Nejla Demirci’den sansür isyanı: ‘Bu yasak komedi filmlerine taş çıkartır’
Yönetmen Nejla Demirci, Kanun Hükmü filminin Antalya ve Ankara festivallerinden sonra bir kez daha yasaklanmasına isyan etti. Demirci “Komedi filmlerine taş çıkartır" diyerek davacı olacağını söyledi.
ANTALYA – Sansürlenip gösterimi yasaklanan filmlerden oluşan bir seçkiyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne alternatif olarak hazırlanan Özgür Portakal Film Günleri’nde bir sansür vakası daha yaşandı. Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi tarafından festivalle aynı tarihlerde Baküs Sahne’de planlanan film günlerinde, dün akşam Nejla Demirci’nin geçen yıl Altın Portakal film seçkisinden çıkarılan belgeseli ‘Kanun Hükmü’, yarın akşam Kazım Öz’ün 2022’de Altın Koza Film Festivali'nin ön seçici kurulu tarafından reddedilen filmi ‘Bir Kar Tanesinin Ömrü’, 6 Ekim'de ise Reyan Tuvi’nin 2014’teki Altın Portakal’a sansür tartışmalarıyla damga vuran Gezi belgeseli ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ gösterimi programa alındı. Ancak bir öğretmen ve bir doktorun KHK ile görevden alınmalarını konu alan ‘Kanun Hükmü’ filminin gösterimi, Antalya Valiliği tebligatıyla engellendi.
‘Kanun Hükmü’ daha düşünce aşamasındayken sansürün başladığını söyleyen Nejla Demirci, yapım aşamasından bugüne kadar birbiri ardına sansür girişimlerine maruz kalan filminin trajikomik hikayesini Gazete Duvar’a anlattı. Geçen yıl Altın Portakal ve Ankara Film Festivali’nde programdan çıkarılan, son olarak film günleri kapsamında dün gösterime girecekken yasaklanan filmi için hukuk mücadelesini sürdüreceğini söyleyen Demirci, bir hafta içinde yasak kararına karşı savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
Yönetmeni Nejla Demirci’nin gözünden ‘Kanun Hükmü’ filminin seyirciyle buluşma yolculuğunda yaşananlar şöyle:
‘FİLM DAHA YOKKEN SANSÜR BAŞLADI’: “KHK ile görevinden alınan bir öğretmen ve bir hekimin yaşamlarından kesitleri içeren bu filmin yapımının her aşamasında başka bir zorluk yaşadık. Bu saldırı çok büyük. Film daha yapılmadan sansür başladı. Yapım aşamasında daha ne çekeceğimizi, nasıl bir şey anlatacağımızı bilmeden engelleme girişimleri başladı. Ardından zaten Türkiye'de yapamadım. Gidip yurt dışına kurgulamak zorunda kaldım. Çalışmak istediğim operatörler uzak durdu benden. Yalnızlaştırıldım. İfade özgürlüğünün ihlali hafif kalır bugün yanında. Sözü daha söylenmeden kaynağından yok etmek. Korkunç bir sansür. Ama güçleri yetmedi buna. O söz söylendi. Ve şu anda bir eser olarak duruyor.
AYM, ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ’ DEDİ: Sonra Anayasa Mahkemesi'nin uzun uzun tartışıp vermiş olduğu kararla, yapım aşamasındayken bir engellenme haline ‘ifade özgürlüğü ihlali’ dendi. Geçen yıl Antalya Film Festivali'nde bu film yasaklandı. Bu yasaklamayı protesto eden diğer yarışmacılar, eserler, festival temsilcileri, çekildiklerini açıkladılar. Geçen yıl bunlar yaşandıktan sonra ben bu yıl Altın Portakal Film Festivali’nin karşısında durmadım. Yapılmaması yönünde herhangi bir tavır sergilemedim. Ama festivalin yanında da durup sansürün aklanmaması gerektiğini önerdim. Başka arkadaşlar da bunu önerdiler. Bu tutum kendiliğinden oluştu.
‘MUHİTTİN BÖCEK İKTİDARIN TEVECCÜHÜNÜ KAZANMIŞ’: Hakikate tahammül göstermeyen iktidarın bir telefonu, Antalya halkının oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanı için ‘kanun hükmünde’ oluyor. Buna tepki gösterdik ve hala tepki gösteriyoruz. Bugün aldığım valilik kararında Altın Portakal Film Festivali yönetiminin, valiliğin ve Kültür Bakanlığı’nın bir kararda birleştiğinin kokusu var. Görüyorum ki Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek iktidarın teveccühünü kazanmış. Kendisi iktidarın teveccühüne sahip şu anda. Bir kentte halkın oylarıyla seçilmiş bir insanın bir filmle nasıl uğraştığını görüyoruz.
‘15 GÜN YASAK KARA MİZAH SAYILACAK BİR ŞEY’: Şimdi Antalya Valiliği diyor ki; bu konuda 15 gün yasak var. Bu, hakikaten komedi fikirlerine taş çıkartır. Bir fıkra gibi yani. Kara mizah sayılacak bir şey. Dolayısıyla ben hukukçuları, baroları bu meseleye dönüp bakmaya davet ediyorum. Çünkü bu geldiğimiz yer hiç iyi şeyler söylemiyor kimseye. Avukatımla konuştum. Bu karar, Anayasa’nın 27. maddesindeki bilim ve sanat özgürlüğüne, 34. maddesindeki toplantı hak ve özgürlüklerine ve nihayetinde hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu için karar verenlerin hukuki ve cezai sorumluluklarını da gerektiriyor. Dolayısıyla ben de bir hafta içerisinde bir suç duyurusunda bulunacağım.
‘CHP’NİN VİCDANINA EMANET EDİYORUM’: Ben Antalya'ya gayet barışçı bir şekilde geldim. Kanun Hükmü’nü sansüre uğramış diğer filmlerle beraber burada Baküs Sahne’de mütevazı bir şekilde izleyip Antalya izleyicisine gösterip buradaki tepkileri alıp gitmek istiyordum. Kanun Hükmü belgeselini keyfi bir şekilde bizden aldılar, halka sunumdan kaldırdılar, insanların izleme hakkını ellerinden aldılar, bunun hukuksal hiçbir gerekçesi yok. Nefes alacak kadar bizde kalan enerjiyi de istiyorlar. Yani ben onu hissediyorum. Bu filme yapılan işkenceyi Cumhuriyet Halk Partisi'nin vicdanına emanet ediyorum. Baroların vicdanına emanet ediyorum. Sivil toplum örgütlerinin vicdanına emanet ediyorum.”