırlar, kadınlarsa o sinsilikleri geçiştirme taktiklerinde ustalaşırlar.

Tacizi geçiştiriyor olmak, ondan etkilenmediğimiz anlamına gelmez. Tam tersine geçiştirdiğimiz her taciz, ruhumuza bir çentik olarak kaydedilir. Bedenimizin hafızasında dosyalanır. Bir yenisi geldiğinde, öncekileri de hatırlar beden.

Sizin alınganlık dediğiniz bizim tecrübemizdir maalesef. Kimin hangi niyetle yaklaştığını anlayacak kadar deneyim biriktirmişizdir. Bakışlar, dokunuşlar, şakalar, imalar… Hepsinin ayrı dosyası, açıklaması, kaydı vardır bir kadının hard diskinde.

Sırf çocukluğunda uğradığı tacizin travması nedeniyle frijit olan kadınlar vardır. Ense kökünde hissettiği soluğu bir yerlerden hatırladığı için hiçbir erkeğe yaklaşamayan kadınlar… Çok istediği halde kimseyle birlikte olamayan, bazen içine attıklarıyla yıllarca yüzleşemeyip ruhsal ve bedensel olarak hastalanan kadınlar… Ya da sürekli sorunlu ilişkileri deneyimleyip bir türlü mutlu olamayan ve mutlu edemeyen kadınlar…

***

Taciz sadece bir rahatsız etme durumu değildir, taciz edilen kişinin nesneleştirilmesidir ayrıca. Bir kısım erkekler, kadınları, onların rızası olmaksızın cinsel hazlarının ya da tatminlerinin nesnesi haline getirirler. Bu dünyada, toplumda, ekonomide ya da bir ailede bir yeri, önemi, varlığı, öyle ya da böyle başarısı olan bir kadın, metroda onu hiç tanımayan bir erkek tarafından sırf kadın olduğu için nesneleştirilir.

Bu yüzden politiktir taciz meselesi. Çünkü erkeklerin büyük çoğunluğu, entelektüel birikim, sosyal statü, eğitim ya da ilişkideki konum ne olursa olsun hayatlarının bir döneminde ya da anında nesneleştirir kadınları. Bir cinsin bir diğer cinsin iradesini yok saymasıdır taciz ve bu yüzden politiktir.

***

Kadınların susması, tacizi kabullenmelerinden değildir. Ses çıkartmak, sürekli bir kavga halinde olmayı gerektirir çünkü. Dünyanın diğer yarısının erkeklerden oluştuğunu ve onların da önemli bir bölümünün tacizi en azından aklından geçirdiğini düşünürseniz, adım başı bir taciz tartışmasının yaşanması kaçınılmaz olur. Kadınlar geçiştirirler o yüzden, canlarına tak etmedikçe seslerini çıkartmazlar. Kaçınmaya çalışırlar. Gider başka kadınların arasına otururlar, arkalarına sırt çantalarını dayarlar ya da bir duvara dayanırlar. Bazen birbirlerini kollarlar; tacize uğrayan bir tür şok hali yaşadığından yanındaki kadınlar tepki gösterirler tacizciye. Dayanışmayla, bazen alayla, bazen kavgayla, çoğunluk tepki vermediği için kafasının içinde kavga ederek, atlatarak, atlatamayarak… Taciz gerçeği ile yaşamaya devam eder kadınlar.

Bir başka zihniyet değişimini umarak, iyi örnekleri takdir ederek, en azından kendi etki alanındaki erkeklerin farkındalıklarını artırarak…

***

Dedesi yaşında bir adamın tacizine uğramıştı genç kız. Ailesinden uzakta staj yapıyordu. İşyeri sahibi yaşlı adama dedesine çok benzediğini söylemişti defalarca. Olaydan önce birkaç imasına pek anlam verememişti adamın ama konu o kadar uzak görünüyordu ki hiç bu tarafa yormamıştı. Sonra bir sabah mutfakta kimse yokken, hiç beklemediği bir anda yaşandı her şey.

Evindeydi, güvenli ortamında, ailesinin yanında. Olayı unutmaya çalışıyordu. Pek de aklına gelmemeye başlamıştı ki bir sabah babası girdi odasına. Çorapları neredeydi, harçlık istiyor muydu… Birkaç cümlelik bir sohbetten sonra çıktı gitti baba. Genç kız doğru dürüst cevap verememişti, kilitlenip kalmıştı. Kısa bir an da olsa kendisinden yaşlı bir adamla aynı odada kalmanın paniğini yaşamıştı. “Babam o” dedi, “babamdan bile korkacak mıyım?”