Mourinho evreni
Eğer Mourinho evreninin arkasında durulacaksa mevcut kadroda radikal bir değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz. Yok eğer eldeki kadro yeterli görülüyorsa, öyleyse oyun anlayışında radikal bir değişiklik zorunlu. Çünkü bu kadroya bu oyunun giydirilemeyeceği belli.
Milli ara dönüşü 21 günde 6 maça çıkacak olan Fenerbahçe, bu karşılaşmaların ilkinde, Samsun deplasmanında 2 puan bıraktı. Üstelik sahaya konulan oyun ve kadro tercihleri de tartışmaya açıktı.
Sarı lacivertlilerde haftalar geçtikçe ilerlemesi beklenen oyun tam aksine, daha da geriledi. Şu ana kadar en belirgin sebep, Mourinho'nun kurmak istediği "evrenle", elindeki kadronun ve mücadele ettiği ligin gerçeklerinin uyuşmuyor olması gibi gözüküyor.
Portekizli teknik direktör oyunu rakip yarı sahada oynayan, top sahip olan, sete yerleşip rakibi pas trafiğiyle ve hücum presiyle boğacak, kapalı savunmaları aşacak teknik kapasitede bir takımı değil, aksine kaptığı toplarla kendi sahasından hızlı çıkan, rakip kaleye doğrudan gidebilen bir oyun anlayışını tercih ediyor.
Bu yüzden Maximin ve En Nesyri'yi kendi evrenine özellikle transfer etmek istedi, bu yüzden oyunu yavaşlattığını düşündüğü İrfan Can Kahveci'ye forma vermiyor, bu yüzden 9 hafta sonunda topla oynama oranı yüzde 49.9'da kalmış durumda.
Bu iki oyun anlayışından ilki geçen sezon İsmail Kartal'la 99 puan topladı, ikincisi iki sezon önce Jesus'la Türkiye Kupası kazandı. Futbolda birisi diğerinden daha doğrudur diye yorumlamak mümkün değil, ancak eldeki kadroya ve ligin öne çıkan özelliklerine bakarak hangisinin sarı lacivertliler için daha uygun olduğunu söylemek mümkün.
KADRO MÜHENDİSLİĞİ
Portekizli teknik direktörün elindeki kadronun ilk oyun anlayışına daha uygun bir kadro olduğuna şüphe yok. İlk 11'in değişmez isimleri Dzeko ve Tadic, defans hattının daha öne çıkmasını, topun daha çok kendi arkadaşlarımda kalmasını, böylece takımın rakip sahada daha dar bir alanda oynamasını tercih edecek profilde isimler. İki isim de takım boyunun uzaması ve topun rakip sahada tutulamaması durumunda performanslarının düşeceğini bilir. Eğer ilerleyen yaşları da düşünülerek bu iki ismin ana planda olmadığı bir oyuna geçilmek planlanıyorsa Mourinho'nun oynatmayı istediği oyun bir nebze daha anlaşılabilir. Ancak bu iki isim ilk 11'in değişmez oyuncularıysa ana plan da bu iki ismin en yüksek verimi vereceği şekilde çizilmek zorunda.
Fenerbahçe'de sezonun geri kalanında orta saha üçlüsü bir sakatlık ya da ceza durumu olmazsa Ambrabat-Fred-Szymanski şeklinde oluşacak. İleri uçta Dzeko, sağ kanatta Tadic'in yerleri de banko gibi gözüküyor. Ancak sol kanatta ne Maximin'in verdiği performans Mourinho'yu tatmin ediyor ne de yerine oynatabileceği oyuncuların potansiyeli.
Geçen sene sarı lacivertlilerin en öne çıkan özelliği Tadic-Ferdi, İrfan-Osayi, Djiku-Becao, Dzeko-Szymanski gibi ikilileri ile oyun ezberlerini oturtmuş olmasıydı. Bu seneki oyunda ise henüz hiçbir ikili kurulamamış durumda. Stoper ikilisinin kimlerden oluşacağı belirsiz, Jayden ve Mert Müldür'ün bek performanslarının da geçen seneye kıyasla oldukça düşük seviyede kaldığını söyleyebiliriz. Üstelik İrfan Can, Cengiz, Oğuz Aydın, Cenk Tosun, Levent Mercan, Samet Akaydın gibi birçok isim tabiri caizse ıskartaya çıkmış durumda. Dolayısıyla Fenerbahçe'de ciddi bir kadro mühendisliği sorunu olduğu ortada. Eğer Mourinho evreninin arkasında durulacaksa mevcut kadroda radikal bir değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz. Yok eğer eldeki kadro yeterli görülüyorsa, öyleyse oyun anlayışında radikal bir değişiklik zorunlu. Çünkü bu kadroya bu oyunun giydirilemeyeceği belli.
SAMSUN DEPLASMANI
Samsunspor maçı, sarı lacivertlilerdeki bu uyumsuzluğu da ortaya seren bir karşılaşma oldu. İlk yarım saat iki takımın da birbirinin oyun kurmasına müsaade etmemesi yüzünden karşılıklı top kayıplarıyla geçti. Fenerbahçe biraz daha topa sahip olduğu dakikalarda Samsunspor defansının da hatasıyla 1-0 öne geçti. Ancak gol sevinci için toplanan oyuncuların yan yana gelmesi kısa bir taktik toplantısına dönüştü. Tadic kendisini tebrik eden Becao'ya, Dzeko yanına kadar gelen Djiku'ya oyunla ilgili uyarılarda bulundu. İleri uçtaki futbol zekası üst seviyede olan iki oyuncu, stoperlere geriden oyunu nasıl kurmaları gerektiğine dair beklentilerini anlattılar. Bu ilginç sahne takımın liderlerinin kimler olduğunu, oyunun kimler üzerine kurulması gerektiğini de gösteriyordu.
İlk golden sarı lacivertliler rakibe baskı uygulamak yerine rakibi üstüne çekmeyi ve arkada boşluklar bırakmasını beklemeyi tercih etti. Ancak bu bölümde yakalanan fırsatlar değerlendirilemedi. İkinci yarının başında da Mert Müldür ve Tadic arasındaki uyumsuzluktan yararlanan Samsunspor skoru dengelemeyi başardı. Oyuna erken müdahale eden Mourinho Kostic ve Fred'i kenara çekip Maximin ve İrfan'ı sahaya sürdü. Rakip sahada daha hareketli bir oyuna geçen Fenerbahçe 62'nci dakikada Maximin'in golüyle tekrar öne geçmeyi de başardı. Ancak üçüncü golü bulamayan sarı lacivertliler 80'den sonra kendi sahasına gömüldü.
Bu bölümde belirleyici olan ise Jayden'ın sakatlanması oldu. Mourinho, Jayden'ın yerine sol beke kulübede oturan Levent'i almak yerine üçüncü stoper olarak Samet'i sahaya atmayı tercih etti. Maçın son bölümünü Çağlar-Samet-Djiku üçlüsüyle tamamlamak belki ceza sahasına atılacak uzun topları karşılamak için mantıklı görülebilir. Ama sol beke atılan uzun topların düşünülmemiş olması pahalıya mal oldu. Oyuna sağ açık olarak giren İrfan Can'ın sol bekte uzun topta rakibine ezilmesi Samsunspor'a ikinci golünü getirdi. Açıkçası burada ne İrfan Can'a ne Djiku'ya ne önlerindeki Maximin'e hesap kesilemez. Mourinho'nun değişikliği sol kanatta bir zafiyet yarattı, Samsunspor da bu zafiyeti kullanarak beraberliği kurtardı.
Portekizli teknik direktör, Göztepe deplasmanından sonra Samsun deplasmanında da skoru tutmak için aldığı aşırı önlemler yüzünden skoru tutamadı. Mourinho'nun Süper Lig'in sürprizlerle dolu olduğuna, skoru tutmanın en iyi yolunun bu yüzden topu kaleden olabildiğince uzak tutmak olduğuna ikna olması önemli. Ayrıca elindeki kadroya daha çok güvenmesi ve kendi aklındaki oyunu kadroya göre güncellemesi de gereklilik.
Sarı lacivertlilerin önünde ikisi Avrupa, üçü lig olmak üzere arka arkaya oynayacağı 5 zorlu maç var. Fenerbahçe ya bu maç temposu sayesinde kendi oyununu oturtarak yukarı doğru ivme kazanacak ya da bu yoğunlukta boğularak kendisini kasım ayında karanlık bir tablonun içinde bulacak.
Hangisi olursa olsun, sarı lacivertlilerin bu kararsızlıktan çıkıp daha keskin ve ne istediğini bilen bir takıma dönüşmesi şart.