Nilüfer Göle: 'Müslüman kadınların ağırlıklarını koyması siyasi dengeyi değiştirir'
Müslüman kadınların İstanbul Sözleşmesi ve 6284 tartışmalarından rahatsızlık duyduğuna dikkat çeken Nilüfer Göle, "bu mücadelede ağırlıklarını koymaları siyasi dengeleri değiştirecektir" diye yazdı.
DUVAR- Sosyolog Nilüfer Göle, Türkiye'nin siyasi kültüründe seçimlerin ve sandığın özel bir öneme sahip olduğunu belirtti, 14 Mayıs seçimlerine giderken, muhafazakâr hareketler arasında kadın, aile ve cinsel azınlık konuları yeni ayrışma çizgilerini açığa çıkardığını belirtti. Kadına şiddet konusunun seçim ittifakları için pazarlık konusu yapılmasının AK Partili kadınlar arasında rahatsızlık yarattığına dikkat çeken Göle, "Müslüman kadınların, varlıklarını AKP'ye borçlu olduklarını düşünmekten ve biat kültüründen vazgeçmeleri önlerinde yeni bir sınav" diye yazdı. Nilüfer Göle'nin T24'te yayınlanan "Masa, Meclis ve Meydan: Toplum ve siyasetin değişen koordinatlar" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Türkiye‘nin siyasi kültüründe sandık ve seçim özel bir yere ve öneme sahiptir tezime açıklık getirerek başlayayım. Vatandaşlık bilincini oluşturan ilk yapı taşı, kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkıdır. Birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, Cumhuriyet'in en önemli kazançlarından biridir ve kolektif belleğimize yazılıdır. Bugün de kadınların Meclis'e, siyasi partilere ve hareketlere katılımları önemli bir özgürlük ve gelişmişlik ölçüsüdür. Kadın haklarını korumak, kadın erkek eşitliğini sağlamak, kadına yönelik şiddete karşı mücadele etmek konularında toplumun farkındalığı artmıştır ve siyasi partilerin alacağı yönü ve gündemi tayin edici olmaktadır. İstanbul Sözleşmesi'nden Türkiye'nin çıkması bu konuda geriye bir adım atıldığının işaretidir. Seçimler öncesinde Yeniden Refah Partisi'nin Cumhur İttifakı'na katılmak için kadına şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı kanunun değiştirilmesini şart koşması buna ikinci örnektir.
Muhafazakâr hareketler arasında kadın, aile ve cinsel azınlık konuları yeni ayrışma çizgilerini açığa çıkarıyor. AKP'nin çizginin eşitlik ve özgürlük tarafında yer almaması, parti içindeki kadın yöneticileri, Özlem Zengin örneğinde gördüğümüz gibi rahatsız etmiştir. Kadın sivil toplum örgütlerinin, Müslüman kadınların bu mücadelede ağırlıklarını koymaları siyasi dengeleri değiştirecektir. Kadınların özgürleşmesi kendi mahallelerinin dayattığı normları eleştirebilmelerini gerektiriyor. Özellikle Modern Mahrem kitabımda adlandırdığım, kamusal alana eğitim, meslek, siyasi sorumluluk yoluyla katılan Müslüman kadınların, varlıklarını AKP'ye borçlu olduklarını düşünmekten ve biat kültüründen vazgeçmeleri önlerinde yeni bir sınav. Bu bağlamda, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını protesto edenler arasında örtülü kadınların da bulunması, seküler feministlerle birlikte kadın haklarına sahip çıkmaya başlamaları kayda değer." (HABER MERKEZİ)