YAZARLAR

Mutluluk tarikatı ve müritleri

Neredeyse bir yılı bulan salgının yarattığı her türden yıkıma, işsizliğe, yoksulluğa, kapanan iş yerlerine politikacıların yarattığı gerilime bakmayın siz, vatandaş mutlu. Mutlu insanlar ülkesiyiz. TÜİK verileri bunu apaçık ortaya koyuyor. Hayattan haberi olmayanlardan değil, 18 yaş üstündekilerden bahsediyoruz. Hayat gailesiyle yüz yüze olan yetişkin nüfusun yarıya yakını; yüzde 48.2’si mutlu. İstatistikler böyle söylüyor.

Bir insan, tanıyıp bilmediği, iyi ya da kötü doğrudan hiçbir ilişkisinin olmadığı bir insandan neden, nasıl nefret eder?

Neden bazı insanlar, tanıyıp bilmedikleri, doğrudan hiçbir ilişkilerinin bulunmadığı insanlara nefreti ve saldırıyı, onları bir an önce yok etmeyi kendileri için asli görev haline getirirler? 

Yanıt çok basit: Mutlu olmak için.

Böyle bir aktif mutluluk hareketi var. Giderek büyüyen, yaygınlaşan bir hareket. Her yeni katılımcı yanında en az bir – ve tabii ki mümkün olduğunca daha fazla- yeni nefret edilecek ve yok edilecek hedef getirmekle yükümlü. Ön koşul ise daimi olarak hedefe kilitli kalmak. Uykuda bile. Böylece kendinize, dahil olduğunuz harekete, haklılığınıza, zaferinize inancınız, güveniniz artıyor. Tabii mutluluğunuz da. Yakın gelecekte bu aktif harekete dahil olmayanlar açıkta kalacak ve dolayısıyla hedef haline gelecek gibi görünüyor.

Bergüzar Korel açıkta kalan ve hedef olanlardan biri.

Kim Bergüzar Korel? Filmlerden, TV dizilerinden tanıdığımız bir oyucu. Başka? Yine bir oyuncuyla, Halit Ergenç’le evli. İkisi de ünlü. Başka? Korel, başka oyuncu arkadaşlarıyla sosyal medya üzerinden SMA’lı çocuklara yardım başta olmak üzere çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bunun dışında bir “sosyal” kimliği, eylemi var mı, meçhulümüz.

Ve lakin her nasılsa hedef olmayı başarmış.

Ünlülere hayranlık kadar nefret de bir ilgi biçimi. Ama ona yönelen nefret bunu aşıyor. Epey sıkı hedef haline gelmiş. Ölümcül olabilen, hareket kabiliyetini, gelişimi kısıtlayan ve tedavisi, ilacı hayli pahalı bir hastalığa karşı çocuklara ve ailelerine destek kampanyası düzenliyor ama topladığı nefret, kendisiyle birlikte çocuğunu da hedef alıyor. Gönderilen mesajlardan biri şu:

               Piçin ve senin gebermen için her gün dua ediyorum.

Dikkat: Beddua değil, dua!

Böylece mesaj sahibi, mutlu olmakla kalmıyor sevap da kazanıyor. En azından, içinde yer aldığı aktif mutluluk hareketi – tarikatı ona bunu vaat ediyor olsa gerek. Yoksa yüzünü bile görmediğin, şimdiki halde sana değip dokunmayan bir çocuğu niye “piç” olarak yaftalasın, bir çocuğun gebermesi için niye dua edesin?

Hedefi yok etmekle kalmayacaksın, soyunu da kurutacaksın ki, ileride ona dair herhangi bir emare, iz çıkmasın önüne. Aktif mutluluk hareketinin ilkelerinden biri de bu olsa gerek.

MUTLU ÇOĞUNLUK

Yok ederek var olma, mutlu olma hareketi her şeyi, herkesi kuşatacak gibi görünüyor. Bu tehlikeli hareketin yaygın görünümü gönüllü trollük. Şimdilik. Önü alınabilir mi? Zor görünüyor.

Çünkü onlardan bağımsız, ayrı bir mutluluk hareketi var ülkede.

Eğitim düzeyi üzerinden bakılırsa, cahiliye hareketi denebilir buna. Klasik ifadenin; mutlu azınlık deyiminin tersine, mutlu çoğunluk var Türkiye’de. Sadece sayısal yönden değil, her yönden çoğunluk.

Neredeyse bir yılı bulan salgının yarattığı her türden yıkıma, işsizliğe, yoksulluğa, kapanan iş yerlerine politikacıların yarattığı gerilime bakmayın siz, vatandaş mutlu. Mutlu insanlar ülkesiyiz. TÜİK verileri bunu apaçık ortaya koyuyor.

Hayattan haberi olmayanlardan değil, 18 yaş üstündekilerden bahsediyoruz. Hayat gailesiyle yüz yüze olan yetişkin nüfusun yarıya yakını; yüzde 48.2’si mutlu. İstatistikler böyle söylüyor.

Kadınlar daha da mutlu.

Mutlu olduğunu bildirenlerin yüzde 53.1’i kadın. Mutluluğun yolu evlilikten geçiyor: Yüzde 51.7. Evli kadınlar daha da mutlu. Evli ve mutlu olduğunu beyan edenler arasında kadınların oranı yüzde 56.8.

Mutluluğun temel koşulu ise kafanın, gözün, aklın el değmemiş, dokunulmamış olması.

Mutlu olanların başında okul yüzü görmeyenler geliyor. Diplomaya, herhangi bir okuryazarlık belgesine sahip olmayanların yüzde 54.4’ü mutlu. İlkokulla işi bitirenlerin de yüzde 50,3’ü mutlu. Lise ve dengi okul bitirenlerin 46,8 ile lise ve dengi okul mezunu.

Eğitim düzeyi yükseldikçe kafalar karışıyor, gönüller bulanıyor, moraller bozuluyor… mutluluk azalıyor. O nedenle de vatandaş işi biliyor: Mutsuz olmak istemiyorsan okumayacaksın.

TÜİK verileri 18 yaş üstünü kapsıyor. Ama arkadan gelen kuşak da mutlu çoğunluğun izinden gidiyor. Bilindiği üzere 4 – 4 - 4 formülüyle ülkede zorunlu eğitim 12 yıla çıktı. Buna karşılık araştırmalar ortalama okul ve eğitim süresinin dokuz yılda kaldığını gösteriyor.

Şimdilik gönüllü trollük biçiminde öne çıkan aktif mutluluk hareketinde bu verilerin payı nedir, incelemeye değer.

Etkin ve başarılı bir eğitimsizlik programıyla karşı karşıyayız galiba. Mutluluk böyle sağlanabiliyor ancak.