Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden fonlananlar kimler?
Öğretmen maaşlarının kamu tarafından fonlandığının Bakan Tekin tarafından özellikle öne çıkarılmasına karşı aşağıdaki soruların yanıtlarının da MEB tarafından verilmesi önem arz etmektedir.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in 15 Haziran'da, Erzurum'da gerçekleşen AKP’nin bayramlaşma programında, "Dünyanın hiç bir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi kamu tarafından fonlandırılmıyor." şeklindeki açıklaması ile öğretmenleri hedeflemesi kamuoyunda çeşitli tepkilere neden oldu. Bakan Tekin'in eğitim emekçilerini itibarsızlaştırmaya yönelik yaptığı bu açıklamalar, özellikle muhalif eğitim sendikaları tarafından eleştirildi.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olan öğretmenlerin alacakları maaşlarla, özlük ve sosyal hakları, ilgili kanun maddeleri ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Öğrenilmesi gereken bilgileri sistemli ve programlı bir şekilde öğrencilerine aktaran, kavratan ve onların yaşama hazırlanmasında temel rol oynayan öğretmenler, kamusal bir hizmet yapmaktadırlar. Dolayısıyla öğretmen maaşları, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır. Bu bütçenin kaynağını da ülkemiz insanlarından alınan vergiler oluşturmaktadır. Kamusal olan bir eğitim hizmeti, ne yazık ki iktidar yetkililerince kamu için bir yük olarak görülebilmektedir. Eğitim durumuna, hizmet süresine, branşına ve bazı kriterlere göre farklı maaş alan öğretmenlere bu ödemeleri kimse şahsi hesabından da ödemiyor. Öte yandan TÜİK'in gerçeklerden uzak enflasyon verilerini temel alarak, memur ve memur emeklilerinin maaş zamlarını belirleyen ve iktidar yanlısı sendikanın birçok iş kolunda yetkili olduğu soyut bir toplu sözleşme uygulaması da halen devam ediyor.
Yoksulluk sınırının altındaki bir ücret karşılığında çalışan, mesleki saygınlığı, yetkililerin arada bir yaptıkları aleyhte açıklamalarla yıpratılan ve son zamanlarda da okullarda, öğrenci-veli şiddetine maruz kalan öğretmenler, yıllar boyu Öğretmenler Günü gibi özel günler haricinde farklı gerekçelerle iktidarların hoş görüsünden uzak kaldılar. 22 yıllık AKP iktidarının Milli Eğitim Bakanları’ndan bazıları, öğretmenleri özellikle yaptıkları görev ve aldıkları maaş üzerinden eleştirdiler.
2005 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "öğretmenlerin iki gün mesai yaptıklarını, birçok öğretmenin müdürüyle anlaşıp, zamanının çoğunu evde geçirdiğini, dünyanın hiç bir yerinde öğretmenlere kucak dolusu para verilmediğini ve popülizm adına para dağıtmanın yanlış olduğunu" ifade etmişti. Bu açıklama, kamuoyunda öğretmenlerin az çalışıp fazla maaş aldıkları, hatta bu ücreti hak etmedikleri algısına yol açmıştı. Yine eski Milli Eğitim Bakanlarından Ömer Dinçer (2011-2013 yılları) "öğretmenlerin kamuoyunu istihdam alanı olarak görmekten vazgeçmelerini, özel sektörde çok çalışma alanı olduğunu ve oraya bakılmasını" istemişti. Bakan Dinçer, ayrıca atama bekleyen öğretmenleri de Eminönü'nde yem bekleyen güvercinlere benzetmişti. 2018-2021 yılları arasında görev yapan, aynı zamanda bir özel okulun kurucusu ve sahibi olan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da öğretmen maaşlarının fazlalığından bahsederek "Eğitimde asıl yükün kira ve öğretmen maaşında olduğunun" altını çizmişti. Bakan Selçuk'un bu açıklaması kamuoyunda 'öğretmenlere fazla maaş verilmesin' düşüncesinin yerleşmesine neden olmuştu. Tüm bu değerlendirmelerden, II. Abdülhamit döneminde görev yapan Maarif Nazırı'nın "Şu mektepler olmasaydı, ben maarifi ne güzel idare ederdim." söyleminden hareketle, 'öğretmenler de olmazsa Milli Eğitimin iyi idare edilebileceği' sonucu çıkartılabilirdi.
Bugünkü ekonomik krize bağlı olarak alım gücü düşen, fakat iktidar yetkililerince maaşlarının yeterli düzeyde olduğu ifade edilen Türkiye'deki öğretmenlerin maaşlarının satın alma gücü, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ndeki ( OECD) 32 ülke arasında 2021 verilerine göre 25. sıradadır.
Milli eğitimde sürdürülebilir bilimsel, laik bir eğitim sistemi için öğretmen maaşlarının finanse edilmesinde kullanılan kamu fonları, ayrıca eğitim malzemeleri, okul inşaatı ve bakımı, destekleyici hizmetler, eğitim teknolojileri, mesleki teknik eğitim ve öğretim programlarının geliştirilmesinde kullanılmaktadır. MEB, eğitimde piyasacı bir anlayışla gerici bir müfredatı dayatarak resmi okulları devlete yük olmaktan çıkarmanın derdindedir. Bugünkü sayıları, 14 bin 281 olan özel okullarda çalışan öğretmen sayısı son on yılda yüzde 140 artışla 74 bin 745'ten 179 bin 895'e çıkmıştır. Yine MEB'in 2022-2023 verilerine göre, 174 bin devlet okulu vardır. Bu okullardaki öğretmen sayısı da son on yılda yüzde 28'lik bir artışla 757 bin 981' en 974 bin 488'e çıkmıştır.
Ülkemiz dünyada en çok öğretmene sahip ülke sıralamasında ilk sıralarda değil, 17. sıradadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da Bakan Tekin'in ifade ettiği gibi 30'lu 40'lı rakamlardan şu an 13-14'lere düşmüş de değil. Lüksemburg ve Küba gibi öğretmen başına 9 öğrenci düşen ülkeler varken Türkiye, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bakımından dünya ortalamasının çok üstünde yer almıyor. Bugün bazı İmam Hatip Okullarında birçok derslik boştur. Buralarda sınıf mevcutları, 12-13 kişilik olabilir. Fakat ülkenin farklı bölgelerinde hâlâ 25-35 kişilik sınıflar mevcuttur. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı hesaplamalarına derse girmeyen, PDR öğretmenleri ile norm fazlası öğretmenlerin dahil edilmesi de sağlıklı bir yöntem değildir.
MEB, 17 Haziran 2016'da kurulan ve dünya genelindeki 52 ülkede 441 okul, 1 üniversite, 23 eğitim merkezi ve 37 yurtta toplam 51 bin 289 civarındaki öğrencisinin yanında 7 bin 607 personeli yurt dışında istihdam eden Türk Maarif Vakfı'na kendi bütçesinden geçmiş yılların haricinde sadece bu yıl 5 milyar 502 milyonluk liralık fon aktarımını yaparken tasarrufu düşünmüş müdür? “İnsanlığın ortak birikim ve değerlerini esas alarak örgün ve yaygın hizmetleri vermek ve geliştirmek, okul, eğitim kurumu ve yurtlar açmak, yurt içi de dahil olmak üzere bu kurumlara öğretmenler yetiştirmek, okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar kadar tüm süreçlerde burs verip, bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmalarını (!) amaçladığını" ifade eden bu kurumlarda hangi grup ve dini cemaatlerin yapılanması var? Daha çok kapatılan FETÖ okullarını bünyesine alan bu okullarda gerçek anlamda bilimsel, laik eğitim verilmekte midir? Buralarda daha çok iktidarın düşüncesine uygun, dini referansları esas alan kuşakların yetiştirilmesi eğilimi öne çıkmaktadır. Bu okullardan yetişenlerin ileride farklı sorunlara neden olmayacaklarının garantisini kim verebilir?
Öğretmen maaşlarının kamu tarafından fonlandığının Bakan Tekin tarafından özellikle öne çıkarılmasına karşı şu soruların yanıtlarının da MEB tarafından verilmesi de önem arz etmektedir.
*Çeşitli vakıf ve dini cemaatlerle yapılan protokolle gerçekleşen ÇEDES ve benzeri projelerde görev alan vaiz, imam, müezzin ve diğer din görevlilerinin ücretleri hangi yönetmelik ve yasaya göre ödenmektedir. Bu ödemelerin toplam tutarı ne kadardır?
*2000'li yıllarda küçük ölçekli matbaa ve yayıncılık yapan işletmelerin farklı zaman aralıklarında Milli Eğitim ihalelerine katıldıktan sonra günümüzde büyük basın-yayın tekellerine dönüşmüş olmaları bir tesadüf müdür?
Yazar Bahadır Özgür'ün 9 Mayıs 2024 günü Gazete Duvar'da kaleme aldığı 'Maarif Modelinin milyarlık ihaleleri kimlere gidecek?' başlıklı yazısı öğrencilere ücretsiz verilen milyonlarca ders kitabının yazımından basımına, ve dağıtımına kadarki süreçte gerçekleşen devasa ihale düzenindeki ranta ve verilen rakamların büyüklüğüne işaret ediyor ve özellikle meşhur 21/B maddesiyle gerçekleştirilen ihalelerin, parçalara bölünerek hangi matbaa şirketlerine pay edildiğini rakamlarla açıklıyordu.
*Buradan hareketle 2023-2024 eğitim öğretim yılında ücretsiz dağıtılan 171 milyon ders kitabıyla 8. ve 12. sınıf öğrencilerine yönelik 21 milyon yardımcı kaynak kitabın yazımı, basımı ve dağıtımı hangi şirketlere hangi koşulları içeren ihalelerle verilmiştir?
*Tüm itirazlara rağmen kabul edilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatına uygun olarak 1., 5. ve 9. sınıflara ait zorunlu kitapların basılıp dağıtılmasının toplam maliyeti yayıncıların verdiği bilgilere göre tahmini olarak 5 milyar lirayı bulacak. Bu kitapların ihalesine ilişkin kamuoyu bilgilendirilecek mi?
*MEB tarafından "asrın projesi" diye ilan edilen ve bedeli 15 milyar lirayı bulmasına karşın 12 yıldır amacına ulaşmayan FATİH (Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesinde gelinen son durum nedir?
*MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) aracılığıyla özellikle sanayi bölgelerinde öğrencilerin ucuz işgücü haline getirilmesi bilinen bir gerçektir. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi son aylarda, çocuk işçilerin iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmesi hâlâ akıllardadır. MEB, 18 Aralık 2022'de meslek liseleri öğrencilerinin çocuk işçiliği üzerinden elde edilen 1 milyar 654 milyon liranın devlet hazinesine aktarıldığını açıklamış, bu alandaki sömürünün boyutu da açığa çıkmıştır. Bu paranın ihtiyaç sahibi bu öğrencilere harcanması gerekmez mi?
*MEB, in özel okullara teşvik adıyla verdiği maddi desteğin boyutu 2024 koşullarında ne kadardır?
*MEB temizlik personelini istihdam ederken özellikle hangi taşeron firmalarla anlaşıyor? Bunun devlete maliyeti ne kadardır?
*Bazı okul giderleri için neden velilerden ek bağışlar alınıyor?
MEB, özellikle deprem bölgesi başta olmak üzere okulların inşaatı, fiziki alt yapılarının iyileştirilmesi ve konteynerlerin temini konusunda bütçeye mutlaka gereken miktarı ayırmak durumundadır. Hâlâ konteynerlerde eğitime devam eden bölgeler mevcuttur. Kalıcı, depreme dayanıklı eğitim kurumlarının öncelikli olarak yapılması ve yeni eğitim- öğretim dönemine yetiştirilmesi şarttır.
Günümüzde yap- işlet -devret mantığıyla bazı havaalanlarını, köprüleri, yolları ve şehir hastanelerini yapan müteahhitlere aktarılan milyar dolarlık kamu kaynakları, ülkenin merkezi bütçesinde büyük gedikler açarken sesi çıkmayanların, öğretmen maaşının kamu tarafından fonlandığını dünya aleme ilan etmesinin mantıklı bir yanı yoktur. Uzun vadeli ve öngörülü bir planlama yapmadan gerçekleştirilen projelerin ve boşa harcanan milyarlarca liranın gözden kaçırılmaması şarttır.
*Eğitimci-yazar