Müzik dünyasında yıldızı giderek parlayan iki genç kadın: Nisan Ak & Beste Toparlak

Orkestra şefi Nisan Ak ve arpist Best Toparlak'la ortak albümleri Händel Si Bemol Arp Konçertosu'nu ve müzik dünyasında kadın olmayı konuştuk...

Fotoğraf: Andrew Corbett
Google Haberlere Abone ol

Türkiye’nin sayılı kadın orkestra şeflerinden biri olarak ABD’de ülkemizi başarıyla temsil eden Nisan Ak, kendisi gibi Amerika’da yaşayan arpist Beste Toparlak’la birlikte 18 Şubat günü büyük beğeni toplayan bir Händel Si Bemol Arp Konçertosu albümü yayınladı.

Nisan Ak’ın müzik direktörü olduğu Columbia-South Carolina’daki Bruch Oda Orkestrası eşliğinde hazırlanan albümün kayıtları Amerika’da yapılırken, yayınlandığı ilk 24 saat içerisinde Apple Müzik Türkiye tarafından zirvedekiler listesine dokuzuncu sıradan girdi.

Ak ve Toparlak’ın yolları 2013 yılında Ankara Müzik Festivali kapsamında Bilkent Senfoni Orkestrası’nın gerçekleştirdiği ve Mahler'in 'Binler Senfonisi' adıyla tanınan 8. Senfonisinin büyük çaplı bir prodüksiyonu sırasında kesişti. Toparlak, orkestrada arp grubunda yer alırken, Ak da prova ve konserleri izlemeye gelmişti. İki sene önce ise yolları tesadüfen ABD’nin Carolina eyaletinde yeniden kesişti ve alanlarında iki yetenekli Türk müzisyen, o tarihten itibaren ortak projelerine hız vermeye başladılar.

2019 yılında Forbes Türkiye tarafından, 30 yaş altı en başarılı 30 ismin seçildiği “30 under 30” kulübüne seçilme ayrıcalığına erişen orkestra şefi, eğitimci ve besteci Ak, eğitimci kimliğinin yanı sıra klasik müziğin daha geniş kitlelere erişilebilirliğine yönelik olarak sosyal medya hesapları üzerinden kısa ve sade videolarla müzik anlatımları yapıyor.

Hem Türkiye'nin hem de dünyanın sayılı genç kadın orkestra şeflerinden biri olan Ak, kadının müzik dünyasında güçlenmesiyle de özel olarak ilgileniyor ve kendisinin bu süreçte yaşadığı zorlukların da bilinciyle, müziğe meraklı genç kadınlar için bir eğitim fonu oluşturmayı hedefliyor.

2019 yılında Washington D.C.’deki Smithsonian Müzesi’nden sipariş alan Ak’ın koro ve perküsyon için yazdığı eserinin Kasım 2019’da ilk seslendirilişi yine Smithsonian Müzesi’nde yapılırken, 2019 yılı Ekim ayında da ilk Meksika konseri ile Orta Amerika seyircisine ulaştı.

Bu işbirliğinin diğer diğer kadın kahramanı ise, Kazakistan’da aldığı piyano eğitimini akabinde Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı ve Almanya’da Viyana Filarmoni’nin arpisti solist Xavier de Maistre’in sınıfından mezun olarak perçinleyen Beste Toparlak.

Toparlak, ABD’deki Jacobs School of Music’de yılda sadece 3 kişinin seçildiği Olağanüstü Yetenek bölümünü kazanıp burada kilise orgu, pedagoji ve arp üzerine çalıştıktan sonra halihazırda Charlotte Senfoni ve Charleston Senfoni Orkestrası’nın arpisti olarak görev yapıyor; solo performanslar sergiliyor.

İlk büyük ödülünü 2017 yılında Indianapolis Matinee Musicale yarışmasında en iyi enstrümantalist kategorisinde alan Toparlak, sonraki yıl ise Medallion International Artist Competition’da altın madalya kazandı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle gerek ülkelerini gerekse kendilerini yurtdışında en güzel şekilde temsil eden ve yakın dönemde ortak albümleriyle müzik dünyasında isimlerinden söz ettirmeye devam eden iki genç ve başarılı müzisyeni tanıyalım:

Ortak albüm fikri ne zaman oluştu ve üzerinde ne kadar süre emek verdiniz?

Nisan Ak: Beste, Charlotte’a taşındığından beri beraber iş yapmayı istiyorduk ama güzel zamanlama bulamamıştık. Pandemiyle birlikte daha önce hiç girmediğim bir alana girip kayıt yapmak istedim. Tabii ki hemen Beste’yi aradım. Takvimlerimiz uyuştu ve kaydı yaptık.

Beste Toparlak: Tam kapanma döneminde böyle bir işbirliğini hayal etmek, planlamak ve üretmek bize güç verdi.

Albümün ana temasını Handel seçtiniz. Neden? Handel’in sizin müzik dünyanızdaki yeri ve önemi ne?

Beste Toparlak: Handel’in arp konçertosu arpın en çok bilinen konçertosudur. Neredeyse her müzik okulunun, senfoni, orkestra ve balenin giriş odisyonunda yer alan zorunlu eserdir. Dolayısıyla bu konçerto uzun yıllardır hayatımın içinde, bana kapılar açan bir eser oldu. Bu kaydı da böylesi bir konçertoyla yapmış olmak çok özeldi.

Nisan Ak: Ben ilk defa orkestral kayıt deneyimleyecektim. Belirli bir bütçemiz ve pandemiden dolayı bin türlü kısıtlamamız vardı. O sınırlar dahilinde en yapılabilir olan repertuvarı seçtik.

Handel’in si bemol arp konçertosu hem performans acısından hem de kayıt teknolojileri açısından önemli incelikler taşıyor. Özellikle iş albüm yayınlamaya geldiğinde sıkıcı bir Barok albümü değil, bol bol rengin olduğu, kontrastın bulunduğu bir ürün vermek istedim. Birinci ve üçüncü bölümlerin rengi ile ikinci bölümün rengi arasında çok büyük bir farklılık var, bu kontrastı ve bunun gibi birçok detay üzerinde çalıştık. Bazı şeyler çok istediğimiz gibi oldu, bazıları olmadı ama biz çok şey öğrendik.

Fotoğraf: Andrew Corbett

Bu albümün Tarkan’ın çok beklenen albümüyle aynı gün çıkmasına rağmen Spotify listesine ilk ondan girmesi ve çok beğeni toplamasını neye bağlıyorsunuz. İlk başta endişelenmiş miydiniz yayın tarihi konusunda?

Nisan Ak: Nereden bilebilirdik ki Tarkan’ın şarkısını aynı gün yayınlayacağını! Ben açıkçası hiç beklemiyordum bu kadar ilgi. Hem de Barok müzik, top 10 içerisinde! İnsanlar klasik müziğe hiç uzak değil aslında…

İkiniz de gerek sosyal medya kullanımınız gerekse müzik sektöründeki yenilikçi duruşunuzla klasik müziğe olan önyargılı bakışı kırmada önemli bir yol kat ettiniz. Sizi dinleyenlerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Nisan Ak: Sosyal medya gerçekten de insanlara üçüncü bir tarafın filtresi olmadan ulaşmanın çok güzel bir yolu. Bu üçüncü taraf bazen yorum ekleyebiliyor, bizim söylemeye çalıştığımız şeyi değiştirebiliyor, ya da çok net olamadığımız anlarda bizim yerimize başlık ekliyor. Sosyal medya çok güzel, bir şey mi söylemek istiyorsun? Bas kayıt tuşuna yayınla, tartışmaya katıl. Kendi kendini temsil etmenin en doğrudan yolu.

Bence klasik müzik de bu üçüncü kişi filtresine takılan konulardan biri. Tarihsel olarak saray müziği olduğu doğru ama bir çok başka şey de aynı yolu izleyip çoğunluğa ulaşabilmiş, neden klasik müzik de pop müzik kadar hayatımızda olmasın ki? Üstelik üzerine konuşulabilecek daha çok malzeme var. Sarkıcının kiminle sevgili olduğunu değil orkestrasyonunu tartışabiliriz.

Beste Toparlak: Çok güzel tepkiler aldık ve cesaretlendirildik. Yaparken zevk aldığımız bir işin başkaları tarafından beğenilmesi, insanı tamamlıyor.

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Peki müzik sektöründe kadın olmak ne demek? Siz nasıl zorluklarla ve fırsatlarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız? Belki yaşanmışlıklarınızdan da söz ederek birçok hemcinsinize engelleri aşma tüyoları verirsiniz.

Nisan Ak: Ben 2020 yılında doktoramı aldım. 2021’den beri ders veriyorum. İnanın, (en azından Amerika’da) okuyanların çoğu kadın ve kadınlar sorumluluk gerektiren konularda çok daha tutarlılar. Ama bir yerde bir şey oluyor ve iş alanına baktığımız zaman bu başarılı kadınları göremiyoruz. Özellikle liderlik pozisyonlarında...

Bu “bir yerde bir şey oluyor” dediğim de zaten tarihsel cinsiyetçiliğin ta kendisi. Kadınlara “yakıştırılan” meslekler var ve bunların dışına çıktığımız zaman büyük bir direnişle karşılaşıyoruz. Problem şu ki, genellikle orkestra yönetimleri hep müzisyen olmayan ama “sanatsever” kişiler tarafından yapılıyor. Bu insanların da stereotip özellikleri var. Bu insanlar da liderleri olarak başka “stereotip” insan arıyor. Ve o özelliklerin çoğu görünüşümüzle alakalı.

Tam da bu yüzden kadın liderlerin görünürlüğünü arttırmak zorundayız. Ne kadar görünür olabilirsek, ne kadar yer kaplayabilirsek, o kadar anlaşılacağız.

Beste Toparlak: Burada Nisan’a katıldığım konular var. Sorumluluk gerektiren konularda kadınlar bence daha tutarlılar ve gerçekten liderlik pozisyonlarında çok az kadın görüyoruz. Kadınlara “yakıştırılan” meslekler var ama bu tarz düşünceler sadece erkeklerden gelmiyor; iki tarafın da algısı bu yönde.

Daha fazla kadın müzisyenin Türkiye koşullarında müzik hayallerini gerçekleştirmeleri için sizce neler yapılmalı, ne tür destekler ortaya konmalı? Örneğin yurtdışında yaşayan iki kadın müzisyen olarak Türkiye’de kariyerinizi sürdürseydiniz başaramayacağınız neleri gerçekleştirdiniz?

Nisan Ak: İkimiz de göçmeniz. İkimizin de o kadar çok vize dertleri oldu ki… Ben şu an şunu yazarken aynı anda yeni bir vize başvuru döneminden geçiyorum. Yurtdışında yaşamın zor olduğunu biliyoruz, ama bu yanları da hiç konuşulmuyor. Vize problemleri yüzünden iş alamamak, var olan işleri başkalarına teslim etmek zorunda kalmak gerçekten çok... Ancak burada olmamızın da bir sebebi var. Ben biliyorum ki bu senemin neredeyse hepsini iptal etmek zorunda kalsam da, seneye her kontrata yeniden başlamam gerektiğini bilsem de, birçok şans elde edeceğim. Sadece bulunduğum eyalette Türkiye’deki toplam orkestralardan daha çok profesyonel orkestra var. Haliyle biz de daha çok iş yapabiliyoruz.

Beste Toparlak: Bu benim de hep merak ettiğim bir konu. Keşke aynı anda iki farklı yerde olabilsek de sonucu görebilsek. Türkiye’de olmak, kendini kendi anadilinde ifade etmek, anlamak ve anlaşılmak büyük lüks. Türkiye’de olmak dil, kültür, sevdiklerimizle aramızdaki mesafe bariyerlerini ortadan kaldırırdı. Amerika’da olmak ise daha geniş iş fırsatları sunuyor.

Beste hanım, arp genellikle kadınların tercih ettiği bir enstrüman diye biliniyor. Bu “pozitif ayrımcılığı” neye bağlarsınız?

Arpın genellikle kadın enstrümanı olduğuna dair bir algı var, ancak bu doğru değil. Uluslararası platformlarda gerçekten çok başarılı erkek arpist meslektaşlarım var, A sınıfı orkestralarda çok güzel pozisyonları olanlar var. Arp maskülen bir şekilde de icra edilebilir, feminen de. Bu aslında çalan kişinin sunumuna bağlı. Yine arpın ataları sayılan Antik Yunan liri, kithara vb. gibi enstrümanlar çok eski zamanlarda daha çok erkekler tarafından çalınırdı. Ankara CSO’da, Ankara veya Mersin Opera ve Bale’ye gittiğinizde Türk erkek arpistleri görebilirsiniz. Konservatuvarda eğitim süresinde birçok genç erkek arpist kariyerine hazırlanıyor. Mesleklerin cinsiyete göre kodlanmaması gerektiği fikrindeyim.

Son olarak, sizin için başarı ve kendini gerçekleştirmek ne demek?

Nisan Ak: Kendimi gerçekleştirebilmem için önce kendimi ileride hayal etmem lazım. Bazen bunu unutuyoruz, hayal kurmayıp geçmişte takılı kalıyoruz. Ben ilhamla beslenen biriyim. İlhamım ve hayal gücüm kurursa ilerleyemem. Önce hayal etmek, sonra da o hayalin peşinden koşmak gerek. Koşan başarır...

Beste Toparlak: Başarı benim için mutlu olduğum şeyi yapmak, yaparken farklı şekillerde aynı heyecanı koruyabilmek demek. Sevdiğim ve sevildiğim, iki taraflı birbirimizi kuvvetlendirdiğimiz ve kalkındırdığımız bir çevrede olmak...