Netflix, film festivallerinde el yükseltiyor
İstanbul Film Festivali, festival-dijital platform gerginliğinde Cannes Film Festivali yaklaşımını değil Venedik Film Festivali yaklaşımını benimsiyor. Ancak jürilerin gönlü hala kısıtlı imkanlarla var olmaya çalışan festival filmlerinden yana.
Bu yıl 7-18 Nisan arasında yapılan İstanbul Film Festivali’nde 12 günde, 14 bölümde, 84 ülkeden 160 yönetmenin filmleri gösterildi. Bu sene ulusal yarışma namına da önemli bir yenilik yaşandı. Ulusal yarışmada yarışan filmlerden biri dijital platform için yapılmış olan "Boğa Boğa" filmiydi. Böylece sinemada vizyona girmeyecek bir film, ilk defa yarışma kapsamına alınmış oldu. Basın toplantısında festival direktörü Kerem Ayan, "Venedik Jane Campion’ın Netflix filmini alıyorsa biz de Onur Saylak’ı alırız" diyerek bu yeniliğin gerekçesini sunmuş oldu.
Netflix ve öteki dijital platformların yapımcılığında yapılan filmlerin festivallerde gösterilme süreçleri oldukça tartışmalı bir zeminde devam ediyor. Bu konuda sert kurallar koyan Cannes Film Festivali duruşunu değiştirmezken, Venedik Film Festivali son yıllarda adeta Netflix filmlerinin resmi geçit törenine dönmüş halde.
NETFLIX, İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE
Netflix filmi "Boğa Boğa", yarışmaya kabul edilmekle birlikte Ulusal Yarışma jürisinin bu filme öteki filmlerle aynı gözle bakmadığını söyleyebiliriz. Rakiplerine göre büyük bir bütçeyle çekilen film, sadece festivallerde gösterim imkânı bulan daha kısıtlı imkanlarla var olmaya çalışan filmlerle girdiği yarışmada asimetrik bir yapı oluşturuyordu. Emin Alper başkanlığındaki jürinin de bu asimetrik durumu yok saymayıp festival yönetiminin yarışmaya katılmasına imkân vermesine rağmen, ödüllendirmede öteki filmlere ağırlık verdiğini söyleyebiliriz. Zira Ulusal Yarışma kapsamında En İyi Film, En İyi Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetmeni ve En İyi Özgün Müzik olmak üzere toplam 10 dalda ödülün dağıtıldığı yarışmada Onur Saylak’ın yönettiği "Boğa Boğa" filmine hiçbir ödül çıkmadı.
CANNES-NETFLIX GERGİNLİĞİ SÜRÜYOR
Festivallerle dijital platformların bu çetrefil ve gergin çatışmasının ilk kurşun atışları için 2017 Cannes film Festivali’ne gitmemiz gerekiyor. O yıl iki Netflix filmi, Bong Joon-ho’nun yönettiği "Okja" ve Noah Baumbac’ın yönettiği "The Meyerowitz Stories", Cannes Film Festivali ana yarışmaya seçilmişti. Filmlerin sinema salonuna girmeden dijital platformda yayınlanacak olması ticari bir market olarak önemli bir alan olan Cannes Film Festivali için önemli bir tartışmanın fitilini ateşlemişti. Festival yönetimi, gelecek yıl için yönetmeliği değiştirip sinema salonu gösterimini zorunlu hale getireceklerini açıklamıştı. Jüri başkanı olan Pedro Almodovar da bu iki filmi değerlendirme dışı bırakacağını resmen açıklayarak gayri resmi olarak onları yarışma dışına çıkarmış oldu.
2018’de ise Cannes yöneticileri Netflix filmlerinin gala yapabileceğini ama yarışmada yer alamayacaklarını açıkladı. Böylece Netflix de "22 July", "The Other Side of the Wind" ve "Roma" filmlerini Cannes Film Festivali’nden çekme kararı aldı. "22 July" ve "Roma" ilk gösterimlerini Venedik Film Festivali’nde yaptı. "Roma", festivalden Altın Aslan Ödülü’nü kazanarak dijital filmler için yeni bir kapı aralamış oldu. 2021’de de Netflix, o yılın Oscar adaylığı kazanan "The Hand of God" ve "The Power of the Dog" filmlerinin de Venedik’te gösterimlerini yapma kararı aldı. Cannes’la ilgili yaklaşımını değiştirip kendi filmlerini yarışmaya sokmadan Cannes’da ödül alan filmlerin haklarını satın alma yoluna gitti. Platform, 2019 Cannes Film Festivali’nde en prestijli ödüllerden ikisini kazanan "Atlantics" ve "I Lost My Body" filmlerin yayın hakkını satın aldı.
Aynı tartışmalar Berlin Film Festivali özelinde de oldu. İspanyol yönetmen Isabel Coixet’in yönettiği Netflix filmi "Elisa ve Marcela", ilk gösterimini Berlin Film Festivali’nde yaptı. Festivalin kıstası olan sinema salonunda gösterim zorunluluğu ise İspanya’da sınırlı bir gösterim yöntemiyle aşılmıştı. 2023’te de Byun Sung-hyun'un yönettiği Netflix filmi "Kill Boksoon", Berlin Film Festivali’nde seçildi.
MARTIN SCORSESE, PLATFORM FİLMİYLE CANNES'DA GALA YAPIYOR
Martin Scorsese’nin yeni filmi "Killers of the Flower Moon" da ilk gösterimini Cannes film Festivali’nde yapacak. 20 Mayıs’ta filmin başrol oyuncuları Robert De Niro, Leonardo DiCaprio da Cannes’da görünecekler. Ama festival kuralları gereği dijital platformda gösterileceği için sadece ilk gösterim olarak festivalde yer alacak. Zira film Apple TV ortaklığında çekildi. Dijital ortamda yer alacak. Apple TV yetkilileri Netflix-Cannes tartışmasında uzlaşıdan yana bir tavrı takınıyorlar.
Öte yandan Cannes Film Festivali direktörü Thierry Frémaux Venedik’in bu çatışmadan kârlı çıkıp Netflix filmleriyle sükse yamasının bir röportajda sorulması üstüne açılışta bile dijital platform filmi gösterilmesinin kendileri için kabul edilemez bulduğunu ifade ediyor. Fransa’da Cannes’ın açılış filmi, oluşmuş bir gelenek olarak aynı zamanda aynı dönem vizyona da giriyor.
Anlaşılan o ki İstanbul Film Festivali festival-dijital platform gerginliğinde Cannes Film Festivali yaklaşımını değil Venedik Film Festivali yaklaşımını benimsiyor. Ancak jürilerin gönlü hala kısıtlı imkanlarla var olmaya çalışan festival filmlerinden yana.
OSCAR'DA NETFLIX AĞIRLIĞI
Avrupa festivallerine göre daha ticari bir yapıyı temsil eden Akademi Ödülleri, Netflix için daha rahat davranabildiği bir yapıda. Netflix, 2014’ten beri Oscar ödüllerine dahil oluyor. 2017’ye kadar sadece aday filmleri olan platformun 2017’de 3 aday filminden 1’i Oscar ödülünün sahibi olmuştu. Daha sonraki yıllarda ise adaylık sayıları ve aldığı ödüller giderek arttı. 2021 yılına gelindiğinde Cannes’da vetosu devam ederken Oscar’da 36 adaylığı, 7 Oscar Ödülü sahibi olmuştu. 2022’de son yıllarda giderek artan Netflix etkisinin sürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. En İyi Film kategorisinde yarışan on filmden ikisi olan "Don't Look Up" ve "The Power of the Dog", Netflix yapımı filmler. Aday gösterilen diğer Netflix filmleri “Tick, Tick ... Boom!”, animasyon komedisi “The Mitchells vs. the Machines”. Ayrıca kısa film kategorilerinde de Netflix yapımı aday filmler var. Platformun 2022’de toplamda 27 adaylığı vardı. 2023’de ise 16 dalda aday olup 6 dalda Oscar Ödülü’nün sahibi Netflix filmleri oldu. Platformun henüz En İyi Film kategorisinde ödülü yok. Bu yıl "All Quiet on the Western Front" ile 4 ödül alıp yine de En İyi Film kategorisinde ödül alamasa da En İyi Film ödülünü alan "Everything Everywhere All at Once" filmini hızlıca kendi kütüphanesine ekledi. Bu filmin stüdyosuyla da yeni bir anlaşma yapıp, çok başarılı bulunan 'Beef' dizisini izleyicilerle buluşturdu. 2 Oscar ödülü ise En İyi Belgesel Kısa Film dalında "The Elephant Whisperers", En İyi Animasyon Filmi dalında Guillermo Del Toro’nun "Pinokyo" filmiyle gelmişti.
Festivaller ve dijital platformların kimi zaman gergin kimi zaman da uzlaşıya dayanan ilişkisi bu yeni dönemde sinemaya ulaşma mecraları yön değiştirirken zamanla platformların egemenliklerinin kabul gördüğü mecralara dönüşeceğe benziyor. Bu Oscar gibi ticari ve renkli bir sinemayı önemseyen mecralarda hızlıca olurken Cannes gibi gelenekleri olan mecralar için bir ara bulma biçimiyle devam edecek gibi görünüyor. Bizim ulusal sinemamız ise yurt dışı örneklerine bakarak kendi yolunu çizeceğe benziyor.
Rıza Oylum Kimdir?
1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.
'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri': Israrla Kürtçesiz 02 Ekim 2024
'Dışavurumcu' İran sineması: Festivale film çekmek 07 Eylül 2024
Tuncay Akça’nın bilinmeyen başrolü: Bebek 21 Ağustos 2024
İktidardan muhalefete sürdürülemeyen film festivalleri 16 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI