Mithat Sancar: Ağaçlandırılacak demişlerdi, buyrun

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında yaşanan son yangınlara ilişkin değerlendirmeler yaptı. Bodrum Güvercinlik'te 2007 yılında yaşanan yangının ardından bölgenin ağaçlandırılacağının söylendiğini belirten Sancar, " Yalan! İmara açıldı ve yandaşa peşkeş çekildi" dedi.

Sancar, Güvercinlik koyunun eski ve yeni fotoğraflarını gösterdi.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Hatay'da yaşanan orman yangınları gündemi belirlemeye devam ediyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bugün yaptığı açıklamada bölgenin tamamen ağaçlandırılacağını söyledi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise Bodrum'da 13 yıl önce yaşanan yangının ardından bugün gelinen noktayı fotoğraflarla anlattı.

Partisinin grup toplantısında konuşan Sancar, şunları söyledi: 

ANKARA KATLİAMINI UNUTMADIK: Ekim ayında bir acının yıldönümü var; 10 Ekim Ankara Gar Katliamı. Yurdun her bir köşesinde bombalar patlarken, insanlar katledilirken, on binler Ankara'da barış için bir araya gelmişti. O insanlara vahşice, acımasızca saldırıldı. Kimler saldırdı? Kimlerin saldırdığını biliyoruz. IŞİD canilerini biliyoruz. O saldırıya neden olan şartları ve sonrasında neler yaşadığını hiçbirimiz unutmadık. Bu iktidar, halkın hafızasız olduğunu sanıyor. Şu deyişe inanıyor; hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Ama yanılıyor. İnsanlık hafızası unutmuyor bizler unutmuyoruz. O bombaların nasıl patladığını, ardından kimlerin neler söylediğini, 103 canı unutmadık unutmayacağız. 103 canı saygıyla ve sevgiyle selamlıyoruz. Bunun hesabını mutlaka soracağız.

YOK EDECEKLERİNİ SANDILAR: HDP kurulduğundan bu yana bu ülkenin kötülüğe, faşizme, sömürüye, ayrımcılığa mahkum olmadığını gösterdi. En karamsar zamanda 7 Haziran 2015 tarihinde bir mümkünü ortaya koydu. Yenilmez, seçim kaybetmez diye gösterilen iktidarı durdurduk. AKP'ye ilk defa bir seçim yenilgisi yaşattık. Ardından saldırılara başladılar çünkü bunu hazmedemediler, yenilgiyi hazmedemediler, umudun bu kadar kararlılıkla yükseltilmesinden korktular. Her türlü saldırı yöntemini devreye soktular. Bizleri yok edeceklerini, boyun eğdireceklerini sandılar ama yanıldılar başaramadılar. Yürüyüşümüz devam ediyor, sendelemedik yine. Çünkü davamızın haklılığına, yolumuzun güzelliğine, ufkumuzun zenginliğine güveniyoruz, inanıyoruz. O nedenle yürüyüşümüze aynı cesaret ve kararlılıkla devam ediyoruz, edeceğiz. 31 Mart'ta da iktidar her tarafa umutsuzluğu yaymış, toplumu sindirebileceğine inanmışken ağır bir tokat yedi. "Bu iktidara kaybettireceğiz, demokrasi güçlerine ve umuduna alan açacağız" dedik ve yine başardık. İkinci kez seçimde hezimet yaşadılar. 

HDP'NİN GÜCÜNÜ EN İYİ İKTİDAR BİLİR: Belki de HDP'nin gücünü en iyi bilen bu iktidarın kendisidir. Belki bizden bile iyi biliyordur. Çünkü HDP geleceği temsil ediyor. Demokrasi, adalet, barış, eşitlik ideallerini temsil ediyor. Yüzyıldır her türlü yolla yok edilen umutları ve değerleri yaşatacak güce sahip olduğunu biliyor o nedenle vazgeçmiyor, saldırılarından bir an bile durmuyor iktidar. Fakat biz de durmuyoruz, biz de yılmıyoruz, korkmuyoruz, direniyoruz, yürüyoruz, umudu büyütüyoruz. Şimdi en koyu renkleri ve en ağır halleri ile faşizmi bu ülkenin üzerine çökertirken iktidar, karşısında yine HDP'nin dipdiri mücadelesini görüyor. Bu faşizmi durduracak mücadelenin kaynağı da öncülüğü de buradadır. HDP'dedir, HDP'yi seven milyonların gözlerindedir. HDP şimdi de demokratik dönüşüm yolunu açıyor, halkın iktidarını kurma umudunu büyütüyor, Demokratik Cumhuriyete yürüyor. 

 

BİRİLERİ BÜYÜK RANT KOPARIYOR: Bu iktidar yalanla yönetiyor, bu iktidar bir yalan yönetimidir, bir yalan rejimi kurmuştur. Her bir başarısızlığını yeni ve daha büyük bir yalanla örtmeye çalışıyor. Ekonomiden başlayalım; yalanların en sakilini gözler önüne bir kez daha serelim. Ne diyordu Bakan Albayrak “Dolarla ne işiniz var? Biz dolara bakmıyoruz. Ben kuru önemsemiyorum”. Peki, gerçekten doların bu ülkede yoksula, emekçiye etkisi yok mu? Kur artışının bir önemi yok mu? Nasıl yok? Bizim ekmek yaptığımız buğday bile ithal. Elbise yaptığımız pamuk, çorba yaptığımız mercimek bile ithal. Ve bunları dövizle alıyoruz. Döviz kurundaki her oynama üzerimizdeki elbiseden önümüzdeki çorbaya, ekmeğe kadar her şeyi daha pahalı hale getiriyor. Birileri kısa süreli kur oynamalarından büyük büyük rantlar koparıyor, halk ise yoksullaşıyor. 

SORUŞTURMA YALAN ÜZERİNE KURULU: Yalanın haddi, hesabı, sınırı kalmadı. Ayrıntıya girmeyeceğim ama anmadan da geçemeyeceğim. Kobane protestosu bahanesiyle başlatılan soruşturma tepeden tırnağa yalan üzerine kurulmuştur. Ve her gün yeniden daha da berbat yalanlarla genişletiliyor. Yalan, hepsi yalan. Peki niye bu kadar yalan söylüyorlar? Çünkü bu iktidar suçlu. Bu iktidar Kobane’ye IŞİD saldırısı devam ederken izlemiş olduğu politika dolayısıyla suçludur. Kobane’deki halklar IŞİD barbarlığına karşı savaşırken, o katliamcı, tecavüzcü çeteye direnirken bu iktidar sessiz kalmakla, yardım kapılarını açmamakla suçludur. Protestoculara güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu ortaya çıkan provokasyonlardan da suçludur. O dönemde paramiliter güçleri bildiği halde durdurmayan, durduramayan, durdurmaya gücü yetmeyen veya durdurma isteği olmayan iktidar 6-8 Ekim’deki bütün olaylardan sorumludur. Bu sorumluluğu örtmek için en kolay yol olarak gördüğü HDP’ye saldırıyı öne çıkarıyor. Ama yalanlar çöküyor, bir bir çöküyor. Hakikati anlatmaya, yalanı ortaya çıkarmaya devam edeceğiz. İlk seçimde kuracağımız Demokratik Cumhuriyette adalet önünde bunların hesabını tek tek soracağız. Bunun hesabını vermekten asla kaçamayacak o dönemin sorumluları da, bu dönemin kumpasçıları da. 

TAZMİNAT İSTEYEN EMEKÇİLERİ DURDURUYORLAR: Sömürü serbest, hak gaspı serbest, hak talebi yasak. Soma ve Ermenek'ten en temel hakları olan tazminatlarını istemek için yola çıkan emekçileri durduruyorlar. O tazminatlara el koymak, gasp etmek serbest ama hak talep etmek yasak. Madende katliam serbest ama katliamda hesap sormak isteyenlerin itirazları yasak. Yok arkadaşlar bu böyle gitmez. Yeter, bese. Bu böyle gidemez. Bu sadece siyasi bir mesele değil, bu aynı zamanda vicdani ve ahlaki bir meseledir. Ahlaksızlığa, vicdansızlığa karşı çıkmak aynı zamanda faşizme karşı çıkmaktır. Faşizme karşı çıkmak için vicdansızlığa da ahlaksızlığa da her gün itiraz ediyoruz, itiraz edeceğiz de. 

SÜNGÜYLE HER ŞEYİ YAPABİLİRSİNİZ AMA... Militarizmle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Daha önce de söylemiş olmalıyım; galiba Bismark'ın sözüydü; “Süngüyle her şeyi yapabilirsiniz ama üstünü örtemezsiniz.” İsterseniz deneyin bakın bakalım ne oluyor? Libya'dan Doğu Akdeniz'e kadar sorunları diplomasiyle müzakereyle diyalogla çözmek yerine sürekli askeri yöntemleri devreye sokmanın bedeli bu toplumun yoksullaşmasıdır. Savaş baronlarının zenginleşmesidir. O nedenle bu ülkede bu savaş politikalarına en kararlı şekilde karşı çıkmadıkça bu ülkeye demokrasi ve barışı getirmemiz çok zor. Barış çağrılarımız savaşa karşı mücadele çağrısıdır. Barış çağrılarımız talana, ranta karşı mücadele çağrısıdır. Bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Kan istemeyen, talana karşı olan, yalanı reddeden herkes bu iktidarın savaş politikalarının karşısında olmalıdır. HDP bunu yapıyor, yapmaya devam edecek.  

DOĞAYA NASIL SALDIRDIKLARINI BİLİYORUZ: Yalan demişken bir noktaya daha değinmeden olmaz. Yalanları anlatmak için burada birkaç gün grup toplantısı yapmamız lazım ama zararı yok, enerjimiz var gücümüz var, her gün anlatmaya devam edeceğiz. Orman yangınlarına ilişkin yalana da işaret etmem lazım. Bu iktidarın doğaya ekosisteme bakışının ne olduğunu biz biliyoruz. Şaibeli ihalelerle satılan yangın söndürme uçaklarını da biliyoruz. Güvenlik bahanesi ile Kürt illerinde yakılan binlerce hektar ormanın durumunu da biliyoruz. Günlerce, haftalarca müdahale edilmeyen yangınları da biliyoruz. İmara açılsın diye, rant alanı açılsın diye çıkarılan yangınları, maden sahası için yakılan ormanları biliyoruz. Ülkenin farklı yerlerinde bunların örneklerini defalarca yaşadık, Kazdağları’ndan Fatsa’ya, Cudi’ye Gabar’a, bütün buralara nasıl vahşice saldırı yapıldığını, doğaya nasıl vahşice saldırı yapıldığını biliyoruz. 

BUYRUN BURASI YANDI: Şimdi sadece bir örnek demiştim; Bodrum’un Güvercinlik Koyunda büyük bir yangın çıkmıştı zamanında. O yangından sonra da yakılan alanlara inşaat yapılmayacağı, buraların imara açılmayacağını dönemin Muğla Orman Müdürü şu sözlerle anlatmıştı: Burası kesinlikle imara açılmayacak ve tekrar yeşillendirilecek. Yalan! İmara açıldı ve yandaşa peşkeş çekildi. Arkadaşlarımız bir tane görsel getirdiler. Bundan birkaç yıl önce Güvercinlik’te büyük bir yangın çıktı, 250 hektar alan yandı, peki, sonraki hali neydi. (Görselleri göstererek) Buyurun, burası yandı. Evet, “burası ağaçlandırılacak ve imara açılmayacak” demişti sonraki hali ve şimdiki durumu budur. Tekrar yan yana koyalım ve görelim bunun gibi onlarca örnek vardır. Biz bu iktidarın inşaata otellere başka işletmelere yer açmak için yangınların önünü nasıl açtığını ve üzerini nasıl örttüğünü biliyoruz. Ama buna karşı mücadeleyi en kararlı biçimde devam ettireceğiz. Bunların hesabını ahirete bırakmayacağız. (HABER MERKEZİ)