NBA'de 'oyuncu hareketleri' ve bileşenleri
Tim Duncan NBA'ei bugün başlasaydı sizce kariyerini tek bir takımla tamamlayabilir miydi? Bu soruya 'evet' diyenler de muhtemelen gülüyorlardır bu yazıyı okurken. Tabii ki tamamlayamazdı. Çünkü sistem buna müsaade etmezdi. NBA'de “oyuncu-takım-şehir” denklemi zaten değişti, profesyonellik anlayışı ve kültürü değişti ve daha önemlisi 'kazanma kültürü' değişti. Eskiden herkes birbirini yenmeye çalışırken, şimdi “beraber kazanalım” kültürü oluştu.
Yanlış anlaşılmaya yer vermemek için açıklayalım; tabii ki bu yazımızın konusu oyuncuların saha içinde, basketbol topuyla yapabildiği hareketler değil. Tıpkı banka hesap defterlerimizde olduğu gibi veya internet bankacılığı kullananların da bildiği gibi “hesap hareketleri” misali gibi belirledik konumuzu. Hangi paranın nereye gittiğini, hangi ödemenin nereden geldiğini takip edebilmemiz adına bu hesap hareketleri ödemlidir. NBA'de yeni sezonun başlamasına artık neredeyse iki hafta kaldı ve takımların yöneticileri son kozlarını oynuyorlar diyebiliriz. Oyuncu takasları, serbest kalan oyuncuları kadrolarına katma girişimleri, vesaire.
Evet, merak edenler varsa Lakers yine şampiyonluğun en büyük adayı pozisyonunda. Russell Westbrook, yine takım değiştirdi ve başkent ekibinin yani Washington Wizards'ın formasını giyecek. Bu hareketleri çokça yazar yazıyor, yorumcular konuşuyor. Ben size herkesin aşağı yukarı aynı şeyleri anlatıp durduğu bir ortamda farklı bir konuyla gelmek istedim. Sezon oynanırken hangi oyuncu nereye fayda etmiş, zararı dokunmuş zaten izleyeceğiz ve şahit olacağız. Ne yani? “Russell Westbrook, Wizards'ı sanki şampiyon mu yapacak” diye ironik eleştiri ve yorum sunsam çok mu bilmediğiniz bir şeyi masaya koymuş olacağım?
Konumuza bu sefer “açma-germe” yapmadan pat diye girelim. Şu soruyla topu elimize alabiliriz mesela: Tim Duncan'ın NBA kariyeri bugün başlasaydı sizce kariyerini tek bir takımla tamamlayabilir miydi? Bu soruya 'evet' diyenler de muhtemelen gülüyorlardır bu yazıyı okurken. Tabii ki tamamlayamazdı. Çünkü sistem buna müsaade etmezdi. NBA'de “oyuncu-takım-şehir” denklemi zaten değişti, profesyonellik anlayışı ve kültürü değişti ve daha önemlisi 'kazanma kültürü' değişti. Eskiden herkes birbirini yenmeye çalışırken, şimdi “beraber kazanalım” kültürü oluştu. “NBA'de o eski rekabetler yok” eleştirisi getirenlerin de düşüncesine bir açıklık getirmiş olduk böylece. Çünkü hem pasta hem börek aynı anda olmuyor. Ne yazık ki.
'Nicelik' ile 'nitelik' aynı oranda yükselme ve alçalma yaşayamaz. Hatta daha çok 'doğru orantı' denklemiyle hareketlilik gösterir. Eskiden söz konusu kazanmaksa gerisi teferruattı, şimdi ise söz konusu paraysa gerisi teferruattır. Rahmetli Kobe Bryant, 20 yıllık kariyeri boyunca sadece Lakers forması giydi. Kültürün böyle devam ettiğini bir düşünün ticari açıdan.
Diyelim ki Kevin Durant, Oklahoma City Thunder forması giyiyor ve 20 yıl boyunca aynı takımda kalacak. Kevin Durant fanı biri Durant'ın formasını alacak ve 20 yıl boyunca giyebilecek. Enteresan bir forma tasarımı çıkmazsa 20 yıl boyunca o taraftar forma almayacak belki de. Bunu bir de global marjda hesaplayın. Bu, şu an normalleştirildi. Bir yıldızın takımını değiştirmesi. Eskiden züldü bu işler. Böyle bir şey yaşandığında yer yerinden oynardı.
1992'de Philadelphia 76ers forması giyen Charles Barkley'nin Phoenix Suns'la anlaştığı günü dün gibi hatırlıyorum. Amerika'da yer yerinden oynamıştı. NBA'in en önemli 2'nci oyuncusu NBA'in köklü ve basketbol kültürü açısından muhafazakar takımlarından Philadelphia 76ers'ı bırakmış Batı Konferansı'nın yolunu tutmuştu. Anlaştığı takım da Phoenix Suns'tı. NBA'in sıradan takımlarından, camialarından biri. O sezonun devamında Charles Barkley Phoenix'i NBA Finali'ne taşıdı, hem de ilk sezonunda. Charles Barkley'nin o dönem itibariyle ligde ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu anlamamız için anlatıyorum. Bugün LeBron James'in Cleveland'dan ayrılıp Lakers'la anlaşması gibi bir şey aslında. Ama aradaki fark şu: Barkley, ilk sezonunda NBA Finali'ne taşıyana kadar adeta nefret edilmiş ve eleştirilmişti. Bugün LeBron, Lakers'la anlaştığı an lig için, ligin pazarı için adeta bayram havası estirmişti. Aradaki anlayış ve kültür farkını iyi anlamak lazım dönemler arasında.
Şu anda yıldızların takımlarını, şehirlerini değiştirmesi dünyanın en normal şeylerden biri haline geldiği gibi bu, aynı zamanda destekleniyor. Bu, ligde başka pazarlar oluşturuyor çünkü. Yayın gelirleri ve forma satışları zaten muazzam. Yeni sezonda piyasaya sürülecek yeni konsol oyuncularının satılabilmesi adına da bu kadar oyuncunun yer değiştirmesi kritik bir unsur. Çünkü yeni çıkan oyunu yeni oyuncuların olduğu takım düzenlemelerinde oynamak istiyor konsol oyun hastaları.
Bundan 15-20 yıl evvel EA Sports veya Konami'nin oyunları alınırken bir oyun alınıyordu ve en azından 2-3 yıl oynanabiliyordu. Bir iki takas ve oyuncu yer değiştirilmesiyle manuel bir biçimde güncellenebiliyordu. Şimdi mümkün değil, çünkü yetişmek mümkün değil. Çünkü herkes yer değiştiriyor. Kariyeri boyunca 10 tane takım değiştirmiş Dwight Howard, ligin büyük hayal kırıklıklarından biriyle yıllar sonra Lakers'a görev adamı pozisyonunda geri dönerek bir şampiyonluk kazandı. Şimdi yine takımını değiştirdi. Kalsa, bir şampiyonluk daha ekleyecek belki kariyerine. Ama hazır revaçtayken iyi bir kontrat teklifi onu yine yollara düşürdü. Şimdi Philadelphia'da Dwight Howard forması satılabilecek belki de. Ama Lakers'ta kalsaydı LeBron James ve Anthony Davis'in olduğu yerde Dwight Howard'ın formasını ki ne yapsın?
2010 yazı, meşhur “karar yazı”ydı. Ama LeBron James'in Cleveland'dan ayrılacağı aşikardı o yüzden çok büyük bir bomba etkisi yaratmadı. Dwyane Wade ve Chris Bosh'la aynı takıma dahil olması daha büyük olaydı dönemine göre. Ligin en önemli 5-6 oyuncusundan 3'ü aynı takımda buluşmuştu. Ama 2004'te Shaquille O'Neal'ın Lakers'tan Miami Heat'e takas olması gerçekten ligin kaderini, hatta lig tarihinin gidişatını direkt olarak etkilemişti. Shaq, Miami'ye elinde su tabancasıyla inip taraftarını ıslatana kadar kimse böyle bir gelişmenin gerçek olabileceğine inanamamıştı. Shaq, Miami'yi NBA'de haritaya koymuş adamdır. Böyle düşünün.
LeBron James'in 2010'da Cleveland'ı bırakıp Miami'ye gidişi, 2014'te Miami'den ayrılıp tekrar Cleveland'a dönüşü ve son olarak da 2018'te Cleveland'ı bir kez daha terk edip Los Angeles Lakers'la anlaşması NBA'de oyuncu hareketlerini normalleştiren en önemli unsurdur. Bu kültür aslında ufak ufak başlıyordu ama kabul görmüyordu. LeBron bunu normalleştirdi ve kabul görür bir şekle soktu diyebiliriz.
İşin ticari boyutu sadece NBA'in kültürünü değiştirmedi, oyununu da değiştirdi. Bugün Steve Kerr'e ve Golden State Warriors'a methiyeler düzüyorlar. NBA'de 'üçlük atışı'nın bu kadar ana unsur haline gelmesinin, orta mesafe oyunun ortadan yavaştan kaybolmasının, oyunun smaç ve üçlük atışından ibaret hale gelmesinin ana unsuru gerçekten 1-2 koç ve 3-4 oyuncu mu sanıyorsunuz? Hayır, tabii ki. Konsol oyunlarından oyun oynayanlara dijital platformda basketbol oynama şekli bu hale geldiği için. NBA konsol oyunlarından insanlar daha çok ya üçlük atarak maçı götürmeye çalışıyor ya da içeri girip smaç vurarak. Oyun o şekilde eğlenceli oluyor ve kazanmanın yöntemi bu gibi görülüyor. Bu mantalite aynı şekilde NBA'de gerçek oyuna da bu şekilde sirayet etmiştir. Sadece bu şekilde değil aynı zamanda “bu yüzden” diyebiliriz.
Dijital oyunu her geçen gün gerçeğe yaklaştırılırken gerçek oyunu da bir o kadar aynı hızla dijitalle yaklaştırılıyor. Aradaki mesafe kapandıkça müşteri, hem maçı izlerken kendi oynadığı oyunla bağdaştırabiliyor hem oynadığı oyunu da izlediği maçlarla bağdaştırabiliyor. Maçlar iizlenmeyedevam etsin, oyunlar da satılmaya devam etsin. “win-win” yani “kazan-kazan” Bu kadar basit.
Şu oyuncu şuraya gitti, bu oyuncu buraya geldi diye yazı yazarak ne köşemi işgal etmek istedim ne de sizin zamanınızı çalmak. Sezon başlayınca zaten hangi oyuncunun nereye nasıl bir etkisi olduğunu masaya yatırır, analiz eder anlatırız.