Mithat Sancar: Silahla değil, müzakere ve mutabakatla çözüm istiyoruz

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Sorunları silahla, şiddetle, savaş politikaları ve güvenlikçi anlayışla değil, müzakere, diyalog ve en geniş toplumsal mutabakatla çözmek istiyoruz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı, TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri Konferans Salonu’nda başladı. Salona “Eşbaşkanlık Mor Çizgimizdir”, “Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetimleri Savunma, Kayyım Rejimini Yıkma” ve “Demokratik yerel yönetimleri inşa, kayyım rejimini yıkma zamanı” pankartları Kürtçe, Arapça ve Türkçe asıldı.

Konferansa bölge kentlerinden 400’e yakın delege katıldı. Konferansa Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Sosyalist Yeniden Kurulu Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanları Özlem Gümüştaş ve Şahin Tümüklü, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ayşe Erdem ve İbrahim Akın, SODAP’tan Sevtap Akdağ Karahalı ve Sezgin Kartal, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren katıldı. 

konferans
HDP, Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı düzenledi. Fotoğraf: MA

 

Divan oluşumuyla başlayan konferansta ilk olarak HDP’li belediyelerin yaptığı çalışmaların yer aldığı sinevizyon gösterimi yapıldı.

MIZRAKLI: ÇÖZÜM GÜCÜ OLDUĞUMUZU GÖSTERELİM

Konferans yerine kayyım atanan tutuklu Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın, Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi’nden gönderdiği mesaj okundu. Dar zamanlarda çok olayın sığdığı netameli dönemlerden geçildiğine dikkat çeken Mızraklı, mesajının devamında şunları kaleme aldı: “Etkilerinin insan ve toplum düzleminde en az değerlendirildiği ama sonuçlarının tamamen müsebbibi olmayanlara ihale edildiği bir döneminde yaşandığını hiç sanmıyorum. Böylesi önemli bir sürecin üzerinden iki yıl geçti ve yarattığı sonuçlar hâlâ hakkınca değerlendirilmedi. Büyük mücadelelerle elde edilen kazanımlar, yasal bir statüye kavuşturulmayınca ne yazık ki kayıpları kolay oldu. 
Tüm olumsuzluklara rağmen daha fazla çaba göstermek ve çözüm gücü olduğumuzu başta halkımız olmak üzere herkese göstermek durumundayız. Polemiklere ve kısır tartışmalara girmeden, umut olmaya ve güven vermeye devam etmeliyiz. Miyopluğa düşmeden, soğukkanlı, ferasetli, bilgelikten beslenen ve perspektifi geniş bir anlayışla yaptığımız ama kayyum darbesi ve benzeri hukuksuzluklarla kesintiye uğrayan çalışmalarımızı yeniden hayata geçireceğimizi herkese anlatmalıyız. 

Yerel yönetimler, demokrasinin neşvünema bulduğu değerli kurumlardır. Yerinden yönetim siyasal düzlemle beslenen ayrı bir anlam dizgesini başlatırken, yerel yönetim daha çok mali ve idari özerkliğin esas olduğu coğrafi yerleşimde merkezi yönetimle denk görev, yetki ve sorumluluk paylaşımı yapılmış bir fonksiyonel uzuv durumunda. Merkezin, idari yetkilerini kısmen paylaştığı/devrettiği yerinden yönetim biçimleri ile karıştırmamak önem kazanıyor. 

YERİNDEN YÖNETİM İLKESİ 

Sadece Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı çerçevesinde bakıldığında bile güçlü yerel yönetim, demokratik katılımcılıktan beslenerek ve etki alanı genişletilerek adeta bir geçiş trendi olarak değerlendirilebilir. Bunun yanı sıra yerel özgünlüklerin gözetilmesi ve ihtiyaçların en yakın yönetim biriminden sağlanması bakımından yerinden yönetim ilkesi çok önemli; fakat ne yazık ki Türkiye’de hukuki olarak buna cevap veren bir düzenlemeden bahsetmek mümkün değildir. Merkezi yönetim-yerel yönetim kavramları demokrasi ile birbirlerine hemhal olduğunda daha önemli oluyor. Yerelin ihtiyaçlarının, merkezin bürokratik dehlizlerinde kaybolmasına mahal vermemek için en yakın yönetim birimi tarafından yerinden karşılanması gerekmektedir.

'HALK İÇİN ŞİARINI İLKE EDİNDİK'

Bizlerde ilk yerel yönetim deneyimimiz den günümüze kadar toplumu esas alarak yerel yönetimleri demokratikleşme çabası içerisine girdik. ‘Halka rağmen, halk için değil’ anlayışı yerine Halkla beraber, halk için şiarını ilke edindik. Bu doğrultuda gelecek güzel günler için bir araya gelmiş olan tüm arkadaşları saygı ile selamlarken, umut tohumlarını ekerek başarıya ulaşacağımıza olan inançla konferansın; kayyımlar ile darbelenmek istenilen yerel yönetimler anlayışımıza yeni soluk olacağına inanıyorum.”

SANCAR: HDP ÖZGÜRLÜĞÜN, BARIŞIN ADRESİDİR  

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, tartışmaların Kürt sorunu etrafında yoğunlaştığı bir dönemde konferansın anlamının büyük olduğunu dile getirerek, “Bizler demokrasiyi bütün ayakları ve bütün ilkeleriyle yerleştirmek için yola çıkmış bir geleneğin temsilcisi devamı ve yeni bir bileşimiyiz. HDP Türkiye’de barışı demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği bütün bölgelere yerleştirmenin adresidir. Bu mücadele geleneğinin geldiği en yüksek aşamadır. Elbette bu nihai bir nokta değildir. Bizlerden sonra da bu mücadele büyüyecektir. İşte bizler bu onurlu mirasın şimdiki emanetçileriyiz. Üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmek için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz yeter ki bu geleceğe ışık saçan yolu bizden sonrakilere hakkıyla devredelim” dedi.  

'DEMOKRASİNİN EN GÜÇLÜ SAVUNUCUSU HDP’DİR'

Tekçiliğe, zorbalığa karşı halkın iradesinin etkili hayata geçmesi gerektiğini vurgulayan, “Eğer erkleri iktidarı, merkezde toplarsanız keyfilik, yolsuzluk, soygun, talan, yozlaşma kaçınılmazdır. Kuvvetleri devlet içinde birbirinden ayırmak yetmiyor, merkezin yetkilerini yerele devredeceksiniz. Yerele yetki devrini genişlettikçe, yerel yönetimlerin kaynaklarını güvence altına aldıkça demokrasiyi sağlam bir temele oturtmuş olursunuz. Bunun en güçlü ve kararlı savunucusu da HDP’dir” diye belirtti.

Kayyım rejiminin en az 3 alanda büyük tahribatları olduğunu dile getiren Sancar, konuşmasına şöyle devam etti: “Birincisi kültürel asimilasyondur. Kayyım halk iradesini gasp ederken kimliğini de talan ediyor. Kültürel asimilasyonun yani 100 yıllık planların en ağır uygulamasını kayyım rejimi oluşturuyor. Kayyım rejimi aynı zamanda siyasal asimilasyon yöntemidir. Çünkü Kürt halkını kendi iradesini kendi iradesini kullanabilen bir özne olmaktan çıkarmayı ve siyasal hayatına yabancılaştırmayı hedefliyor. Kürt halkının kendi olarak var olma, kendi ilkeleri ile siyasal temsiliyet oluşturma imkanlarını ortadan kaldırmak istiyor. Kürt halkını iradesiz, başka partilere dağıtılmış, etkisiz bir topluluğa dönüştürme operasyonunun en önemli aracıdır. Oysa kayyıma karşı yerel demokrasiyi savunurken biz Kürt halkının siyasi özne olma hakkını da savunuyoruz. Kürt halkının bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olma hakkını savunuyoruz. O nedenle kayyım rejimine karşı mücadele siyasi özne olma hakkına sahip çıkma mücadelesidir.  

'YEREL DEMOKRASİDEN VAZGEÇMEYİZ'

Bir asimilasyon da ahlaki asimilasyondur. Yani yozlaştırma politikalarıdır. Gençlerimizi, toplumumuzu, kendi değerlerinden koparma uygulamalarının en sinsi şekilde hayata geçirilmesinin modelidir. Yolsuzluklar, halkın kaynaklarını talanı, gençliğin başta uyuşturucu olmak üzere kendi kişiliğin ve toplumundan koparılmasının bütün yöntemlerini hayata geçirdiler. Kayyım rejimine karşı mücadele ahlaki asimilasyon ve yozlaşmaya karşı değerlerimizi savunma mücadelesidir. Yerel demokrasi değerlerimizi ilkelerimize, ilkelerimizi aydınlık geleceğimiz ile buluşturan bir hedeftir. Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz. Yerel demokrasisiz bir barış inşa etmek mümkün olmaz. 

Belki şimdi şehirlerimizde seçilmiş yöneticilerimizi görevden aldılar ama sizler burada bulunan belediye eşbaşkanları, seçilmiş belediye meclis üyeleri halkın gerçek temsilcileri olarak yükümlülüklerini yerine getiriyorsunuz. Eksikliklerimizle, bazı alanlarda yanlışlarımızla bu mücadele devam etti ve edecek. Eksikliklerimiz tamamlamak bizim özeleştiri ve kendi kendimiz sorgulama halkımızın denetimine açık olma yöntemi ile ortadan kalkar. Bizler asıl denetim mercii olarak kendimizi partimizi tüm yönetici organlarımızı sizlerin tabanın denetimine açık tuttukça büyüyebiliriz. Önümüzdeki dönemde bunu çok daha etkili şekilde yapacağımızdan şüphemiz yok. Bugüne kadarki eksiklik ve yanlışlıkları da yine en geniş demokratik sorgulama, özeleştiri ve denetim yöntemleri ile gidereceğimizden hiçbir şüphemiz yok. 

YARIN AÇIKLANACAK DEKLARASYON

Herkes yarın açıklayacağımız deklarasyonu bekliyor. Bu deklarasyonda neler yer alacağına dair ipuçları vermek istemiyorum. Beklesinler, yarın Türkiye'nin bütün halklarına duyuracağız. Orada yer alan bir özü tekrar etmekte sakınca yoktur. Biz bu ülkede her kesimine özgürlüğü demokrasiyi, her inancına eşitliği getirmek için yola çıktık. Bütün halklar özgür ve bütün inançlar eşit olacak ve demokrasi bu ülkenin yerine sağlam bir şekilde kurulacak. Bu olmadan Türkiye'de aydınlığı yakalamak da yeni bir başlangıç yapmak da mümkün değildir. HDP bütün baskılara, bütün oyunlara ve kara propagandaya psikolojik savaş yöntemlerine rağmen ilkelerinden asla vazgeçmedi, mücadelesinden taviz vermedi, bedel ödemekten geri durmadı. 

'MÜZAKERE İSTİYORUZ'

Bugün sizin gibi seçilmiş değerli dostlarımızın bir kısmı zindanlarda rehine olarak tutuluyor. Gültan Kışanak ve Selçuk Mızraklı şahsında içerideki tüm arkadaşlarımıza, hepiniz adına en güçlü selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Yine 2016 Kasım darbesi ile eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere birçok yöneticimiz siyasi rehine olarak alındı. Onları da buradan özgürlüğün yakın olduğu inancıyla selamlıyoruz. Özgürlüğe demokrasiye eşitliğe aydınlığa yakın duruyoruz, eşikteyiz. Bu eşiği geçmenin yolu HDP’nin oluşturduğu değerler ve ilkelerden geçer. Biz programlarımızı kimseye kayıtsız şartsız kabul edilmek üzere dayatıyor değiliz. Toplumun bütün kesimleri ile müzakere istiyoruz. Türkiye’de demokrasiye giden yol, müzakere ve diyalog, katılım ve toplumsal meşruiyet geçiyor. HDP bunun en etkili önerilerini sunuyor. Yarın da temel mesajımız bu olacak. Hedefimiz bu, müzakere istiyoruz. Sorunları silahla, şiddetle, savaş politikaları ve güvenlikçi anlayışla değil, müzakere, diyalog ve en geniş toplumsal mutabakatla çözmek istiyoruz. Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmeye talibiz. HDP olmadan, bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği özgürlüğü getirmek mümkün olmayacaktır. Müzakere kanalları yerleştikçe, diyalog sürekli hale geldikçe bunu Türkiye'nin bütün halklarına anlatabileceğimizden hiçbir şüphe duymuyoruz.

'BÜYÜYEREK, DEVAM EDİYORUZ'

Yolumuza büyüyerek devam ediyoruz. Tüm engellemelere rağmen HDP büyüyor. HDP’nin büyümesi umudun büyümesidir, demokratik gelece inancın büyümesidir. HDP ayazda bir yaz güneşidir. HDP çölde bir vahadır. HDP tayfunda güvenli bir liman, karanlıkta güçlü bir ışıktır. HDP en karamsar dönemlerde halkların en büyük umududur. Bunu önümüzdeki dönemde hep birlikte, mahallede, sokakta, şehirlerde, meydanlarda, salonlarda anlatmaya devam edeceğiz. Müzakere yolunu genişlettikçe, halkların demokratik iradesini HDP’nin birlikte demokrasi güçlerinin oluşturacağını ittifakta çözüm gücü ve çözümün anahtarı olduğunu yakın zamanda hep birlikte göreceğiz."

Konferans basına kapalı olarak devam etti. (MA)