Moto kuryelerin taşıyamadığı ağırlık: Hastalıklar, iş yükü, tehditler...
Olumsuz koşullarda, güvencesiz çalışan moto kuryeler, müşterilerce tehdit ve hakaretlere maruz kaldıklarını ve zamanında kargo ulaştırmak için hız yapmak zorunda olduklarını aktarıyorlar.
ANKARA - Mobil uygulamaların hayatımızdaki yeri arttıkça taşıma işkolundaki şirket ve çalışanların sayısı da arttı. Taşıma ve lojistik firmalarında kurye olarak çalışan işçiler iş güvenliği olmayan, sağlıksız iş yerlerinde mesai yaptıklarını söylüyor. Her gün yüz yüze geldiğimiz kuryeler performans baskısı, mobbing ve düşük ücretlerden şikayetçi. Yoğun çalışma sebebiyle iş ve trafik kazası ile sürekli karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan kuryelerle çalışma koşulları hakkında konuştuk.
‘BAZI KARGOLAR O KADAR AĞIR OLUYOR Kİ’
Özel bir şirkete bağlı olarak kargo dağıtım merkezinde taşeron olarak çalıştığını söyleyen bir işçi, güvencesiz ve ağır koşullarda yaşam mücadelesi verdiklerini söylüyor. Performans beklentisi nedeniyle ağır yükleri hızlı şekilde taşımak zorunda kaldıklarını anlatan dağıtım merkezi çalışanı, “Gece işe başladıktan sonra taşıma bandının etrafında onlarca insan sabaha kadar il dışından gelen kargoları ilçelere göre ayrıştırıp araçlara yüklüyoruz. Bazı kargolar o kadar ağır oluyor ki bant üzerindeki kargoyu kaçırmadan almak için kaza geçirdiğimiz oluyor” ifadelerini kullandı.
‘AYAKLARIMIZDA YARALAR OLUŞUYOR’
Başka bir dağıtım merkezi çalışanı ise çalışma koşullarını şu şekilde anlatıyor:
“Sabaha kadar ağır hakaretlerle çalışıyoruz. İşin bitmesi için bizi makine gibi görüyorlar. İş için verdikleri kıyafetlerin, eldivenlerin kirliliği bir yana ayakkabı numarası 41 olan birine 43 numara bot veriliyor. Ayaklarımızda yaralar oluşuyor. İş yeri duvarında ‘önce iş güvenliği’ afişleri var ama diğer taraftan işveren bizlerden hız bekliyor. Bir yandan ağır yükleri hızlı şekilde indirip kaldırırken diğer taraftan nasıl güvenliğimizi sağlayabiliriz?”
‘İŞİ YETİŞTİRMEK İÇİN HIZ YAPMAK ZORUNDAYIZ’
Gün içinde paketlerin müşteriye hızlı ulaşması için baskı gördüklerini anlatan kargo çalışanı Mehmet Ceylan kargoların dağıtım merkezlerinde hasar görebildiğini ve müşterin firmayı değil kargo çalışanlarını sorumlu tuttuğunu söylüyor. Müşterilerce tehdit ve hakaretlere maruz kaldıklarını ve zamanında kargo ulaştırmak için hız yapmak zorunda olduklarını aktaran Ceylan, “İşi yetiştirmek için hız yapmak zorunda olduğumuz zamanlar çok oluyor. Elimizden geldiğince hız yapmamaya çalışıyoruz ama işimizi bitirmeye çalışıyorken bu mümkün değil. Bazen sosyal medyada görüyoruz; ‘kargo çalışanları kazaya sebep oluyor, dikkatsiz ve asabiler’ diyenler oluyor. Üzerimizde bunca baskı, performans dayatması, mobbing varken kaza riskini göze alarak iş yetiştirmeye çalışan bir kargo çalışanının stressiz olması nasıl beklenebilir?” diye sordu.
‘PAKET BAŞI 33 LİRA KAZANIYORUZ, ASGARİ ÜCRETE TAMAMLAMAK İÇİN 15 SAAT ÇALIŞTIĞIMIZ OLUYOR’
Özel bir lojistik firmasında 9 senedir mal kabul ve kargo işçisi olarak çalıştığını anlatan Gürsel Taşan, sektörde çalışanların yeterli ücret almadığını anlatıyor. Genelde verilen ücretin asgari ücretten 500 lira fazla ve işe göre yetersiz olduğunu aktaran Taşan, “Çoğumuz taşeron olarak elverişsiz ortamlarda asgari ücrete çalışıyoruz. Sektör günümüzdeki ekonomik krizle beraber ücretlerin tamamen yetersiz olduğu bir hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Mobil uygulamaya bağlı dağıtım şirketinde çalışan bir moto kurye ise paket başı 33 lira aldıklarını, çalışma saatlerinin ise şube müdürleri tarafından belirlendiğini söylüyor. Çalışma saatlerine itiraz etme durumlarının olmadığını belirten kurye, “Bazen 9 saat bazen de 12 saat çalıştığımız oluyor. Paket başı para aldığımız için günü kurtaramadığımız zamanlar mesai istediğimiz de oluyor. 15 saat çalıştığım zamanlar da olmuştur. Aylık performansa göre para aldığımız için ücreti asgarinin üzerine çıkartmak zorundayız” dedi.
‘4 KİŞİNİN İŞİNİ BİR KİŞİ YAPIYOR, 40 YAŞ ÜSTÜ HASTALIKLAR 20’Lİ YAŞLARA İNDİ’
Pandemi sonrası mobil uygulamaların sayısındaki artış ile birlikte taşıma işkolunda yaşanan büyüme işçi sayısını arttırdı. Çalışan sayısı artan taşıma sektöründe oluşan hastalıkların meslek hastalıkları kapsamına girmesi gerektiği çalışanlarca dile getiriliyor. Nakliyat-İş yönetiminden Erdal Kopal yoğun çalışma temposunda bel ve boyun fıtığında ciddi artışlar olduğunu vurguluyor. Eskiden 40 yaş üstü görülen hastalıkların şimdilerde 20’li yaşlara düştüğünü söyleyen Kopal, “4 kişinin yapacağı işi 1 kişi yaptığı için işçilerde siyatik, varis, bel ve boyun fıtığı gibi hastalıklarda artış yaşanıyor. Sürekli ayakta ağır yükler indirip kaldırmak zorunda olan işçilerde genç yaşta hastalıklar görünmeye başlandı” dedi.
BAKANLIK MESLEK HASTALIĞI SAYMADI
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden hastalıkların meslekten kaynaklı oluştuğuna ilişkin belge aldıklarını aktaran Kopal, “Aldığımız belgeyi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na ilettik fakat bakanlık bel ve boyun fıtığının meslek hastalığı olarak ele alınmadığını bildirdi” dedi.
‘İŞVEREN TEHDİT EDİYOR’
İş kazası geçiren işçilerin hastanelerden rapor almasının işverenlerce engellendiğini de anlatan Kopal, “Hastaneden rapor alan işçiler işten atılma tehdidiyle baskı altına alınıyor. Tazminat ödemek istemeyen ve şirketlerini zora sokacak olaylardan kaçınan işverenler tehdit yoluyla işçileri engellemek istiyor. Kanuni olmamasına rağmen iş akdi feshedilen işçilerin sayısı çok fazla. Dava masraflarını ödeyecek durumda olmadıkları için işçiler mecburen uzlaşmaya gidiyor. Sendikalı olan işçilerin mahkeme süreçlerinde bizler yanlarında oluyoruz ama çoğu sendikasız çalışan işçiler mecburen uzlaşma yoluna gidiyor” ifadelerini kullandı.
Bir kuryeye çarptıktan sonra yurt dışına giden Somali Cumhurbaşkanının oğlunu hatırlatan Kopal, “Kurye arkadaşımızın engelli çocuğu ve eşi sahipsiz kaldı. Kamuoyuna yansımayan fazlaca iş cinayeti ve kazası var. Taşımacılık sektöründe işverenden yana alınan her tavır işçilerin hakları yanında hayatlarına da mal olabiliyor” şeklinde konuştu.
‘ÇOĞUNLUĞU SAĞLAMAYA AZ KALMIŞTI Kİ PATRON İŞ KOLUNDA DEĞİŞİKLİK YAPTI’
Taşıma işkolunda sendikalaşmanın arttığını ancak yeterli sayıya ulaşamadıklarını belirten Kopal, çalışanlardan yüzde 10,34’ünün sendikalı olduğunu ve sendikalı çalışanların toplu iş sözleşmesinden yalnızca yüzde 5,5’inin yararlanabildiğini söylüyor. Kopal, “Sendikalaşma taşıma işkolunda önemli bir yerde duruyor. Mahkemeye yansıyan hak gasplarından toplu iş sözleşmelerine, iş güvenliğinden yasal bir takım haklara kadar sendika hayati işlev görmekte. Özel sektörde sendikalı olmak daha zor. İşverenler yasaları çiğniyor. Mesela Yemek Sepeti'nde daha önce örgütlenmiştik ve çoğunluğu sağlamaya az kalmışken patron iş kolunda hileli şekilde değişikliğe giderek üyelikleri düşürmüştü. Mahkeme bunun suç olduğuna karar verdi fakat hukuksuzluk devam etti. Elbette ki hak gasplarına karşı mücadelemiz de sürecek” ifadelerini kullandı.