YAZARLAR

NATO’ya başvuru manifestosu!

Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı refah ülkesi Finlandiya’da ırkçı partinin ikinci sıraya yerleştiği, NATO üyesi olmak için Türkiye gibi ülkelere taviz üstüne taviz verildiği düşünüldüğünde "Sisu"nun ruhunun da arzıendam etmesi anlaşılır hale geliyor. Haliyle "Sisu"nun 5-10 Nazi ile mücadelesinin kutsallığı da 'Sovyet askeri öldürmüş olmak'tan geliyor!

"Fakiiri" ve "Rare Exports" ile dikkatleri çektikten sonra Samuel L. Jackson’lı ABD ortak yapımı "Büyük Oyun" (Big Game) ile uluslararası sulara açılan, Finlandiya’nın yeni kuşak yönetmenlerinin en parlak isimlerinden Jalmari Helander, 'melez' bir yapımla karşımızda bu kez. 2022 tarihli "Sisu" ilhamını Fin efsanelerinden alıyor.

Filmin açılışında şöyle tanımlanıyor efsane: "Sisu, Fince bir kelimedir. Çeviride bir karşılığı yoktur. Durdurulamaz yiğitlik ve sarsılmaz azim anlamına gelir. Artık umut kalmayınca Sisu kendini gösterir". Yani bir tür kahramanlık efsanesinden alıyor film adını. Bu efsaneyi, 1944 yılına Nazi işgalinin son dönemine taşıyan Helander, "Mad Max"ten "John Wick"e, "Rambo"dan "The Revenant"a kadar birçok filme açık/örtük göndermeler ve özenmelerle dolu bir hayatta kalma/intikam hikâyesi anlatıyor bu kez.

Naziler Finlandiya’dan çekilmektedir. Kahramanımız Aatami, Finlandiya 'kırsalında' altın aramaktadır. Aradığını da bir süre sonra bulur. Güçlü bir damar bulur ve altınları atına yükleyip dönüş yoluna koyulur. Yolda karşılaştığı ilk Nazi birliğiyle sorun çıkmaz ancak ikinci birlik altınları fark edince onları öldürmek zorunda kalır. Bunun üzerine ilk birliğin lideri Bruno ve askerleri peşine düşer. Bundan sonrası insan ve hayvan beden parçalarının havada uçuştuğu "Doğu Avrupa savaş sineması estetiği" ile "Tarantino’nun plastik şiddeti"nin hemhal olduğu bir tuhaf western halini alıyor.

Sisu (2022)

Malum bu tür karakterlerin dertli bir geçmişi de olmak zorundadır. Aatami de, kendi efsanesini bu dertli geçmiş üzerine inşa etmiştir. Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasında 1939 Kasım’ı ile 1940 Mart’ı arasında yaşanan 'kış savaşı'nın seçkin komandolarından birisi olan kahramanımız ailesi öldürülünce bir ölüm meleğine dönüşmüş ve bir rivayete göre 300 Rus askeri öldürmüştür! Yani Finlandiya’da bulaşmamanız gereken ilk kişidir o sıralarda.

En nihayetinde, bin bir türlü zor duruma düştükten, badireleri atlattıktan ve akıllara seza kurtuluş mucizelerine imza attıktan sonra altınlarını kurtarmayı başarıyor kahramanımız. Üstelik Naziler tarafından rehin alınan ve cinsel istismara maruz bırakılan genç kadınların da kurtuluşuna destek oluyor. Bütün film boyunca yaşanılanların gerçekliğini, inandırıcılığını bir yana bırakarak izlerseniz iyi bir eğlencelik olabilir "Sisu" ama fazlasını beklememek gerekiyor.

Jalmari Helander yetenekli bir yönetmen. Özellikle de görüntü yönetmeni Kjell Lagerroos ile birlikte kurdukları görsel dünya oldukça başarılı. Yine vazgeçemediği oyuncusu Jorma Tommila’nın neredeyse tek kişilik gösterinin altından ustaca kalkışını da artı değer olarak not edelim. Ancak Nazi temsilinin fazlasıyla karikatür olduğunu, Finli genç kadınlar bölümünün "Mad Max: Fury Road"dan esinlenmenin ötesine geçtiğini eklemeden geçmeyelim.

Kriz ve kırılma anlarında 'geçmişin hayaletleri' yeniden ete kemiğe bürünür ve ahir zamanlarda boy göstermeye başlar. Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı refah ülkesi Finlandiya’da ırkçı partinin ikinci sıraya yerleştiği, NATO üyesi olmak için Türkiye gibi ülkelere taviz üstüne taviz verildiği düşünüldüğünde "Sisu"nun ruhunun da arzıendam etmesi anlaşılır hale geliyor. Haliyle "Sisu"nun 5-10 Nazi ile mücadelesinin kutsallığı da 'Sovyet askeri öldürmüş olmak'tan geliyor!