'Müsilaj Raporu' TBMM'ye sunuldu: Kirlilik azaltılmalı
TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, müsilaj sorununun ortadan kaldırılması için kirliliğin azaltılması ve denetimlerin etkin bir şekilde yapılmasının önemi vurgulandı.
İZMİR - TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu, aylar süren çalışmalarının ardından Marmara Denizi başta olmak üzere denizlerdeki müsilaj sorunun sebepleri araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla hazırladığı raporu, TBMM Başkanlığı'na sundu. CHP, HDP ve İYİ Parti rapora muhalefet şerhi ekledi.
HDP’nin şerhinde, raporun bilgilerin eklektik biçimde arka arkaya dizilerek hazırlandığı belirtildi. Bu hali ile raporun, müsilajın sebeplerinin araştırılmasına ve önleyici tedbirlerin alınmasına katkı sağlayamayacağı ifade edildi. CHP şerhinde de raporun, sorunun kalıcı olarak ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirler içermediği vurgulandı. İYİ Parti’nin şerhi ise henüz paylaşılmadı.
'MÜSİLAJ' DÖRT BÖLÜMDE İNCELENDİ
400 sayfadan oluşan detaylı raporda müsilaj kavramı, “Müsilaj sorunu”, “Müsilajın etkileri”, “Müsilajın kontrolü ve önlenmesi” ve “Sonuç ve öneriler” olarak dört bölümde incelendi. İlk olarak müsilajın tanımı yapılan raporda; şu ifadelere yer verildi;
“Müsilaj (deniz salyası, deniz karı); fazla besin tuzu bulanan güçlü tabakalaşmış sulara, uygun sıcaklık ve sakin havanın eşlik etmesi ile ortamda bulunan bazı fotosentetik tek hücreli canlıların birey sayısının aşırı artması, bunun sonucu olarak besin tuzlarının hızla tükenmesi, ardından gelen kitlesel ölümler ile hücre içeriğinde doğal olarak bulunan büyük şekerlerin (polisakkarit ve diğer hidrokarbonlar) dış ortama çıkması ile oluşan salya benzeri bir yapı olarak tanımlanabilir.”
'OKSİJEN SEVİYELERİNDE DALGALANMAYA NEDEN OLUYOR'
Müsilajın su kolonunda oluşabildiği gibi deniz tabanında yaşayan iplik şeklindeki makro alglerden dolayı da meydana gelebileceği belirtilen raporda, müsilaj oluşumunun ardından devreye giren saprobik canlıların müsilajı parçalamaya başladığı ve bu durumun da ortamın oksijen seviyelerinde dalgalanmalara neden olduğu ifade edildi. Müsilajın dünyanın tüm okyanuslarında oluştuğuna da dikkat çekilen raporda, genel olarak yüzey sularının ısınması ve buna bağlı olarak su tabakalarının kararlılığının artmasının diğer tetikleyici faktörler ile birleşmesi sonucu bu olayın gerçekleştiği belirtildi.
'İLK KEZ 2007 YILINDA İZMİT KÖRFEZİNDE GÖZLENDİ'
Türkiye'de ise müsilaj olayının ilk kez 2007 yılının eylül ayında İzmit Körfezi’nde ve Büyükada’da gözlendiği anlatılan raporda, gelinen noktada müsilaj olayının Marmara Denizi özelinde artan deniz suyu sıcaklıkları ve insan kaynaklı baskılar ile tetiklendiği düşünülen organik bir oluşum olarak değerlendirildiği kaydedildi. Raporda, “Ortamda biriken organik maddenin insan kaynaklı yollarla artması ve bozulmanın normal hızının üzerine çıkması ile bozulma ürünlerinin birbirlerine tutunarak, muhtemelen içerisinde biriken gazlar ile denizin içi ve deniz yüzeyinde görünür biçimde geniş alanları kaplaması müsilaj olayını tetikleyen ana nedenler olarak ortaya çıkmaktadır” denildi.
Gün geçtikçe gelişen sanayi ve tarımsal faaliyetlere paralel olarak ortaya çıkan aşırı kullanımı ve oluşan kirlilik nedeniyle yaşanan sorunların atık su yönetiminin önemini ortaya çıkardığına dikkat çekilen raporda, “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş atık suların deşarj edildikleri alıcı ortamın fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik ve ekolojik özelliklerini değiştirmeyecek hale getirmek için farklı arıtma yöntemleri kullanılmaktadır. Bu husus su kaynaklarının korunmasında önem arz etmektedir” denildi. Küresel iklim değişikliğinin doğal kaynaklara verdiği zararların başında su kaynaklarının azlığı, kıtlığı ve kirliliğinin geldiği belirtilen raporda, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının bütüncül ve sürdürülebilir yönetiminin önemi de vurgulandı.
'DENİZİN KIYILARLA BİRLİKTE BÜTÜNCÜL OLARAK ELE ALINMASI ÖNEM ARZETMEKTEDİR'
Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumunda en önemli faktörün sudaki besin maddeleri (azot, fosfor) oranının artması olduğu belirtilen raporda, “Bitkisel üretim amacıyla bitkinin ihtiyacından fazla verilen kimyasal gübreler ve hayvancılık işletmelerinde uygun depolanmayan hayvansal dışkılar ve silaj suları içerisinde bulunan besin maddeleri yüzey akışı ile yer üstü sularına, sızma yolu ile yer altı sularına karışarak kirlilik oluşturmaktadır” denildi.
Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj sorununun ortadan kaldırılması için kirliliğin azaltılması, izleme çalışmaları ve denetimlerin etkin bir şekilde yapılması gerektiği vurgulanan raporda, “Müsilaj sorununun önlenmesi ve benzer sorunların tekrar yaşanmaması için denizin kıyılarla birlikte bütüncül olarak ele alınması; önleme çalışmalarının kıyı alanlarının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla yürütülen faaliyetler ile koordineli bir şekilde yürütülmesi önem arz etmektedir” ifadelerine yer verildi.
YAPILMASI GEREKENLER 157 MADDEDE AÇIKLANDI
Raporun sonuç ve öneriler kısmında ise müsilajın kontrolü, önlenmesi ve bir daha benzeri çevre sorunlarının yaşanmaması için; kentsel, endüstriyel, tarımsal, denizcilik gibi faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin tespit edilmesine, kirlilik kaynaklarının etkisinin ve kirlilik yükünün azaltılması amacıyla su, atık su ve atık yönetimi, küresel iklim değişikliğiyle mücadele, su kaynaklarının korunması, kıyıların yönetimi, AR-GE çalışmaları ile eğitim ve farkındalık çalışmalarına ilişkin alınması gereken tedbirlere yer verildi.
Raporda yapılması gerekenler 157 maddede sıralandı. Bazı maddeler şöyle:
- Marmara Denizi’ndeki kirliliğinin giderilmesi amacıyla 06.06.2021 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planının bu bütünlük dikkate alınarak etkin bir şekilde uygulanması, uygulamaların titizlikle takip edilmesi, denetlenmesi ve belirtilen standartlarda işletilmesi ile Marmara Denizi iyi çevresel duruma ulaşabilecektir.
- Eylem Planı kapsamında hazırlanan Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planında yer alan faaliyet ve alt faaliyetler, ilgili ve sorumlu kurumlar tarafından belirtilen süreler içerisinde hassasiyetle uygulanmalıdır.
-Atık su yönetiminde temel prensip “en az kirletme” ve “maksimum geri kazanım” olmalıdır.
- Marmara Denizi Havzası’nda bulunan atık su yükünün azaltılması amacıyla öncelikli olarak kirliliği kaynağında önleme prensibine dayanan temiz üretim uygulamaları ile atık su debisinin ve kirlilik yükünün azaltılması sağlanmalı; oluşan atık suyun uygun arıtma yöntemleri ile arıtıldıktan sonra yeniden kullanım alternatifleri değerlendirilmeli ve bu tedbirlerin alınması sonrasında oluşan atık suyun deşarjı mevzuatta belirtilen standartlara uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
- Arıtılmış evsel atık suların sanayide, park, bahçe ve yeşil alan sulamalarında kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Kullanılmış suların tekrar kullanılması hakkında yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Gri suyun yeniden kullanımı yasal düzenlemelerle teşvik edilmelidir.
- Çevreye saygılı üretim yapan, sıfır atık projesini uygulayan ve ileri biyolojik atık su arıtma tesisini yapıp işleten ve gri su kullanan firmalar ödüllendirilmelidir.
- Deterjan ve kişisel hijyen ürünlerinden kaynaklanan fosfor kirliliğinin azaltılması için fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılmalı, fosforsuz ürünlerin üretimine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır.
- Temizlik malzemelerinde çevre etiketli ürünlerin kullanımı yaygınlaştırılmalı, çevre etiketli ürünlerin duyurulması için bir web sitesi ve sosyal medya hesabı kullanıma açılmalıdır.
- Deterjanlar Hakkında Yönetmelik kapsamında piyasa gözetimi ve denetimi daha etkin hale getirilmeli, yapılan denetimler sonucunda tespit edilen güvensiz ürünler, Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Güvensiz Ürün Bilgi Sistemi’nden kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Öncelikli olarak Marmara Denizi biyoçeşitliliğinin (bakteriden memeliye kadar) tanımlanması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Buradan elde edilen veriler ile tarihî veriler karşılaştırılarak türlerin yerli/yabancı tür tespiti yapılmalı, yabancı türlerin istilacı olma potansiyelleri araştırılmalı ve tüm canlı gruplarını kapsayacak şekilde düzenli izleme çalışmaları yapılarak yeni yabancı türlerin hızlı bir şekilde tanımlanması sağlanmalıdır.
- Deniz canlılarını ve besin zinciri sebebiyle o canlıları tüketenleri olumsuz etkileyen plastik ve mikro plastik kirliliklerin önlenmesi konusunda gerekli tedbirler alınmalıdır.
- Denizlerimizdeki biyolojik çeşitliliği ve zenginliği koruyacak tedbirlerin geliştirilmesi amacıyla denizel biyolojik çeşitliliğe ilişkin bir veri bankası oluşturulmalı.
- Su ürünleri yaşam ve üreme alanlarının korunması, biyoçeşitliğinin korunması ve artırılması ile stoklarının iyileştirilmesi için gerekli tedbirler (geçici ya da kalıcı kısıtlamalar vb.) alınmalıdır.
- Denizlerimizde canlı envanteri oluşturulmalı, balık stokları belirlenmeli ve avcılık var olan stoklar baz alınarak planlanmalıdır.
- Balıkçılık bölgesel ve yerel olarak düzenlenmeli ve avcılıkta kota sistemine geçiş yapılmalıdır.
- Marmara Denizi başta olmak üzere tüm su ürünleri avlanma alanlarında yasa dışı, kayıt dışı ve kural dışı avcılık kontrol ve denetimlerinin etkinliği artırılmalıdır.
- Çevre ve deniz temizliği turizmin temel unsurlarından biri olup deniz ekosistemini bozmadan çevrenin sürekli ve dengeli bir şekilde yönetilmesi, muhtemel tahribatların zaman kaybetmeksizin önlenmesi için ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından iş birliği içerisinde gerekli tedbirler alınmalıdır.
- Turizm merkezleri içerisinde bulunan başta su altı kültür mirası olmak üzere tarihi yapıların müsilaj sorununun neden olabileceği olumsuz etkilerden korunmasına yönelik ayrıntılı çalışmalar yapılmalı, müsilajın turizme yönelik etkileri çok boyutlu olarak analiz edilmelidir.
- Müsilajın halk sağlığı yönünden olası risklerinin araştırılmasına yönelik çalışmaların artırılması ve bulguların kamuoyuyla paylaşılması yerinde olacaktır.
- Marmara Denizi’nde evsel ve endüstriyel atık suların deşarjları, tarımsal faaliyetler, gemi atık suları, kıyı dolguları, maden ve hafriyat atıkları ve atmosferik çökelme kaynaklı kirlenmenin önlenmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
- Marmara Bölgesi’nde yüksek teknoloji ve kısıtlı atık üreten sektörlere öncelik verilerek sanayi alanındaki yoğunlaşmanın Orta Anadolu gibi yeni bölgelere genişletilmesi sağlanmalıdır.
- MARMOD Projesi sonuçlarında da tespit edildiği üzere; Marmara Denizi’nde oksijen eşiğine (hipoksi) çıkılabilmesi için toplam karasal besin yükünün yüzde 40 oranında azaltılması yönünde gerekli çalışmalar hızlandırılmalıdır.
HDP MUHALEFET ŞERHİ SUNDU
HDP'nin muhalefet şerhinde, "Sunumları arka arkaya dizerek, sunumlardan işine gelen kısımları cımbızlayarak ve bunları eklektik bir biçimde arka arkaya yığarak da bir sebep araştırması yapılamaz. Önleyici tedbirlere ulaşılamaz. Ayrıca böylesi bir eklektik bilgi bombardımanıyla TBMM’den bütüncül politikalar oluşturması da beklenemez. Başından itibaren son derece eklektik ve kavram karmaşalarıyla malul bir metnin komisyon metni diye sunulması da kabul edilemez” denildi.
Muhalefet şerhinde yer alan “Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununun çözümü için öneriler” kısmında ise esas çözümün Marmara Denizi'ni alıcı ortam olarak kullanmaktan vazgeçilmesi gerektiği vurgulandı. “Marmara Denizi’nde müsilaj sorunu esas olarak insan sebepli (antropjenik) bir sorundur” denilen muhalefet şerhinde, alınması gereken tedbirler 23 maddede sıralandı. Söz konusu 23 maddeden bazıları ise şöyle:
- Marmara Denizi’ni “kirletiliyor olmaktan kurtarmak” başta müsilaj olmak üzere tüm olumsuz unsurlardan kurtaracaktır. (Ör: biyotoksin sorunu, ağır metal sorunu, üst su kütlesindeki aşırı ısınma, biyo-çeşitlilik kaybı, olası insan sağlığı vb.).
- Bu kapsamda Marmara Denizi hiçbir şekilde alıcı ortam olarak kullanılmamalıdır. Zaten çevre mevzuatında da kabul edilmiş olan uluslararası alıcı ortam standartlarının kabul ettiği 5mg/litre çözünmüş oksijen değerinin çok altında olan oksijen düzeyi sebebiyle şu anda Marmara’yı alıcı ortam olarak kabul ederek deşarj yapmak mümkün değildir.
- “Balıkesir Çanakkale İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı” gibi deniz ekosistemini olumsuz etkileyecek projelerden vazgeçilmelidir.
- Marmara Adası’nda sürmekte olan ve bir kısmında ÇED raporu dahi olmayan madencilik faaliyetleri kısıtlanmalı, ekolojik ihtiyaçlar doğrultusunda sıkı denetime tabi kılınmalıdır.
- Özellikle Susurluk havzasında üretim yapan endüstriyel tesislere Ergene havzasında uygulanan protokolün aynısı uygulanmalı, kesin olarak atık suların derelere veya denize deşarjı engellenmeli, tesislerde kullanılan suyun geri kazanımı temel olmalıdır.
- Tüm tarımsal havzalarda, tarımsal kaynaklı kirleticilerin derelere, göllere ve nihayetinde denize girişi önlenmeli. Tarımda agroekolojik yöntemlere kademeli geçiş sağlanmalı, tarım alanları ile dere, göl veya deniz arasında tampon bölgeler kurulmalı ve sulama amaçlı yapay sulak alanlar oluşturulmalı ve acil havza planları devreye sokulmalı
- Marmara Bölgesi’ndeki nüfus artışına sebep olabilecek kentsel ve endüstriyel planlamalar önlenmeli.
- Marmara Denizi’nin özgün özellikleri dolayısı ile başta ilköğretim olmak üzere, söz konusu özellikleri içeren ve dolayısıyla bir denizin ne olduğu ile ilgili bilgilerin müfredata eklenerek öğrencilerin deniz ve deniz ortamı ile ilgili fikirlerinin oluşabileceği bir müfredat düzenlemesinin yapılması gerekmektedir.
'MARMARA DENİZİ EKOSİSTEMİ AÇISINDAN YOK EDİCİ BİR DİĞER FAKTÖR OLACAK'
Kanal İstanbul Projesi'ne de dikkat çekilen muhalefet şerhinde, “Nüfusun artması, karasal kökenli yeni kirlilik varlıklarının oluşması, kirliliğin denize taşınması, milyonlarca metreküp hafriyatın denize dökülmesi (bu konuda Marmaray tecrübesi hatırlanmalıdır) temiz su varlıklarını ve Küçük Çekmece lagününün yok edilmesi, Karadeniz’den gelen kirliliğe ikinci bir yol daha açılması vb. gibi pek çok sebeple Kanal İstanbul su yolu ve yeni şehir yapılaşması Marmara deniz ekosistemi açısından yok edici bir diğer faktör olacaktır” denildi.
'KONTROL ALTINA ALINMAMASI DURUMU DAHA BÜYÜK SORUNLARIN ORTAYA ÇIMASINA YOL AÇACAK'
CHP Meclis Grubu adına hazırlanan muhalefet şerhi de Meclis Başkanlığı'na sunuldu. Müsilajın, belli koşulların bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan önemli bir çevre sorunu olduğu belirtilen muhalefet şerhinde, bu koşullar ortaya çıktığında alglerin deniz ekosisteminde baskın hale gelebildiği ifade edildi. Müsilajın kontrol altına alınamaması durumunun çevre, biyo-çeşitlilik ve ekonomi için daha büyük sorunların ortaya çıkmasına yol açacağı kaydedilen muhalefet şerhinde, “Raporun sorunu kalıcı olarak ortadan kaldıracak, toplumsal denetimi gerçekleştirecek önermeleri yeterince içermediği görülmektedir. Oluşturulan rapor olumlu görülmekle birlikte müsilaj sorununu tamamen ortadan kaldıracak önerileri yeterli oranda içermediği anlaşılmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Müsilaj ve diğer deniz kirliliği sorunlarına ilişkin bilim insanlarınca, konuya duyarlı çevrelerce çeşitli kereler uyarılar yapıldığı da hatırlatılan muhalefet şerhinde, bu uyarılar karar vericilerce dikkate alınmadığı müddetçe, ülkeyi çok daha ciddi çevre felaketlerinin beklemesi olasılığına da dikkat çekildi. Muhalefet şerhinde konuya ilişkin çözüm önerileri ise 67 maddede sıralandı. (DUVAR)