Muhafazakar çalışanların oy tercihleri

Atölyeye girdiğimde, işçilerin yüzlerinin güldüğünü görürüm. Mutluluklarının nedeni, tercih ettikleri parti ya da adayın seçimleri kazanmasıdır. Kendilerinin kazandıklarını düşünerek çok mutludurlar.

Google Haberlere Abone ol

Bahar Göçer*

İlk tur seçimleri sona erdi ve muhalefet beklediği sonuçlara ulaşamadı. Demokrasi, insan hakları, adalet, bilim ve sanat gibi değerlere önem verenler, tersi düşünceleri destekleyenlerin yüksek oy alması karşısında hayal kırıklığı yaşadılar. Bununla birlikte, ülkenin ekonomik koşulları ve deprem gibi faktörler dikkate alındığında, iktidar partisinin yine yüksek oy alması da şaşırtıcı bir durum yarattı. Seçim iki grup arasında şekillendi. Haritaya bakıldığında, muhalefetin deniz kenarları ve sınırlarda güçlü olduğu, iktidarın ise Anadolu'nun iç kısımlarında çoğunluğu elde ettiği görülüyor. İlk turda her şey çok güzel olmadı ancak umutlar da bitmiş değil

İkinci turda farklı dinamikler ortaya çıkabilir ve muhalefet istediği sonuçlara ulaşabilir. Seçim sürecinde birçok belirsizlik oluşuyor, bu yüzden sonucu tahmin etmek zor. Demokrasiye inananlar için ikinci bir şans var ve umutsuzluğa kapılmayalım

Seçimden önceki günlerde insanların en çok konuştuğu konu, seçim sonuçlarının ne olacağıydı. Konu dönüp dolaşıp seçime geliyordu. Ancak bu seçimde farklı bir heyecan vardı. Beklenti, her şeyin çok güzel olacağını söyleyenlerin kazanacağı yönündeydi. TV'den gördüğüm anket sonuçları da böyle gösteriyordu. Belki de muhalefetin etkili olduğu medya ve iletişim araçları bu şekilde sunuyordu bilemiyorum. Ancak gördüğüm anketler, seçim sonuçlarını tutturamadılar. Belki de anket yapmakla görevli olanlar işlerini düzgün yapmadılar. Çünkü anket işiyle uğraşan bir arkadaşım, anketlerin artık doğru şekilde yapılmadığını ve dolayısıyla çıkan sonuçların güvenilir olmadığını söylemişti.

PATRONLAR TİP'E İŞÇİLER AK PARTİ'YE

Dedim ya, seçime az zaman kala herkesin konuştuğu tek konu vardı, o da seçim sonuçlarının ne olacağıydı. Seçim öncesi, 12 inşaat işçisiyle çay içerken seçim hakkında konuşmaya başladık. İş hayatında politika konuşmak genellikle uygun olmuyor. Özellikle farklı politik görüşlere sahip insanlar olduğunda işverenler veya yöneticiler hemen müdahale ediyor. İş hayatında siyaset olmaz imajı yaratılıyor. Yine de merak ettim ve sordum: "Oylarınızı kime vereceksiniz?" Sonuçlar şu şekildeydi: 7 AKP, 3 CHP, 2 Yeşil Sol. Bu sayıları görünce içimden, "Eyvah yine, işçilerin düşünceleri değişmemiş" dedim. Bu 7 kişiden biri mühendisti. Mühendisler genellikle muhalefete oy verirken, bu mühendisin ailesi muhafazakârmış. Diğer 6 kişi de İç Anadolu veya doğudan çalışmak için gelen ve düzenli Cuma namazına giden, aileleri de muhafazakâr ve düşük gelirli insanların yaşadığı bölgelerde yaşayanlar. Neler duyacağımı bildiğim halde yine de sordum: "AKP'ye neden oy veriyorsunuz?" Anında tepki geldi: "Neden oy vermeyelim ki, başka kime oy vereceğiz? AKP'den daha iyi parti mi var?" O sırada müdahale geldi, politika konuşmayın, birbirinizin kalbini kırıyorsunuz, diye. Belli ki politika konuştuklarında aralarında kavga çıkıyor ve kutuplaşma oluşuyordu.

Bir fabrikada konu yine siyasete geldi. Çok büyük olmayan, kendi çabalarıyla ayakta duran bir yer. İzmir'de genellikle fabrikalar orta ölçeklidir, çoğu kendi çabasıyla ayakta kalır ve hükümetten destek gelmez, çalışıp çabalarlar, çok büyümezler. Eskilerin deyimiyle "onmazlar da batmazlar da". Makine mühendisi patronla seçimlerle ilgili sohbet ediyoruz. Bu seçimde patronlar TİP'e oy verecek, işçiler AKP'ye dedi. Güldük, gerçekten dedi, ben TİP'e oy vereceğim, bizim çalışanların büyük bir kısmı AKP'ye oy verecek.

DEĞİŞİM KORKUSU OYLARI NASIL ETKİLİYOR

Genellikle iş hayatında, muhalefet ve iktidara oy verenleri kategorize etmek kolaydır. Beyaz yakalılardan, AKP'ye oy verenlerin sayısı azdır. Üniversite mezunu olanlar genellikle AKP'ye oy vermezler. Bu durum birçok işveren için de geçerlidir. Mühendisler, muhasebeciler, yöneticiler gibi meslek grupları genellikle muhalefet partilerine oy verirler. Ancak muhafazakâr bölgelerde okumuş ve ailesi muhafazakâr olan kişiler AKP'ye oy verebilirler. Ortalama üniversite mezunlarının AKP'ye oy verdiğini pek duymadım. Benzer şekilde, kıyı kesimlerde yaşayan insanlar da genellikle AKP'ye oy vermezler.

Ben de 17 yaşına kadar köy hayatı yaşadım, bu yüzden köy hayatını iyi bilirim. Köyde insanlar dış dünya ile çok fazla etkileşimde olmazlar, İletişim kurulan insanlar da genellikle köydeki diğer insanlardır. Bu nedenle farklı perspektiflerden haberleri olmaz. Benzer şekilde, büyük şehirde alt gelir düzeyine sahip insanlar da köy hayatında yaşadıkları gibi yaşarlar. Birçoğu köylerinden ayrılıp geçimlerini sağlamak için şehre gelmişlerdir ve alıştıkları hayatları sürdürürler. Değişimden korkarlar çünkü değişimle birlikte bulundukları konumu koruyamayacaklarını düşünürler. Din, onlar için bir emniyet ve sığındıkları limandır. Din ve muhafazakar tutumlar sayesinde kendilerini güvende hissederler.

DEĞİŞİM ZAMAN İSTER

İş güvenliğini uygulatmak konusunda çalışanlarla çok fazla sorun yaşıyorum. Özellikle ilk defa çalışmaya başladığım ve yukarıda bahsettiğim kategoriye sahip çalışanlarla uyumsuzluk yaşıyorum. İş güvenliği konusunda "Allah ne derse o olur, kaderde varsa ölürüm veya kaza geçiririm" gibi ifadelerle önlemlerin gereksiz olduğunu savunuyorlar. Bu bakış açısını değiştirmek için günlerce çaba sarf edip konuşmalar yapıyorum. Kazaların nasıl meydana geldiğini örnekler vererek anlatıyorum. Uzun uğraşlar sonucunda bu kör inançları yavaş yavaş kırılıyor ve tedbirler almaya başlıyorlar. Bu durumu değiştirmek gerçekten zor oluyor, ancak imkansız değil. Dediğim gibi, bu konuda sürekli çaba harcamak gerekiyor. Ortalama bir yıl boyunca verdiğim mücadeleler sonucunda gözle görülür değişimler yaşamaya başlıyoruz. Bir yıl sonra iş güvenliği tedbirlerine ve alınması gereken önlemlere direnç göstermeyi bırakıyorlar. Başka bir alanda da değişim için aynı şekilde çaba harcamak ve onların hayatlarına dokunmak gerekiyor. Aksi takdirde, bu işçilere başka yöntemlerle ulaşmak çok zor olabilir

Muhafazakarlık, durumu muhafaza etmeyi ve değişime direnç göstermeyi ifade eder. Değişim gerçekleşse bile oldukça yavaş gerçekleşir. Bu muhafazakarlık kavramı genellikle iktidar tarafından tercih edilir çünkü değişim ve dönüşüm genellikle bir tehdit olarak algılanır. Yukarıda bahsettiğim insanlar da hayatlarını bu şekilde sürdürürler. Durumlarını muhafaza eder ve değişime karşı direnirler. Din de değişim ve dönüşüme karşı bir argümana sahiptir. Aslında din ve günlük istikrarlı hayatları, bahsettiğim çalışan kesim için yeterlidir ve fazlası korkutucu veya tehlikeli durumlar yaratabilir. Azıcık aşım ağrısız başım gibi bir durum.

Doğal olarak insanlar, oy kullanırken kendilerine en yakın hissettiklerine oy verirler. İşçilerle konuştuğunuzda, neden iktidara oy verdiklerini genellikle şöyle anlatır: "O bizden biri, bizim aramızdan çıktı ve yükseldi. Bizi en iyi o bilir ve tanır. Bizim onunla gönül bağımız var." Bazen şöyle şeyler bile söylüyorlar: "Allah ömrümden alsın, ömrüne versin." Normalde insanlar bu tür cümleleri başkalarına söylemezler. Ancak onlar bu cümleleri söylüyorlar, çünkü iktidar yenilirse kendilerini de yenilmiş sayacaklar. İktidar sayesinde kendilerini zirvede hissediyorlar.

ASGARİ ÜCRET ASGARİ HAYAT STANDARDI

Ekonomi, seçimlerde tercih için kuşkusuz çok etkilidir; uzmanlar da bunu böyle olduğunu söylüyor. Ancak asgari ücretle geçinenler için hayat her zaman aynıdır. Onların temel gıda ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamaktan başka pek bir beklentileri yoktur. Asgari ücretliler için her zaman her şeyi alamamak, tatil yapamamak, giyeceğe para harcamamak, çocuğunu özel okulda okutamamak gibi şeyler zaten gündemleri değil ya da akıllarına gelmiyor. Çoğunluğu köyden çalışmak için büyük şehirlere gelmiş ve köydeki hayatları zaten yokluk içinde geçmiştir. Buradaki asgari ücretle yaşamak aç kalmaya göre çok daha iyi bir nokta, Sonuçta aç değiller, açıkta değiller.

Bir inşaat işçisi bana, "Okumuşlar bizi küçük görüyor, bizi karnını kaşıyor diye küçümsüyor " demişti. Ayrıca şöyle devam etmişti: "Şimdi ise bizden biri yönetimde, hep okumuşlar bizi küçümserdi, şimdi okumuşlar düşünsün olacakları." Mühendisler okulu yeni bitirdiklerinde sudan çıkmış balık gibi olurlar. Ne bildiğini bile bilmez. Mühendislik okumanın en büyük avantajı, bir işe ilk girdiğinde kısa sürede işi öğrenip mantık yürütmektir. Bunun dışında üniversitede her şey öğretilmez. İlk yıllarda ustalar genellikle mühendislerle dalga geçer, onları küçümserler. Bundan bir çeşit haz alırlar. Sonraları meslekte ilerledikçe bu durum değişiyor tabii.

Başarı, insanların içinde derin bir ihtiyaçtır.  Bu başarı, bazen maddi kazanımlarla ilişkilendirilirken bazen de zorlukları aşmakla ilişkilendirilir. İnsan doğasının bir parçası olan bu ihtiyaç, bireylerin kendilerini tamamlaması için önemlidir. Seçimlerin ardından iş yerlerine gittiğimde, genellikle beyaz yakalı çalışanların yüzünde bir kasvet olduğunu fark ederim. Ancak atölyeye adım attığımda, işçilerin yüzlerinin gülümsediğini görürüm. Onların mutluluğunun nedeni, tercih ettikleri parti ya da adayın seçimleri kazanmasıdır. Kendilerinin kazandıklarını düşünerek çok mutludurlar. Bu tercihler ideolojik veya sınıfsal bir yaklaşımdan daha çok duygusal bir davranıştır.

Çoğunluk olarak muhafazakar çalışanlar genellikle aynı cümleleri kullanarak milliyetçi bir tutum sergilerler. "Vatan millet Sakarya" onlar için tartışma götürmez konudur. Vatanın bütünlüğü son derece önemlidir ve bölünmesine izin vermezler. Bu vatanda birçok şeye sahiptirler. Yollar, köprüler, İHA'lar, SİHA'lar gibi unsurlar onlar için çok önemlidir. Savunma araçları dış mihraklara karşı savaşmak için gereklidir. Tüm Dünya Türklere düşmandır. Türkiye her anlamda çok güçlü bir ülkedir

KÜRT İŞÇİLERİN SESSİZLİĞİ 

İnşaat ve fabrikada çalışan Kürt işçiler de var. İnşaatlarda çalışırken genellikle küçük konteynerlerde 7-8 kişi birlikte yaşarlar. Çocuk sayıları da fazladır. Politika konusunda sohbet etmek zordur, çünkü Kürt olduklarından dolayı sürekli dışlanma ve güvensizlik yaşamışlar. Kimliklerini gizlemeyi tercih ederler. Hem iktidara hem de muhalefete oy verenleri var ve aralarında gençler de bulunmakta. Gençler genellikle babalarının veya yakınlarının tercih ettiği adaya oy verme eğilimindedir. Ayrıca düzenli olarak Cuma namazına gider ve muhafazakâr bir yaşam sürerler. Temel hedefleri kazandıkları parayı memleketlerine göndermektir.

Bu yazıyı yazmamın sebebi, çalışma hayatındaki gözlemlerimi sizlerle paylaşmaktı. İzmir'de insanlar birbirine sıkça sorar, eğer herkes muhalefete oy veriyorsa iktidara oy verenler nerede diye. İnsanların oy tercihlerinin, yaşadıkları bölgeye ve yukarıda bahsettiğim koşullara bağlı olarak şekillendiğini düşünüyorum. Belirtmek gerekir ki yazdıklarım, kendi gözlemlerimden ve deneyimlerimden elde ettiğim sonuçlardır ve mutlak doğrular değil. Ancak, birçok insanla çalışma fırsatım olduğu için kendimce genellemeler yaptım. 

Bence muhalefet, oy oranını artırmak istiyorsa, acilen bu insanlarla iletişim kurarak onları ikna etmeye çalışmalıdır. Ne kadar fazla insan ikna edilirse, o kadar iyidir. Seçimlerden sonra da, düşük gelir seviyesine sahip ve muhafazakâr olarak tanımlanan bu insanların hayatlarına dokunup farklı bir yaşamın mümkün olduğunu anlatmak önemlidir. Türkiye'de 8,5 milyon asgari ücretli olduğu ve çoğunun yukarıda bahsettiğim koşullara sahip olduğu düşünülürse, ülkenin değişmesi ve dönüşmesi için bu tür çabalar çok gerekli. Umarım gelecekte her ey çok güzel olur.

*A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı