Mourinho, Fenerbahçe'de ne yapar?
Fenerbahçe'de teknik direktör olmanın çok net bir kuralı var; şampiyon olamazsan sonraki sezonu göremezsin. Mourinho, Fenerbahçe'nin kodlarını değiştirebilecek, istikrar sağlayabilecek isim olabilir. Sarı lacivertlilere sabırlı ve planlı hareket etmenin başarıyı da getireceğini ispatlayabilir.
İkonik bir isim Jose Mourinho. 20 yıl önce 41 yaşındayken Porto ile Şampiyonlar Ligi'ni kazandığında "en iyiler" sınıfına havalı bir giriş yapmıştı. Aralıksız 10 sene hep en üst seviyede takımlarda, en yukarıdaki kupaları almak için mücadele etti, çoğunu da kazandı. İstikrarsız denebilecek son 6-7 yılında bile 1 Avrupa Ligi, 1 Konferans Ligi kupası var. Hırslı, kazanmak için her şeyi yapabilecek potansiyelde ve beceride bir isim. Fenerbahçe bugün belki de getirebileceği en üst düzey teknik direktöre emanet etti takımı.
Süper Lig'in parametreleri Mourinho'nun daha önce başarı elde ettiği yerlere göre elbette çok daha farklı, Fenerbahçe'nin durumu ise "biricik, kendine özgü". Mourinho'nun teknik direktörlüğünü yorumlamak belki saçma bir çaba olur ama Fenerbahçe-Mourinho işbirliğinin neler sunabileceği, üzerine konuşulmaya değer.
FENERBAHÇE'NİN KODLARI: ŞAMPİYON YAPAMAYAN GİDER
Eğer İsmail Kartal'ın yerine gelen isim Jose Mourinho olmasaydı ilk olarak Fenerbahçe'nin bir teknik direktör değişikliğine ihtiyacı var mıydı, bu tartışılacaktı. Sonuçta ne olursa olsun İsmail Kartal 99 puan ve 99 golle sezonu kapamıştı. Ama yerine gelen ismin Mourinho olması bu tartışmayı gereksiz hale getirdi. Kartal muhtemelen sezonu şampiyon tamamlasaydı da Mourinho ihtimali karşısında şansı olmazdı. Kaldı ki Mourinho olmasaydı da başka birçok etken teknik direktör değişikliğine yol açacaktı.
Bu etkenlerden birincisi Fenerbahçe'nin gelenekleri. Sarı lacivertlilerde teknik direktörlüğün çok net bir kuralı var; şampiyon olamazsan sonraki sezonu göremezsin. İstersen Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oyna, istersen ligde 99 puan al, bu kural hiç değişmiyor. Şampiyon olursan da sonraki sezonu "belki" görürsün, o da o sezon kulübe ve taraftara verdiğin güvene bağlı.
KARTAL'IN SARSILAN GÜVENİ
İkincisi İsmail Kartal'ın kendisi. Kartal'ın elindeki kadroya uygun, harika işleyen bir A planı vardı, sezona da çok iyi başlamıştı. Ama sezon içindeki dalgalanmaların krize dönüşmesini önleyemedi, bu kriz anlarında verdiği kararlar ve basın toplantılarındaki ifadeleri de kendisine olan güveni sarstı. 99 puana rağmen sezonu kupasız kapatmanın, Konferans Ligi ve Türkiye Kupası'ndan elenmenin, Kadıköy'de kaybedilen puanların faturası da İsmail Kartal'a yazıldı doğal olarak.
ALİ KOÇ'UN TEKNİK DİREKTÖR SINAVI
Üçüncü etken de Ali Koç. Sarı lacivertlilerin başında altıncı sezonunu geride bıraktı. Altı sezona da farklı teknik direktörlerle başladı. Sadece son ikisi, Jesus ve Kartal başladıkları sezonu bitirebildi. Altı yıllık başkanlık sürecinde en zorlandığı konunun teknik direktör seçmek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Koç döneminde sarı lacivertlilerin en büyük sorunu, kulübün bir türlü kendi kimliğini bulamaması ve sürekli bir arayışta olması oldu. Bu kimlik bunalımı nedeniyle 6 yıl boyunca rasyonel planlamalar yerine hep reaksiyonel kararlar alındı.
İlk teknik direktörü Cocu'yu 10'uncu haftada, Galatasaray deplasmanından önce görevden aldı. Ersun Yanal çağrılarına, "Siz benim vizyonumu anlamamışsınız" diye çıkıştı, 9 ay sonra Yanal'ı göreve getirdi. Yanal'dan istediği sonuçları alamadı, "camianın evladı" Erol Bulut'u getirdi. "Bielsa seviyesi" diyerek beklentiyi yükseltip Vitor Pereira'yı "yarım kalan hikayeyi" tamamlaması için getirdi. 3'lü savunma oynattığı için Pereira'yı sezon ortasında gönderdi, sezonu yine "camianın evladı" İsmail Kartal tamamladı. Sonraki sezon Kartal'la yolları ayırıp Jorge Jesus'u getirdi, 5'inci senesinde ilk defa bir teknik direktörle sezonu kapatmayı başardı. Jesus, Suudi Arabistan'a gidince camiayı bilen bir ismi getirip riske girmeyeceklerini söyledi, bir önceki sezon gönderdiği Kartal'ı yeniden takımın başına getirdi. Onunla da geçtiğimiz günlerde yolları ayırdı.
6 yıllık başkanlığı döneminde belki de ilk defa süreci sürüncemede bırakmadan, daha mayıs ayında yeni teknik direktörü takımın başına geçirdi. Mourinho kararının da kapsamlı bir planlamanın sonucu olduğunu söylemek zor. Önümüzdeki hafta kongre olmasa, Aziz Yıldırım Mourinho ile anlaştığını duyurmasa Koç'un da böyle bir adım atmayacağı hemen hemen bütün Fenerbahçelilerin malumu.
YENİ ETKEN: JOSE MOURİNHO
Sarı lacivertlilerdeki bu dengelere artık yeni bir isim eklendi; Jose Mourinho. Portekizli teknik direktör Aziz Yıldırım ile değil, Ali Koç ile anlaşarak aslında Fenerbahçe'nin önümüzdeki başkanını da belirlemiş oldu.
Kulübün işleyişinde de artık önemli bir rol oynayacaktır. Örneğin 3'lü oynaması gerektiğini düşünüyorsa bunu Ali Koç'la tartışmayacaktır, Süper Kupa Finali'ne çıkmak isterse Mourinho'ya rağmen aksi bir karar alınamayacaktır. Kulübün basın karşısında görünür yüzü de artık Koç değil, Mourinho olacaktır.
MOURİNHO FENER'İ NASIL OYNATIR?
Daha imzaya gelmeden son çalıştırdığı takımlardaki performansı ve takımlarının defansif yönünün güçlü olması eleştiri konusu oldu. Önce şunu dikkate almak gerek, Chelsea'deki son şampiyonluğunun ardından çalıştırdığı takımların hepsi baş altı takımlardı. Ne United ne Tottenham ne Roma, kendi liglerinde şampiyonluğa oynamak için kurulmuş takımlar değillerdi. O yüzden United'ı Premier Lig'de ikinci yapmasının kariyerinin en büyük başarısı olduğunu söylüyor.
Hem Avrupa'da kalmak istediği hem liginde şampiyonluk hedefi olan bir takımı çalıştırmak istediği için de astronomik teklifler aldığı Suudi Arabistan'a değil, Fenerbahçe'ye geldi. Mourinho Fenerbahçe'sinin nasıl olabileceğini bu yüzden son döneminde çalıştırdığı takımlara göre değil, Porto, Chelsea, Real Madrid ve Inter'deki dönemlerine göre düşünmek gerek.
Takımlarının defansif yönden güçlü olduğu da bir gerçek. Porto'yla 19 gol yiyerek, Chelsea ile 15 gol yiyerek şampiyonluk yaşadığı sezonları var. Az gol yiyen, sert, fizikli ve rakibini hırpalayan bir Fenerbahçe izleyeceğimiz kesin. İleri üçlüsü hariç, elindeki kadro da böyle bir oyuna müsait.
Ama aynı zamanda oldukça da pragmatist bir teknik direktör olduğunu da biliyoruz. Elindeki takıma ve ligin durumuna bakarak bir oyun geliştirecektir. Fenerbahçe'de oynatacağı oyun da mevcut koşullara bakıldığında Porto ve Chelsea dönemine değil Real Madrid dönemine daha çok benzeyecektir.
Guardiola'nın Messi'li Barcelonası'nın dominasyon kurduğu La Liga'da ilk sezonunda Real Madrid'le 102 gol atıp 92 puan toplamış ama şampiyon olamamıştı. Barcelona 96 puanla lider olurken El Clasico'da da 5-0'lik hezimet yaşatmıştı Mourinho'ya. İkinci sezonundaysa 121 golle rekor kırıp 100 puanla şampiyon olmuştu Real Madrid. Benzer istatistikleri Süper Lig'de Fenerbahçe ile yakalaması da sürpriz olmaz.
Mourinho, Fenerbahçe'nin yukarıda saydığımız kodlarını değiştirebilecek, istikrar sağlayabilecek isim olabilir. Örneğin sezon sonunda şampiyon yapamazsa, geleneği bozup bir sonraki sene de devam etmenize değecek bir isim Mourinho. Takım sezon içinde sallandığında, üst üste kötü sonuçlar aldığında, yarışta geriye düştüğünde elbette eleştirilecektir. Ama sarı lacivertlilere sabırlı ve planlı hareket etmenin başarıyı da getireceğini ispatlayabilir. Kariyeri, becerileri, hırsı ve karakteri kendisine bu krediyi verecektir. Fenerbahçe'ye kupalar ve prestijden sonra kazandıracağı en değerli şey de bu istikrar olabilir.