Nihat Özdal: Hissetmeyi önemsiyorum
Nihat Özdal'la Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan 'Düğmeler, Deri, Koordinatlar'ı konuştuk. Özdal, "İlk iki kitaptaki dünyada olmanın zamansallığı, son kitapla mekânsallığını buldu" dedi.
DUVAR - Şairlerin şiir yazmakla kalmayıp öykü, roman, deneme gibi yazının diğer alanlarında da kalem oynatmaları, hatta sanatın öteki dallarında da (sinema, tiyatro, plastik sanatlar, müzik vb.) varlık göstermeleri bugünün koşullarıyla çatışan, ters, aykırı bir tavır, isyankâr bir tutumdur. Çünkü son derece parçalanmış, minimalize olmuş, uzmanlığın ön plana çıktığı bir hayat kurgusu söz konusu ve öyle ya da böyle bu kurgunun içinde yaşıyoruz. Bütünün önemini kaybettiği, parçanın değer kazandığı, kabul gördüğü bir süreçten geçiyoruz. Parçaların öne çıktığı, çıkarıldığı, yapının bozulması, sökülmesi, dağıtılması anlayışının kabul görmesinin de bunda payı olduğu öne sürülebilir belki. Öte yandan koşullar, verili düzen ne olursa olsun, sanat var olanın ve yaşanılanın karşısına çıktığında dilini konuşabiliyor, sesini duyurabiliyor, sözünü söyleyebiliyor. Elbette ki sanatçı için de geçerli bu söylediğimiz.
Şairin de bu anlamda, sanatın farklı alanlarında, değişik dallarında uğraşı içinde olması, parçalanmaya itiraz etmesi bir bütünlük arayışı olarak düşünülebilir. Geçen ay yeni şiir kitabı okurla buluşan Nihat Özdal (1984) da sanatın farklı alanlarına olan ilgisinin yanı sıra hayatın değişik mecralarında maceralar yaşayan, arayış içinde bir şair olarak dikkat çekiyor. Şiirleri birçok dile çevrilen Özdal’ın daha önce yayımlanan kitapları şunlar: 'Google’den Önce' (2010), 'Kanat İzleri' (2012), 'Düğmeler' (2015), 'Deri' (2017).
Özdal’a “nehir şairi” de deniyor. Ona neden böyle denildiğini anlamak için “nehirdeki yansımalara bakarak büyüdüm” sözü ipuçlarından biri sayılabilir. Öte yandan nehrin, bu tanımlamada hem gerçek hem mecaz anlamında kullanıldığı da açık. Sözcüğün gerçek anlamı Özdal’ın nehirlerdeki yolculuklarıyla ve dalgıçlığıyla ilgili. Nehrin mecaz anlamındaki kullanımını yorumlamak içinse onun son kitabı kaynak olabilir.
Nihat Özdal’ın, son altı yılda yazdığı şiirleri eylül ayı başında tek kitap olarak okurla buluştu. Özdal’a, geçen ay Kırmızı Kedi Yayınları'ndan çıkan 'Düğmeler, Deri, Koordinatlar' adlı yapıtı vesilesiyle şiiri, arayışı, deneyimi, deneyselciliği odak alarak sorular yönelttik. Özdal da sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Bu arada şunu da belirtelim, Özdal’ın tercihinin bilhassa şiir ve kendisiyle ilgili mümkün olduğu kadar az konuşmak, hatta konuşmamaktan yana olduğunu gördük. Bazı sorularımızı tek cümleyle, bazılarını tek sözcükle yanıtlamış olması da buna işaret ediyor. Az ya da çok, söylenmiş her sözün açtığı bir ilik, iliklediği bir düğme vardır. Hele de konu şiirse… Öyleyse buyurun sorularımızı, yanıtları okumaya…
Son kitabınız 'Düğmeler, Deri ve Koordinatlar' adıyla yayımlandı. Daha önce yayımlanan iki kitabınıza bir yenisinin eklenmesiyle oluşan bir toplam. Bu üç kitap arasında nasıl bir benzerlik var, üç kitap nasıl ve neye göre bir araya geldi?
Birbirine iliklenmiş farklı kelimelerden oluşuyoruz. Herhangi bir kelime yuvalandığı boşluk kadar iliklenebilir. Göç örüntülerinin sıklıkla yer değiştirdiği bir dünyada yaşıyoruz; duygulanım, imge, iktidar alanları genişleyebilir. Burada canlı bir ritim var. Almanya’da 1999’da bir düğme fabrikasını ziyaret etmiştim. Aktif değil terk edilmiş bir fabrika, her taraf düğmelerle dolu. Fabrikanın ritmik kurgusu bu kadar küçük nesnelerin geçişi için tasarlanmıştı, bu şiir değil mi? Sanırım o ziyaretten sonra hem düğmeler hem diğer küçük nesnelerle görsel-işitsel bir söylem aradım. 'Düğmeler'de bunu bulduğumu düşünüyorum.
Düğmelerin çözülmesi çıplaklıkla ilgili bir taşıma ekseni oluşturur. 'Deri'ye ilk yazan ben değilim ama düğmelerden sonra nereye/neye yazacağımı biliyordum. Etik sıkıntıların farkında olsam da o dönem dermatophia hastaları aramış, bulamamıştım. Deri olası buluşmaların alanıdır, pandemi bir mesafe koysa da tokalaşır ve öpüşürüz, yaralandığımız ve kabuk bağladığımız ilk mecradır orası, deri şiirleri bir şekilde başladı. 'Koordinatlar' ise tüm bunlar olurken çoktan başlamıştı. Tarihsel bir hareket halinde olan türümüz görüntü malzemesinin evrende ve zamanda bir yerleştirme olduğunun çoğu zaman farkında değil. Bir şekilde hayatlar sürüyoruz, bir derimiz ve o deride yaşantılar var. Deriden ayrılan zamanın yeryüzü ile noktasal bağlarını inceledim koordinatlarda, hareketlerde donatılmış hayatların yeryüzünde kaldığı noktaları işaretledim.
Şairin şiire giden yolunun, yolculuğunun, çalışma tarzının, ortamının da aslında metne dahil olduğu kanısındayım. O merakla soruyorum. Kitaplarınızın ortaya çıktığı farklı süreçler yaşıyorsunuz... Anladığımız kadarıyla her kitabınızın ayrı bir macerası, dolayısıyla hikâyesi var... Öyle mi? Sonu kitaba varan şiir yolculuklarına ilişkin maceralarınızı paylaşmak ister misiniz? Macera diyorum, çünkü her şiir, hatta yazmak bir maceradır.
Hissetmeyi önemserim.
'ŞİİRDE YARATILAN AN, OKUYANIN ÖNERDİĞİ ANLAMDA GERÇEKLEŞİR'
Şiirlerin için “uyuyan, ama uyutmayan bir şiir” denilse bunu nasıl yorumlarsınız?
Farklı disiplinlerle uğraşıyorum, bunların şiirde eşzamanlı işlenişi nasıl olur kafa yoruyorum. Şiirde yaratılan an, okuyanın önerdiği anlamda gerçekleşir ve yavaşlar. Şiirde yaratılan figürü ayrıştırmak ya da okumanın belleğine dahil etmek burada sona eriyor.
Deneysel şiirle ilgili ne düşünüyorsunuz? Şiirlerinizin deneysel olduğunu düşünüyor musunuz?
Mersbow konserinde bulunmak isterdim. Mersbow, “duyamadığı sesleri temsil etmektense duyma eylemini bile kısa devreye uğratan, sesin kaynağını sorgulayan şeyleri temsil etmeye çalış”ır. Hepimiz ilişkide olduğumuz şeylerin dışını merak ederiz, kimimiz bunun dışına çıkarız. Açılım fazlasıyla bu biçimlenmiş örgülerin dışına çıkmayı seviyorum.
Spesifik konularla ilgileniyorsunuz. Özel olarak seçildiği anlaşılan nesnelerin dildeki karşılıklarından çok o nesnelerin şiirsel boyutlarıyla; imgesel, metaforik anlamlarının, çağrışımsal karşılıklarının peşine düşüyor gibisiniz. Şiirde açmaya, bakmaya, konuşmaya çalıştığınız meseleyle bir ilgisi olmalı bu girişimin, bu biçemsel tavrın. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Nesnelerin tıpkı yüzey ve çizgileri gibi iştahları olduğunu düşünüyorum. Algılanışları, kavranışları, görünüşleri bir yük taşıyor. Yaşayamamaktan, bir gün son bulmaktan korkmuyorlar. Hayata daha sıkı sarılmamızı sağlayan nesneler vardır, o nesnelerle kurulan ilişkinin sahiciliği bir bileşimi ifade eder. Hem bu bileşim hem de orayı bağlayan ilişkinin yitirilmesi ile oluşan parçalar şiirsel bir boyut taşıyor. Bu bir etkileniş, bedenlerimizin nesnelerle ilişkisi sözcüklerin varlıklarını sürdürmek için şiire ihtiyacına benziyor.
'İLK İKİ KİTAPTA DÜNYADA OLMANIN ZAMANSALLIĞI, SON KİTAP İLE MEKÂNSALLIĞINI BULDU'
'Koordinatlar', sanki 'Düğmeler'in ve 'Deri'nin eksik kalan “ilikler”i gibi... Böyle de yorumlanabilir. Sizin düşünceniz nedir?
Burada ilik biraz zaman ile ilgili, 'Koordinatlar'daki yerlerin temsil ettikleri duygu ile değişiyor, manipüle oluyor. Kaybolmak için zaman, geçen bir şeyse; kalmak, onun durmasıdır. 'Deri ve Düğmeler', onları bağlayan ilişkinin karşılaşma yeriydi. Bu yakınlık bir karşılaşma yerine bağlı olmaksızın eksik kalacaktı. Jakob Von Uexküll’den alıntıyla, “Mekânın özgül maddesi, yani yer işaretleri tıpkı mekânın formu gibi öznenin ürünüdür.” Aslında 'Koordinatlar'da bu ilikler yine çok uzağa değil, bir yerin yer olabilmesi hayal edebileceklerimiz ya da yaşadıklarımız ile mümkün. Dünyadayız, ilk iki kitaptaki dünyada olmanın zamansallığı, son kitap ile mekânsallığını buldu.
Deneyime önem veriyorsunuz. Kitaptaki şiirler, yaşama pratiğinizden çıkan deneyimlerin aktarımı olarak da okunabiliyor. Bu aynı zamanda sizin için poetik bir tercih midir?
Evet.
Şiirde ne yapmak istiyorsunuz? Yaptıklarınızı mı, yoksa yaptıklarınız yapacaklarınızın küçük bir parçası mı?
Bir önceki soruya atıfla deneyime önem veriyorum. Ve bu deneyimler, farklı disiplinlerdeki uğraşlarım, şiirime dahil oluyor. Yıl bitmeden yeni kitaplar olacak, 'Sualtındaki Hafıza' kitabım sanırım birkaç hafta sonra yayımlanacak, 'Düğmeler, Deri ve Koordinatlar'daki deneyimden daha farklı olarak suyun altında geçirdiğim “deneyimler” orada olacak. Buradan bakınca evet, yaptıklarım, yapacaklarımın küçük bir parçası gibi gözüküyor.