Navalny ve Putin: Rusya’yı dönüştürecek hesaplaşma mı?
Rusya’da 2017’den beri aralıklı olarak süren protestolar, belki ülkede iktidar değişikliğine neden olmadı ama adım adım Kremlin’deki yönetimin sırtını yasladığı sağlam kaideleri aşındırıyor. Putin ve çevresi için geleceği giderek belirsiz hale getirmeye başlıyor. Navalny’nin şimdiye kadar başına ne gelirse gelsin pes etmemesi, göstericileri de motive ediyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dünya genelinde siyasetle ilgilenmeyenlerin bile adını bildiği ve Türkiye üzerinde de etkisi yüksek bir lider. Buna karşılık, ülkesinde ve dünya genelinde aslında kendisi, özel hayatı ve yaşadığı yer, hayat tarzı ile ilgili çok az şey biliyoruz. Daha doğrusu, ancak Putin’in göstermeyi seçtiği kadarı dışarı yansıyabiliyor.
Çok sportif olduğu imajını veren, belinden üzeri çıplak ve maço, erkeksi bir tavır sergilemeye özen gösterdiği fotoğrafları veya kesik kesik yaptığı, adeta gökten inmiş vahiylermişçesine yorumlanmaya çalışılan özel hayatına dair açıklamaları, bizlere “gerçek Putin”in kim olduğu konusunda fazla bir bilgi vermiyor. 2014’te boşandıktan sonra evlenip evlenmediği, yeniden çocuklarının olup olmadığı bile bilinmiyor.
Lyudmila Putina ile 1983 yılında evlenen ve 2014 yılında boşanan Putin’in bu evlilikten Katerina ve Maria adlarında iki kızı bulunuyor. Özel hayatını gizli tutmaya özen gösteren Rusya liderinin 30’lu yaşlarında oldukları dışında haklarında pek bir şey bilinmeyen kızları da göz önüne çıkmıyor. Eski bir jimnastikçi ve Putin’in partisi Birleşik Rusya’dan milletvekili olan Aleana Kabaeva ile beraber olduğu, ondan bir kızı ve hatta ikiz oğulları olduğu iddia ediliyor. Dünyanın en büyük ve en güçlü ülkelerinden birinin devlet başkanının bu kadar “gizem” içinde yaşaması aslında hakikaten de hayret verici; hatta sürreal. Örneğin, Çin için böylesi bir gizemin söz konusu olması bile düşünülemez.
'PUTİN İÇİN BİR SARAY' BELGESELİ
Ağustos 2020’de zehirlenip Almanya’da tedavi olup ölümden dönen Rus muhalif Alexei Navalny, ülkesine döner dönmez gözaltına alınıp tutuklandı. Navalny, askeri teçhizat sınıfındaki sinir gazı Noviçok ile zehirlenmiş ve 5 ay boyunca Almanya’da tedavi görmüştü. Noviçok, eski Rus ajanı Sergey Skripal ve kızının İngiltere’de zehirlenmesinde de kullanılmıştı. Navalny’nin zehirlenmesi süreci de, online araştırmacı gazetecilik siteleri Bellingcat ve The Insider tarafından detaylı biçimde gözler önüne serildi. Diğer bir deyişle, ortada Navalny’nin kimin tarafından zehirlendiğine ilişkin bir “gizem” de yok.
Navalny’nin ülkesine dönüşü gerçekten de “muhteşem” oldu. Öncelikle, Navalny’nin dönüşünü en ince ayrıntısına kadar “vurucu bir strateji” ile planladığı açık. Daha hapse gireli 24 saat olmadan, Navalny’nin YouTube kanalında Vladimir Putin’in odağında olduğu yolsuzluk ağları üzerine iki saatlik bir belgesel yayınlandı. 24 Ocak 2020 Pazar günü itibariyle bu belgeselin, yaklaşık 83 milyon izleyicisi olmuştu. Belgeselin Kremlin’i çevreleyen yolsuzluk ağlarına ilişkin belgeleriyle gözler önüne serdiği birçok bilgi var: Ancak, belgeselin en ilgi çeken ve dünya çapında konu olan yönü, “Putin’in Sarayı” bölümü oldu.
Karadeniz kıyılarının kuzeydoğusundaki sahil kasabası Gelendzhik’te 1,37 milyar dolar değerinde olduğu öne sürülen malikânenin, drone’larla çekilmiş görüntüleri, sızdırılan iç mekân planları ve diğer elde edilen bilgiler ışığında oluşturulmuş, aslına sadık olduğu öne sürülen 3 boyutlu iç mekân resimleri, dünya genelinde büyük ses getirdi. Kendi kilisesi, 2 bin 500 metrekare serası, denize uzanan bir yeraltı tüneli, amfitiyatrosu ve başlı başına malikâne boyutunda “müştemilatları” olan bu mülk, Monako Krallığı’nın yaklaşık 40 katı büyüklükte bir araziye kurulu.
Ana malikânenin içindeki odalar da, 3 boyutlu illüstrasyonlarla belgeselde yer almıştı dedik: Bu odalar arasında da, bir kumarhane, birkaç bar; dahası “direk dansı” ve “diğer gösteriler” için mor renklerin hakim olduğu bir gece kulübü, bir sinema/tiyatro, olimpik havuz da yer alıyor.
Navalny, Gelendzhik’teki “sarayı”, “tarihin gelmiş geçmiş en büyük rüşveti” olarak niteliyor. Kremlin ise, bu mülkün Putin ile bir ilgisi olmadığını öne sürüyor. Her zaman olduğu gibi, Kremlin’den gelen açıklamalar, Navalny’nin adını zikretmiyor. Bu strateji, Navalny gibi muhalifleri ciddiye almadıkları mesajını vermenin ve onu aşağılamanın bir yöntemi. Kremlin Sözcüsü (aynı zamanda Türkolog olan) Dmitry Peskov, açıklamasında sadece “iddialardan” bahsetti ve tamamen “saçmalık ve hayal ürünü” olduklarını söyledi. İçişleri Bakanı Yardımcısı Aleksandr Gorovov ise, ismini zikretmeden Navalny’i kast ederek “yarım yamalak, sahte politikacılık iddiasındaki kişiler, ülke genelinde izinsiz gösterileri duyurdular. Onlara internet üzerinden, bizzat sokağa çıkarak ve her türlü yöntemle katılanlara karşı hukuki tedbirler alma hakkımız var” açıklamasını yaptı.
DÖNÜŞ HEDİYESİ OLARAK GÖSTERİLER
Navalny’nin Kremlin’e dönüş hediyesi sadece “Saray belgeseli” değildi. Navalny, aynı zamanda Rusya genelinde gösteri çağrısında bulundu. Navalny’nin ekibi, 23 Ocak Cumartesi günü 90 noktada gösteriler organize etti. Sonuçta, Rusya’da 111 kentte protestolar gerçekleştirildi ve gösteriler, son yıllardaki en büyük örneklerdi.
Protestoların, Sibirya’nın doğusundaki Yakutsk’ta -52 derece soğukta bile düzenlendiği düşünülürse, göstericilerin ne kadar ısrarlı ve kararlı olduğu anlaşılabilir. Ne var ki, en sert yöntemleri benimsemekte hiç çekinmeyen, bazı üyeleri daha önce Kafkaslar’da (ve zamanında Çeçenistan Savaşları döneminde orada da) konuşlanan OMON (Özel Görevli Milis Gücü-Otryad Militsii Osobogo Naznacheniya) da, göstericileri dağıtmak konusunda son derece kararlıydı. Rusya’da siyasi baskı ve siyasi hakların ihlali üzerine çalışan sivil toplum örgütü OVD Info’nun verilerine göre, 3 bin 592 kişi gözaltına alındı. Rus muhalifin siyasi ağı “Takım Navalny”nin başı Leonid Volkov’un ifadesine göre, ülke genelindeki protestolara yaklaşık 300 bin kişi katıldı. Başkent Moskova’da 40 bin ve St. Petersburg’da da 10 bin kişinin gösterilere katıldığı söyleniyor.
'DIMON' BELGESELİ
Rusya’da bu kadar yaygın ve kalabalık gösteriler en son Mart 2017’de gerçekleşmişti. Navalny, o dönem de, “Ona ‘Dimon’ deme” (On vam ne Dimon) adlı bir belgesel yayınlamıştı. O belgesel de, Rusya’da devlet başkanlığı ve başbakanlık görevlerini dönüşümlü olarak yürüten Dmitri Medvedev’in yolsuzlukları ile ilgiliydi. “Dimon”, Dmitri adıyla biraz da dalga geçen bir kısaltma: O belgesel de, çok ilgi görmüş ve iki haftada 13 milyon izleyici bulmuştu. Rusya’nın bağımsız araştırma kuruluşu Levada’nın Nisan 2017’de gerçekleştirdiği bir kamuoyu araştırmasına göre, Rusya halkının yüzde 45’i, o dönem başbakan olan Medvedev’in istifa etmesini istiyordu. Yine aynı araştırmaya göre, yolsuzluktan sorumlu tutulan isim de bizzat Putin’in kendisiydi.
Dimon belgeselinin ve Medvedev’e dair yolsuzluk iddialarının var olan bazı toplumsal huzursuzluklarla birleşmesi, o dönemde 26 Mart 2017’de Rusya çapında gösterilere yol açmıştı. Bu gösteriler, dalgalar halinde 2017’de tekrarladı: Haziran 2017’de, Navalny’nin Medvedev’e ilişkin yolsuzluk iddialarını yeniden gündeme getirmesi ile gösteriler yeniden başladı. 29 Eylül 2017’de, Navalny’nin tutuklanması yeni bir protesto dalgasına neden oldu. Ocak 2018’de, Navalny’nin marttaki başkanlık seçimleri için adaylık kaydının resmî makamlarca alınmasının reddedilmesi üzerine gösteriler gerçekleşti. 30 Nisan’da ise, sosyal medya üzerinden mesajlaşma uygulaması Telegram'ın bloke edilmesine karşı protestolar yapıldı. 5 Mayıs’ta da, Putin’in 4. kez başkanlık koltuğuna oturmasına karşı gösteriler patlak verdi. 2018 yazının tümü de, Rusya’da emeklilerin haklarını budayan yeni düzenlemelere protestolarla geçti.
2017-2018’deki dönem “Dimon” belgeselinin bardağı taşıran son damlası olduğu bir ekonomik ve sosyal buhranın dışa vurumu ise, şimdi de yeni bir gösteri zinciri başlıyor olabilir.
Bu seferki tepki, öncekilerden nasıl ve ne kadar farklı?
Şimdiye kadar da yaklaşık 40 milyon kişi, “Dimon” belgeselini izledi. Ancak, “Putin için bir Saray” belgeseli gerçekten de bambaşka boyutta ilgi gördü ve tepkilere yol açtı. Beş günde ulaştığı izlenme oranı, Dimon’u katladı.
Gerek “Putin İçin Bir Saray”ın izleyici rekorları kırması, gerekse de 23 Ocak protestolarına ülke genelindeki dondurucu soğuğa rağmen yoğun katılım olması, Navalny’nin ilk adımda hedeflerine ulaşmasını sağladı. 2017’de gerçekleşen gösteriler, Putin öncesi dönemin hafızasına sahip olmayan gençlerin protestolara katılarak sokağa çekilmesine neden olmuştu. 20’li yaşlarının başındaki ve daha genç, hatta çocuk yaştakilerin protesto için sokağa inmesi bir ilkti. O dönemde, protestolara katılan gençler, “Gelecek ümidi olmayan bir ülkede bir şeyleri değiştirebilme umudundan” bahsediyorlardı. Rusya’da, Putin’in 1999’dan beri iktidarda olduğunu ve 2017’den itibaren “sokağa inen” gençlerin, “öncesi döneme” dair bir hafızaları olmadığını da anımsatalım.
TİKTOK PROTESTO ARACI OLDU
23 Ocak’taki protestolarda da, gençler ve çocuklar sosyal medya üzerinden yaratıcı dayanışma yöntemleri ortaya koydu. Çin kaynaklı sosyal medya uygulaması TikTok’u ve hatta çiftlerin tanışma/flört uygulaması Tinder’ı protestoların organizasyonu için paslaşmakta kullanandılar. TikTok üzerinden göstericilere, gözaltına alınmaya çalışıldıkları takdirde nasıl Amerikan aksanlı bir İngilizce konuşacaklarını komik biçimde gösteren küçük kız, okulunda Putin’in sınıftaki resminin yerine Navalny’ninkini koyan bir genç kız gibi “sıradan vatandaş” çocuk ve gençlerin yanı sıra, normalde politika ile alakası olmayan popüler isimlerden de gösterilere “online” destek vardı. Örneğin, Instagram’da 2,5 milyon takipçisi olan blogger Aleksandra Mitroshina, “Bunu söylerken korkuyorum ama Navalny’e bunu yaparlarsa, bize ne yaparlar” diyerek takipçilerini sokağa davet etti. Noize MC adıyla tanınan popüler rapçi de, “Hep çocuklarını düşün diyorlar; ben de çocuklarımı düşündüğüm için gösterilere destek veriyorum” dediği bir YouTube videosu paylaştı.
Rusya’da 2017’den beri aralıklı olarak süren protestolar, belki ülkede iktidar değişikliğine neden olmadı ama adım adım Kremlin’deki yönetimin sırtını yasladığı sağlam kaideleri aşındırıyor. Putin ve çevresi için geleceği giderek belirsiz hale getirmeye başlıyor. Navalny’nin şimdiye kadar başına ne gelirse gelsin pes etmemesi, göstericileri de motive ediyor. Navalny’yi destekleyenlerle, onu ülkedeki yolsuzluklara karşı mücadele ümidinin sembolü olarak görenlerin ortaklaştığı bir ortam oluşuyor.
Belarus’ta 9 Ağustos 2020’de devlet başkanlığı “seçimlerinden” sonra patlak veren protestolar sonuç veremedi ve Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko hâlâ koltuğunda oturuyor. Rusya da, Putin’in Lukaşenko’nun yöntemlerini kullanıp, göstericileri öldürmek pahasına Belarus’ta aynı isimle var olan OMON gibi özel güvenlik güçlerini artan dozda sahaya sürebilir. Ancak Rusya, Belarus’tan çok daha karmaşık dengelere dayanan bir ülke. Böylesi sert tepkiler, Rusya’da suları sakinleştirmek bir yana, daha da dalgalandırıp bulandırabilir.