‘Nedir bu podcast?’ I: Video çağının geveze çocuğu hayatımıza giriyor

Türkiye, podcast formatının yaygınlaşma hızında dünyada ilk sırada. Her gün, bambaşka konularda yeni podcast programlarıyla karşılaşıyoruz. Podcast’i, popüler podcast’lerin yapımcılarıyla konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Podcast ile tanışıklığımın üzerinden epeyce zaman geçmiş olsa da, nihayet bir podcast dinleyicisi olmamı salgın dönemindeki kapanmaya borçluyum. Ekranlara kilitlendiğimiz, dijital görsel mecralardaki içerikleri yutarcasına tükettiğimiz aylarda, belki de ekranın tek taraflı kurgusunun dışında bir seçenek oldu podcast. Aslında yapısı gereği yine hedeften kaynağa, yani anlatıcıdan dinleyiciye doğru tek taraflı bir iletişim gibi görünse de, podcast’in yine yapısı gereği tuhaf bir samimiyet hissi var. Konuştuğum çoğu podcast dinleyicisi de, podcast dinlerken aslında bir sohbete tanık olduklarını yahut o sohbetin parçası olduklarını hissettiklerini söylüyor. Dahası, podcast, dinleyicisine başka bir şeyle uğraşırken de o sohbetin parçası, tanığı olabilme imkânı sunuyor. Yani, gündelik hayat pratiklerinin teknoloji sayesinde her gün çoğalan parçaları her anımızı işgal ededursun, bizler yine aynı pratikler içinde duymaya, dinlemeye, öğrenmeye ayıracak zamanı, işgalci teknoloji sayesinde bulabiliyoruz.

“Nedir bu podcast?” diye merak edip sorduğumuz isimler de benzer şeyler söylüyor. Evlerimizdeki ekranlarla daha fazla zaman geçirmek zorunda kalmamıza rağmen podcast dinleyicisinde, kapanma döneminde artış oldu, podcast yayınlarının sayısının arttı, podcast yapımcısı Nida Dinçtürk’ün tabiriyle podcast formatı, “Son bir yılda çok hızlı bir ivme kaydetti”.

Ipsos araştırma şirketi ve bir podcast yapım şirketi olan Podbee Media’nın ortak araştırmasına göre Türkiye’de podcast bilinirliği henüz yüzde 11 seviyesinde. Bu oran, diğer mecralara kıyasla düşük gibi görünse de, podcast bilinirliği hızla artıyor. Aynı araştırmaya göre Türkiye’de “Podcast nedir biliyorum ve sıklıkla dinliyorum” diyenlerin sayısı 700 bine yakın. Podcast’in ne olduğunu bilip ara sıra dinleyenlerin sayısı ise yaklaşık olarak 2 milyon. Podcast dinleyicilerinin Aktif podcast dinleyicilerinin yüzde 31’i “yüksek” sosyoekonomik seviyede ve yüzde 53’ü 25 yaşın altında. Yüzde 43’ü “bir şeyler öğrenmek, bir konuya daha vâkıf olmak” için dinlediğini belirtirken, yüzde 41’i “eğlenmek, gülmek, iyi vakit geçirmek” için podcast dinliyor. Dinleyicilerin büyük bir kısmı çalışırken, yürüyüş ya da spor yaparken, ev işleri ile uğraşırken, toplu taşımada ya da araba kullanırken dinliyor podcast programlarını. 

2004’te teknoloji yazarı Ben Hammersley’in koyduğu isim olan “podcast”, bir yıl sonra Oxford American Dictionary tarafından “Yılın Kelimesi” ilan edilmişti. Bugün podcast’ler, ses teknolojisinin kullanılabildiği hemen her mecrada yayınlanıyor. İlk ve en yaygın mecra olan Apple’da Nisan 2021 itibariyle 100’den fazla dilde, 500 binden fazla aktif podcast programı yer alıyor. Üstelik bu sayı -lafın gelişi değil-, günden güne artıyor.

Hayatımızın medya kullanıcısı, tüketicisi olarak bu nispeten yeni olgusunu, bu işin içinde olanlara sordum. ‘Yeni Haller’ adlı popüler podcast’i Eray Özer ile birlikte hazırlayan gazeteci, yazar ve akademisyen Özgür Mumcu, ‘Anlatsam Roman Olur’ podcastinin yapımcısı ve Türkiye’nin ilk podcast ağlarından biri olan Medyapod’un yayın kurulu üyesi Nida Dinçtürk, ‘Yine Yeni Yeniden 90'lar’ podcast’ini hazırlayan siyasi danışman İlker Hepkaner ve müzisyen Sezgin İnceel; ve cinsellik, cinsel sağlık, cinsel şiddet konularını işleyen ‘Mental Klitoris’in yapımcısı, iletişimci Hazal Sipahi ile konuştuk.

Nida Dinçtürk, 2018’den bu yana ‘Anlatsam Roman Olur’ adlı podcast’te kültür, sanat ve edebiyat söyleşileri yapıyor. Bu seri, “kültür-sanat denilince aklımıza gelenden fazlasının peşine düşüyor. Gündelik yaşamın içine sızan, ekonomiyle, politikayla dönüşen kültürün de izlerini sürüyor, sanat dünyasından çarpıcı haberlerin de peşine düşüyor.” Bağımsız gazeteci Dinçtürk aynı zamanda Medyapod’daki çalışmalarından ve deneyimlerinden yola çıkarak podcast konusunda bir uzman olarak yanıtladı sorularımızı.

 

2020’DE DÜNYADAKİ EN YÜKSEK PODCAST TRAFİĞİ ARTIŞI TÜRKİYE'DE

Nedir bu podcast? Nereden çıkmış, nasıl çıkmış, nasıl yaygınlaşmış?

Podcast kişisel bir medya üretim biçimi. Teknik olarak çok doğru sayılmayacak olsa bile, “yayın akışı olmayan bir radyo” gibi tarif etmek radyo ile uzun süreli geçmişimiz gereği podcast ifadesini anlamamıza yardımcı oluyor. Aslına bakarsak podcast de diğer tüm yayın türleri gibi insanların dertlerini anlatma ihtiyaçları ile doğmuş ve hayatımıza girmiş. Kökeni 'audioblogging'lere, yani sesli bloglara ve neredeyse 1980'lere dayanıyor. Bu, tıpkı bir yazarın ya da araştırmacının ses kayıt cihazını ağzına dayayıp kendine notlar alması gibi çok uzun bir süre dünyada popüler olan blog yazma geleneğini sesli formata dönüştüren kişiler sayesinde başladı denilebilir. Podcast’ler tıpkı bloglar gibi kişisel bir medya alanı yarattı. Profesyonellik ve editörlük süreci aranmaksızın içeriğin seçildiği, kişinin tek başına kayıt yapıp yayınlayabildiği bir format olarak doğdu. 'Podcast' ismini alması ise iPod'ların hayatımıza girişi ile oldu. Etimolojik olarak baktığımızda 'Pod' ifadesini, taşınabilir kişisel müzik dinleme cihazı iPod'tan; 'cast' ifadesini ise yayını tarif eden 'broadcast'ten alıyor. Bugünse teknik olarak RSS altyapısına dayanıyor. Sesli medyaların RSS feed'e eklenebilmesi podcast'in miladı. Bugün 'cast' ifadesini tamamlayan ve tek bir tuşla yüklediğiniz podcast’lerin onlarca farklı platformda, dünyanın dört bir yanında istenilen an dinlenilebilmesini ya da otomatik olarak indirilebilmesini sağlayan, formatı da hala kişisel olabilecek basitlikte tutan şey bu.

Siz, dünyadaki trendleri de bilen biri olarak, podcast'in Türkiye'deki durumunu biraz değerlendirebilir misiniz? Örneğin podcast dinlenme, takip edilme verileri bir yerde toplanır mı? Dinleyiciden hangi biçimlerde geri dönüşler alınır?

Türkiye'de podcast özellikle son bir yıldır çok hızlı bir ivme kaydediyor. Hem dinlemeye dair artık daha gerçek veriler elde edebiliyoruz hem de güzel bir piyasa oluşuyor. Dünyada podcast adına bir trend olsa da Türkiye'deki trend daha çok yerel üretim ve tüketim ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Birçok farklı sebepten ötürü Türkiye'de birbirinden farklı alanlarda podcast üretilmeye başlandı. Burada yayına başlamak için aşmanız gereken bir kurum ya da kişi olmadığı için bağımsız yayın yapma fikri, Türkiye'de birçok yayıncıyı hem kurum hem de kişi olarak bu formata yönlendirdi. Aynı şekilde genç nüfuslu bir ülke olması da formatın kısa sürede benimsenmesine yardımcı oldu gibi görünüyor. Hâlâ çok büyük bir kitlesi olduğu söylenemez ancak dünyadaki podcast verilerini toplayan web sitesi Chartable'a göre de 2020 yılında dünyadaki en yüksek podcast trafiği artışı Türkiye'de kaydedildi.

Podcast dinlenme verileri her yayıncının hizmet aldığı hosting altyapısı sayesinde kaydediliyor. Takip edilme verileri de hem platformlar aracılığı ile hem de veri kaydeden farklı kaynaklar sayesinde takip edilebilir hale geldi.

Türkiye'de dinleyici refleksi daha çok sosyal medya üzerinden etkileşim kurmaya yönelik. Ancak Apple Podcast programların puanlanmasına ve yorum bırakılmasına da fırsat veriyor ve bazen bu alan bir geri bildirim alanına dönüşüyor. Bu yüzden hem ben kişisel olarak verdiğim eğitimlerde anımsatıyorum hem de temsil ettiğim yayın ağı Medyapod yayıncılarına anımsatıyor: Podcast programları için bir sosyal medya hesabı oluşturmak; dinleyicilerinize programınızın kapısını aralayıp içeri göz atabilecekleri ve bir şeyler fısıldayabilecekleri bir fırsat yaratmak anlamına geliyor.

 Video, zamanın aracı gibi görünüyor. Buna katılır mısınız? Böyle bir ortamda, yani videonun üretilme, paylaşılma araçlarının, mecralarının bu denli erişilebilir olduğu bir zamanda podcast onun bir rakibi midir?

Videonun zamanın aracı olduğuna katılmakla beraber insanların yaşadığı ekran yorgunluğu nedeniyle podcast'in de kendine kalıcı bir alan yarattığına inanıyorum ben. İki formatı da birbirine pek rakip olarak görmüyorum çünkü görsel dilin dünyası ile sadece sesin tarif edebileceklerinin birbirinden çok farklı olduğunu düşünüyorum. Düşündüğünüzde video daha avantajlı görünse de ilk bakışta hem daha az veri harcaması, hem el ve göz bağımsızlığı ile podcast'in kendine apayrı bir yer oluşturduğunu görüyoruz. Bir yandan birçok video işinin podcast olarak da platformlara yüklendiğini görüyoruz. İçeriğe göre değişkenlik göstermekle beraber bu kolay adapte edilebilir hali de podcast'i avantajlı hale getiriyor. Bu arada podcast'lerin de paylaşılma ve üretilme araçları oldukça erişilebilir. Üstelik bir video içerik paylaşmaktan ya da üretmekten çok çok daha kolay. Ancak videoların sunduğu görsel zenginliği sağlamasının mümkün olmaması ve insanın fizyolojik olarak görme duyusuna daha hızlı refleks vermesi podcast'i videonun karşısında bir rakibe dönüştüremez.

 

“PODCAST'TE DİNLEYİCİYLE MAHREM BİR BAĞ KURULUYOR.”

Gazeteci, yazar ve akademisyen Özgür Mumcu, yine gazeteci olan Eray Özer ile birlikte ‘Yeni Haller’ adlı bir podcast serisine başladı kapanmanın hemen öncesinde. İnternetin yarattığı yeni dünya düzeninden meşhur “post truth” meselesine, Palu Ailesi’nden yalnızlığın ne olduğuna, nefret konusundan tıraşın tarihine, daldan dala atlayan bir diyalog halindeler her hafta. Her bölüm, keyifli bir sohbetin yanı sıra ciddi bir ön araştırmaya dayanan bilgileri de içeriyor. “Eğlenirken öğreniyoruz” ‘Yeni Haller’i dinlerken. On parmağında on marifet Özgür Mumcu ile bu yeni marifetini konuştuk.

Şöyle başlayalım dilersen: Nereden aklınıza geldi bir podcast serisi yapmak? Yani özellikle Türkiye'de çok daha yaygınlaşmış mecralar var, örneğin bir YouTube kanalıyla muhtemelen daha fazla insana ulaşmak mümkündür; hele de senin tanınırlığını, bilinirliğini düşününce... Siz ise podcast'i tercih ettiniz...

Uzunca bir süredir dünyada medyanın dönüşümünü yakından takip ediyordum. Dijital dönüşümün medyayı temellerinden sarstığı ortada. Türkiye'de ise zaten büyük bir alt üst oluş yaşanıyor. Bu sebeplerle kurumsal bir yapıda olmak istemedim. Video kolay görünen bir mecra olsa da hakkını vermek için kimi imkânlara sahip olmak gerekiyor. İnsanların vaktine talip olunca o vakitlerini ayırdıklarına değecek bir yayın yapmak gerekiyor. Sadece çekim kalitesi değil, yapım sonrası aşamada da profesyonel bir anlayışın olması gerektiğine inanıyorum. Onu da bir süre sonra yapmayı planlıyoruz. Amacımız popülerlikten ziyade yapmak istediğimizi yapıp reklam vesaire de vermeden bunun organik bir karşılığının olup olmayacağına bakmaktı. Podcast'te dinleyiciyle diğer mecralara göre daha doğrudan hatta mahrem denebilecek bir bağ kurulduğunu gözlemliyorum. Kafamda sadece podcast’ten ibaret olmayan çok katmanlı bir medya yapılanması var. Podcast’i biraz da bunun ilk yapıtaşı olarak görüyorum. Önemli olan tamamen bağımsız olmak.

Kendin bir podcast dinleyicisi miydin?

Hayır, başlamadan önce benim podcast evreniyle bir ilgim yoktu. Eray iyi bir podcast takipçisiydi. Ancak bugün çok yoğun bir şekilde podcast dinlediğimi söyleyebilirim. Özellikle dünyadaki örnekleri yakından takip ediyorum. Amacımız başka bir dilde olsa dünyanın her yerinde dinlenebilecek, belli bir standardın üzerinde yayın yapabilmek. Bu sebeple de ses kalitesi, kurgu gibi konulara azami özen göstermeye çalışmanın yanı sıra bölümlere hazırlanmayı da çok ciddiye alıyoruz.

Biz, aslında son birkaç yılda tanır, anlar, dinler olduk "podcast" denen tarzda yapılan işleri. Bu bağlamda; insanlara ulaşabilmek, anlatmak, hakkında konuşmak istediğiniz şeyleri konuşmak için podcast yapmak, ulaşmak istediğiniz kitleye ulaşmanız yolunda ne gibi avantajlar ve/veya dezavantajlar sağladı size?

Biraz "çılgın kalabalıktan uzakta" hissi var. Tabii podcast popülerleştikçe bu sürer mi bilmiyorum. Ama dinleme tecrübesinin büyük avantajları var. Bir defa müthiş bir elek. Sizi 40 dakika dikkatle dinlemiş bir insanın yorumları, medyanın diğer mecralarındaki yorumlarla kıyaslanamayacak kadar besleyici ve ufuk açıcı oluyor. Uçucu, yüzeysel değil, derin ve sağlam bir bağ kuruluyor dinleyicilerle. Zaten podcast'e başlarken en başta gelen amaçlarımızdan biri bu veri ve bilgi bombardımanında işin bağlamını bulmaya çalışmak ve bunu aktarmaktı. Bu anlamda da avantajlı bir mecra. Video gibi ortalıkta çok olmamak, biraz unutulmak gibi dezavantajları olduğu söylenebilir. Ancak ben bunu bir avantaj olarak görüyorum. Kargaşada sakin kalmayı tercih ettik diyebiliriz.

“PODCAST DAHA AZ MASRAFLI.”

Podcast, örneğin videoya kıyasla daha "kolay" üretilebilir gibi bir anlam çıkardım yanıtından. Bunu bize biraz anlatır mısın? Nasıl paralardan, nasıl teknik gereksinimlerden söz ediyoruz? Podcast için profesyonel ekipmanlara ihtiyaç var mıdır mesela?

Ses kalitesi çok önemli bence. İki kondenser mikrofonla çok kanallı bir kayıt cihazı kullanıyoruz. Bir de ses editlemek için iyi bir yazılımı öğrenip kullanabilmek önemli.  O konuda Eray’a minnettarım, işin o kısmını yüklendi sağolsun. Ama öyle devasa bir masraf değil. Her durumda stüdyo video çekimine göre daha az masraflı tabii.

Podcast yaparak para kazanılır mı? Sizin örneğinizde, sponsorluk gibi bir durum da başladı zannediyorum. Ayrıca Patreon gibi mecralarda artık "destek" gibi bir sistem de var. Nasıl oluyor yani bu işler?

Yavaş yavaş bir ekonomi doğuyor. Yurtdışında sürekli genişleyen bir reklam hacmi var. Burada çeşitli podcast’leri çatısı altında toplayan ağlar, dinamik podcast reklamları, bir markayla işbirliği gelirler yaratabiliyor. Ama henüz endüstriyi tamamen ayakta tutabilecek bir miktara erişilemedi. O sebeple Patreon desteği çok önemli. Biz Patreon’da bize destek olanlarla bölümleri önceden paylaşıyoruz, kimi podcast’lerle ilgili uzmanlarla video sohbetleri yapıyoruz ve podcast’lerdeki kaynakları derlediğimiz bir “newsletter” da gönderiyoruz.

Peki, Türkiye'de podcast'in temel mecraları nerelerdir? Nerelerde yayınlanıyor? Örneğin aynı programı farklı mecralarda görebiliyorum, hem web sitesinde, hem Spotify'da vesaire. Biraz da bundan bahsetmeni isteyebilir miyim?

Podcast bölümleri bir server’a yükleniyor. Daha sonra o server’dan podcast dinlenen bütün mecralara dağıtımı yapılıyor. Böylelikle yayın hepsinden dinlenebiliyor. YouTube’a da yüklemek mümkün. Türkiye’de en fazla Spotify sonra da Apple Podcasts üzerinden dinleniyor. İleride bu platformların, bazı podcast’leri sadece kendileri üzerinden dinletecek şekilde bir değişikliğe gideceği söyleniyor. Yakın zamanda bunun gerçekleşme ihtimali yüksek.