Muhalefetten Dışişleri Vakfı uyarıları: Paralel yapı, örtülü ödenek, denetlenmeyen bütçe

Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulmasına ilişkin kanun teklifi komisyonda kabul edildi. Muhalefet partileri 'paralel bir yapı' niteliğinde olabilecek vakfa ilişkin uyarılarda bulundu.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Muhalefetin Dışişleri Bakanlığı'nı "ticarethaneye dönüştüreceğini" söylediği; "süper yetkili" ve "denetlenemez" olacağını ifade ettiği Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı için ilk adım atıldı. Vakfın kurulmasına ilişkin teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmeleri sona erdi. Muhalefet partileri, hazırladıkları şerh metinlerini komisyona sundu.

CHP: DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BU TEKLİFİ DEĞERLENDİRMEKTEN İMTİNA ETTİ

Teklifin Meclis Dışişleri Komisyonu yerine Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmesini eleştiren CHP şerhinde, "Dışişleri Komisyonu bu kanun teklifini görüşmekten imtina etmiştir. Tali Komisyonun kendi görev alanındaki sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmasının nedeni anlaşılamamıştır" denildi.

YILLIK BÜTÇE DIŞINDA TUTULACAK, TBMM VE SAYIŞTAY DENETLEYEMEYECEK

CHP'nin şerhinde; vakfın yurt içi ve yurt dışında her türlü taşınır ve taşınmaz malı alabileceği, satabileceği, araba satın alıp, kiralayabileceği, bakanlığa ait taşınmazları kiralama ve diğer yöntemlerle değerlendirebileceği, bono ve kira sertifikası, hisse senedi gibi değerli belgelerden elde edilecek nema ve gelirlere sahip olacağı belirtilirken şu eleştirilere yer verildi:

-Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan özel gelir kayıtlı ödeneklerin ve gelir kaynaklarının bir kısmı bütçe sistemi dışına çıkarılmaktadır.

-Vakfın harcamaları üzerinde TBMM'nin herhangi bir olağan denetimi bulunmamaktadır. Sayıştay’ın bu harcamaları takibi ve denetimi de söz konusu değildir.

-Bu durum hem mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmamakta hem de Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na, hem de Anayasa’nın 160 ve 161. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.

'DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ GÜNLÜK TİCARİ İLİŞKİLERE GİRMESİ KABUL EDİLEMEZ'

Şerhte vakfın bir ticari şirket gibi düzenlendiği belirtilerek "Böyle bir yapı ile Dışişleri Bakanlığının adının, itibarının ve otoritesinin doğrudan istismar edilmesinin önü açılmaktadır. Dışişleri Bakanlığımızın, her şeyden önce ülkeyi temsil sıfatı taşıyan bir kurum olması hasebiyle dünyanın farklı ülkelerinde günlük ticari ilişkilere girmesi, kâr amaçlı faaliyetler içinde adının anılması, devlet geleneğimiz açısından da kabul edilemez" denildi.

'BAKANLIKLAR FONLARLA, ÖZEL HESAPLARLA DENETİMDEN KAÇMAYA YÖNELİYOR'

Son dönemde tüm bakanlıkların Meclis'in onayından geçmeyen ve Meclis'in denetiminden kaçırılan hesaplardan harcamalar yapmaya yöneldiği ifade edilen şerhte, "Fon, özel hesap ve benzeri uygulamalarla kamu kaynakları mali yönetim ve denetim sisteminin dışına çıkarılmakta, mevcut kamu harcama ve denetim hukukuna tabi olmadan oluşturulan bu hesaplardan yapılacak harcamaların, desteklemelerin, hibelerin; türlerini, sınırlarını, şartlarını, kapsamını, kullanımını, diğer kamu kurumlarına, belediyelere, özel sektör kuruluşlarına ve sivil toplum otoritelerine aktarma esaslarını ve denetimini düzenlemeye ilgili Bakanlık veya bakan yetkili kılınmaktadır. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının engellenmesine neden olmakta aynı zamanda mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir" ifadeleri kullanıldı.

'KANUNLA VAKIF KURULUYOR, BU VAKIFLAR HESAP VERMEDEN HARCAMA YAPIYOR'

Kanunla kurulan vakıfların sayısının arttığına da dikkat çekilen şerhte, son dönemde kurulan Yunus Emre Vakfı, Türkiye Maarif Vakfı, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı hatırlatıldı.

Kanunla kurulan bu vakıfların herhangi bir bütçe kısıtı olmadan, TBMM’ye hesap vermeden harcama yapabildikleri, Sayıştay tarafından da denetlenmedikleri kaydedildi.

'DİĞER BAKANLIKLAR DA BENZER VAKIFLAR KURARSA...'

Şerhte, "Diğer bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının da benzeri bir yöntem izleyerek, 'kendi teşkilatlarını güçlendirme amacı' adı altında kanunla vakıf kurmaya teşebbüs etmeleri halinde nasıl bir tablo ile karşılaşılacaktır?" diye soruldu.

'AMAÇ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINI PARTİ TEŞKİLATI HALİNE GETİRMEK'

Vakfın varlığının Dışişleri Bakanlığı’na "paralel bir yapı"nın oluşturulmasına sebep olabileceğine dikkat çekilen şerhte, "Vakıfa aktarılacak kaynaklarla kurulması düşünülen sözde akademik kurumların, ilgili dönem iktidarının ideolojik endoktrinasyonu için faaliyet göstereceği ve Dışişleri Bakanlığına iktidar için makbul kadroların yetiştirilmesine hizmet edeceği açıktır. Böyle bir girişimin hedefi ancak, Dışişleri Bakanlığını partiler-üstü konumundan çıkarıp, bir parti teşkilatı hâline getirmek olabilir" ifadeleri kullanıldı.

DEM PARTİ: DIŞİŞLERİNİN AMACI KÂR SAĞLAMAK OLAMAZ

Türkiye'nin çözüm bekleyen pek çok acil sorunu varken bu kanun teklifinin gündeme alınmasının eleştirildiği DEM Parti şerhinde, kurulması planlanan vakfın dünyada başka bir örneği olmadığına dikkat çekildi.

Şerhte, "Dünyanın hiçbir ülkesinde dışişleri bakanlıklarını desteklemek için şirket mantığıyla kâr etmek amaçlı kurulmuş bir vakıf yoktur. Çünkü bir devletin dışişleri bir ticarethane gibi çalışmaz. Dışişlerinin amacı kâr sağlamak, ticari faaliyette bulunmak olamaz" denildi.

'DEVLETİ ŞİRKET GİBİ YÖNETİYORLAR, BUNA DIŞ POLİTİKA DA DAHİL'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Devleti şirket gibi yönetirsek netice alırız" sözlerinin hatırlatıldığı şerhte, "AKP-MHP iktidarı şirket-devlet anlayışıyla her şeyi ticarileştirmektedir. Buna dış politika da dahildir" eleştirisi yer aldı.

Şerhte, vakfın mali işlemlerinin Sayıştay denetimi dışında tutulduğu hatırlatılırken "Hem bütçenin şeffaflığı ve birliği ilkesine aykırılığın hem de halkın kaynaklarını heba etmenin yolu açılmaktadır" ifadeleri kaydedildi.

'VERGİ VERMEK YERİNE VAKFA BAĞIŞTA BULUNARAK VERGİ KAÇIRMAYA KAPI ARALAYACAK'

Türkiye'de belli vakıflara bağışta bulunularak devlete olan vergi borcundan muaf tutulan kişiler ve şirketler olduğu hatırlatılan şerhte şu ifadeler kullanıldı:

"Elimizde somut bir veri olmasa da her yıl milyarlarca lira vergi muafiyeti bu yolla elde edilerek devlet hazinesinin zarara uğratıldığı ortadadır. Dışişleri Bakanlığının uluslararası ticaretteki görev ve yetkileri, bünyesinde bulundurduğu DEİK’in (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) dış ticaretteki etki gücü göz önünde bulundurulduğunda ihracat yapan çok sayıda şirketin devlete vergisini vermek yerine kurulacak olan vakfa bağışta bulunacağını öngörmek mümkündür. Vakıfın şeffaf ve tarafsız bir şekilde denetlenmesi mümkün olmayan mekanizmaya sahip olması nedeniyle, söz konusu faaliyet, vergi kaçırma, yolsuzluk gibi olası suçlara kapı aralayabilecektir."

SAADET-GELECEK: PARALEL YAPILARIN OLUŞTURULMASI ENGELLENMELİ

Saadet-Gelecek Grubu şerhinde bakanlığın görevleri olan faaliyetlerin bir vakıfla paylaşılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilirken "Durumun diğer bakanlıklar için de emsal teşkil edebilecek olması dolayısıyla bakanlıkların görevleriyle bire bir aynı sorumluluklara sahip paralel yapıların oluşturulması en başından engellenmelidir" denildi.

Vakfın bütçesinin ve mali işlemlerinin Meclis ve Sayıştay denetimine tabi tutulmayacak olmasına dair Saadet-Gelecek Grubu şerhinde, "Basitçe bakanlık kendisi için farklı hükümlere tabi bir bütçe daha tahsis ederek bütçenin birliği ilkesini ihlal etmektedir. Bu durum, yıllık olarak belirlenen kamu bütçesinden pay alan tüm kuruluşların da aynı yolu izleyerek kendilerine ek bütçeler oluşturmasının önünü açacaktır" ifadeleri yer aldı.

'DOLAMBAÇLI YOLLARLA TASARRUF TEDBİRLERİ AŞILACAK'

Vakfın ticari işlemler yapacak olmasına ilişkin de şerhte, "Dolambaçlı bir yol ile Tasarruf Tedbirlerine aykırı harcamaların Bakanlık bütçesi yerine Vakıf bütçesinden karşılanacağı endişesi uyandırmıştır. Bu kanun teklifi ile iktidar partisi, kamuda tasarruf çalışması sürdürülürken bir diğer taraftan tedbirlerin bağlamadığı vakıf ve iktisadi işletmeler üzerinden tasarruflara ters düşen uygulamaları yürütebileceği bir zemin yaratmaktadır" eleştirisinde bulundu.

'VAKIF, BAKANLIĞIN ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ OLARAK ALGILANABİLİR'

Şerhte harcama yapma yetkilerinin net bir şekilde tanımlanmamasının, vakfın "bakanlığın örtülü ödeneği" olarak algılanmasına yol açabileceği dile getirilirken; vakfın emlak komisyonculuğu, araç kiralama, turizm acenteliği gibi ticari faaliyetlerde bulunmasının da devletin saygınlığına zarar vereceği ifade edildi.

'VERGİ MUAFİYETLERİ İKTİDARA YAKIN GRUPLARIN ÇIKARLARINA HİZMET EDEBİLİR'

Vakfa sağlanan vergi muafiyetlerinin yaratacağı risklere de dikkat çekilen şerhte, “Vakfa sağlanan vergi muafiyetleri, vakfın asıl amacının dışına çıkarak ticari faaliyetler için kötüye kullanılma riskini taşımaktadır. Bu durum, vakfın iktidara yakın grupların ticari çıkarlarına hizmet eden bir paravan yapı haline dönüşmesine neden olabilir" ifadeleri kullanıldı.