Ngũgĩ wa Thiong’o: Herkesin diktatörü kendine
Ngũgĩ wa Thiong'o'nun romanı 'Kargaların Büyücüsü', Ayrıntı Yayınları tarafından Seda Ağar çevirisiyle yayımlandı. Thiong’o’un, hayali bir ülke olan Aburirya’da geçen kitabı, her ne kadar bir Kenya eleştirisi yapmış olsa da herkesin diktatörü kendinedir. Hal böyle olunca hem diktatörlerin yol ve yöntemlerinin hem de isyancıların birliği ve beraberliğinin başka ülkelerle ne denli benzerlik taşıdığını da görmüş oluruz.
1938 yılında Kenya’da dünyaya gelen Ngũgĩ wa Thiong’o, Afrika edebiyatının önemli kalemlerinden biri olarak bilinir. Ancak onu sadece bir yazar olarak düşünemeyiz, Thiong’o başta Kenya’nın, daha sonra Afrika’nın sömürü dolu tarihiyle, sömürü sonrası kukla diktatörleriyle, yoksullukla, cehaletle, kadın düşmanlığıyla uzun yıllar boyu mücadele etmiş bir fikir insanıdır aynı zamanda. Hal böyle olunca Thiong’o’nun hayatının sürgünlerle, hapislerle, yasaklar ve ölüm tehditleriyle geçtiğini de tahmin etmek zor değil.
Thiong’o çeşitli tiyatro oyunları ve romanlarla ismini duyurmaya başladığı yıllarda, bir yandan da Nairobi Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı üzerine dersler verir. Diktatörlüğe karşı olan tutumuyla, özgürlük ve insan haklarına dair konuları işlemesiyle olumlu-olumsuz pek çok bakışı üzerine çeken Thiong’o, Ngũgĩ wa Mirii ile beraber yazdığı 'I Will Marry When I Want' oyunu nedeniyle tutuklanır. Hakkında yürütülen uluslararası kampanyanın sonuç vermesiyle de bir yıl sonra serbest kalır.
Tutukluluğu süresince bundan sonraki eserlerini ana dilinde, Kikuyuca yazmaya karar verir. Bu dildeki romanı 'Devil on the Cross’u cezaevindeyken tuvalet kâğıdına yazar. Hapishaneden çıktıktan sonra üniversitedeki görevine dönmesine izin verilemeyen Thiong’o, aldığı ölüm tehditlerinin ardından yurt dışına çıkmak zorunda kalır ve 1982’de önce İngiltere’ye, sonra da Amerika’ya gider. Burada çeşitli üniversitelerde edebiyat dersleri vermeye başlar.
2004 yılında Thiong’o ve eşi Njeeri sürgünden dönüp Kenya’ya yerleştiklerinde, bir gece evlerine hırsızlar girer ve Njeeri’ye cinsel saldırıda bulunurlar. Thiong’o, BBC’ye yaptığı açıklamada, bunun siyasal bir saldırı, hırsızlığın göstermelik olduğunu iddia eder ve eşiyle beraber yeniden Amerika’ya gider.
Hemen her yıl Nobel Ödülü adayları arasında yer alan Thiong’o, bugünlerde California Irvine Üniversitesi’nde edebiyat profesörü olarak görev almaya ve gerek kurmaca gerek kurgu dışı eserleriyle insan haklarına, eşitliğe ve özgürlüğe dikkat çekmeye devam etmektedir.
HAYALİ BİR ÜLKE: ABURİRYA
Thiong’o’nun Türkçeye çevrilmiş beş kitabı var. 'Bir Buğday Tanesi', 'Aradaki Nehir','Zihni Sömürgeden Azad - Afrika Edebiyatında Dil Politikası', 'Kan Çiçekleri'. Thiong’o’nun geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini alan 'Kargaların Büyücüsü' adlı romanı da Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı ve Seda Ağar tarafından dilimize kazandırıldı.
'Kargaların Büyücüsü', hayali bir ülke olan Aburirya’da geçer. Aburirya da vaktiyle sömürge olan ülkelerden biridir. Bağımsızlık savaşı sonrasında ülke fiili sömürüden kurtulur ancak ekonomik-siyasal sömürü devam eder. Sözde demokrat, özde diktatör olan Hükümdar, Batı tarafından desteklendiği için koltuğunu korur ve istediği gibi hüküm sürer. Öte yandaysa bu düzenden rahatsız olan ve daha iyi şartlarda yaşamak için mücadele eden bir halk vardır.
Hükümdar, koltuğunu korumak ve yönetimini uzun yıllar boyu devam ettirmek için her yolu gözü almışken, romanın asıl trajikomik tutumunu Hükümdar’ın yanındakiler belirler. Onlar da makamlarını, gelirlerini yitirmemek adına Hükümdar’dan çok Hükümdar destekçisi olurlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar halkın öfkesi gün geçtikçe artmaktadır.
Başını kadınların çektiği isyan hareketi çok yönlü eylemlerle Hükümdar’ı ve yaşanan koşulları protesto etse de medya Hükümdar’ın yanındadır. Haberleri çarpıtıp öyle bir hale getirir ki ülkenin bu kadar kötü durumda olmasının tek sebebini “teröristler”e bağlar. Yoksa Hükümdar müthiş vefakâr ve halkından başka bir şeyi düşünmeyen, ulu bir insandır.
Hükümdar’ın trajikomik hayalleri ve iktidarını sürdürüp Aburirya’yı büyük bir ülke olarak gösterme çabasına karşılık halkın isyanı sürerken 'Kargaların Büyücüsü’nün ortaya çıkmasıyla işler iyice karışmaya başlar.
İSYANIN BÜYÜSÜ
“Aburirya Yahudilerin yapamadığını yapacak, Cennet kapılarına dek uzanan bir bina inşa edecek, böylelikle de Hükümdar her gün günaydın, iyi akşamlar demek ya da yalnızca gününüz nasıl geçti diye sormak için Tanrı’ya seslenebilecekti. Hükümdar Tanrı’nın nasihatlerini günlük olarak alacak, bu da Aburirya’nın hızla insanoğlunun o güne dek düşlemediği kadar yükseklere çıkmasını sağlayacaktı.”
Özgür Aburirya Cumhuriyeti’nin Hükümdar’ı, Babil Kulesi’ni andıran ve Cennet’e Yürüyüş adı verilen bu yapı için çok heyecanlıdır. Böylece bütün dünyanın Aburirya’ya, yani kendisine hayran olacağına inanır. Ancak bir problem vardır. Bu yapıyı inşa etmek için gereken ekonomik kaynaktan mahrumdur.
Hükümdar ve şürekâsı bu kaynağı bulmak için Global Bank’tan kredi bulmaya ve iç isyanlarla uğraşırken, isyanın birleştiği Halkın Sesi Hareketi ve bu hareketin lideri konumundaki Nyawĩra’nın hikâyesine ve oradan da 'Kargaların Büyücüsü'ne geçeriz.
'Kargaların Büyücüsü', halk üzerinde öyle büyük bir etkiye sahiptir ki Hükümdar ve şürekası bunun önüne geçmek için her şeyi seferber etmek zorunda kalırlar. Bu yolda öyle trajikomik fikir ve durumlarla uğraşırlar ki yer yer kahkaha atmamak için kendimizi zor tutarız.
Thiong’o’un kalemini bu denli lezzetli kılan şey de sanırım budur. Aburirya her ne kadar kurmaca bir ülke de olsa, gerek işleyişi gerek yönetimiyle bu ülkenin Kenya’nın bir temsili olduğunu anlarız. Hükümdar’ın da Kenya’nın ikinci devlet başkanı Daniel Toroitich arap Moi’nin karikatürize edilmiş bir hali olduğu da yapılan yorumlar arasındadır. Thiong’o, Kenya’nın geçirdiği tüm bu dönüşümlerin hem birebir şahidi hem de defalarca bunun yükünü çekmekle cezalandırılan bir aydın olarak duygu istismarına hiç bulaşmadan hicvin büyük gücüyle eleştirilerini birbiri ardına sıralarken, dönüp dolaşıp yine insan haklarından, özgürlükten ve eşitlikten dem vurur.
Thiong’o’un her ne kadar bir Kenya eleştirisi yapmış olsa da herkesin diktatörü kendinedir. Hal böyle olunca hem diktatörlerin yol ve yöntemlerinin hem de isyancıların birliği ve beraberliğinin başka ülkelerle ne denli benzerlik taşıdığını da görmüş oluruz.